KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, değerli teklif sahipleri, Sayın Bakan Yardımcıları, değerli bürokratlar; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, Sayın Mehmet Şimşek göreve geleli zannediyorum iki yıl geçti yani iki buçuk yıla yakın bir süre oldu. Ne gördük? Gördüğümüz şey şu: Bunun bir kısmı haklı, haklı gerekçelere dayanıyor çünkü irrasyonel politikaların uygulandığı bir dönem üzerine geldi kendisi; faiz artırdı, bir de vergi artırıyor. Şimdi, faiz artışı bir gereklilik miydi? Gereklilikti. Vergi artışına ihtiyaç var mı? Evet, kamu açıklarımız fazla, kamu maliyesine bir disiplin vermek gerekiyordu, o anlamda bir kısım belgelerde artış yapılabilirdi. Ancak bu vergi -geçen bütçe döneminde, geçen yıl bütçesinde kapsamlı bir şekilde burada sunum da yapmıştım- yüzde 85'e 15. Alınan kamu maliyesi tedbirlerinin yüzde 85'i geniş halk kitlelerine, daha doğrusu daha yoksul kesime ama yüzde 15'lik kısmı sadece kurumlara ve zenginlere bindirilmişti. Dolayısıyla, kamu maliyesine ilişkin tedbirlerde bir adalet gözetilmiyordu; bu, önemli bir husus. Şimdi, aslında aynı adaletsizliğin devam ettiğini görüyoruz. Yine burada da, madde de detaylı konuşacağız ama şöyle kabaca baktığımızda esas itibarıyla burada da çok fazla yine bir adalet gözetilmiyor. Hâlbuki adalet verginin olmazsa olmazı olması gerekir, hele bizim gibi ülkelerde, vergi adaletsizliğinin bu kadar yüksek olduğu bir ülkede. Şimdi faiz arttırdık, vergi artırdık, "E, harcama kısın." diyoruz, özellikle kamu harcamaları, cari harcamaları, mal hizmet giderleri. Yani daha çok böyle "kamunun saltanatı, şatafatı" filan dediğimiz türden harcamalarda herhangi bir kesinti yok. Tabii, bütçe geçmişten, Bakan Nebati döneminden beri çok kötü yönetildi, kamu açıkları arttı. Şimdi, yine kamu açıklarımız yüksek, faiz giderlerimiz çok yükseliyor, faiz giderleri de arttıkça bütçe içerisindeki payı şimdi Mehmet Şimşek yeniden geliyor, işte eski defterleri karıştırıyor bir de. Eskiden kaldırdığımız ne varsa şimdi geri geliyor. Yani 90'lı yıllarda kaldırdığımız Asgari Kurumlar Vergisinin geri gelmesi gibi, 2002'de kaldırdığımız ikinci el taşıtlara verginin tekrar geri gelmesi gibi; eskide olanlar böyle karıştırılıp karıştırılıp tekrar önümüze getiriliyor. Hâlbuki olması gereken şey: Bir an evvel hem faiz oranlarını aşağı çekmek ve bütçenin faiz yükünü azaltmak olmalı. O kısma bir şey yapmıyoruz, onu karşılamak için ha bire milletin üzerine vergi bindiriyoruz; bu doğru bir şey değil, bunun arkasına yetişemeyiz. Bakın, faiz giderlerinin bütçe harcamaları içindeki payı bir yılda yüzde 1,3 puan artmış arkadaşlar; bu çok yüksek bir artış, bir yıldan diğer yıla. O yüzden buna bir bakmak gerekiyor; bu, işin geneliyle ilgili husus.

