Komisyon Adı | : | (10/434,2104,2716,2717,2718,2719) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
Konu | : | Komisyonun yol haritasının belirlenmesine ilişkin görüşme |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 08 .07.2025 |
ALİ KARAOBA (Uşak) - Evet, ben de herkesi saygıyla selamlıyorum.
Verimli, güzel bir Komisyon olacağına inanıyorum ama geçmiş dönem Komisyon tecrübelerime dayanarak sadece konuşup notlar alıp gideceksek de faydalı olmayacaktır.
Ben en son Vekilimin başladığı yerden söyleyeyim. Mesleğim gereği, bir kadın doğum uzmanı olarak, Down sendromu ortalama yedi yüzde 1 görülür. Yaş arttıkça, mesela 35 yaşın üzerine çıktıkça bu oran artar ama daha az görmemizin sebebi nedir? Doğrudur, tarama tesislerimizin artmasıdır ama burada da tarihe bir not düşelim. "Nifty testi" denilen bir genetik test vardır, şu an 12 bin liraya yapılır. Keşke devlet bunu ücretsiz yapsa, bunu not olarak düşelim çünkü anne karnında biz eğer Down sendromunu yakalarsak alternatif sunabiliriz, devam etmek istiyor mu, istemiyor mu? Bu kaygıları paylaşabiliriz.
Şimdi, Engelli Komisyonu çok önemli. Her yerde mutlaka engellilerle karşılaşıyoruz, sorunlarını iletiyor ama burada niyetimiz önemli. Ben birkaç başlıkta işlemek istiyorum.
Bakın, "Engelliliğin Önlenmesi ve Risk Faktörlerinin Belirlenmesi" yani bugün anne karnında eğer bunu belirleyecek teknolojileri, olanakları, laboratuvarları geliştirmezsek çok ciddi sıkıntılar yaşarız. İşte, "serebral palsi" dediniz çok önemli, işte, doğum sürelerinin uzaması; bunlar önemli başlıklar, bunları sonra ayrıntılı mutlaka konuşacağızdır.
İstihdamın önündeki engellerin kaldırılması... Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, ben tüm Bakanlıklara bir soru önergesi verdim, hepsine de sordum, çok acıdır; bakın, biz Bakanlıklara soruyoruz yani sıradan, özel sektörde yüzde 3, yüzde 4 oranından bahsetmiyorum size, Bakanlıkların faaliyet raporlarının tamamını inceledim, 17 Bakanlıktan yalnız 2 tanesi, bunlar da Millî Eğitim Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı; engelli personel sayısını paylaşmış, "engelli" kelimesini bir kez dahi kullanmayan Dışişleri Bakanlığı var. Bakın, Bakanlıklar bunu yapıyorsa, özel sektörün bunu yapamayacağını...
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Büyükelçilik var.
ALİ KARAOBA (Uşak) - Efendim?
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Büyükelçilik var.
ALİ KARAOBA (Uşak) - Yani çok güzel, inşallah sayıları artar.
