Komisyon Adı | : | (10/2608,2609,2610,2611,2612,2613) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 4 |
Tarih | : | 23 .10.2025 |
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Başkanım, öncelikle teşekkür ediyorum.
Birincisi Zirai Don Komisyonu Meclis tatile girmeden görevini bitirmeliydi. Meclisin tatile girme sürecinde komisyon süreci niye bugüne kadar uzadı, öncelikle onu sorgulamak lazım. Benim alanda gördüğüm şu: İktidar Komisyonu kendi çıkarı için kullandı ve kamuoyuna "Zirai Don Komisyonu raporunu hazırlarsa ödemeleri yapacağız." gibi bir izlenim yaratarak süreyi yaydı. Nisan ayında don oldu, Kasım ayında para ödeniyor. Ne doğru dürüst çiftçinin gelecek yıl için bahçesine bakım yapabilecek bir destek verildi ne de orada yeterli gübreyi, budamayı, ilaçlamayı yapabildi. Onun için, önümüzdeki yıl da çoğu üründe verim düşüklüğü olacak. Cumhurbaşkanlığı program hedeflerine baktım, tarım ürünlerinde 9 milyon tona yakın düşme görülüyor, bu büyük bir rakam. Gerçek anlamda Türkiye yalnızca zirai donda değil, kuraklıkta da büyük bir felaket yaşadı. Bunun birden fazla nedeni var, şöyle denemez yani: "Allah'tan geldi, böyle oldu." ifadesi doğru değil çünkü Cenab-ı Allah akıl vermiş, onunla ilgili tedbirler alınmalı. İktidarın bu konuda yeterli olmadığını ve yeterli önlemleri almadığını düşünüyorum. Bakınız, veriler dahi o kadar karman çorman ki Cumhurbaşkanı açıklıyor, bir farklı rakam, size açıklıyorsunuz kamuoyuna, farklı rakam, TARSİM Genel Müdürü açıklıyor, farklı rakam. Örnek vereyim, şimdi, TARSİM'in bize, -buradaki, sizlerde de olan- Zirai Don Araştırma Komisyonuna sunduğu "Çiftçi sayısı 89.713 adet." diyor. Cumhurbaşkanı açıklama yapıyor, "50.300" diyor TARSİM'den faydalanacak. Geriye kalan 39 bin çiftçi ne oldu? Bunların hasarları sonradan ortadan mı kalktı, yoksa bunlar ödeme dışında mı kaldı? Siz diyorsunuz ki: "420 bin çiftçi etkilendi." Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: "470 bin üreticiye donla ilgili ödeme yapacağız." ÇKS'si olmayan çiftçileri kimse ciddiye almıyor. Oysa bahçe üretiminde... Türkiye'de en önemli üretim alanlarından biri bahçe. Şimdi, bahçede miras yoluyla bölünüm olduğu için 3 dönüm, 5 dönüm bahçelerin uğradığı zirai don var. Örneğin, Niğde ilinde Amasya elmasının yetiştiği Çamardı'da gittim, hiçbirinde hasar tespiti yapılmamış. O insanların bahçeleri devam etmeyecek mi?
Sonra tarla bitkilerinde; arpada, erken ekilen pancarda, erken ekilen lahanada söktü, bir daha dikti, şimdi oradaki gelir kayıpları var, bunlar gözetilmemiş. Doğru bir planlama yok. İşin özü bu konudaki veriler de sağlıklı değil.
Yine, burada -şeye bakıyoruz- TARSİM Genel Müdürlüğü diyor ki: "Gerçek don hasarı 21,6 milyar." TARSİM'de olan... Cumhurbaşkanı açıklıyor 23 milyar. Şimdi niye bilgiler birbirinden farklı, niye farklı farklı veriler ortada bulunuyor? Bunu anlamakta zorlanıyorum.
Şimdi, burada yapılması gereken neydi? Bence ayırımsız, ÇKS'si olsun olmasın, tüm çiftçilerin önce bir hasarı saptanmalıydı, bir durum görülmeliydi. Buradan ne kadar çiftçi zarar görmüş, bahçe bitkisi ne kadar görmüş, tarla bitkisi ne kadar görmüş? Bunların saptanması yapılmadı. Çoğu yerde hasarın belirlenmesi gerçekleşmedi. Biz gittiğimiz zaman çiftçi "Biz ne olacağız?" diye soruyor.
Bir de örneğin, soğuk hava deposu olan boş kaldı, arıcılık yapan zarara uğradı, tarım işçisinin mağduriyeti var, esnaflar geçtiğimiz dönemdeki hasılata sahibi olamadı ve bütünüyle kredilerle ilgili bir borç ötelemesi ihtiyacı var. Kanun teklifi de verdik üç yıl en azından kredilerinin ötelenip faizsiz bir ek, yeni kredi desteğiyle üretici sahiplenilsin diye. Buna yönelik de hiçbir çalışma yapılmadı ve olup olmayacağı da meçhul. Şimdi, borcunu ötelememişsiniz, zarar görmüş, dalda ürün yok, cepte para yok, sahip çıkmamışsınız. Önümüzdeki yılki süreçte de bahçe bitkilerinde de sıkıntıların olacağı bugünden açık görülüyor.