Şimdi, kayıt dışılık ekonomimize çok fazla. Kayıt dışıyla mücadele edilmesi gerekir mi? Kesinlikle edilmesi gerekir. Sayın Bakanın ve Maliye bürokrasimizin, Gelir İdaresinin, Maliye Bakanlığının, Sosyal Güvenlik Kurumunun bu konuda bir iradesi var ama biraz da doğru işi doğru zamanda yapmak gerekiyor. Şimdi, ekonominin bu kadar çok daraldığı, herkesin bu kadar çok zorda olduğu bir dönemde siz OSB'nin kapılarına maliyecileri koyarsanız, lokantasından bilmem neyine kadar hasılat tespiti için yoklama memurları oralarda olursa... Şimdi, KURGAN üzerinden -bunu bütçede konuşacağız- ticaret erbabının itibarını da zedeleyecek bir şekilde bu işte riskli görülen firmalardan yapılan alışverişler için oralardan mal tedariğinde, o mal tedarik edenlere mektup gönderilirse yani böyle bir dönemde bunların yapılması ne kadar doğru, buna bakmak lazım. Yani gerçekten, bilmiyorum piyasayı ne kadar gözlemliyorsunuz, mesela, biz bir süredir İYİ Parti olarak illeri dolaşıyoruz, dün Antalya'daydım, önceki gün Kocaeli'de, İstanbul'daydık, başka illeri dolaştık falan millet çok zorda; sanayici, ticaret erbabı, çiftçi, esnaf hakikaten zor durumda. Şimdi, bu zorlukların üzerine "Kayıt dışılıkla mücadele edilmesin." falan demiyoruz ama doğru iş olsa bile doğru zamanda yapmak lazım.

Bu KURGAN'ı biraz tartışmak gerekiyor. Şu anda çok fazla vaktimiz olmadığı için ben oraya girmek istemiyorum ancak orada özellikle masumiyet karinesinin zedelendiğini, yok edildiğini görmek gerekiyor. Bir de idarenin ispat etmesi gereken şeye mükelleften ispat isteniyor. Bu olacak şey değil, muhtemelen AK PARTİ milletvekili arkadaşlar da geliyordur

KURGAN'la ilgili. Yani olay şu arkadaşlar: Bir tane yapay zekâ, bir firmayı riskli firma olarak görüyor, ondan mal alan, mal veren, onun fatura kestiği ne kadar insan varsa onların her birine mektup gidiyor, diyor ki: "Şu x firması biraz sıkıntılıdır, dikkat et." Zaten siz böyle bir durumda bitirirsiniz o firmayı yani bu mektuplardan sonra zaten en sağlam firmanın bile ayakta kalıp kalmayacağı meçhul olduğu şu günlerde hakikaten piyasaya çok bozucu bir şey olur. Yani burada bir şeyi yani herhangi bir ortada bir şey yok... Tamam, riskli olabilir, bakın, yani "Kayıt dışılıkla mücadele edilmesin." demiyoruz, burada sürekli "Kayıt dışılıkla mücadele edilsin." dedik ama bunu yaparken de biraz hukukun temel ilkelerine riayet ederek yapılması gerekir diye düşünüyorum. Bugüne kadar buna ilişkin ilk kez eleştiri yapıyorum, bu uzun süredir bize geliyor ama hani biraz da "Bir bakalım, görelim, edelim. Hani hemen de böyle bir şey yapmaya çalışan insanları da şöyle yanlış, böyle yanlış deyip iştahlarını da kırmayalım." dedik ama gerçekten buna ilişkin şeyler, eleştiriler çok fazla değerli arkadaşlar.

