KOMİSYON KONUŞMASI

ELİF ESEN (İstanbul) - Teşekkür ederim, sağ olun.

Ben de tam kaldığınız yerden devam edeyim. İstihdam artı sosyal güvence diyelim çünkü engelli çocukların ailelerinin aslında belki de en çok endişe ettikleri şey kendi ölümlerinden sonra engelli çocuklarının ne olacağı, kimin bakacağı. Eğer istihdama dâhil edebiliyorsak, iş gücüne dâhil edebiliyorsak sosyal güvenlik sistemiyle de entegre olması çok çok önemli ama aslında, belki de ihtiyaç bir bütünleşik, daha geniş kapsamlı çatı yönetimin olması. Yani, şimdi biz burada hem Aile Bakanlığımızın Değerli Müdürüne hem size çok teşekkür ediyoruz, ekiplerine çok teşekkür ediyoruz ayrıntılı bilgiler için fakat şunu görüyoruz: Sorularımızda, ihtiyaçlarımızda siz de belli bir noktada tıkanıyorsunuz yani bizim elimizden bu kadar gelir gibi. Belki bunu biz Komisyon olarak bir düşünce sistemiyle daha üst bir merciye taşımalıyız. Yani, buradan, bakanlıklara münhasır bir şey değil de Cumhurbaşkanlığına ileteceğimiz bir mesaj olabilir. Hangi bakanlıklar? Aileyi ve çocukları ilgilendiren Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, bunlar temel; İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ikincil ama bunlar temel.

Aile Bakanımıza ben teşekkür ediyorum yani Mahinur Hanım'ın da çalışmalarına teşekkür ediyorum çünkü ben bir muhalefet milletvekiliyim, iletişim kurulabilen, kurduğumuzda dinleyen, önerileri alan bir Bakanlık yapısı var ve ben bunu çok kıymetli buluyorum çünkü muhalefetin de yapıcı muhalefetle yapıldığında topluma hizmet ettiğine inanıyorum. Neden bunu öneriyorum?

Mahalle bazlı sosyal hizmet o kadar önemli bir şey ki bizim sosyal hizmet mezunlarımız bugün işsiz ama aslında çok kıymetliler. Aile hekimliği gibi belli sayılarda mahalleye hitap eden birimler olduğunda ve eş güdüm ve veri tabanında da birbirleriyle iletişim, birbirleriyle konuşabilen bir dijital veri sisteminde bir ailede şiddet mi var, bir ailede engelli mi var, bir ailede bağımlı mı var, aile bazlı ziyaretlerle bu takip edilebilir. Bir sorun olduğunda, kadın şiddet gördüğünde, çocuk ihmal ve istismara uğradığında, çeşitli sebeplerle bağımlılıkta, alkol bağımlılığı, madde bağımlılığında İçişleri Bakanlığının da haberi oluyor mahalledeki birimi sebebiyle, Sağlık Bakanlığının da. Bizim aslında bunu taşımamız gereken sistem bu bütünleşik veri sisteminin ve bakanlıklar arası eş güdümün sağlanması.

Şimdi, siz diyorsunuz ki: "Bu çocukları aileleri çok haklı olarak liseye geldiğinde mesleki eğitime yönlendirmek istiyor." Çok haklılar çünkü bir meslek edindirdiğinde çocuğunun bir geliri olacak ve sosyal güvencesi olacak, sağlık sistemine ulaşabilecek vesaire ama bunu siz belli bir yere kadar getirip bırakıyorsunuz ve ondan sonra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının alanına giriyor. Ben temelde bunu rica ediyorum Sayın Başkanım, mutlaka ele alınmalı. Biz spesifik olarak bunu Aile Bakanımızla görüştük ve önerdik. Onlar da sağ olsunlar -bir yıl kadar önce önermiştim, bizim DEVA Partisi eylem planımızda geçiyordu- dikkate aldılar, bunu uygulamaya kısmen uygulamaya başladılar. Mesela sosyal risk haritalarından bahsetmiştik geçen sene, Mahinur Hanım bunu benimsedi ve ben şimdi Müdürümden bu konuyla ilgili çalışmanın olduğunu duydum, teşekkür ediyorum, tebrik ediyorum.

Bir diğeri, veri çok önemli ama bu istatistiksel tahmin yönteminiz de çok önemli; bu konuda da hani sizi tebrik ediyorum fakat sorun ve ihtiyaç alanına geldiğimizde... Ben sivil toplumdan geliyorum, sivil toplumda bir projeyi yapabilmek için bir buçuk bazen iki yıl uğraşırsınız, farklı birimlerle bağlantıya geçersiniz, bunun kamu ayağı olur, yerel yönetim ayağı olur, akademi ayağı olur, özel sektör ayağı olur. Diyelim ki Kalkınma Ajansına ya da Birleşmiş Milletlere, uluslararası örgütlere projenizi götürdüğünüzde proforma faturasından en ince ayrıntısına kadar yani böyle ilmek ilmek onu dokursunuz ve geçemeyebilir bile. Şimdi, aynı hassasiyetin bizim kamu kaynaklarımızda da olması lazım. Görüyoruz ki çok çeşitli mevkilerde bakan olan, bakan yardımcısı olan, kamu kurumlarında müdür olan dostlarımız var. Mesela teşvik veriliyor devletten, o teşvik bir şekilde kullanılıyor. Diyelim ki hayvan teşviki verildi süt üretilsin diye ama verildikten sonra bizim eksiğimiz, denetim mekanizmalarımızın da zayıf olması, o hayvanların kesildiğini duyuyoruz, hâlbuki devlet o teşviki vermiş; süt üretimi artsın, o hayvan sayısı artsın diye. Şimdi, denetim mekanizmaları burada yine çok çok önemli oluyor 2 bakanlık açısından da.

