KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, Sayın Öztürk "Efradını cami, ağyarını mâni." dedi ama ağyarını mâni olmadı. Hem efradında cami olmadı, tek taraflı bir bakış açısı var. Sayın Turhan arkadaşlara söylüyor ama.

Ben henüz tamamını dün okuyamamıştım. Arkadaşlardan istedim. Bütün meselenin Yargıtayın yapmış olduğu içtihattan kaynaklandığını arkadaşlarımız söylemişti ve özetini bize aktarmışlardı.

Şimdi, Barolar Birliğinin açıklamasından sonra, ben kırmızı maddeleri dün hızlıca gözden geçirdikten sonra bugün yeniden daha ayrıntılı bir şekilde baktım Yargıtayın kararına, direnmeye devam kararına.

Burada miktarla ilgili bir şey yok. Yani Akif Bey'in dünkü söylediği bize bundan dolayı 180 olması gereken şey, örneğin 220, 240 olabiliyor idi. Biz de onun üzerine bir standart getirelim, makul görünüyor demiş idik.

Ben İbrahim Bey kadar bilmiyorum ama kıt hukuk bilgimle okuduğum kadarını anlayabilecek biraz hukuk nosyonum var. Şimdi beraber orasını okuyalım. Bakalım hakikaten sizin dediğiniz gibi mi ya da bizde mi bir hukuk nosyonu eksikliği var, ona bir karar vermemiz lazım.

"Direnme kararını davalı vekili temyize getirmiştir." dedikten sonra, bakın önündeki davanın özünü Yargıtay şöyle özetliyor: "Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; şoförün tam kusuru ile gerçekleşen trafik kazasında, araçta yolcu olarak bulunan işletenin ölmesi üzerine mirasçılarının, davalı zorunlu mali sorumluluk sigortacısından, destekten yoksun kalma tazminatı isteyip isteyemeyecekleri noktasında toplanmaktadır."

Bir daha okuyorum: "...destekten yoksun kalma tazminatı isteyip isteyemeyecekleri noktasında toplanmaktadır." Davadan yoksun kalma tazminatının hesaplanmasından kaynaklanan bir şey demiyor burada.

Aşağıya devam ediyorum. Hani demin diyordunuz ya kanunda yok diye, Sayın Turhan'ın söylediğini de...

Bakın, "Öncelikle uyuşmazlığa ilişkin hukuki kavram ve kurumlar ile ilgili mevzuatın irdelenmesinde yarar vardır." dedikten sonra "...teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu, Karayolları Trafik Kanunu'nun 85. maddesinde düzenlenmiştir."

Başlık "İşleten Ve Araç İşleticisinin Bağlı Olduğu Teşebbüs Sahibinin Hukuki Sorumluluğu"nda ne diyor? "Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar." Devam ediyor işte. Sorumlu olurlar. O sorumluğu kim ödeyecek?

Şimdi, ben, taşıma sigortaları bir sonrakinde gelecek derken onu kastediyordum demin. Daha devamında çok var. Ama hani demin öğretiden, teoriden bahsediyordunuz. Bu konudaki en nitelikli şeyler de Yargıtay içtihadında karar verirken bakmışlar...

"Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir."

Şimdi, burada, aşağıya doğru tekrar baktım, tekrar baktım, kanun koyucu... Hani demin dedik ya kanun koyucu net söylemiyor falan filan birtakım şeyler yok diye. Tam tersine net söylemiş: "Açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı Kanun'un 91. maddesiyle de; işletenin Aynı Kanunun 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere -demin bahsettiğimiz sorumlulukların- mali sorumluluk sigortası -yani bu konuştuğumuz karayolları zorunlu sigorta- yaptırma zorunluluğunu getirmiştir." Sırf bu amaçla. Demek ki onu yaparken hepsini düşünüp taşınıp buna göre koymuşlar.

