Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Adıyaman Milletvekili Resul Kurt ve Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç ile 50 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3186) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 03 .07.2025 |
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçmiş olsun.
Teklif sahibi vekil arkadaşlar dâhil, salonun hepsi herhâlde sıkılıyor.
RESUL KURT (Adıyaman) - Yok, gayet güzel dinliyoruz.
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Yok, gayet güzel değil çünkü sabahtan beri kafanızı eğip telefonunuzla uğraşıyordunuz siz de.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Sayın Kurt mutsuz mu yani bu kanun teklifini savunmaktan?
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Bence mutsuzlar, bence mecbur oldukları için getiriyorlar Sayın Türeli.
Siz getiriyorsanız biz de muhalefet olarak muhalefetini yapmak zorundayız bu torba kanun tekliflerinin, bunu ifade edelim.
İlkin ben şunu ifade etmek istiyorum: Gerçekten Plan ve Bütçe Komisyonu Anayasa Mahkemesi kararlarının kodifikasyon merkezi hâline getirildi, özellikle bu son süreçte daha yoğun, daha yaygın bir şekilde karşımıza çıkıyor. Çünkü farklı kanun teklifleri içerisine yerleştirilmiş yaklaşık 200'e yakın madde AYM'nin iptal kararları uyarınca getirildi şimdiye kadar, bu teklif içerisinde de 5 madde yine aynı özelliği taşıyor, o şekilde karşımıza çıkıyor. Biz her defasında bunu ifade ediyoruz burada, yine tekrar edeceğiz. Bizim bunu DEM PARTİ olarak kabul etmemiz mümkün değil, bunun altını net bir şekilde çizelim. Bu torba yasa usulünün etik olmadığını da hukuki olmadığını da her defasında ifade ediyoruz, bu tarzdan vazgeçilmesi gerektiğini de burada defaatle ifade ettik, bundan sonra da siz bu tarzı sürdürdüğümüz müddetçe biz de bunun yanlış olduğunu, hukuki olmadığını, usule aykırı olduğunu her defasında ifade etmeye devam edeceğiz.
Şimdi, bununla ilgili ben tekrara girmeyeceğim, arkadaşlarımız sabahtan beri bununla ilgili konuşuyorlar, ben daha çok sizin bu torba yasa mantığında emekçilerin görünmediğinin, ısrarla emeklerinin sömürüldüğünün, açlığa, yoksulluğa mahkûm edildiğinin üzerinden birkaç şey söylemek istiyorum. Emekçilerin çalışma saatleri, çalışma koşullarıyla ilgili birkaç noktanın altını çizeceğim. Özellikle, turizm sektörünün, emek sömürüsünün ve kölelik bürolarına çevrilen özel istihdam bürolarıyla ilgili birkaç kelam etmek istiyorum.
Şimdi, Türkiye'de turizm sektörü maalesef emek sömürüsünün en yoğun olduğu sektörler arasında karşımıza çıkıyor. Buralarda çalışan emekçilerin yaşadığı sorunlar oldukça çeşitli bir şekilde ve büyük ölçüde sektördeki yapısal sorunlardan, sektördeki eşitsizliklerden, sektördeki mevsimlikten ve sendikasızlıktan, ayrıca güvencesizlikten dolayı karşımıza çıkan sorunlardır bunlar. Şimdi, turizm sektörü doğası gereği büyük oranda mevsimsel çalışmaya dayanan bir sektör ve birçok işçi sadece turizm sezonunda, özellikle de yaz aylarında buralarda iş bulabilmekte ancak sezon sona erince buradaki emekçiler de maalesef işten çıkarılmakta. Bu da neye neden oluyor? Emekçilerin işsizlik ve geçim kaygısı yaşamasına sebep oluyor. Şimdi, süreklilik taşımayan bir sektör, güvencesi olmayan bir çalışma düzeniyle bu karşımıza çıkıyor. Özellikle, sahil bölgelerinde tarım işçileri gibi göçmen veya mevsimlik işçiler turizmde de geçici olarak çalıştırılıyor. Bu işçiler hem hukuki hem de sosyal anlamda oldukça savunmasız bir şekilde karşımıza çıkıyor. Kaldı ki hâlihazırda emekçilerin büyük bir kısmı da buralarda asgari ücrete ya da asgari ücrete yakın bir maaşla maalesef çalıştırılıyorlar. Özellikle, otel, restoran ve tatil köylerinde çalışan işçilerin büyük bir kısmı fazla mesai ücreti de almadan uzun saatler çalıştırılmak zorunda bırakılıyor. Resmî kayıtlara yansımayan bu çalışma düzeni içerisinde işçilerin emeği de görünmez bir şekilde karşımıza çıkıyor.
