Komisyon Adı | : | BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 4 |
Tarih | : | 15 .10.2025 |
GEORGE ASLAN (Mardin) - Sayın Başkan, Komisyonun değerli üyeleri, Sayın Bakan Yardımcısı, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Getirilen yasa teklifi, Vakıflar Kanunu, Turizmi Teşvik Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu, Kimlik Bildirme Kanunu, Kültür Bakanlığı Döner Sermaye Kanunu gibi farklı kanunlarla ilgili bazı düzenlemeler içermekte. Teklifin geneline baktığımızda bazı olumlu değişiklikler içermekle birlikte toplumun yararını göz ardı eden ya da bu açıdan yetersiz kalan düzenlemelerin ağırlıkta olduğunu görüyoruz. Örneğin, 1'inci maddede depremden etkilenen illerdeki seyahat acentelerinin 2025 yılı aidat borçlarının silineceği belirtilmektedir. Elbette afet bölgelerine yönelik ekonomik desteklerin sağlanması önemlidir ancak bu düzenleme yalnızca 4 ili kapsamaktadır oysa 6 Şubat 2023 depremleri Hatay, Maraş, Adıyaman ve Malatya gibi çok daha geniş bir coğrafyada yıkıcı etki yaratmıştır. Gaziantep, Urfa, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Kilis ve Elâzığ illeri doğrudan etkilenmiş, on binlerce insan evsiz kalmış, binlerce işletme faaliyetlerini sürdüremez hâle gelmiştir. Bu illerin kapsam dışında bırakılması afetten zarar gören vatandaşlar arasında bir adaletsizlik duygusuna yol açmaktadır çünkü deprem bölgesinde ekonomik toparlanma süreci henüz tamamlanmamıştır. Aradan geçen zamana rağmen birçok depremzede hâlâ kalıcı konutuna kavuşmamış, geçici barınma alanlarında yaşam mücadelesi vermektedir. İş yerlerini kaybeden esnafın büyük bir kısmı borç yükü altında ayakta kalmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla afet bölgelerine yönelik desteklerin daha kapsayıcı bir şekilde düzenlenmesi, yalnızca belirli illeri değil depremin etkilediği tüm bölgeleri içine alacak şekilde genişletilmesi gerekmektedir.
6'ncı maddede sanatçılar için sözleşmeli pozisyonlara geçiş hakkı tanınıyor; bu, sanat emekçileri için kısmen olumlu bir düzenleme ancak sınavla geçiş ve sayının 72'yle sınırlı olması geniş bir sanatçı kitlesini dışarıda bırakıyor. Ayrıca, bir ay içinde başvuru şartı da uzatılmalıdır. Sanat alanında liyakat kadar süreklilik de dikkate alınmalıdır. Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü bünyesinde 4/B statüsünde görev yapan yüzlerce sözleşmeli sanatçı var. Aynı işi yaptıkları hâlde bu imkandan yararlanamıyorlar, düzenlemenin onları da kapsayacak şekilde genişletilmesini talep ediyorlar.
