| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 11 .11.2025 |
MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, değerli bürokratlarımız, basınımızın değerli temsilcileri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün 10 Kasımı geride bıraktık. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü saygı, minnet ve özlemle anmaya devam ediyoruz. Ruhu şad olsun diyorum. Ata'mız fikirleri, eserleri ve ilkeleriyle her an aramızda olmaya devam edecek.
Değerli arkadaşlar, iktidar "Türkiye Yüzyılı" diyor ama getirdiği bütçe çalışanına "Sabret." emeklisine "Öl de kurtul." diyen bir anlayışın ürünü. Bu Bakanlığın en yakıcı başlığı emeklilerdir. Bugün Türkiye'de 16,9 milyon pasif sigortalı yani emekli dul, yetim aylığı alan yurttaşımız var. Bunlardan 12 milyonu yaşlılık aylığı alıyor ama onlar aldığı maaşla artık hayatta kalma mücadelesi vermeye devam ediyorlar. Bakın, TÜRK-İŞ'in Ekim 2025 verilerine göre 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 28.411 lira, yoksulluk sınırı 92.547 lira. Peki, en düşük emekli maaşı ne? 16.881 lira yani emekli açlık sınırının neredeyse yarısı kadar maaş alıyor. Bu ülkede milyonlarca emekli açlık sınırının yarısına mahkûm edilmişse o ülkede sosyal devlet çökmüştür. Daha geçenlerde SGK Başkanı emeklilerin uzun yaşaması ve EYT nedeniyle sosyal güvenlik sisteminin sıkıntıda olduğunu söylüyor. İnsanları açlığa mahkûm ettikleri yetmiyor, yaşamaları bile güçlerine gidiyor, buna da gerçekten utanmıyorlar. Neymiş, Avrupa'da 4 çalışan 1 emekliye bakıyormuş, bu gerçek değil. Eurostat verilerine göre Avrupa Birliği ortalaması 1,5 çalışana 1 emekli; bizde de bu durum farklı değil, bizde de 1,7 civarında yani Avrupa'dan çok da farklı değiliz. Fark şu: Avrupa emeklisine insanca bir yaşam sunuyor, bizde ise emekli 16 bin liralık maaşla kira ödeyemiyor, pazara gidemiyor, torununa harçlık veremiyor. Neden? Çünkü Avrupa emeklisine bütçeden kaynak aktarıyor, bizde kaynak saraya, ihalelere, yandaşlara gidiyor. Faturayı uzun yaşayan emeklilere ve EYT'lilere kesmek için algı çalışması yapıyorsunuz, emekliye zam yapmamak için bahane arıyorsunuz. Bakın, değerli arkadaşlar, DİSK'in Temmuz 2025 raporuna göre, 2003 yılında ortalama emekli aylığı asgari ücretin yüzde 36 üzerindeyken bugün yüzde 22 altına düşmüş durumda. Kişi başına millî gelirle kıyaslandığında da emekli maaşının gayrisafi millî hasılaya oranı 2002'de yüzde 46 iken, 2025'te yüzde 29'a gerilemiş durumda. AB ortalaması yüzde 9,8'ken Türkiye'de bu oran yüzde 3,7 yani emekliliğe ayrılan pay Avrupa'nın üçte 1'i bile değil. Tüm bu gerçekler ortadayken en düşük emekli maaşı asgari ücret seviyesine çıkarılmalıdır, emekli, insan onuruna yaraşır bir şekilde yaşamalıdır.