Şimdi, kayıtlı mükelleflerin üzerine gidiyoruz bir de, hep kümestekilerle uğraşıyoruz. Şimdi, biraz kümese girenleri artırmamız lazım yani kayıtlının vergi oranını artırıyoruz, işte kayıtlının biraz daha üzerine gidiyoruz veya işte, kayıtlı şimdi konuşacağız maddelerde, işte galerici, emlakçı bunlardan zannediyorum "Yıllık 20 bin lira harç alacağız." diyoruz. Ya, bu adam zaten kayıtlı, 3-5 kuruş geliri varsa gelirinde size gelir vergisi de veriyor ama dışarıda binlerce on binlerce kayıt olmadan, ruhsat olmadan emlakçılık yapan var, galericilik yapan var. Şimdi ona ne yapıyoruz? Ona burada bir şey yok. İçeridekilerin üzerine vergi ve harç koyuyoruz, çok özellikli bir iş falan değil yani insanlar geçinemiyor işte, emekli olmuş, polis emeklisi, geçinemiyor, gidiyor bir emlakçı açıyor. Buna şimdi "Gel kardeşim, bana 20 bin lira harç ver." demeyi ben çok mantıklı bulmuyorum, hele hele ekonominin bu kadar zorda olduğu bir dönemde. Hep böyle kayıtlıların üzerine gidiyoruz. Döviz bürolarında da öyleydi, burada konuşmuştuk, İlhami Bey'de vardı, gerçi şey onay getirmemişti ama. Bakın, döviz bürolarıyla ilgili kanunda, bin civarında bir kayıtlı var, bir de 5 bin civarında kayıtsız döviz bürosu var; biz kayıtlıların yükünü biraz daha artırdık, kayıtsızlara karşı... "Tamam, kayıtsızları inceleyeceğiz, kapatacağız." falan denebilirdi ama kapatılmadı, bu bir realite. Yani kayıtlının beş katı kayıtsızın olduğu bir ortamda siz hâlâ gidip kayıtlı olanın harcını, vergisini artırırsanız kayıt dışılığı teşvik edersiniz. İdaremiz de maalesef kayıt dışılıkla mücadelede bu anlamda çok yeterli olmuyor. Dolayısıyla, burada hem zamanlama problemi var hem de yani kümestekilerin üzerine daha fazla gitmeyelim. Hani derler ya "Vergi, kazı bağırtmadan yolma sanatıdır." vallahi kaz bağırıyor yani kaz feryat ediyor, bunu görmek lazım, piyasaya çıkarsanız bu çok net bir şekilde gözüküyor.