Şimdi bir daha söylüyorum, demin Sayın Savaş kısmen söyledi "Bir şeyi çözüyoruz derken başka yollara yol açmayalım." diye. Benim, üçüncü şahıs olarak, kanunun verdiği dava açma hakkımı kaldırmayın kardeşim. Yapacaksanız, tavan koyacaksanız tavan koyun, tarife koyacaksanız tarife koyun, standart koyacaksanız yine standart koyun ama bu davada -sonuna kadar baktım, tekrar baktım- ya başka bir şey var, bize verdiğiniz eksik yani diğer maddelerden de bahsediyor, hepsinde direnmeyle ilgili bahsediyor. Ama, ben bilirkişinin yaptığı saptamalarla ilgili veya buradaki karar verilen tazminatla ilgili burada bir şey göremedim. Yani, eğer başka bir dava varsa, başka bir şey varsa bana lütfen bildirin.

İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir) - Pek kısa bir hususu açıklamak için söz istiyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yok, yok, ben size sormuyorum Sayın Turhan. Sayın Turhan, ben size sormuyorum burayı.

İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir) - Bir hususu açıklamak için söz istiyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Siz açıklayabilirsiniz de ben size sormuyorum. Sizin yaptığınız geniş sunumun arkasından eksik kaldığını sadece söyledim. Oradan sataşma. Benim sorduğum arkadaşlara, hazineye ve Akif Bey'e soruyorum. Yani, bize söylediklerine göre sanki bilirkişi raporlarından dolayı fazlalık çıkıyor, biz de bunu normal ödeyeceğimizden fazla ödüyoruz. Şimdi, bakın, davanın tespiti ve sigorta ödeme konusunda bir haklılık belirlenmesi başka bir şey, bunun miktarı başka bir şey; bunu karıştırmayalım. Yani, miktarı konusunda düzenleme yapalım, tamam, varsa yapın ama üçüncü şahsın buradan dava açma hakkını kaldırırsak... Hakkını derken, siz o şartları değiştirir, kanun koyucunun bu zorunlu sigortayı yaparken bunları tazmin için koyduğu şeyleri kaldırır, borçlar hukukuna gönderir, genel esaslarda da şirketler lehine bir şey yaparsanız yine hakkımızı elimizden almış oluyorsunuz. Onun için hukuki olarak onu yapmayalım, yapacağınız bir şey varsa onu koyun. Daha ileri gidiyorsanız kardeşim, verin sigorta şirketlerine Hükûmet olarak destek o zaman. Deyin ki: "Dava ile çıkardığımız standart arasındakini şu fondan karşılarız." Bize ne ya. Vatandaşın parasını kısmayalım.

Eğer gerçekten sigortacılık sektöründe sorun varsa başka çözümler bulalım, o da olmuyorsa -e başka şeyi de yapıyoruz- yani o zaman deyin ki: "Bizim belirlediğimiz standart ile mahkeme kararı arasında fark varsa -fon kurun- şu fondan buraya sigortacılar atsın, millet atsın, oradan verelim." Yani, mağdur olmuş... Demin Barolar Birliği temsilcimiz söyledi. Vatandaşın hiçbir şeyi yok, oradan zarar görmüş ve derdini Marko Paşa'ya anlat. Nereye anlatacak mahkemeye anlatamazsa o vatandaş?

Ya, bakın, arkadaşlar, güzel güzel söylüyorsunuz ama normal, basit bir trafik kazasında yaptığımız masrafı alabilmek için üç ay uğraşıyoruz. Yani, tıklamış gelmiş işte, anlatabiliyor muyum? Adam sizin lehinize bir şekilde dokunmuş, boyası çizilmiş, bilmem ne olmuş; ellemeyeyim diyorum satarken sıkıntı olur diye. Sizin lehinize bir düzenleme, bozmayalım sigortayı, hasarsızlığı diyoruz. Aradan on beş-yirmi gün geçti eksper geldi "Bunun şeyi geçmiş." Kardeşim, bunu başkası da çarpsa ben de çarpsam zaten bir şekilde sorumluluğu bulup bir noktaya kadar ödüyor musun? Vatandaş nereye gidecek normal bir hasar için bile bu kadar uğraşıyorsa?

