Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan'ın, 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’nun 42’nci maddesi gereğince Merkez Bankasının faaliyetleri hakkında bilgilendirme sunumu |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 4 |
Tarih | : | 07 .10.2025 |
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, önce bir soruyla başlamak istiyorum: CHP'ye yönelik mahkeme kararlarının yarattığı siyasi istikrarsızlığın yatırımcıların beklentileri üzerinde etkili olduğu dile getiriliyor. Merkez Bankası Başkanı olarak siz piyasalardaki bu görüşe katılıyor musunuz? Sorum öncelikle bu.
Sayın Başkan, siz kuraklığı, zirai donu değerlendirerek enflasyon üzerinde etkisini açıkladınız. Bu konuda, bir kere, veriler ve rakamlar sağlıklı değil. Size hangileri ulaşıyor, nasıl ulaşıyor bilmiyorum ama Sayın Cumhurbaşkanı zirai donla ilgili 50.300 adet TARSİM sigortasının kabul edildiğini ve ödemenin de 23 milyar olduğunu belirtiyor. Bizim Zirai Don Komisyonuna gelen TARSİM Genel Müdürü ise bu rakamın 89 bin olduğunu ve ödenecek paranın 21 milyar olduğunu ifade ediyor. Şimdi, verilerde bu kadar enteresan olumsuzluklar var ama esas olan, ülkede ciddi biçimde bir israf var; tarladaki ürününün yüzde 35'i sofraya erişmiyor ve 2023 yılında yazılı soruma Bakan Bey'in verdiği rakama göre 18 milyon 200 bin ton çöpe giden gıdamız var. Bu yıl ise bu rakam 23 milyon tonu geçmiş. Burada 200 milyarın üzerinde bir parayı biz çöpe atıyor; üretiyoruz, değerlendiremiyoruz, çöp oluyor. Kuraklıkla ilgili süreç ile zirai donla ilgili sürece baktığımızda, bu israf kadar bir olayın enflasyon üzerinde bu kadar etkisi varsa her yıl çöpe giden bu kadar gıdanın neden önüne geçilmiyor? Bununla ilgili neden gerekli çalışmalar gerçekleştirilmiyor? Bugün çiftçilerin 1 trilyon 100 milyar lira olmuş kamu bankalarına borcu, bugünkü rakamla baktığım zaman gördüğüm ve yılbaşından bu yana 10 bine yakın araziye, 500 traktöre, Malta keçisine, buğdaya haciz gelmiş; icralar sürüyor. Bu insanları üretim içinde de tutamadığımız zaman önümüzdeki süreçte sorunların daha da derinleşme riski var. Mesela, sizin dağıttığınız bir tablo gördüm, Niğde ili risksiz kuraklık bölgesi gösterilmiş. Ben bu yıl Ulukışla ilçesine gittim, ekili buğday tarlasına biçerdöver giremedi çünkü yağmur olmayınca kuru tarım alanında ürün olmadı. Yani o tabloda Niğde nasıl ayrılmış orta yerinden, onu da merak ediyorum; diğer her taraf kahverengi, Niğde'de kuraklık dahi yok.
Şimdi, Türkiye'de emekli maaşını ve asgari ücreti belirleme döneminde enflasyon düşüyor, onlara verilecek ücret zamları da en alt noktaya çekiliyor, daha sonra enflasyon yükselmeye başlıyor. Hatta TÜİK'in rakamı oynayınca herkes "TÜİK bile böyle yapmış." diyor. Aslında ben TÜİK'i bu konuda suçlayan bir insan da değilim çünkü onlar doğal olarak kendine verilen talimat doğrultusunda davranış gösteriyorlar; belki de onlar fazla da suçlanıyor. Esas olan, iktidar tercihleri.
Şimdi "liyakat" dediğimiz kavramın ortadan kalkmasının, hukukun, adaletin uygulanır olmamasının enflasyon üzerinde ciddi olumsuz etkiler var. Yani kuraklık ile zirai donu tanımlarken bunlarla ilgili öngörünün eksikliği, politikanın olmaması önemli. Biz gittik bir ile, adamın bahçesindeki kayısıların hepsi sağlam, çevresindeki diğerlerinin hepsi donmuş. "Ne yaptın hemşehrim?" dedik, dedi ki: "Ben parafin aldım 300 teneke, bahçeye onları dizdim, on saat parafin yandı, benim bahçenin bütün ürünleri kaldı." Hiç zararı yok. Yani "öngörü" dediğim oluşabilecek risklere karşı koruma geliştirme noktasında da ciddi eksiklikler olduğunu düşünüyorum.
Örneğin, TÜİK açıklıyor veri olarak, diyor ki: "Genç işsizliği azaldı." Bir bakıyorsunuz, 1 milyon çırak ve stajyeri işçi saymış. Sonra diyoruz ki Bakan Bey'e: "Ya, bu çırak ve stajyeri işçi saydınız, niye bunların emekliliğe esas yaşlılık sigortasını başlatmıyorsunuz?" "Onlar öğrenci, işçi değil." diyor. Şimdi, TÜİK'e göre işçiler ve onu da siz değerlendirmede genç işsizliği azalmış olarak değerlendiriyorsunuz ama Bakanlık da onu öğrenci gördüğü için emekliliğe esas yaşlılık sigortasını başlatmıyor. Böylesine -yani nasıl tanımlanır bilmiyorum ama- birbiriyle örtüşmeyen çok uygulama var.
Mesela, Et ve Süt Kurumu; şimdi, görev verildi, yurt dışından hayvan ithalatını ve eti Et ve Süt Kurumu devraldı. 2010 yılından bu yana 10 milyon büyükbaş hayvan ithalatı yapmışız, 12 milyar dolar da yurt dışına paramız gitmiş. Geçen yıl baktım, Et ve Süt Kurumu 11 milyar kâr etmiş...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen tamamlayın.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - 11 milyar kârı niye ediyor? Başa baş noktasında dur ve emekli sabah o erken saatte kuyruğa gireceğine uygun fiyatlı et ver. Bakın, gidin Ankara'da özel marketlere, Et ve Süt Kurumunun angus eti diyor, bonfile 1.200 lira, kasaba gidin 800 lira. Hani piyasayı dengeleyecekti, piyasadaki fiyatı artırıyor, daha fahiş fiyatla satışına yol açıyor. Oradan aldığı ürünü Türkiye'ye girdiğindeki oluşan maliyet üzerinden verse fiyat düşecek. Yani burada bir tuhaflık var. Gübrede, yemde fiyatları artıranlar iktidara yakın bu anlamda ithalat yapan kişiler. Bir bakıyorsunuz, 34 bin lira olmuş DAP gübre, 25 bin lira olmuş üre gübre ve bunları üreten veya pazarlayan kişiler iktidara yakın isimler. Oralarda niye fiyatlar düşmüyor da enflasyonun bütün bedeli çiftçinin üstüne bindirilip girdi maliyetleri üzerinden değil de çiftçiden alım fiyatları düşük tutuluyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Yani bu tuhaflıkların da ortadan kaldırılması gerektiğini düşünüyorum. Yoksa sizin işiniz zor.