Şimdi, sosyal güvenlik prim artışı meselesi. OECD'nin raporları ortada değerli arkadaşlar, OECD de bize diyor, biz ne olduğunu biliyoruz Türk uzmanlar olarak, diyor ki: "Türkiye'de iş gücü üzerindeki vergi ve prim yükü yüksek, bunu düşürün; artı, bunu evli, çocuklu olmayan ile olanı, bekar ile evli, çocuklu olanı ayırt edin." Biz maşallah, şu anda oradaki bütün ayrımı kaldırdık zaten, yanlış yapıldı. Onu söyledim zaten, asgari ücretin vergi dışı bırakılmasındaki, o asgari geçim indiriminin kaldırılmasıyla birlikte zaten o ayrım kaldırıldı, bu yanlış, bunu Türkiye'nin tekrar yapması lazım, ne zaman, nasıl yaparsınız bilmiyorum. Diğer taraftan, şimdi, 2 puan teşviki azaltıyoruz, 1 puan da ilave koyuyoruz, 3 puan. Yani herkese değil, teşvikten herkes faydalanamıyordu ama sistemin üzerine yeniden 3 puanlık bir yük geliyor yani bu yüksek bir yük. Hele hele bu zamanda, rekabetin bu kadar sıkıntılı olduğu, emek yoğun sektörlerde firmaların ya kapandığı ya da yurt dışına gittiği -tekstil sektörü başta olmak üzere- bir dönemde şimdi tutup biz 3 puan... Buralardan, işte, 1 puandan 100 milyar geliyor herhâlde, 2 puan düşüşten de yaklaşık bir 100 milyar civarında geliyor yani "Yıllık gelir gelecek filan." diye bu kadar firmalarımızın üzerine gitmenin ben yanlış olduğunu yani buradan doğacak hasarın getirecek gelirinden daha fazla olacağının görülmesini isterim; burada dikkatli olmak gerekiyor. Yani ciddi istihdam kayıplarına da yol açacak yani netice itibarıyla en son geldiği nokta ne yapacak? Yani işi yürütemiyorsa firma kapanıyor. Ben, geçen, İstanbul'da birisiyle konuştum. "Yıl sonuna kadar 1200 kişi çıkaracağım." dedi tekstil sektöründe. "Yurt dışına gitmemek için direniyorum ama işimi küçültüyorum, 1.200 çalışanımı çıkaracağım." diyor. Şimdi, bunun priminin 3 puan daha artırılması demek -Gerçi imalat sektöründe yok, diğer sektörler de var o 2 puan düşüş ama netice itibarıyla, öbür tarafta, hizmet sektöründe benzer durumlar var- tekrar bunlara "İşte, işlerinizi tasfiye edin, kapatın, gidin, paranızı faize yatırın, altına yatırın tamam mı." anlamına gelir. Yani iş yapmak Türkiye'de zaten zor ve sıkıntılı, hele hele üretim yapmak bu ülkede çok sıkıntılı. Hakikaten bizim bu insanların her birine madalya vermemiz lazım ama işin üzerine gidiyoruz. Ya, kısmamız gereken şey arkadaşlar, tekraren söylüyorum: Kamu harcamaları, ya devletin harcamalarını kısın. Gelip gelip, gidip gidip vergi artırmayın, yeter artık, olmaz bu, olmaz, hakikaten olmaz. Yani devletin harcamalarında beş kuruş kesinti yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - En tepeden başlayarak söylüyorum: 10 uçakla, seyahatlere 10-15 uçakla gidiliyor, en alttaki şube müdürüne kadar şatafattan, saltanattan hiç kimse ödün vermiyor. Şimdi, çıkın, buradaki yetkili makam sahibi arkadaşların, gidin, araçlarına bakın dışarıda ya, her biri çalışır vaziyette ya. Böyle bir dünya yok. Diyeceksiniz ki: "Ya, Erhan Usta, şimdi, konuştuğun şey 2 kuruşluk akaryakıt mı?" Bu bir anlayış meselesi. Yani şu A4 kâğıdında... Biz bu ülkede sıkma tedbirlerini uygularken kâğıtların arkasına yazılma zorunluluğu getirdik ya kamuda; bu, böyle olur. Kamu harcamalarını kısmadan hiçbir şey yapamazsınız. Şimdi, geçen yıl, 2024'e bakın, işte, mali hizmet giderleri bütçe ödeneğinin 70 milyar lira üzerinde oldu, altında olması gerekirken. Bu yıl yine "tasarruf yılı" diyoruz, üzerinde değil şu andaki tahmininiz, yıl sonu ne olacak? Bilmiyorum ama. E, bir kesinti yok yani buralardan kesmemiz lazım, maalesef, bunları biz söylüyoruz, söylüyoruz kendimiz işitiyoruz.

Şimdi, bir de düzenlemelerimizde istikrar olması lazım değerli arkadaşlar. Yani burada, tabii, ben buraya gelen bürokrat arkadaşlarımızı sıkıştırmak falan değil Sayın Bakan Yardımcıları başta olmaz üzere, amacımız o değil. Bizim muhatabımız siyasi iktidar tabii ki. Şimdi, geçici vergi, ya, burada 4'üncü dönem geçici vergi beyannameleri kaldırıldı, kaldırırken de bir sürü methiyeler düzüldü değil mi? "İşte, iş yükü azaltılacak, bilmem ne filan." biz de destekledik ve şimdi tekrar geliyor, iki yıl filan oldu mu? Bilmiyorum, olmadı yani bu istikrarsızlık. Ha, gelir açısından bir şey değiştirmeyecek, sadece, işte, paranın bir ay, iki ay erken alınması ama ne olacak? Biraz daha muhasebecilerin iş yükünü artıracak, bunun da ben çok doğru olduğunu düşünmüyorum, yanlış olduğunu düşünüyorum.