Bakın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına üst düzey yöneticilerini sordum, "Bakanlıkta herhangi bir yönetici kadrosunda çalışan engellimiz yok." diyor. Değerli arkadaşlar, bakın, hem engellilerin hakkını savunmak için Komisyon kuruyoruz... Yine, Millî Eğitim Bakanlığı çok ayrıntılı cevap vermiş, teşekkür ediyorum Sayın Bakana ama "Bakanlıkta herhangi bir yönetici kadrosunda engelli istihdamı yoktur." diyor. Bunlar resmî cevaplar yani benim yeni aldığım cevaplar, kendilerinin yazdıkları. Fakat her şeye ayrıntılı cevap verirken EKPSS'yle ilgili üstünkörü bir cümleyle geçiştirmişler. Sonunda bağlayacağım bunu. Yine, Millî Savunma Bakanlığı zaten üstünkörü, işte, toplam çalışan personel sayısını vermiş, biz engelli sayısını sormuşuz, herhâlde aklımızla dalga geçmiş diye düşünüyorum. Tarım ve Orman Bakanlığı Bakanlıkta herhangi bir yönetici kadrosunda engelli istihdamı olduğuna dair bir şey yok, yanıt yok. 5-6 tane Bakanlık cevap verme gereği bile hissetmiyor. Bunu niye söylüyorum? Bu Komisyon bir şeyler yapacaksa ki buna inanıyorum, iyi niyetle başlıyoruz hep birlikte engellilerin derdini çözmek için, başlıkları doğru atıp, tespitleri doğru yapıp tabii sorunları Meclis gündemine getirip konuşturarak çözebiliriz. Bakanlıklar bu kadar bana göre -tırnak içinde söylüyorum- umursamaz bir şekilde cevap verirken, seçilmişlere cevapları bu kadar üstünkörü verirken, engelli kotalarını kendileri doldurmuyorken toplumdan bunların sorunlarını çözeceğini beklemek insanda kaygı yaratıyor, soru işareti yaratıyor. O açıdan istihdam çok önemli. Engellileri çalışma hayatına katmak zorundayız. Sırtımızda bir yük olarak görürsek biz bu sorunu çözemeyiz. Bir de sadece engelli kadrosu içerisinde atamaya da gerek yok, kişilerin mesleklerine göre çok iyi bir doktordur ve cerrah olamaz ama çok iyi bir dâhiliyeci olabilir. Yani bunları illa engelli kadrosunda atamak zorunda değiliz, kendi meslekleri içerisinde de istihdam oranlarını artırmaya çalışmalıyız. Yani engellilerin bağımsız yaşam hakkını savunmak zorundayız, biz bunu yapmazsak sıkıntı. Aylin Vekilim çok güzel özetledi yani engelli maaşlarımız var ama düşünün, 6 bin lirayı alabilmek için neredeyse 1/3 ortalama maaş hesabı yapılıyor, bu çok haksız bir uygulama. Yani engellinin temel ihtiyacını "ailesinde varsa baksın." falan diye bir şey yok, biz sosyal devletsek engellileri mutlaka düşünmek zorundayız. O açıdan bu maddenin muhakkak birlikte konuşulup, üzerinde olgunlaştırılıp değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Aile bireylerinin ortalama maaşlarına göre bir maaş hesaplamak ülkemiz gerçeklikleriyle örtüşmüyor.
Engelli bireylerin bakımını üstlenen birinci derece yakınlarının sigortalı olması ve emeklilik hakkına sahip olması... Yine, sayın vekilim söyledi, "Anneler çocuklarına bakmak için yarışıyorlar." dedi. Gerçekten bu cümle bana göre, otuz yıllık bir kadın doğumcu olarak söylüyorum, diğer anneler çocuklarını atıyorlar mıydı? Yapmayalım, ne olur, verdiğimiz 6 bin lirayla falan bu işlerin olmayacağını bilelim. Annelik duygusu çok farklı bir şeydir herhâlde, burada anne olanları tenzih ederek söylüyorum, annelerin sevincine en çok şahitlik eden biri olarak bu cümle birazcık doğru değil.
Erişilebilir sorunlarını -Aylin Hanım söyledi- mutlaka bunları anlatacağız. Eğitimde fırsat eşitliği yani otistik bir çocuk belki beyin sıkıntıları içerisinde değerlendiriliyor ama doğru işlendiğinde inanılmaz noktalara da gelebilecek çocuklar. Bugün işaret dili bilen kaç tane insanımız var? Braille alfabesini yaygınlaştırıp müfredata seçmeli ders olarak koymak zorundayız. Yani bizler sadece siyasi şov yaparken yanda işte, anlamaları için işaret dili kullandırarak topluma mesaj veriyor görünüp ama sistemin içine dâhil etmiyor olmak bence topluma büyük bir haksızlık. Sağlık hizmetlerine erişimi mutlaka kolaylaştırmalıyız. Burada çok ciddi ayrımlar var. Sayın vekilim çok doğru bir şey söyledi yani 1 engelli araç alma hakkı veriyorsunuz, o kadar kuşa çeviriyorsunuz ki "Yerli olacak, motor hacmi bu kadar olacak, on yıl da satamayacaksın." Ya, yapmayın çok reel bir şey değil, bu geçti Meclisten ama doğru bir yöntem değil. Kazanılmış bir hakkı bile insanların elinden aldık biz. Bakın, en azından bunu yaparken "Beş yılını dolduran, daha önce alanlar bunu satabilir." noktasına getirseydik ya da "Bunların istismarı çok, biz bundan yaptık." Arkadaşlar, denetim mekanizmamızı geliştireceğiz. Hak edenlerin niye hakkını çalıyoruz? Ben açıkçası bunu anlamış değilim.
