Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 4 |
Tarih | : | 23 .10.2025 |
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, üç dakikayı biraz aşar.
Öncelikle, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, değerli bürokratlar; bütçenizin hayırlı olmasını sözlerimin başında ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, 2017'de değişen rejimle birlikte, bizim "ucube" diye kastettiğimiz rejimle beraber birçok şey de değişti. Bütçe Meclise Başbakan ve bütün bakanların, Bakanlar Kurulunun imzasıyla gelirken, bütçeyi Maliye Bakanı sunarken ve başbakanlar gelip o bütçeyi Genel Kurulda tartışırken artık bunu yaşayamıyoruz. Bugün, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı altında imzasının olmadığı bir bütçeyi bizlere sunacak. Hatırlayın, geçmiş dönemde, İsmet İnönü, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Turgut Özal, Necmettin Erbakan, Sayın Recep Tayyip Erdoğan Genel Kurula geldiğinde bir demokrasi şölenine, bir demokrasi tartışmasına dönerdi ve millet bunu çok ilgiliyle izlerdi ancak bu ucube sistemde artık bunu yaşayamıyoruz. Tabii, geçmişte maliye bakanları sunardı, umarım... Genel Kurulda bütçeyi Sayın Cumhurbaşkanının teklifin tek imza sahibi olarak sunmasını bekliyoruz.
Ayrıca, burada sadece 2026 yılı bütçesini görüşmüyoruz, 2024 yılı kesin hesabını da aynı usulle görüşüyoruz ancak hiçbir zaman Plan ve Bütçe Komisyonunda, bu çalışma sisteminde kesin hesap teklifleri gerektiği gibi görüşülüp tartışılmıyor, buna da zaman kalmıyor. O yüzden, bizim parti olarak bir önerimiz var, yıllardır söylüyoruz, diyoruz ki: Plan ve Bütçe Komisyonu ile kesin hesap komisyonu ayrılsın ve kesin hesap komisyonunun başkanı muhalefetten olsun istiyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu bütçeyi tanımlayacak olursak faiz ve bütçe vatandaşa fatura anlamı çıkıyor. Geçen yıldan bu yana çok şey değişti, Türkiye değişti ama bir şey değişmedi: Bu Hükûmetin bütçeye bakışı değişmedi. Sanayi can çekişiyor, tarım nefes alamıyor, istihdam dibe vurmuş ama bu bütçeye baktığımızda sanki ülke refah içinde yaşıyor gibi bir hava var. Ben, geçtiğimiz hafta Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızı dinledim, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı bizim de hemşehrimiz, kendisi çok iyi bir insan, onu söylemek istiyorum ancak değerli arkadaşlar, artık ülke yönetilemiyor. Bakın, ülke, devlet yönetilemiyor. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızı dinlerken sanki başka bir ülkenin bütçesini sunar gibi hissettim kendimi ama müsaade ederlerse, gerçekleri görmek isterlerse Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, sayın bürokratlar... Örneğin, hemen yanı başımızda Dikmen pazarına gidebiliriz, fakir fukara insanları görebiliriz.
Yaşamın her alanında bir devlet krizi var diyoruz. Ahlaki anlamda, ekonomik anlamda, siyasal anlamda maalesef bir devlet krizi var. Değerli arkadaşlar, hepinizin çocuğu var, belli yaştan sonra, belli saatten sonra çocuklarınızı sokağa bırakabiliyor musunuz? Ya da çocuğunuzla ilgili "Yarın başına ne iş gelebilir?" diye düşünüyor musun? Örneğin, "Yarın çocuğum Türkiye'de çok yaygın olan bu sanal kumara teslim olabilir." gibi bir kuşkunuz var mı? Ya da, Allah korusun, "Çocuklarımız uyuşturucuya yönelir." gibi bir kuşkunuz var mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Ağbaba, şöyle yapalım, ilave iki dakika daha vereceğim, lütfen tamamlayın.
Buyurun.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Yani dolayısıyla bir devlet krizinin içerisindeyiz hem ahlaki anlamda hem ekonomik anlamda hem siyasal anlamda.
Değerli arkadaşlar, ekonomik tedbirlerle belki ekonomi düzeltilebilir ama maalesef ahlaki de bir çöküntü içerisinde yaşadığımızı belirtmek istiyorum.
Bakın, biraz önce söyledim sözlerimin başında, faize anılma bütçe ayrılmış durumda. 2026 yılı bütçesinin açığı 2 trilyon 712 milyar, faiz dışı gelir sadece 29 milyar. Bir taraftan dağ gibi faiz yükü, diğer yandan çay kaşığından az. Bütçenin millî gelire oranı yüzde 3-3,5 ama mesele bu oran değil, bu açık kimlerin cebinden kapanıyor, kimlerin cebine akıyor, bunu konuşmak lazım.
Bakın, sadece faiz ödemeleri 2 trilyon 741 milyar lira. Faiz ödemeleri tarımsal desteğin tam 16 katı. Yanlış duymadınız, bir yandan çiftçiye 167 milyar, diğer yandan bankerlere, faizcilere, 2 trilyon 741 milyar bütçe. 86 milyonluk nüfusun, her vatandaşın üstündeki faiz yükü 31 bin TL. Gelecek sene her saat için 312 milyon TL faiz ödeyeceğiz. Devlet artık üretime değil, faize çalışıyor. Devlet artık tarıma değil, faize çalışıyor.
Şimdi bir şeyi de söylemek istiyorum: On yıllık tahvil faizi yüzde 40'la borçlanıyor. Demek ki siz enflasyonun düşeceğine inanmıyorsunuz.