Bu bireysel emeklilik... Burayı destekliyorum ama burada da yapacağınız çok net değil. Bu başından itibaren... Bakın, bir siyasetçi olarak söyledim. Muhalefet partisinin siyasetçisi ne der? "Bireysel emekliliği artırın kardeşim, millete daha fazla para verin, katkıyı artırın filan." Değil arkadaş, yanlış, buraya bu kadar para verilmez. Biz bunu çalıştık, bunun tasarruf üzerinde etkisi yok, ben bunu kaç defa söyledim. 25'ten 30'a çıkarılırken de söyledim ya. Ya, benim normalde "Bunu 40 yapın." demem lazım demem değil mi? Millete hoş görüneyim ben siyasetçiyim, muhalefette siyasetçiyim ama iktidar sorumluluğunu taşıması gerekenlerin yapmadığını biz burada yapıyoruz. Bak, burada desteklediğimi de açıkça ifade ediyorum. Kesilmesi lazım, bunun tasarruf etkisi yok. Zaten gelir durumu iyi olanlara biz bunu veriyoruz. Bak, benim de bireysel emekliliğim var, tamam mı? Ya, bana buradan devlet niye yüzde 30 veriyor arkadaş? Öbür adam zaten zor geçiniyor yani fakire filan veriyor değiliz garibana, hani ona verilse o zaten çıktı sistemden, işte, çıkıyor sistemden. Dolayısıyla bunun aşağı çekilmesi lazım. Ama tabii, yetkiyi de iki taraflı almayın. Niye hâlâ yüzde 50'ye kadar çıkarma yetkisi alıyorsunuz? Yarın birisi onu kullanır, oraya çıkın... Önergemiz olacak, yetkiyi iki taraflı almamak lazım.

Şimdi bu kira gelirlerini... Yukarı doğru, kira gelirini diyorum. Kiraları yukarı doğru itecek düzenlemelerin yapılmasını da doğru bulmuyorum. O 47 bin lira, zannediyorum, istisnanın kaldırılması artı konutunu krediyle alanların, işte, ödedikleri faizlerin gelirlerinden, kira gelirlerinden düşürülmesi meselesi. Yani, bence, bu ikinci söylediğimde biraz ideolojik bir bakış var yani öyle olmamak lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Başkanım.

Yani, yine, hakikaten, zaten geliri çok yüksek olan için 47 bin lira veya, işte, bunun güncellenmiş hâliyle onu istisna edip etmemenizin çok fazla bir önemi yok; ama gerçekten, bu kira gelirine bağımlı olan ve bunun önemli bir unsur olduğu insanlarda bu istisnanın kaldırılması meselesi onların biraz daha durumunu sıkıntıya sokacaktır; buraya da dikkat etmek lazım ve yani dolayısıyla, kiraları biraz daha çünkü kira elde edenin gelirinde bu nedenlerle düşme olacağı için, net geliri düşeceği için kiraları biraz daha yukarıya doğru itici bir etki gösterecektir diye düşünüyorum.

Bu yatırım izleme koordinasyon başkanlıkları -maddelerde de söyleyeceğiz ama- bunlar devletten devlete -on yıldan fazla oldu zannediyorum buralar kurulalı- bugüne kadar MTV ödemiş, bundan sonra da ödesin arkadaş yani bunlarla ilgili 3 tane madde getirmenin filan bir gereği yok. Yok MTV'sinin tapu harcından istisna edilmesi bilmem ne. Devletten devlete... Yapacak bu kadar iş varken, sizden beklediğimiz başka bir sürü madde varken bununla ilgili 3 tane maddeyi burada gereksiz buluyorum.

Bir de şu yürürlük maddelerinde bazı maddelerde "1/1/2026" deniyor, diğerlerinde de "ocak ayı başı" deniyor. İkisinin arasında bir fark var mı, bilmiyorum, onu bilmiyorum yani "1/1/2026" ile "2026 Ocak ayının başı" aynı anlama gelmiyor mu? Farklı birimler yazdığı için mi öyle bir şey var? Yani işin esasına müteallik bir şey değil ama eğer manası yoksa da onun olması gerekir diye düşünüyorum.

Daha detaylı olarak maddelerde görüşlerimizi ifade edeceğiz Sayın Başkanım.

Teşekkür ediyorum.