Veriler zaten kâbus gibi, engellilerle ilgili ülkemizde çok ciddi veriler yok, her alanda olduğu gibi. Yani umarım, tabii, engellilerin verilerini de -biraz da burada ironi yapayım- TÜİK hesaplamaz, bu da çok tehlikeli bir noktaya getirebilir. ÖTV çok önemli; az önce söylediğim gibi yani biz engellilerin sağlığa ulaşımını sağlarken ortez, protez, belli şeyleri mutlaka bedava vermek zorundayız, bununla ilgili özel çalışmalar yapmak zorundayız; bunları da alt başlıkları olarak ilerleyen zamanlarda mutlaka değerlendiririz, hep birlikte yola çıkarız.
Şimdi, eğitim çok önemli, şöyle bir cümle söylemek isterim: Özel bir eğitim olmadan çağdaş bir eğitiminin olması mümkün değil yani bunu özellikle eğitimin içine mutlaka yerleştirmemiz gerekir.
Bakın, Türkiye Ampute Futbol Millî Takımı dünya şampiyonu, bir kez daha gönülden tebrik ediyorum. Bakın, Paris 2024 Paralimpik Oyunları başta olmak üzere özel millî sporcularımız, 182 altın, 208 gümüş, 121 bronz olmak üzere Aralık 2024 itibarıyla 561 madalya almışlar. Desteklendiğinde engelli arkadaşlarımızın neler yaptığı ortada. O açıdan, birazcık bu gözle bakarak bu Komisyondan daha iyi sonuçlar çıkaracağımıza ben de inanıyorum.
Son olarak da şu, emeklilikle ilgili, yine kazanılmış bir hakkı çaldık. 2008 öncesi -Aylin Vekilim de çok net söyledi- vergi indirimi için alınan raporları geçersiz kıldık ve iş gücü üzerinden yapılmaya başlandı. Doğru olanı buydu aslında, iş gücü üzerinden yapmak ama kazanılmış hakkı olan insanların da hakkını aldık, "Siz de tekrar rapor almaya gelin." dedik ve onlar da bunun sıkıntısını çok yaşıyor. Engellileri biraz daha öne getirmek ve doğru şeyler yapmak gerekiyor; bu Komisyonun da görevlerinden birinin bu olduğunu düşünüyorum.
Çağırılacak kişilere, temmuzda çalışılıp çalışmayacağını Komisyon birlikte karar verebilir ama biz her türlü çalışmada katkı sunacağımızı, olacağımızı belirtiyoruz. Sizden de sadece -biz bebek ölüm komisyonunda da hocamla birlikteydik- şunu rica ediyorum: Sayısal çoğunluğa bakarak lütfen bu işi görmeyelim, siyasetüstü bir şeydir engelliler, herkesin ailesinde bir engelli olabilir. Engellileri, tabii böyle, gözü kapalı bütün şeyleri veriyormuş noktasında değil ama hak edenin de hak ettiğini alacağı bir noktaya getirmek zorundayız. Her yerden kısarak, yok ederek, protezini ödemeyerek bu noktaya gelemeyiz.
Son olarak da bu Down sendromu gerçekten çok önemli, üzerinde çok durdunuz. Lütfen Nifty testi bence ülkede bedava hâle getirilmelidir; bununla ilgili ben bir önerge de vereceğim, Sağlık Bakanlığına da ileteceğim. Bizim çok iyi okumuş, üst düzey insanlarımız var, laboratuvarlarda bunları çok daha ucuz hâle getirebiliriz. Fullscreen test yaptığınızda şu an gerçek anlamda Amerika'ya gönderiliyordu, 15 bin liraydı. Şimdi rekabet başlayınca bir 11 bin liraya, 10 bin liraya düştü. Yurt içinde yapanlar var, 7-8 bin lira ama asgari ücretle gelen, neredeyse birçok yerde artık mecburen özel hastaneye randevu alamadığı için giden gebelerimizi düşündüğümüzde, bu Nifty testin devlet tarafından en azından finanse edildiği ya da üniversitelerin bünyesinde her üniversitenin yapması noktasına getirirsek bu konuda çok ciddi katkılar sağlayabiliriz.
