Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 4 |
Tarih | : | 22 .10.2025 |
MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli Komisyon üyesi katılımcılar; hepinizi ben de saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, üç yıldır bu Komisyonda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Buraya kadar bu iktidar tarafından getirilen her kanun teklifinde, daha doğrusu torba yasada "Umarım bu sefer içinde bu ülkenin yurttaşı için, emeklisi için, genci için, esnafı için iyi bir şey vardır." diye umut ediyorum ama huylu huyundan vazgeçmez hesabı yirmi üç yıldır yaptığınız gibi vatandaşın hayrına tek bir maddeyi buraya getirmiyorsunuz. Biz teklif ediyoruz, maalesef bunu da kabul etmiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, yarın 2026 yılı bütçesinin sunumu var ve ardından görüşmelere başlayacağız. Bu bütçe de 2025 ve daha önceki yıllarda AKP iktidarının hazırladığı bütçeler gibi bu ülkenin yurttaşları için bir yıkım bütçesi. Sarayda hazırlanıp sunulan bu bütçe yine faiz lobisinin, sermayenin ve yandaşın bütçesi. Beceriksiz ekonomi yönetiminin bütün yükünü yurttaşın sırtına yükleyen bir bütçe. Bunu bütçe maratonunda çokça konuşacağız ama bugün getirilen kanun teklifinden anlaşılıyor ki bu saray ve israf iktidarına bu vatandaşın verdikleri yetmiyor, yetmiyor ki hâlâ yurttaşı vergi ve harçlara boğmak için -buna aslında haraç demek lazım- canla başla çalışılıyor.
Getirilen teklifin genel gerekçesinde "Düzenlemelerin hedefi vergi dışı kalmış alanların kapsama alınması." diyor, bununla ilgili bir düzenleme yok. "Bazı istisna ve muafiyetlerin kaldırılması, kayıt dışıyla mücadelenin güçlendirilmesi, vergi adaletinin artırılması" olarak belirtilmiş ise de gerçekte teklif içeriğine bakıldığında bu hedeflerin yeni gelir kaynakları yaratmaya ve mükellefin yükünü artırmaya yönelik olduğu görülüyor yani ekonomik krizin faturasının her defasında emekçiye, serbest meslek erbabına, özetle yurttaşa çıkarılmaya çalışıldığını buradan görüyoruz. Özellikle kayıt dışılığı artırıcı işlem yaparak kayıt dışılığı önlemekten nasıl bahsediyorsunuz, onu da anlamak mümkün değil. Örneğin SGK'de yaptığınız 3 puanlık artış bir taraftan SGK'nin gelir becerisini azaltacak, bir taraftan da kayıt dışılığı artıracaktır.
Değerli arkadaşlar, 2025'in ilk dokuz ayında bu yurttaş dakikada 19 milyon 723 bin lira, günde 28 milyar 401 milyon lira, toplamda ise 7 trilyon 753 milyar 506 milyon lira vergi ödemiş ama yurttaş bu israf ve şatafat iktidarına para yetiremiyor; 1 trilyon 217 milyar lira bütçe açığı oluşmuş. Şimdi de bu beceriksiz iktidar ve onun ekonomi yönetimi daha fazla vergi istiyor. Bugün ülkede açlık sınırı 27.970 lira, yoksulluk sınırı 91.109 lira, ülkenin yarısı asgari ücret seviyesinde maaş alıyor ve Eylül 2025'te asgari ücretin enflasyon karşısındaki kaybı 5.621 lira olmuş. Peki, bu tabloda toplanan vergiler ülkenin emekçisine, yurttaşına gitmediğine göre nerelere gidiyor da 1 fazla alınacak lamba vergisinden medet umuluyor, bunu da sorgulamak lazım ama ben söyleyeyim: Faiz ödemelerine gidiyor, yap-işlet-devletle verilen araç geçmeyen, uçak inmeyen köprü, otoyol ve hava alanları müteahhitlerine gidiyor, kamuda tasarruf tedbirlerini görmezden gelen şatafat düşkünlerinin harcamalarına "İtibardan tasarruf olmaz." diyenlerin masraflarına gidiyor. Bir de seçimlerdeki hezimeti hazmedemeyen AKP iktidarının CHP'li belediyelere yönelik hukuk dışı siyasi operasyonlarının ekonomik maliyetlerine gidiyor.
Değerli arkadaşlar, burada defalarca söyledik, bizim yapboza dönmüş bir vergi mevzuatımız var. Getirin, tüm meslek mensuplarıyla, sendikalarla, konunun uzmanlarıyla kamuoyunda tartışarak nitelikli, adil bir vergi düzenlemesi yapalım.
Bu torbada yurttaşların, mükelleflerin beklediği yapılandırma, enflasyon düzeltmesi, vergi kanunundaki değişiklikler gibi yapısal değişiklikleri maalesef göremiyoruz. Maddelere baktığımızda kira gelirlerindeki artış istisnaları kaldırılıyor. Bu istisnalardan 2024 yılında 2 milyona yakın mükellef yararlanmış. Bu değişiklik konutta 2 kira gelirine denk geliyor yaklaşık. Türkiye'nin enflasyon verilerine göre bile kira artışları yüzde 40'lara dayanmış. Bu uygulama yurttaşa tekrar kira zammı olarak yansıyacak. Yine, konut kredisi faizleri gider olarak gösterilmeyecek, bu durumda da yine kira artışı olarak toplumda yansıma görülecek.