Bakın, bir bebekle geldik. Geçtiğimiz yıl bu bebeğin Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız geldiği zaman 108 bin lira borcu vardı, şu an 151 bin TL borcu var. Peki, gelir tarafında ne var? 13 milyon 783 milyarlık vergi gelirinin yüzde 62'si dolaylı vergilerden. Ne demek dolaylı vergi? Fabrika sahibi de aynı vergiyi ödüyor, kapısında bekleyen bekçi de aynı vergiyi ödemeye devam ediyor.
Bir diğer şey, arkadaşlar, bakın, bu ülkede, dedik ya, ahlakî kriz var, ekonomik kriz var, sosyal kriz var, bir de hukuk krizi var. Maalesef hukukun, adaletin olmadığı bir memleketi yaşıyoruz. Size oy verenlerin de tamamına yakını "Yargıya güven yok." diyor. İstanbul'da ayrı yargı var, Ankara'da ayrı yargı var, İzmir'de ayrı yargı var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar, şimdi sizin gördüğünüzü ben de görüyorum.
Şimdi, ben sizin adınıza söyleyeyim Sayın Ağbaba'ya: Şimdi, Sayın Ağbaba, siz benim usulümle alakalı konuşuyordunuz, siz bütçeyi konuşuyorsunuz ya. Benim usulümle alakalı, mesela yönetim anlayışımı...
VELİ AĞBABA (Malatya) - Başkanım, onu da söyleyeyim.
YÜKSEL MANSUR KILINÇ (İstanbul) - Bağlamasına izin verin ama Sayın Başkanım, bağlamasına izin verin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bağlayamadı bir türlü arkadaşlar. Nasıl bağlayacak? Yani bir türlü bağlayamadı.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Onu da söyleyeceğim Başkanım.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Tamam, benim usulümü de söyleyin.
Geldiğinizde hemen Cevdet Yılmaz'ı eleştiriyorsunuz, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısını. Yani beni eleştirecektiniz siz.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Başkanım, hemen bitiriyorum.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Tamam, bekliyorum.
Bir dakika veriyorum.
Bir daha uzatmayacağım.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Şimdi, Türkiye bir hukuk krizle karşı karşıya.
Bakın, değerli arkadaşlar, 15,5 milyon insanın oyuyla seçilmiş birisi cezaevine atıldı. Sizin Cumhurbaşkanınız Belediye Başkanlığı döneminde yargılandı ama bir gün polis almadı, bir gün gitti...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Konu aynı mı?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Ya, bir dakika.
Yargıtay onayladıktan sonra gitti, cezaevine girdi. Biz herkes yargılansın ama tutuksuz yargılanmasını savunuyoruz.
Değerli arkadaşlar, bir Ekrem İmamoğlu'nun bir İstanbul operasyonunun memlekete bedeli 150 milyar dolar. Bakın, bu ülke yoksullaşıyor, bu ülkede maalesef kaynaklarımız çarçur ediliyor. Türkiye'de eğer yargı bağımsızlığına inanıyorsanız el kaldırın.
Bakın, İstanbul'da iddianame hazırlanmıyor bir yıldan beri, İzmir'de bir haftada hazırlanıyor, Ankara'da bir haftada hazırlanıyor. Maalesef, yargı artık bir İstanbul dukası dediğimiz İstanbul cumhuriyetine dönüşmüş durumda. Yargı bağımsız değil.
Son olarak, Değerli Başkanım, size de usulle ilgili birkaç şeyi söylemek istiyorum. Bakın, buraya Sayın Bakanlar geliyor...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Değerli arkadaşlar, canlı yayın yapılmasına izin vermiyorsunuz. Haber kanallarının burada durmasına izin vermiyorsunuz.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Ağbaba, ben usulümü...
VELİ AĞBABA (Malatya) - Bir de son olarak bir şey söyleyeyim... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar, bir saniye.
VELİ AĞBABA (Malatya) - AK PARTİ Grubunun da hakkını savunmak istiyorum Değerli Başkanım.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Ağbaba, teşekkür ediyorum. Onlar kendi hakkını savunsun, boş ver, savunur onlar.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Korkuyorlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Onlar kendilerini savunsun, siz bırakın.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Yahu dün, Sayın Bakan Yardımcısı da burada, Hatipoğlu; ya, bir buçuğa kadar torba yasa konuştuk. Ne zaman geldi, nasıl oldu, bilmiyoruz.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Ya, teklif sahibi, verenler var.
Sayın Ağbaba, süre doldu.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Yine, insan haklarına aykırı bir çalışma metodunuz var, size söylüyorum. İnsan haklarına, hem AK PARTİ'ye hem MHP'ye hem bütün, İYİ Parti, DEM Grubuna da insan haklarına aykırı bir çalışma stiliniz var. Bu stilin biraz insan haklarına uyması lazım Sayın Başkan.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar, siz uzattınız işi, benlik bir şey yoktu, ben müzakereye açtım, siz uzattınız işi.
Teşekkür ediyorum değerli arkadaşlar.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Zamanı bile yönetemiyorsunuz, zamanlamayı bile yönetemiyorsunuz.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Arkadaşlar, bakın, sabah onda giriyoruz.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Aynı şeyleri hep konuşuyorsun.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Bu bir günde olmuyor, sabah onda gidiyoruz, gece on ikide çıkıyoruz.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Yeni bir şey konuş.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar...
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Kırkpınar, bak sen konuşamıyorsun, Orhan Yegin'in de hukukunu ben savunuyorum, benim görevim. CHP varsa herkes için var.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum.
Evet, değerli arkadaşlar...
(Gürültüler)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bir saniye değerli milletvekilleri.
Değerli, söz alacak olan... Şimdi Sayın Usta basmış. Şimdi, hani "usulle alakalı" diyor, usul yok.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Başkanım, bu usul değil mi? Ne bu?