KOMİSYON KONUŞMASI

HAMZA DAĞ (İzmir) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Görüşmekte olduğumuz maddenin, toplumda çokça karşılığı olan ve birçok kimseyi etkileyen bir özelliği var. Biz de avukatlık mesleğini fiilen icra ettiğimiz dönemde bu konularda çokça bakmış olduğumuz davalar vardı. Asliye hukuk mahkemelerinin aslında...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Nereden aldın? Acilden mi aldın, sana mı geliyorlardı?

HAMZA DAĞ (İzmir) - Direkt geliyordu bize. Onlara geleceğim şimdi, onları da söyleyeceğim yani.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Aracılar kullanıyor musunuz?

HAMZA DAĞ (İzmir) - Yani asliye hukuk mahkemelerinin birçok davasında da birçok esası aslında bunun üzerine kuruludur. Yani birçok dava, trafik kazalarından dolayı tazminat davasına ilişkin davalardır.

Aslında yani biz üniversite 2'nci sınıfta borçlar genel hukukunu görürken büyük bir kısmı da bu hususa ilişkindir. Burada bu konuyla alakalı toplumda en büyük sorunlardan birisi, kaza yapanı birilerinin takip edip bir an önce onu bulması. Esas en büyük sorun bu çünkü benim ilk avukatlığa başladığımda bu konuda gelmiş olan vekâleti, beraber çalıştığımız avukatın akrabası olmasına rağmen bir hasar merkezinden birinin gelerek "Biz bunu sigortadan şu kadar fiyata çıkarırız, çok da kısa sürede çıkarırız." deyip yani işi bozma noktasına kadar götürebilmesi durumları benim karşılaştığım bir örnekti ama birçok meslektaştan buna dair çokça şikâyet ne yazık ki duyuyorduk. Bu önemli bir şey. Esasında burada sigorta şirketlerinin "Bundan haberdar olmuyoruz, birileri bu konuda irtibata geçiyor." demelerini de açıkçası sigorta şirketlerinin bir eksikliği olarak görüyorum çünkü sigorta yaptığınız şey belli. Bu insanlar gazetelerden bunu bir şekilde takip ediyor veya televizyondan takip ediyor ve bunun üzerine, kazada eşini, çocuğunu kaybetmiş insanların daha acısı dinmeden ne yazık ki bu parasal durumla alakalı, onların bu konudaki iyi niyetini, bu konudaki durumunu istismar ederek, belki de çözümü kolay olacak bir işi çözümsüzlük boyutuna götürebilir bir noktada durum ortaya çıkıyor.

BAŞKAN - Meslektaşlarınız...

HAMZA DAĞ (İzmir) - Bu konuda sadece meslektaşlar değil yani bunu meslektaşlar olarak atfetmemek lazım. Bu konuda kurulmuş kurumlar var. "Hasar merkezi" diye bir şirket veya bir şey kurmuşlar. Bu konuda sadece avukatlara laf söylemek doğru olmaz ama bunun ya Maliye tarafından veyahut da bir kurum tarafından veya Adalet Bakanlığı tarafından mutlaka takip edilmesi gerekir. Böyle bir sorun, böyle bir sıkıntı var, bunu da ortaya koymak lazım.

Şimdi, burada konuştuğumuz konu, açıkçası, 90'ncı maddede yapılan değişiklikle, eskiden, önceki, bizim, üniversitede gördüğümüz 41 ve devamı, 50'inci maddeye kadar olan bölümdü, şimdi de 49 ve devamı, 60 küsur maddeye kadar olan bölüm. Yani, biz yapmış olduğumuz bu düzenlemeyle, esasında, bir anda 10-15 maddenin neredeyse bundan sonra kullanılmaması durumunu ortaya çıkartıyoruz. Yani, Karayolları Trafik Kanunu'ndaki böyle bir hükümle bunu tamamen ortadan kaldıracak bir durum ortaya çıkartıyoruz.