3'üncü maddeyle 4'üncü geçici vergilendirme dönemi uygulaması yeniden getirilmektedir.
Değerli arkadaşlar, bunu iki yıl önce getirdiniz. Özellikle de bu teklifi mali müşavirlerin vermesini gerçekten üzüntüyle karşılıyorum. Bu durum, mali müşavirlik meslek mensubu meslektaşlarım için ayrı bir iş yükü; daha önce kaldırıldı, şimdi getirilmesi de artık ülkede iktidarın kararlarına güvensizliğin bir göstergesi olarak algılanıyor. Burada amaç yıl ortasında zam yaptığınız damga vergisini bir fazla almak ve parayı bir-iki ay erken toplamak yani ekonomiyi buna muhtaç hâle getirdiğinizin de çok açık bir göstergesi.
7'nci maddeyle gayrimenkullerin devir ve iktisaplarında tapu harcının eksik ödenmesi durumundaki uygulanan cezanın yüzde 25'ten 100'e çıkarılması... Vatandaş bu iktidar sayesinde ev alamıyor ama burada bir düzenleme gerekiyor yalnız bu kadar ceza yüküyle değil.
Yine, araçlara, noterde yapılan sıfır araçların ilk tescili işlemlerinde ve ikinci el araçlardan binde 2 oranında yani bir depo mazot parası istiyorsunuz. Ya -bu kadar- gerçekten ülke buna ihtiyaç duyduysa vay hâlimize demek istiyorum.
Madde 10'la bazı ruhsat ve belgelere yıllık harç getirilmekte. Ne demek bu? Kuyumcular yıllık 30 bin lira, galericiler 30 bin lira, emlakçılar 20 bin lira, muayenesi olan doktor yıllık 20 bin lira, diş hekimleri 20 bin lira, veteriner 10 bin lira... Eğer büyükşehir sınırları içinde ise bu 2 kat artıyor.
Değerli arkadaşlar, böyle devlet yönetilmez. Bu, toptancı bir yaklaşımdır. Bazı mesleklere siz "Matrahı az gösteriyorsunuz." diye toptan vergi uyguluyorsunuz. Her doktor, her diş hekimi aynı parayı kazanmıyor. Bu madde kabul edilebilir değil.
Teklifin 16'ncı maddesiyle Cumhurbaşkanına yüzde 30 olan devletin ödediği bireysel emeklilik katkı payı oranını yüzde 50 artırma ve sıfırlama yetkisi veriyorsunuz. Maddenin gerekçesinde hedeflenen fon büyüklüklerine ulaşılması, kamu mali dengesinin gözetilmesi şeklinde gerekçelerden bahsediliyor. Burada ne anlamalıyız? Niye net bir şekilde bu artırma ve azalma Cumhurbaşkanına verilmeden düzenlenemiyor? Gerekçedeki ifadelerden bireysel emeklilik ödemeleri için devletin hâlen yaptığı yüzde 30 oranındaki katkı payı ödemesinin azaltılmasının amaçlandığını hissediyoruz. Etki analizine göre devlet katkısı için 2026 yılı ödenek ihtiyacı orta senaryoda tahminî 132 milyar lira olarak hesaplanmış, bu durumda düzenlemenin ardından Cumhurbaşkanı kararıyla katkı payı oranında yapılacak her yüzde 10'luk değişim 45 milyar TL ödenek ihtiyacını azaltacak ya da arttıracak. Yoksa iktidar sorumsuz harcamalarına kaynak yaratabilmek için tasarrufları artırmaya yönelik önemli bir teşvik olan bireysel emeklilik katkı payına da mı göz dikti diye aklımızdan geçiyor.
Bu iktidarın belediyelere de saldırısı bitmiyor değerli arkadaşlarım. Madde 32'yle genel aydınlatma giderlerinin karşılanması için belediye ve il özel idarelerinin vergi geliri paylarından yapılacak kesinti oranı 3 katına çıkarılıyor yani bu kabul edilir bir şey değil. Bu orantısız bir dağıtım, Cumhurbaşkanı yetkisinin de buradan kaldırılması lazım.
Yine, prim oranlarında, borçlanmalarda düzenlemeler yapılıyor. Bunlar adil değil, maddelerde bunlarla ilgili değerlendirmeleri sunacağım.
Fakat son olarak şunu söylemek istiyorum: Hazine ve Maliye Bakanlığı yanlış uygulamaları yüzünden harçlara, damga vergilerine muhtaç duruma düşmüş. Sayın Şimşek, sadece vergi toplayarak, krizin faturasını açlık sınırında yaşayan halka keserek bu ekonomiyi düzeltemezsiniz. Bu ülkede adaleti, hukuku sağlamadan, şatafatı sermayeye ve yandaş müteahhitlere gelen, giden paraları kesmeden bu ekonomiyi düzeltemezsiniz. Nereye gidiyoruz diye düşünüyorum. Bazen böyle sokakta "Tasfiye nedeniyle fiyatları düşürdük." diyen esnaf aklıma geliyor "Batıyoruz" diye vergi artırır anlamına gelen bir torba yasa önümüzde. Yani kısaca değerli arkadaşlar, yönetemiyorsunuz, yönetemiyorsunuz, yönetemiyorsunuz artık işi ehline bırakın diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.