Komisyon Adı | : | AVRUPA BİRLİĞİ UYUM KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 4 |
Tarih | : | 15 .10.2025 |
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Evet, ben de Sayın Çandar gibi, Sayın Bakan Yardımcımıza ve Sayın Genel Müdürlere çok teşekkür ediyorum.
Gerçekten iktidarın duymak istediklerini değil de gerçekleri ifade ettikleri için tekrar teşekkür ediyorum. Zira, ben 2011 yılından beri KPK toplantılarına katılıyorum Sayın Ali Bey'le beraber. Geldiğimiz nokta ortada. Dünya o kadar çok badire atlattı, Türkiye'nin lehine olması gereken bir sürü şey de vardı önümüzde, aleyhimize olan şeyler de vardı. Bunu Avrupa Birliği tam müzakere ve üyelik bağlamının dışında ifade etmek istiyorum. Bunları maalesef çok başarılı olarak addedilen Dışişlerimiz beceremedi; göç meselesi, çok önemli bir konuydu, Türkiye'de 3 milyon, 5 milyon, 9 milyon gibi rakamlarla ifade ediliyor, işte, Suriye'den gelen, Afganistan'dan gelen göçmenler var. Bu göçmenlere karşı Avrupa'nın kendini koruma refleksiyle oluşturduğu bir bariyer var. Bu bariyerin önünde de Türkiye var. Türkiye, "Avrupa göçmenlerden olumsuz etkilenmesin." diye bütün yükü üzerine aldı. Bahsedilen rakam, 12,3 milyar euro para aldık. Göçmenleri, bu kadar göçmeni kendi ülkemizde sadece ekonomik açıdan verdikleri maliyetin dışında, Türkiye'nin geleceğiyle ilgili, demografik yapısıyla ilgili, Türk devletinin geleceğiyle ilgili bütün sıkıntıları da göğüslemek zorunda kaldık ama tam o durumda, biz, Avrupa Birliğine üyelik müzakerelerinde herhangi bir fasılda ilerleme kaydedemediğimiz gibi iş adamlarımıza dahi vize alamadık. Ben sanayiciyim, fuarlara giden işadamlarımızın fuar standı tuttuğu hâlde fuara katılamadıklarını biliyorum, yanlarında çalıştırdıkları genel müdürleri veyahut da ilgili birim müdürlerini yanlarında götüremediklerini biliyorum. Öğrencilerin okumak üzere gittiği ülkeden geri döndüğünde vizelerinin tekrarlanmadığını görüyorum. Türkiye'ye bunun maliyeti 12,3 milyar dolar mı? Yani Türkiye'nin Avrupa Birliği ilişkilerinde bence daha vizyoner, çok daha dinamik bir iş hayatı var, sanayicimiz var, yatırımcımız var, Avrupa Birliğine üye ülkelere her türlü malzemeyi tedarik açısından temin etme imkânları var, bu, savunma sanayi başta olmak üzere diğer sektörlerde de öyle ama bırakın orada, pazarda mücadele etmeyi vize dahi alamıyorlar. Bu göç meselesini biz burada kullanamadık. Dışişleri Bakanlığımız uyguladığı politikalarla bunu Türkiye'nin lehine çeviremedi, Türkiye bu konuda çok zararlı çıktı ve itilen, kakılan bir ülke oldu. Bakın, artık vize almaktan da vazgeçtik, vize randevusu alamayan bir ülke hâline geldik. Ben, çok uzun yıllardır vakıf başkanlığı yapıyorum, mezun ettiğim çok öğrencim var, öğrencilerimle konuştuğum ilk konu, mezun olduktan sonra, kariyer planlamasıyla ilgili bize danışmaya gelirlerdi yani yurt dışında master yapmaya mı gideyim, burada bir iş mi bulayım veya yatırım mı yapayım, "start up"a mı başlayayım gibi. Şimdi, son beş yıldır müracaat ettikleri tek konu şu: "Sayın Başkanım, sen milletvekilisin, bize vize alabilir misin?" Ülkenin geldiği nokta bu. Biz, bu konuyu, göç meselesini kullanamadık.
Ukrayna-Rusya savaşında ben Türkiye'nin, burada, Sayın Cumhurbaşkanının hakkını teslim etmek istiyorum, sadece Dışişleri Bakanlığının girişimleri değil Sayın Cumhurbaşkanının gerçekten inisiyatifi ele almasıyla Rusya-Türkiye, Ukrayna-Türkiye ilişkilerini şu anda dünyada belki de en başarılı yürüten ülke olduk. Bu, Türkiye için çok önemli bir kazanımdı. Hakikaten, her iki ülkeyle hâlâ müzakere yapabilen belki de tek ülkeyiz. Ukrayna savaşı Avrupa'ya şunu gösterdi: Avrupa hiçbir zaman güvende değil, yıllardır savunma harcamalarını yüzde 1 seviyesinde tutan Avrupa'nın kendi ülkelerini savunacak bir mekanizması yok. Böyle bir hadise vuku bulduğunda ne yapacaklarını şaşırmış bir durumda ilk müracaat ettikleri ülke Türkiye oldu, 350 bin askeri besleyen bir Türkiye var, Avrupa için çok önemli bir garanti ama biz, bunu da Avrupa Birliği üyelik müzakerelerinde, en basitiyle şu vize meselesinde bile kullanamadık. Bu, bir basiretsizlik; bu, iş bilmezlik; bu, doğru ülke yönetememek demektir. İyi olanları söylerken ülkenin başında sıkıntı olan bu meseleleri de dile getirmenin, sadece alkışlamak değil, doğruları da konuşmanın zamanı gelmiştir diye düşünüyorum.
Ben tekrar, hepinize teşrifiniz için ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Saygılar.