Şimdi, turizm sektöründe çalışan emekçilerin yaşadığı bu sorunların yanı sıra bu sektörde çalışan işçilerin maalesef çok az bir kısmı sendikaya üye olabiliyor. Birçok yerde işverenin baskısı nedeniyle sendikalaşmak isteyen işçiler işten atılma riskine karşı maalesef herhangi bir sendikaya üye olmuyorlar, olamıyorlar. Bu aynı zamanda toplu sözleşme hakkı başta olmak üzere birçok sosyal ve ekonomik hakkın da kullanılmasına açık ve net bir şekilde engel olan bir durum ortaya çıkarıyor. Yine, otel personelleri için sağlanan lojmanlar genellikle yetersiz, kalabalık ve sağlıksız bir şekilde karşınıza çıkmakta. Emekçiler bu şartlar altında çalışmak zorunda bırakılıyor, hatta birçok yerde işçilere verilen yemekler yetersiz ve kalitesiz olarak ifade ediliyor. Yani burada çalışan emekçilerin barınma ve yemek gibi en temel ihtiyaçları bile maalesef karşılanmıyor.
Yine, turizm sektöründe "kayıt dışı çalışma" dediğimiz çalışma koşulları da karşımıza çıkmakta ve bu oran oldukça yüksek. Bazı işçilere ya hiç sigorta yapılmıyor ya da eksik günle yapılıyor bu sigortalar. Bu da emekçilerin emeklilik, sağlık ve işsizlik haklarından mahrum bırakılmasına neden oluyor. Yine, bu sektörde kadın işçiler sıklıkla cinsiyetçi rollere hapsedilerek taciz, mobbing ve ayrımcılığa maruz bırakılıyor. Kadınlar için doğum izni, çocuk bakımı gibi konular çoğu zaman bu sektörde dikkate bile alınmamakta ve kadınlar için işten atılma gerekçesi olarak sunulmakta. Yine, sürekli gözetilmek olunan bir müşteri memnuniyeti var turizm sektöründe, bu da orada çalışan emekçiler açısından duygusal emeği sürekli hâle getirirken tükenmişlik sendromuna yol açmakta. Yine, turizm emekçilerine yönelik getirdiğiniz yasa teklifinde bir düzenlemeyle turizm sektöründe çalışan işçilere haftalık izinlerin on günlük bir zaman dilimi içerisinde esnek şekilde kullandırılması amaçlanıyor. Getirilmek istenen bu düzenleme, aslında ilk başta sektörün doğası gereği mevsimsel yoğunluklara uyum sağlama amacı taşısa da emekçiler açısından önemli riskler ve sakıncalar barındırıyor. Çünkü haftalık izin işçinin temel bir dinlenme hakkı olarak karşımıza çıkıyor ve bu hak yasal olarak haftada en az bir kez kullanılmalı ancak on günlük esneklikle işverenin haftalık izni ötelemesine ve birleştirmesine olanak tanıyarak bu hakkı erteleyebilir, hatta fiilen bu hakkı ortadan kaldırabilir hâle getirebilir bu düzenleme. Turizm sektörü uzun çalışma saatleriyle bilinen bir sektör, düzensiz vardiyalar ve yoğun tempoyla biliniyor, haftalık izinlerin ertelenmesi de işçilerin bedensel ve zihinsel olarak tükenmesine, iş kazası risklerinin artmasına sebep olabilecek. Kaldı ki Türkiye'de "esneklik" adı altında getirilen düzenleme çoğu zaman işçinin değil maalesef işverenin çıkarlarını önceleyen bir durumda karşımıza çıkıyor. Zira, iktidarın yaptığı birçok değişiklik emekçileri değil sermayeyi gözetecek şekilde yıllardır pratiklerle karşımıza çıktı. Bu düzenleme "esneklik" adı altında sunulsa da emekçilerin dinlenme hakkını zayıflatan, çalışma sürelerini uzatan ve işverenin keyfî uygulamalarına açık kapı bırakan bir risk de beraberinde taşıyor. Sektörün ihtiyaçlarına göre düzenleme eğer yapılacaksa bunun işçi sağlığı ve dinlenme hakkı gözetilerek sendikalarla birlikte, sendikalarla istişare hâlinde planlanması gerekir.
