KOMİSYON KONUŞMASI

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kıymetli milletvekilleri, değerli bürokratlar, STK temsilcileri ve gazeteciler; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yine bir torba yasayla karşı karşıya olduğumuzu ben de belirtmek istiyorum. Bu defalarca söylendi ama biz İYİ Parti olarak bu torba yasaya neden karşı olduğumuzu bir kere daha vurgulamak istiyorum çünkü Meclis yasama erki yani Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahip olduğu en güçlü organlardan biri. Yüz elli yıllık bir Meclis kültürüne sahip olan Türk devleti kesinlikle bu birikimine çok güçlü bir şekilde sahip çıkmalı ve bu kazanımını, Meclis kültürü kazanımını korumalı ve kıymetini bilmeli, hatta bunun gelecek yüzyıllar için önünü açmalı diye düşünüyoruz. O yüzden, Meclis yasama erkini zayıflatacak, etkisini azaltacak herhangi bir yapılanmanın ya da yasa yapmanın doğru olmadığını bir kere daha vurgulamak istiyorum. Önümüze gelen torba kanunların da maalesef Meclis yasama erkinin gücünü hafiflettiğine şahit oluyoruz hepimiz, görüyoruz. Örneğin, ben bu torba yasada en çok üzerinde durulması gereken maddelerin TSK'yle ilgili olan maddeler olduğunu söylüyorum. Millî Savunma Komisyonunda kesinlikle görüşülmesi gerektiğini savunuyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri gerçekten dünyaya örnek olan bir ordudur. İki bin yıllık olan ordumuzun oturmuş bir sistemi, teamülleri ve çok detaylı kanuni düzenlemeleri vardır ve ordumuzun sahip olduğu başarılar da bu teamüllerin sistemi ve kanunların doğruluğunun aslında bir ispatıdır. Tabii ki zamana ve koşullara göre uyarlanması gereken düzenlenmeler olabilir ama bu düzenlemeleri yaparken hem çok ciddi çalışmaların yapılması gerekmektedir hem de bu düzenlemelerin bir kişiyi ya da orduyu siyasallaştıracak, liyakatten uzaklaştıracak düzenlemeler olacağı hissi vermemesi gerekmektedir; bu çok önemlidir. 2 bin yaşını doldurmuş Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk milletinin ve Türk devletinin geleceğinin sigortasıdır. Onun yıpranması, zayıflaması, yeni bölgesel ve küresel tehditlere karşı adapte olamaması hem Türk milleti için hem de müttefiki olduğumuz ülkeler ve orada yaşayan milletler için varoluşsal bir tehdittir. Bugün geldiğimiz noktada yerlilik oranını yüzde 75'lerin üzerinde silah envanteriyle Türk Silahlı Kuvvetleri dünyanın ilk 10 ordusu arasındadır ve böyle de kalmak zorundadır. Ordumuz, insansız hava harekâtları gibi belli alanlarda dünyanın en iyi orduları arasındadır, çeşitli başarıları da dünya tarafından kabul edilmiştir. Terörle mücadele de bunların en önemlisidir. Böyle kalması için biz siyasetçilere düşen görev, ona aklıselimle, siyasetüstü, günlük politikalardan ve polemiklerden arınmış bir şekilde rasyonel politikalarıyla yaklaşmaktır. Büyük güce sahip olmak, maalesef beraberinde çok büyük sorumluluklar da getirmektedir: Türk Silahlı Kuvvetleri, hesapsız maceraların bir aparatı değildir ve yapılmamalıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün deyimiyle, onun vazifesi, Türk vatanını ve Türk toplumunun şan ve şerefini, iç ve dış her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibarettir. Ama bugün torba yasayla gelen düzenleme, ordunun en önemli, en eğitimli, en tecrübeli kademesi olan yönetici kadrosu diyebileceğimiz korgeneral ve koramiral atanmasını kapsamaktadır. Öncelikle şunu bir daha vurgulamak istiyorum ki 15 Temmuz gibi bir rezaleti ya da ihaneti yaşayan bir Hükûmet, 15 Temmuzdan sonra on yıl geçmesine rağmen hâlâ ihanetin yaralarını saramadığı gerekçesiyle orduda bu düzenlemelere ihtiyaç duyduğunu söyleyerek bu kanun teklifini önümüze getirmiştir. Bu da ayrıca tartışılması gereken bir konudur ama ben buraya çok değinmek istemiyorum ama önümüze gelen kanun teklifi de göstermektedir ki 15 Temmuzda, yüce Türk ordusunun yara almasına sebep olabilecek yapılanmanın tekrar başka bir şekilde önünü açacak düzenlemeler yapılmaktadır. Bu da kendi içerisinde çelişki içeren bir durumdur ve ordudaki liyakati bozacak, sistemini değiştirecek, siyasallaşmanın önünü açacak hiçbir şey kesinlikle tekrardan yapılmamalıdır. Özellikle korgeneral, koramiral gibi önemli makamlar için bilgi, birikim, tecrübe çok önemli. Yani torba yasanın 3'üncü maddesinde yapılmaya çalışılan, kurmay olmayan bir askerin bu makamlara gelmesinin önünün açılması, master, doktora yapmadan profesör olmanın önünün açılması gibi bir şeydir. Bu, TSK'ye yapılacak en büyük kötülüktür; buna kesinlikle karşıyız ve bu maddenin kesinlikle çekilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Karşı olduğumuz bir başka şey de 15 Temmuz sonrası askeriyede yapılan sivilleştirme düzenlemeleridir. Nedir bu düzenleme diye bakacak olursak, bakanlık merkez teşkilatındaki kadroların; Türk Silahlı Kuvvetlerindeki rütbe karşılığı bakan yardımcısı için orgeneral, Millî Savunma Üniversitesi Rektörlüğü için korgeneral, Teftiş Kurulu Başkanı ve genel müdürleri ile Millî Savunma Üniversitesi rektör yardımcıları için tümgeneral, genel müdür yardımcıları ve müstakil daire başkanları için tuğgeneral, daire başkanları ve Millî Savunma Üniversitesi enstitü müdürleri için albaydır. Bu kadrolara atananlar, kamu konutları ve askerî sosyal tesislerden rütbe karşılığı subaylar gibi istifade ederler. Askerî protokol münasebetlerinin düzenlenmesinde de aynı esas uygulanır. Sivillere askerî rütbe verilmesini açan bu düzenlemeyi de kesinlikle doğru bulmuyoruz. Bunun darbe sonrası geçici bir süre için yapıldığını varsaysak da hâlâ on yıldır yürürlükte olması ve sivillerin hâlâ askerî rütbeleri kullanmasını yanlış buluyoruz ve konu buraya gelmişken tekrar belirtmek istiyoruz ki askerî liseler, hastaneler ve askerî yargı sistemi de ivedilikle tekrar geri getirilmeli ve uygulamaya konulmalıdır.

