Komisyon Adı | : | TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 4 |
Tarih | : | 15 .10.2025 |
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Milli Parklar Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ilk imza sahibi tarafından da anlatıldı.
Rukiye Hanım'ı öncelikle kutluyorum. Esasında Cumhurbaşkanlığı sisteminde milletvekili kanun teklifini veriyor ama Bakanlıkta hazırlanan bir teklif olduğu için bu kadar kapsamlı bir çalışmayı gerçekleştirmiş olması da önemli çünkü hem millî parkları hem de avlanma alanlarını herhâlde birkaç kere gezmiş olması lazım ki bu kadar kapsamlı olsun. Kaç kere ava gittiğinizi bilmiyorum ama burada şimdi teklifi inceleyince bazı konuları da burada değerlendirmenin yararı var.
Tabii, Adalet Kalkınma Partisi iktidarları döneminde gelen kanunların bazı maddelerinde olumlu yanlar olsa da genelde bir rant anlayışının egemen olduğu, onun için de her şeyin altında bir çapanoğlunun bulunduğu varsayımından sürece bakmamız lazım.
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğüyle ilgili Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin uyumlu hâle getirilmesiyle ilgili bir kanun teklifi önümüzde. 2025 yılı itibarıyla 50 millî park, 274 tabiat parkı, 111 tabiat anıtı, 32 tabiat koruma alanı, 136 sulak alan, 85 yaban hayatı geliştirme sahası bu teklifin içinde doğrudan ilgili alan. Doğa turizminde 70 milyona ulaşan ziyaretçilerin varlığı giriş bölümünde anlatıldığına göre bu rakam önemli bir rakam ve buradan sağlanacak da ciddi bir rant var. Bu rantın da bu kanun teklifi içinde yapılan düzenlemelerle gerçekleşmesi hedefleniyor.
Av ve yaban hayvanlarının doğal yaşam ortamları, koruma, geliştirme, avlanma, kontrol altına alınma, kaçak avcılıkla ilgili düzenlemeler de teklifte yer alıyor. Burada önemli olan şu: Bu tür kanun teklifleri geldiği zaman son durumları acaba ne? Örneğin, kuraklıkla kaç tane göl kurudu? Sulak alanların durumu ne, hayvan varlıkları ne hâle geldi? Bunları da irdelemek gerekiyor. Yani evrak üzerinde bir şey anlatılıyor ama alana gittiğiniz zaman... Örneğin Eğirdir'e gidiyorsunuz, artık göl yok, kurumuş ama sizin sulak alanınız görünüyor ya da işte Niğde'de Akkaya Barajı'na gidiyorsunuz kirlilikten artık hayvanların çoğunun içinde yaşamadığı bir alanla karşılaşıyorsunuz. Evrak üzerinde anlatıların hoş olması Türkiye'de yaşananların ortadan kalktığını ya da iyiye gittiğini anlatmıyor.
Bakınız arkadaşlar, 2016 yılında Bakana sordum, o zamanlar 1.687 avcı derneği varken 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu kapsamında avlanma için izin kartı satış protokolü yapılan dernek sayısı yanıtta bugün 896 adet olarak geldi. Yani süreç içinde avcı derneklerinde bir azalma oluşmuş. Avcı sayısı da 2016 yılında 277 bin iken 2025 yılında 359 bine çıkmış. Yani avcı derneği azalıyor, avcı sayısı artıyor. 2016 yılında 1.206 olan avlak sayısı da 2.234'e çıkmış. 2011-2015 yılları arasında kaçak avcılıktan işlem yapılan kişi sayısı 32.346 olup 20.493 lira da idari para cezası kesilmiş. Bunlar tamamen Bakanlığın bize verdiği yanıtlarda yer alıyor. 2011 ve 2015 yılları arasında ülkemize 5.349 yabancı avcı gelmiş, 14.335 lira buradan gelir sağlanmış. 2024-2025 av yılında 325 yaban hayvanının av turizmi kapsamında vurulmasına izin verilmiş. Niğde Aladağlar'da av turizmi kapsamında son beş yılda 54 yaban keçisi yabancı avcılar tarafından 5 bin lira karşılığında vurdurulmuş. Bölgede yaban keçisi sayımız ise toplamda 3.077. 2023-2024 av sezonunda sonunda 40 farklı ülkeden ülkemize avcılar gelmiş. Anadolu yaban koyunu, yaban keçisi, çengel boynuzlu dağ keçisi, kızıl geyik, melez yaban keçisi, yaban domuzu, ceylan, karaca ile örnek avlaklarda keklik ve sülünün av turizmi kapsamında vurulduğu Bakanlığın bana verdiği yazılı yanıtta yer alıyor.