Bunun yanı sıra, TARSİM'le ilgili mutlak surette bir yapılanmaya gidilmeli, düzenleme sağlanmalı, TARSİM aşar vergisinin yerine geçmiş. Üretiyor üretici "Yüzde 10'a yakınını ben alırım." diyor -devletten- TARSİM. Adam o zaman diyor ki: "Ben niye yaptırayım? Denk gelirse bir kere gelecek ya da olmayacak." Güven duymuyor. Araştırma yapılmış bu konuda, yüzde 43 Türkiye'de TARSİM'e güven duyan çiftçi sayısı, onun da yaptıranı yüzde 23'lerde, çok düşük bir rakam. Bunu zorunlu kılıp burada da prim ödemelerinde belli değerlendirmeler getirmek lazım, kriterler; verim üzerinden olabilir, üretim üzerinden olabilir, ek olarak onların TARSİM'in sürdürülebilirliğini sağlayacak farklı çalışmalar olabilir. TARSİM için mutlak surette yeni bir kanun düzenlemesine ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bu konuda -ilk verdiğim kanun teklifinde de ifade ettim- yüzde 67 olan pirimin donda yüzde 71'e çıkarılması en azından bir katkı sağlar.
Küçük aile tipi işletmelerin zirai don karşısındaki yalnızlığı ve çözümsüzlüğü var. Biz konuşurken büyük işletmelere yönelik konuşuyoruz. Ne diyoruz? "Onlar işte rüzgâr gülüyle, benzer önlemlerle, işte parafinle, şununla bununla zararını geriye çekebilir. Peki, küçük işletme; 3 dönüm, 5 dönüm, Türkiye'nin gerçeği, onlar ne yapacak? Bunlara karşı alan saptaması ne olacak? Şimdi, tarım sayımı yapılıyor, şey göndermişler telefonlara: "Bilgi ver bana, eğer vermezsen 60 bin lira ceza." Bizim "tarım sayımı" dediğimiz, yerinde gidilip yerinde tespit edilen olay olur aynı don gibi yani olayı yerinde, birebir tespit edemezsek elde ettiğimiz verilerle ülke gerçekleri örtüşmeyebilir. Bunun da zararı şu olur: Gıda arz güvenliği önümüzdeki süreçte önemli ölçüde sıkıntıya düşer. Elmada yaklaşık ilk sekiz ayda 24 bin ton ithalatımız var, daha önceki yıllarda 4 bin ton civarındaydı bu. Tabii, tam tablo çıktığında göreceğiz. Bazı ürünlerde fiyat daha fırlar giderdi, ithalatla kısmi olarak önü kesildi ama bunun da sürdürülebilirliği yok. Kendi ülkemizde kendi kendimize yeter noktada olmamız gerekiyor.
Dondan zarar görenler için bu afetlerin devam edeceği noktasında olaya bakarsak önümüzdeki süreç de riskli bir süreç. Meteorolojinin verileri üzerinden -siz de burada sorgulamıştınız, o gün beraberdik- duyurulmada kriter olarak bazı noktalarda sorun olabilir diye, panik olabilir diye bilgiyi sınırlı verdiklerini söylüyorlar. Böyle saçma sapan da bir şey olmaz. Adam tabii ki paniklesin ki önlemini ona göre alsın ya da önlemini iktidarın da sağlayacağı desteklerle gerçekleştirsin. Bunları bütünüyle ilgili söylemek lazım.
Şu konuda söyleyeyim: Milletvekili arkadaşlarımızla gerek Meclis çalışanlarımızla, basın mensuplarımızla gerek görevli arkadaşlarımızla bu süreçte uyumlu bir çalışmanın yürüdüğü doğru ama sürecin uzatılarak buradan bir avantaj yaratıldıysa o da iktidara oldu, çiftçiye olmadı ve ben bu Komisyonun bugüne kadar yaptığı çalışmada ortaklaştığı konuları önemsiyorum; TARSİM'i, ÇKS'yi, borç ötelemesini, faizlerin silinmesini ve süreç içinde ek kredi verilmesini Komisyon genel olarak benimsemişti. Dilerim ki siyasi iktidar da aynı benimseme içinde olur ve onu çözer diyorum.
Teşekkür ediyorum.
Umarım, dilerim, bir dahaki sefer de zararlar için değil de ülkenin daha faydalı işleri için de bir arada çalışmalarımız olur diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN ADEM KORKMAZ - Ben teşekkür ediyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Başkan, son bir söz söyleyeyim.
BAŞKAN ADEM KORKMAZ - Buyurun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Senin performansınla bakanlığı hak ettiğini düşünüyorum.
(Gülüşmeler)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Bu süreci valla iyi götürdün.
BAŞKAN ADEM KORKMAZ - Estağfurullah.
Bu şeydi yani esasında biz son toplantımızı Eskişehir'de yaparak bitirmiştik fakat bugün bir...
AYHAN BARUT (Adana) - Bir vedalaşma toplantısı.
BAŞKAN ADEM KORKMAZ - Yani araya da yaz girdi çünkü bir ön raporu da biliyorsunuz Bakanlığa gönderdik.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Başkanım, oralarda imzalar geçerli olmadı bir de, oralarda katılan katılmayan, hepsine biz katıldık, burada mazeretimiz var, annemiz öldü, katılamadık, devamsız saydılar da sonra bildirip düzelttik.