Bir başka değişiklik de bu torba yasayla yapılan, görev süresi uzatılacak general sayısını artırmaktadır. Anılan kanun teklifi, madde düzenlemelerinin yürürlüğe girmesi hâlinde görev süresi uzatılacak general sayısı kadar bir alt rütbedeki generaller ile generalliğe terfi edecek albayların mağduriyetine, haklarının yenmesine ve görev motivasyonlarının azalmasına sebebiyet vereceğinden bu maddede de değişiklik yapılmasını mahzurlu bulduğumuzu belirtmek istiyorum. Yine, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarına atanan orgeneral ve oramirallerin mevcut yaş haddi sınırının yükseltilmesinin, 72'ye kadar uzatılabilmesinin, daha kıdemsiz orgeneral ve oramiraller ile bir ast rütbedeki korgeneral ve koramirallerin önlerinin kapanmasına, görev motivasyonlarının kaybolmasına, haklarının yenmesine ve TSK'nin liyakat ve disipline dayalı köklü teamüllerinin bozulmasına, biat kültürünün yerleşmesine, kuvvet komutanlarının siyasetin güdümüne girmesine yol açabileceğini düşünüyoruz. O yüzden bu değişikliği de uygun görmüyoruz. Şunu da özellikle vurgulamak isterim ki yaptığımız detaylı çalışmalar sonucu an itibarıyla 32 NATO ülkesi arasında en genç Genelkurmay Başkanı 40 yaşla Karadağ'da bulunurken en yaşlı Genelkurmay Başkanıysa Türkiye Cumhuriyeti'nde 65 yaş olarak görev yapmaktadır. Alt kademelerden gelen generallerin önlerinin kapatılmaması, NATO ordusu içerisinde en yaşlı kuvvet komutanları ve Genelkurmay Başkanı ünvanına sahip olma durumuna son verilmesi, kuvvet komutanlarının, Genelkurmay Başkanı makamlarının NATO standartlarına uygun olarak gençleştirebilmesi maksadıyla yaş hadlerinde değişiklik yapılmaması ve kanun teklifinin yasa maddesinden çıkarılmasını da uygun görmekteyiz. Ayrıca, Kara Kuvvetlerinden 1 orgeneral, 3 korgeneral, 6 tümgeneral, 18 tuğgeneral olmak üzere toplam 27 şeklinde belirtilen jandarma sınıfı general sayılarına ilişkin olarak bu kanun teklifiyle ilgili herhangi bir değişiklik de yapılmamaktadır. An itibarıyla Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde iki jandarma sınıfı orgeneralin bulunması ve Jandarma Genel Komutanlığındaki toplam general mevcudunun 27 olarak belirtilen personel kadrosunun 2 katından fazla olması nedeniyle burada da bir değişiklik yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Burada bir düzenleme yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Hani madem böyle bir kapsamlı düzenleme yapılıyor, bunun neden atlandığını da işin açıkçası sormak istiyoruz.

Son olarak şunu da belirtmek istiyorum: Askerlik ile politikanın birbiri içine dâhil edilmesi neticesinde İttihat ve Terakki Fırkası ile Hürriyet ve İtilaf Fırkası mensubu subay ve generallerin sırf siyasi görüş farklılıkları sebebiyle birbirine yardım etmemesi ve birbirine yüz çevirmesi neticesinde Osmanlı İmparatorluğu'nun 167.312 kilometrekare toprakları ve yaklaşık 18,5 milyon nüfusun yüzde 35,5'ine tekabül eden kısmı, ayrıca 12 Adalar, Girit'in kaybedilmesi, 8 Ekim 1912-10 Ağustos 1913 tarihleri arasında yaşadığımız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Bitiriyorum.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - ...Birinci Balkan Savaşı faciası; bu acı faturaları da dikkate almak suretiyle güney, doğu, batı ve kuzey yönlerinden gelebilecek çok yönlü dış tehdit ve risklerle çevrili jeopolitik konumda bulunan Türkiye Cumhuriyeti devletimizin gerçek anlamda bekasını müdafaa ve muhafazasıyla görevli askerî gücümüzü emir ve komuta eden subay, general ve amirallerimizin mutlak suretle siyaset dışında kalabilmeleri için Kuvvet Harp Enstitüsündeki komuta ve kurmay öğrenimini başarıyla tamamlamış general ve amirallerin korgeneral ve koramiral rütbesine yükseltilmesinin son derece mahzurlu olduğunu da düşünmekteyiz.

Teşekkür ediyorum.