Sayın Başkan, değerli komisyon üyeleri; 11'inci madde vakıf kültür varlıklarının mülkiyetine ilişkin önemli değişiklikler içermektedir. Bu maddeyle birlikte geçmişte vakıf yoluyla meydana gelmiş ya da vakıf kaynaklarından katkı sağlanmış büyük kültür varlığının mülkiyeti belediyeler ve diğer yerel idarelerin elinden alınarak mazbut vakıflara devredilecektir; bu, pratikte yerel yönetimlerin yıllardır bakımını, onarımını, üstlendiği, halkın katkısıyla korunan birçok tarihî eserin artık merkezî bir otoriteye bağlı hâle gelmesi anlamına gelmektedir. Bu değişiklik özellikle yerinden yönetim ilkesiyle doğrudan çelişen bir durumdur. Son yıllarda, iktidar yerel yönetimlerin yetkilerini giderek daha fazla kısıtlayan bir politika izlemektedir. Merkezî idarenin güçlendirilmesi amacıyla yapılan yasal düzenlemeler belediyelerin ve diğer yerel yönetim birimlerinin karar alma süreçlerinde bağımsız hareket etme alanlarını daraltmaktadır. Bu süreçte, Mecliste ve komisyonlarda çıkarılan yasalar da bu doğrultuda şekillenmektedir. Yerel yönetimlerin planlama, bütçe kullanımı, personel atamaları ve yatırım kararları gibi konulardaki yetkileri merkezî idarenin onay ve denetimine tabi hâle getirilmektedir. Böylece yerel yönetimlerin kendi bölgelerinin ihtiyaçlarına uygun kararlar alabilme kabiliyeti sınırlanmaktadır. Bu durum demokratik katılımın en önemli unsurlarından biri olan yerel yönetimlerin halkın iradesi ve katılımıyla yönetilmesini engellemektedir. 12'nci maddeyle Vakıflar Genel Müdürlüğünün yönettiği vakıflardan alınan yönetim ve temsil masrafı oranı yüzde 20'den yüzde 40'a çıkarılmaktadır. Artan iş yükü ve bunun idareye getirdiği maliyet gerekçe gösterilerek bu artış yapılmaktadır ancak bu uygulama vakıflar üzerindeki mali baskıyı ciddi şekilde artıracaktır. Özellikle gelirleri sınırlı, sosyal hizmet odaklı vakıflar bu tür yüksek kesintilerle faaliyetlerini sürdürmekte zorlanacaktır.
Diğer yandan, iktidarın pratiklerine baktığımızda kendisine yakın vakıfların çeşitli ayrıcalıklardan yararlandığı, buna karşılık, muhalif ya da bağımsız vakıfların ise ayrımcı uygulamalara maruz bırakıldığı bilinmektedir.
8 ve 16'ncı maddelerde Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin bazı hükümleri tekrar düzenlenmektedir. Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı envanterindeki mekânlarda sondaj ve kazı yapma yetkisi verildi, daha sonra bu yetki Anayasa Mahkemesinin 13/9/2023 tarihli kararıyla iptal edildi. 8'inci maddede bu yetkiyi yeniden düzenlenmelidir. 16'ncı maddede de benzer bir düzenleme söz konusudur.
2018'den bu yana çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin önemli bir bölümü Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmektedir. Bu da Cumhurbaşkanlığı Hükûmet sisteminin yalnızca antidemokratik değil, aynı zamanda hukuka da aykırı bir şekilde işlediğini göstermektedir.
Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; azınlık vakıflarının yaşadıkları sorunlara da biraz değinmek istiyorum. Bilindiği üzere, bu mesele tarihsel olarak Osmanlı dönemine kadar uzanmaktadır. Bu vakıflara ait olup zamanla devlet tarafından el konulan mülklerin durumu ne yazık ki günümüzde hâlâ çözüme kavuşmamıştır. AK PARTİ hükûmetleri döneminde mülkiyet hakkı ihlallerinin bir kısmı giderilmeye çalışılmış olsa da yapılan düzenlemeler kapsamlı bir çözüm sunmaktan uzaktır. El konulan yüzlerce taşınmazın iadesi için yapılan başvuruların yalnızca az bir kısmı kabul edilmiş, çoğu reddedilmiştir. Azınlık vakıfları kilise, sinagog, okul, hastane gibi dinî, kültürel ve sosyal kurumların varlığını sürdürebilmesi açısından hayati öneme sahiptir. Bu nedenle adil ve kapsayıcı bir çözüm için 1935'ten bu yana mazbutaya alınmış ya da üçüncü şahıslara satılmış olan tüm Ermeni, Rum, Süryani ve Musevi vakıf mallarının iadesi gerekmektedir.
Bunun için Komisyonun bu sorunun çözümü noktasında adımlar atmasını bekliyor, teşekkür ediyorum.