Taraflara baktığımızda, sigorta yaptıran bir taraf, sigorta yapan sigorta şirketleri, öbür tarafta da zarar görenler yani üç taraf bu işte. Üç tarafı da bir şekilde tatmin edecek bir sonuca esasında gitmemiz lazım. Sigorta yaptıran sadece şoförler ve otomobilciler değil, Türkiye'de aracı olan herkes, biz de sigorta yaptırıyoruz. Son süreçte artan primler var, buna bir çözüm bulmak lazım. Öbür taraftan, sigorta şirketlerinin zararı net bir şekilde söyleniyor ve zarar gören açısından belki bireyleri dinleyemedik ama ne azından bireylerin davalarını takip eden avukatları dinlediğimizde de orada bir şeyler var. Şimdi, benim de kendi tecrübelerim var. O açıdan, burada, birinci sorun uzun süren davalar aslında. Yani, avukatlar açısından veya zarar gören açısından en temel mesele dava açtığınız zaman bu davanın ceza davası sonucunu da beklemesi sebebiyle... Yani, birçok meslektaşım bilirler, çoğu duruşma zaptı şöyledir: "Falanca asliye ceza mahkemesinin şu, şu esas sayılı dosyası, Yargıtaytan dönüşünün beklenmesine." En az iki sene böyle gider. Gidersiniz duruşmaya, durun bakalım, bunda bir karar çıkacak mı? Çıkan karardan sizin de mutlaka sonucunda beklediğiniz bir maddi beklenti var veya o davayı kazanacağınız belli, ona bir sonuç beklemişsiniz ama en az iki sene, üç sene böyle süren süreçler var. O bir handikap. Aslında, onu çözecek, onu bir şekilde belki de çözüme kavuşturacak hem sigorta şirketine başvurma hem de tahkim sürecine başvurma gibi bir imkânı burada getiriyoruz.

Ben burada, özellikle, sigorta yaptıran açısından şunu ifade etmek istiyorum: Yani, Sayın Savaş'ın söylemiş olduğu husus, finans sektörüyle alakalı bahsettiği noktada, eğer bu yaptığımız düzenleme sigorta yaptıran açısından bir indirime sebebiyet vermeyecekse gerçekten bunda çokça uğraşmamızın bir anlamı yok. Bir kere, kesinlikle, bu yaptığımız düzenlemenin sigorta yaptıran açısından bir indirime sebebiyet vermesi lazım. Sigorta yapan açısından ise olumsuz bir durum olmadığını görüyoruz. Suçtan zarar gören boyutuyla baktığımızda ise tabii ki burada şartların tam, yeterli olması yani sigorta şirketi açısından öngörülebilir bir riskin olması gerekli. Çünkü, mahkemelerde dahi bazen 3. asliye hukuk ile 4. asliye hukuk arasında farklı farklı kararlar çıktığını, şehirlerde de farklı farklı kararlar çıktığını, bilirkişiye göre değiştiğini görüyoruz. Onun için, burada, genel şartlarda, bir kere, çok net bir şekilde bu mağduriyetleri giderecek noktada düzenleme yapılması lazım, birinci nokta bu. Eğer genel şartlar üzerinde yapılacak olan düzenleme yasama organının yasama özelliğini alacak boyutta olursa bunu biraz daha ayrıntılı bir şekilde düzenlemekte fayda olduğunu düşünüyorum.

Diğer taraftan...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Önce genel şartlara bakacağız, yoksa, sonra borçlar hukukuna bakacağız.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Şimdi, şöyle: Yani, eğer genel şartlarda öngörülebilir ve insanların mağduriyetini giderebilir... Mesela, yani sadece asgari ücret değil de odalardan alınabilecek bazı belgeler. Şimdi, dönerci ustası örneğini verdi Barolar Birliğindeki arkadaşımız. Tamam, dönerci ustası bir yerde çalışıyor, normalde 3 bin liraya çalışıyor ama asgari ücretten gösteriyor. Tazminat hesaplarken genel şartları asgari ücretten hesaplayacak ama bunu odadan alınacak bir belgeyle genel şartlar bağlamında öngörülebilir bir noktada makul kabul edebileceksek, bunun bir şekilde mağduriyeti giderebilecek bir özelliği vardır.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Nasıl edeceğiz?