Sonuç itibarıyla, turizm sektörü ülke ekonomisine döviz kazandıran önemli bir lokomotif olarak sunulsa da bu sektörde emeğiyle var olan yüz binlerce çalışanın çalışma koşulları görmezden geliniyor. Bu sorunların çözümü, iktidarın bu torbada da yaptığı gibi göstermelik düzenlemelerle değil ancak emeğin örgütlenmesi, çalışma saatlerinin yasal sınırlarla denetlenmesi, sosyal güvenceye erişimin sağlanması ve tabii ki sendikal haklarının sağlanmasıyla mümkün olabilir diyorum.
Şimdi, bir de bizim özel istihdam büroları var, biz bunlara kölelik büroları diyoruz. Niye diyoruz? Özel istihdam büroları esas itibarıyla bizler açısından kölelik bürolarıdır çünkü emeğin güvencesizleştirilmesi ve esnekleştirilmesi temelindeki neoliberal otoriter emek rejiminin bir kurumu olarak karşımıza çıkıyor bu bürolar. Özel istihdam büroları güvencesiz ve esnek çalışmayı yaygınlaştırıyor, çoğunlukla geçici iş ilişkileri kuruyor bu bürolar. Böylelikle, işçilerin sürekli iş bulmakta zorlanmasına, kıdem tazminatı, yıllık izin, iş güvencesi gibi haklardan yoksun kalmalarına da neden oluyor bu bürolar. Bu modelde özellikle gençler ve kadınlar daha kırılgan bir hâle geliyor. Özel istihdam büroları işçiyi işe yerleştirirken işverenle arada komisyon anlaşması yapıyor, bunun sonucu olarak da bu sistemde bazı çalışanlar daha düşük ücretle çalıştırılıyor. Yine, bu özel istihdam büroları işçinin emeğinden doğrudan kazanç elde eden bir aracı konumuna geliyor, böylelikle emek bu bürolarda açık ve net bir şekilde metalaştırılıyor. Yine, patronlar özel istihdam büroları sayesinde işçiyi kolayca işe alıp çıkarabilir, iş güvencesinden de kaçınabilir, işçinin maliyetini düşürüp sendikasız, güvencesiz iş gücü üretimini de sürdürür. Bu nedenle, özel istihdam büroları işverenin çıkarına çalışan bir sistem olarak maalesef karşımıza çıkmakta. Bu büroların denetimi de oldukça zayıftır. Bu nedenle, bazı bürolarda kayıt dışı iş ilişkileri kurulabiliyor veya iş arayanlardan yasa dışı ücret talep edilebiliyor. Bu da sistemin istismar edilmesine çok açık bir kapı bırakıyor. Özel istihdam büroları kadınlar açısından daha riskli bir yapıyı ifade ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Örnek verecek olursak, ev içi hizmetlerde çalışan kadınlar özel istihdam büroları aracılığıyla işlere yerleştirilse bile çoğu zaman sosyal güvenlikten yoksun, ayrımcılığa ve istismara açık çalışma koşullarına maruz bırakılıyorlar maalesef. Tüm bunlara ek olarak, özel istihdam bürolarının yaygınlaşması aslında İŞKUR'un asli görevi olan iş ve işçi bulma faaliyetlerine ikincil hâle getiriyor, kamunun bu alandaki etkinliğini de azaltarak istihdamı net bir şekilde ticarileştiriyor. Özel istihdam bürolarının işçilerin kolektif haklarını zayıflattığını da ifade etmek gerekiyor. Kamu eliyle yürütülmesi gereken istihdam özel şirketlerin kâr alanına dönüştürülerek istihdam bu şekilde piyasalaştırılıyor. Özellikle, Türkiye'de 2016 tarihinde 4857 sayılı İş Kanunu'nda yapılan değişiklikle özel istihdam bürolarının geçici iş ilişkisi kurma yetkisi genişletildi. Bu düzenlemeyle özel istihdam büroları, kadınlar, öğrenciler, emekliler başta olmak üzere işçileri işverenlere kiralayabilir bir hâle getirdi maalesef,
Maddeler üzerinde de daha detaylı bir şekilde konuşacağız.
Teşekkür ederim sağ olun Başkanım.