Ben sözü daha fazla uzatmak istemiyorum, aslında çok çok sorularım var ama eğitim ayağı çok önemli, ailelerin desteklenmesi, bilgilendirilmesi yine çok önemli fakat müeyyideler, işin içinde teşvikler, sübvanse yöntemleri evet olmalı ancak denetimler de olmalı, yanlış bir iş yaptığında o denetimle mutlaka cezasını görmeli, hele köy gibi yerlerde o öyle yayılır ki "Aa, bak, o onu yanlış yapmış biz sakın yapmayalım." diye, biraz bu noktada da denetimlerimizin güçlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

İş birliklerinden bahsettiniz, ben de önemsiyorum, her zaman kamu kaynakları değil özel sektörün de teşviklerle bu sistemin içine dâhil edilmesi... Fakat bu belki vergi teşviki olabilir, belki sigorta prim desteği olabilir, özel sektörde oluyor, engelli aileleri desteklenebilir, engelli çocuklar desteklenebilir. Bakım ekonomisi çok önemli, Aile Bakanlığında bakım sektörüne alternatif yöntemler geliştirilmeli. Diyorsunuz ya "Siz de çok önemsediniz." Bir çocuk başına işte şu kadar X lira devlet ödüyor bakım sağladığı için. Ama bakın, şöyle bir şey de var, bu ne kadar yapılıyor ben merak ediyorum, o yüzden sormak istiyorum: Yaşlısına ya da engellisine bakan aile bireyleri var ve bunlar eğer belli sosyoekonomik seviyedeyse aylık maaşla destekleniyorlar, yaşadığı sürece parayı alıyor ama aile yakını öldüyse -engelli ya da yaşlı- birden o sistemden kopuyor. Hayır, kopmasınlar, aslında bilgi ve deneyim anlamında belli bir noktaya gelmiş, sertifikalandırılabilir ya da diploma, nasıl bir yöntem uygulanır bilmiyorum, o uzman bakım elemanı olarak sistemde dâhil olabilir. O zaman ne olur? Kocaman bakım kurumlarının maliyetinden biz istifade etmiş oluruz ve hem aileyi desteklemiş oluruz ki örneklerden çok iyi biliyorum, örneklerde evi bırakıp giden eşin o maaşı duyduğu için tekrar eve dönüp aile bütünlüğünün devam ettiğini ve bir yandan maaşın eve girdiğini biliyorum. Böyle bir sisteminiz var mı, böyle bir eğitim, sertifika, diploma? Ya, sistemden düşüyor değil mi o yaşlısı, engellisi ölen?

AİLE VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI ENGELLİ VE YAŞLI HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRÜ YASİN AKAR - Evet, düşüyor.

ELİF ESEN (İstanbul) - Mesela, bu alternatif bir yöntem.

AİLE VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI ENGELLİ VE YAŞLI HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRÜ YASİN AKAR - Mesleki Yeterlilik Kurumuyla ilgili, bununla ilgili bir çalışma yapıyoruz yani sadece onlarla ilgili değil şu anda sistemde olan gayriresmî, kayıtlı olmayan birçok şey biliyoruz. Yani hem yabancı bakıcı hem Türk bakıcı, biz bunları da akredite etme adına...

ELİF ESEN (İstanbul) - Hedefiniz ne zaman?

AİLE VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI ENGELLİ VE YAŞLI HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRÜ YASİN AKAR - Mesleki Yeterlilik Kurumuyla buna çalışıyoruz.

ELİF ESEN (İstanbul) - Çok önemli.

AİLE VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI ENGELLİ VE YAŞLI HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRÜ YASİN AKAR - Hatta bununla ilgili yarın bir toplantımız var yani yaşlı bakım teknikerliği. Profesyonel, üniversite ya da liseden bahsetmiyoruz. Dışarıdaki insanların, bakıcılık yapan diğer insanların da sisteme kaydolması için -Çalışma Bakanlığından bağımsız çünkü onların birtakım kaygıları oluyor, sigorta yapılıp yapılmama, kayıt dışı çünkü bunlar yani burada konuşmakta bir beis yok- biz bunları akredite etmeye çalışıyoruz, sistemde eğitim vererek.

ELİF ESEN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.

Çok şey var ama daha sonra, artık başka toplantılarda.