Sayın Bakan, bu işin esasıyla ilgiliydi ama bir de usulüyle ilgili sorunumuz var. Burada neden bu kadar tartışıyoruz? Çünkü, biz bu konunun uzmanı değiliz, Plan ve Bütçe Komisyonu bu maddelerin görüşüleceği yer değil. Meclisin web sitesine baktım, 2010'dan bu yana 6-7 tane düzenleme var, hepsi İçişleri Komisyonunda, 1 tanesi Sanayi ve Ticaret Komisyonunda. Yine sigorta kısmıyla ilgili, ödemelerle ilgili bir şey var, o da Sanayi ve Ticaret Komisyonundan geçmiş.

Sorun, böyle yalapşap torba yapıyor olmamızda. Biz burada günlerdir bu maddeyi tartışmayla uğraşıyoruz Sayın Bakanım ya. "Götürün İçişleri Komisyonuna." diyoruz. Bak, Emniyet var, bu kadar saçma sapan bir şey olmaz. Şanlıurfa'nın il olması var, Emniyetin kadrosu var, İçişlerini ilgilendiren 5 tane sigorta kanunu var. Ya, bırakın çıkaralım şurada milletin sigortasıyla ilgili, 65 yaşla ilgili şeyi. Yarısını götürün. Başka bir teklif yapmayı biliyorsunuz. Onu alıp Şanlıurfa'yla ilgili teklifin arkasına şu sigortaları koysaydınız da şimdiye çıksaydı olmaz mıydı ya? Bakıyorum, hepsi İçişleri Komisyonunda. Arkadaşlar, bakın, girin, Karayolları Trafik Kanunu deyin, 2010'dan beri 6-7 tane düzenleme var, hepsi İçişleri Komisyonunda. Yani, Sigorta Murakabe Kuruluyla ilgili bir şey var, hazineyle ilgili diye onu da Sanayi ve Ticarete koymuşlar, o da bizimle ilgili. Ondan sonra da... Biz anlamayız kardeşim yani en fazla -işte Sayın Bakan benim okul arkadaşım- azıcık mürekkep, hukuk görmüş birileri olarak biz bile anlamıyoruz ki, hiç hukuk okumayan arkadaşımızın, şimdi kalkıp yani haksız fiilden, oradan çıkan kusurdan, kusurun tazminatından, maddi tazminattan, manevi tazminattan... Hakikaten uğraştığımız şeyi söylüyorum yani bak yarısı İçişleriyle ilgili. Ben anlamıyorum.

Şimdi, bak ben bunu okudum. Bana söylenene itimat ettim Sayın Bakanım. Dediler ki: "Maddeyle ilgili." Ne dedikleri beni bağlamıyor, ben okuduğumu anlarım, onu görürüm. Miktarla ilgili burada hiçbir şey yok. Buyurun okuyun arkadaşlar, size de dağıttılar. Hukukçu arkadaşlar okusun.

İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir) - Var Sayın Günal, var.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Tabii, sana kaldı mı var. Sen zaten efrâdını câmi değil, ağyârını sen câmi yapıyorsun, ötekileri içine koyuyorsun. Mesele o değil. Diyoruz ki, bakın, ortada bir sorun olması ayrı, sorunu çözmek ayrı bir şey ama bu sorunu çözerken toptan başka bir soruna yol açmak, bazı hakların gasbına yol açmak... İyi niyetli olarak bakma şansımız yok çünkü bizim görevimiz çıkabilecek aksaklıkları ortaya koymak. İstisnaları da oraya koymak zorundayız. Yani, bunu çıkarırken kanun koyucu ona dikkat etmemiş mi... 8 tane, 6 tane maddeyi kaldırıyoruz. Her birinin içinde sorumlulukla ilgili şeyler var. O zaman da Borçlar Kanunu vardı, yok değildi ki. O zaman da yazabilirdik "Borçlar Kanunu'na tabidir." diye.

Bakın, sigorta şirketleriyle ilgili sıkıntınız varsa destek sağlayın diyorum. Nasıl ki bankalara sağlıyorsanız o zaman başka bir destek sağlayın veya standart getirin veya tarife getirin ne yapacaksanız, aranızda nasıl anlaşıyorsanız ama vatandaşın, hele hele mağdur olan üçüncü şahsın dava açma ve hayatını sürdürme hakkını elinden almayın, gerisi size kalmış.