Ben hepinize teşekkür ediyorum.
Başarılı bir Komisyon diliyorum.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Hemen, bir şey söyleyeyim, çok özür dilerim. Bu testi siz gebeliğin sonlandırılmasında bir seçenek oluşsun diye mi...
ALİ KARAOBA (Uşak) - Şimdi, biz şöyle bakıyoruz kadın doğumcu gözüyle: Biz savcı, hâkim değiliz, din adamı değiliz.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Hayır hayır, niye öneriyorsunuz?
ALİ KARAOBA (Uşak) - Anlatacağım size.
Şimdi, bazı ailelerde doğduktan sonra Down sendromu oluyor ve tazminat davaları -giderseniz, yargıda da bakarsanız- onlarca tazminat davası var. "Down sendromluydu, atlandı, bana söylenmedi." diye. Bizde kural şu: Yirmi dört hafta sınırı vardır, sonlandırabilme sınırı. Bunun da sebebi şu: Ağrı duygusunun geliştiği hafta olarak belirlenir. Tüm üniversitelerde hocalar, aile talep ederse, eşler imza atarsa, tespit edilmiş bir Down sendromu varsa yirmi dört haftaya kadar sonlandırabilir. Ama yirmi dört haftayı geçtiğinde kurul kararıyla bile sonlandıramazsınız ama aile "Ben doğurmak istiyorum." derse de Down sendromu tanısını söyleriz; bu defa doğum yapacağı merkezi belirleme açısından önemli çünkü Down sendromunun altında, işte kalp anomalileri, özofagus atrezileri yani doğduğunda da kaybetmemek için daha bir üst merkezde, daha iyi bir merkezde doğumunu sağlayabiliriz. Tanı koymak adına çok önemli ama sonlandırıp sonlandırmamak kadın doğumcunun ya da hekimin yetkisinde değildir.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Ben de bunu başka bir şey için sordum, Down sendromu konusu diğer engel gruplarıyla yani ağır engel gruplarıyla mukayese edildi, dünyada hâlâ etik tartışmanın olduğu bir konu; ben onun için soruyorum bunu.
ALİ KARAOBA (Uşak) - Ben işte burada hani şu konuya girmek istemedim, mesleki olarak.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Ben burada yerel bir refleksle, şahsi bir refleksle sormuyorum.
ALİ KARAOBA (Uşak) - Ben kötü anlamda söylemedim, ben de gerçekten bilimsel açıklama...
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Hâlâ Down sendromu gebeliği sonlandırmakta diğer engel gruplarıyla -artı bir- birlikte etik tartışma dünyada da devam ediyor şu an.
ALİ KARAOBA (Uşak) - Sayın Vekilim, şöyle söyleyeyim, daha net anlaşılır: Dedim ya biz savcı, hâkim ve din adamı değiliz, kendi adımıza söylüyoruz, bu ülkede okumuşuz hekim olmuşuz, biz hastalara doğru bilgileri sunarız, hasta kendi takdirindedir. İster devam eder, onu da sağlıklı yani en iyi ortamda doğumunu gerçekleştirmek için elimizden geleni yaparız. Ben otuz yılda hiç yönlendirmedim "İlla sonlandır." diye, o kendisinin takdiri ama yaşayabileceği sorunları anlatmak benim sorumluluğum, zorunluluğum aynı zamanda. Bunu anlatmazsam aile yarın bir gün "Bana bunları söyleseydi belki sonlandırırdım." diyebilir. O açıdan hani evlilik yaşlarının ileriye atılması, daha geç evlilikler, bunlar artırıyor. O açıdan, bizim istatistiklerde bile tarama testlerinde Amerikan'ın skalaları kullanılıyor yani anlaşılsın diye söylüyorum. O açıdan, bu Nifty testi, aynı kadınlarda rahim ağzı kanseri aşısında çok ısrarcı olduğumuz gibi, çok önemsiyorum.
Teşekkür ediyorum.