HAMZA DAĞ (İzmir) - Nasıl?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Siz başında yoktunuz. Arkadaşlar bilirkişinin hesapladığı o aktüeryal hesapların normalin üzerinde olduğunu söylediler.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Şimdi, Sayın Günal, genel şartlara bunu koyduğunuz zaman aktüer hesaba da bu girecektir sonuç olarak.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - E, ne koyacağız?

BAŞKAN - Arkadaşlar, kifayeti müzakere diyeceğim. İki arkadaşımız daha var.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Tamam işte, kifayeti...

Ben avukatların bakış açısını merak ediyorum.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Tamam, son olarak ben şunu söyleyeyim yani...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Affedersiniz, hem Sayın Dağ'ın hem de benim söylediğim anlamda, tespit ettiğim şeylerde baronun bu maddeyle, Yargıtayın kararıyla ilgili görüşünü almak istiyorum. Yani devam etsin, tam tersine, zihnimizi açıyoruz.

BAŞKAN - Peki, Sayın Dağ, devam edecekmişsiniz, çok yoğun bir talep var size.

Buyurun.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Ben devam ediyorum, evet.

Şimdi, bundan sonraki bölümde görüşeceğimiz maddelerde dava açmayla alakalı boyutta Sayın Günal'a katılıyorum. Yani, bizim kesinlikle insanları bu konuda muhayyer bırakmamız lazım.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bu, onunla bağlantılı, onun için söylüyorum.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Yani, bu konuda tahkime gitti, tahkime gittikten sonra davaya gitsin veya tahkim sonucu belli olsun, ona göre davaya gitsin gibi bir ayrım yapmak doğru olmaz. Sigorta şirketine başvuru yapmak, aslında, gerçekten zarar gören açısından çok da faydalı bir şey. Ben, mesela, yine vekâletini aldığım bir işte aylarca sigorta şirketiyle irtibata geçmeye çalıştım. Çünkü, hep şudur, yani bir atasözüdür: Ağaçtaki 3 kuştan, cepteki 1 kuş daha evladır, daha faydalıdır, daha iyidir. Yani, gerçekten, zarar gören açısından da üç yıl, beş yıl, on yıl sürecek bir dava neticesinde alacağı tazminattansa o an için almış olduğu tazminat çok daha faydalı olacaktır. Onun için, yani burada sigorta şirketi başvurup on beş gün içinde de sigorta şirketinin bir cevap vermesi gibi bir müesseseyi ortaya koymak aslında zarar görenin, hassaten, bir şekilde sonuç almak isteyen kişi açısından iyi bir düzenleme olarak görüyorum ama sonrasında tahkim müessesesi ve tahkimden sonra dava açma gibi böyle bir yol çizmek de doğru olmaz. Burada ya dava açmayı ortaya koymamız lazım ya da tahkimi burada insanlara muhayyer bırakmamız lazım. Tahkim açısında ise bence tahkime başvuruyu cazip hâle getirmek lazım. Mesela, harçlar açısından karşılaştırma yaptığımızda, dava açma harcıyla -yirmide 1 artık dava açma harcı var- tahkim arasında bir fark var. Bu konuda eğer birtakım düzenlemeler yapılabilirse açıkçası bu en azından insanların tahkime gitmesi noktasında bir durum ortaya çıkartır ki eğer bu başvuru açısından bir kolaylık sağlanırsa da insanların menfaatine olacaktır diyorum.

Teşekkür ediyorum.