Su kirliliği, tarımsal ilaçlar, su kaynaklarının azalması yaban hayvanları için ciddi sorunlar oluşturuyor. Yangınlardan sonra ormanlardaki değişen doku yaban hayvanlarının yaşam alanlarını olabildiğine daralttı. Özellikle bu tür yaban hayvanı olarak tanımlanan orman alanlarında yaşayan hayvanlar için geçici avlanma yasağını Bakan Bey söylemişti ancak onunla ilgili uygulamada bu geçici yasaklama ne kadar sürüyor, o tartışılabilir.
Hayvan türlerine yönelik bir yasa...Hayvan varlıklarıyla ilgili sorunların en yaygın ve yoğun yaşandığı yerleri İstanbul, Antalya, Hatay, Mersin, Adana, Artvin, Gümüşhane ve Kars olarak yine Bakanlık belirtti. 2022-2024 yılları arasında toplamda 10 yabancı uyruklu kişiye biyokaçakçılık vakası kapsamında idari para cezası da verilmiş. Daha önceki sorduğumuz sorularda Bakanlık Bakanlıkken bazı veriler bizimle doğru paylaşılıyordu ama son dönemlerde sorduğumuzda bu verilerden de kaçılıyor; bu anlamda doğru bilgi sahibi olamıyoruz. Özellikle biyoçeşitlilikte yapılan kaçakçılığın rakamsal verilere yansıması da düşük.
Şimdi, daha önceleri kaz, ördek çok fazla olmasına rağmen şu anda yaban hayvanları her geçen gün azalmakta, bu azalmanın en büyük sebebi ise mevcut su kaynaklarının kirlenmesi ve bilinçsiz kullanılması. Su kaynağının azalmasında fabrika atıklarının kirlenmesiyle oluşan derelerdeki sorunların yanı sıra yaban hayvanları için barınılmaz bir hâle gelmesine neden olan orman yangınlarının da artık önemli rolü var. Su kuşu olarak da bilinen ördek, kaz gibi kuşların çeşitliliği çok fazlayken bu arada son dönemlerdeki farklı uygulamalarla bu hayvanların da büyük bölümünü yok ettik. Bilinçsizce kullanılan tarım ilaçlarının, kirletilen su kaynaklarının, bilinçsiz avcılığın hepsinin bunda önemli rolleri var.
Avcı bir yerde avlayarak hayvanı bitiremez ama hayvanla ilgili yapılan düzenlemede sağlanabilecek fayda kadar zararların da oluştuğunu alanda gittiğimiz zaman gördük. Nasıl ki yetiştirilmiş kekliklerin, sülünlerin bırakıldığı bölgede uyum sağlaması ya da oradaki diğer yaban cinsleriyle buluşmasında ortaya çıkan farklı hastalık ve sorunların da olduğuna yine bölgelerde yaptığımız avcı sohbetlerinde tanık oluyoruz.
Bazı türler artık yok oldu. Örneğin, çulluk bizim oralarda yok maalesef o tür hayvanları kaybettik. Millî parkların ve diğer korunduğu söylenen alanların bütününü ele aldığımızda ise millî parkların yapılanmaya açılmadığı söylense de içine girdiğinizde son dönemlerde artan bu araçların parkıyla ilgili oluşan düzenlemelerin de içinde yer aldığı ve doğru kullanılmadığı örneklere de rastlıyoruz. Gittiğiniz yerde karşınıza çıkıyor, millî parkın içine giriyorsunuz, korunaklı alan olması gerekir; kendisine göre bir karavan getirmiş, o karavanla ilgili orada bir ticari alan yaratılmış. Bütünsel olarak baktığımız zaman millî parkların doğru korunmadığı bir süreçte bir de döner sermayeli bir yapıya evrilmesiyle ortaya çıkabilecek bu alanlardan daha faydacı, daha kontrollü de olsa farklı kullanım alanlarının ortaya çıkmasına yol açacağı anlaşılıyor. Bunu da bunun bir altyapısı gibi değerlendirmek lazım.
Gerek sulak alanlarda ortaya çıkan sorunlar gerek avcılığın Türkiye'de yönetim ve kontrolünde var olan problemler ve bütünüyle gerek millî parkların gerekse doğayı korumanın kavram olarak sözde kaldığı bir süreçteyiz ve bu kanun teklifini bunları esneten, genişleten, daha da problemli kılan bir teklif olarak değerlendiriyoruz. Bu nedenle bu teklifin bütünü üzerindeki değerlendirmemizde de amacın daha çok rant anlayışa yönelik bir yaklaşım olduğunu öngörüyoruz. Keşke millî parklar korunabilse, keşke özellikle başta yabancıların keyif için gelip dağda dağ keçisini vurup ondan keyif alması yerine o hayvanların sayısı artırılsa, keşke Anadolu'ya ait olan canlı varlıkların korunması yönünde gayretler artırılsa diyor, teşekkür ediyorum.