Sayın Bakan, sistemimizde birçok mağduriyet varken görmezden geliyorsunuz; staj çıraklık mağduriyeti, BAĞ-KUR tescil mağdurları, 2008 yılından sonra göreve başlayan memurlar, prim gün şartının 7200 güne indirilmesini bekleyen küçük esnaf... SGK verilerine baktığımızda, yıllık yaklaşık 2 milyon kişi staj yapıyor Sayın Bakanım, çıraklık stajı yapıyor, staj ve çıraklık yapan 2 milyon kişi var. 2 milyon stajyer ve çırakların sigortasını işverenin ödemesi durumunda SGK yıllık 200 milyar prim geri alacak. Böylelikle, staj çırak mağduriyeti biteceği gibi SSK'de yıllık ciddi miktarda prim geliri kazanacaktır. Zorunlu BAĞ-KUR kapsamında olan BAĞ-KUR'lular 2008'de çıkarılan yasayla bir gecede tüm sosyal güvenlik haklarını kaybettiler. Bu kapsamda, yaklaşık 25 bin kişi var ve yaş ortalamaları 50, bu kişilerin tescil hakları verildiğinde geriye dönük ihya yapacakları için SGK'ye hiçbir eksi maliyeti olmadan sorun çözülecektir. Sosyal Güvenlikle sorunların çözümü çok basit sorunları çözmek yerine hâlâ askerlik, doğum borçlanmaları ve BAĞ-KUR ihya borçlanma bedeli oranını yüzde 32'den 45'e çıkararak sürekli yeni sorunlar meydana getirmektesiniz. Bu insanların sesini duyun, bahane değil, çözüm üretin.
Sayın milletvekilleri, bu ülkenin çalışanları artık asgari ücret değil, asgari insanlık ücreti talep ediyor. Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanıyor ama masada işçiyi temsil eden sendika yok. Neden? Çünkü zaten bu iktidar kulaklarını emekçinin sesine tıkamış durumda. İktidara yakın HAK-İŞ bile diyor ki: "Bu yapıyla sağlıklı bir asgari ücret belirlenemez." Bir ülkede asgari ücret ortalama net ücret hâline gelmişse orada adalet bitmiş, sömürü kalıcı hâle gelmiştir. TÜİK'in uydurma verilerine göre bile enflasyon yüzde 33 seviyelerinde ve asgari ücrete bir senede 1 lira bile zam yapılmadı. Asgari ücret mum gibi eridi, yılın başından beri neredeyse 6 bin lira kaybetti. Siz, yine çıkmış "2026'da enflasyon yok yüzde 16 olacak, yok 2028'de tek haneye düşecek." safsatalarını anlatıyorsunuz ve asgari ücrete buna göre zam yapmayı planlıyorsunuz çünkü siz talimatı IMF'ten, yabancı bankalardan alıyorsunuz. İşçilerin "2026 için asgari ücret 45 bin liranın altında olmamalı." diye talepleri var, insanca yaşamak için bir lütuf değil bu, onların hakkıdır diye düşünüyoruz.
Sayın Bakanım, faizcilerden garanti ödemelerden, şatafattan kısın, işçilerin hakkını verin. Bakanlık bütçesinde İstihdamın Artırılması ve İşsizlikle Mücadele Programı var ama bugün dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 8,6; geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 28,6 ama gerçekte işsiz sayısı milyonlarca genç, milyonlarca kadın.
Yine, kayıt dışı istihdam hâlâ yüzde 30'a yakın yani her 3 çalışandan 1'i sigortasız. Bunlar iş kazası geçiriyor, meslek hastalığına yakalanıyor ama ne sosyal güvenlikleri var ne tazminatları, bütçe buna çözüm üretmiyor, sadece istatistiklerle övünüyor. Bütçede iş sağlığı ve güvenliği için hedefler yazılıyor, 2024'de ölümle sonuçlanan iş kazası oranı yüz binde 8,7; 2026 hedefi 6,5. "İş kazası" deniyor ama o kazalar değil, ihmaller zinciridir. Soma'yı, Ermenek'i, Bartın'ı unutmadık, iş cinayetlerinde dünyada hâlâ en ön sıralardayız. AKP'li yıllarda 34 bin 500'ün üzerinde işçi hayatını kaybetmiş. Değerli arkadaşlar, bu ortalama bir ilçe nüfusu. Bakın, daha iki gün önce Dilovası'ndaki parfüm fabrikasında meydana gelen patlama sonucu 3'ü çocuk işçi olmak üzere, 6 işçi hayatını kaybetti. Buradan hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum. Bu iş cinayetlerinde çok ciddi ihmaller var. Çocuk işçilerin çalıştırıldığı, depoda iş güvenliği önlemlerinin alınmadığı ve CİMER'e yapılan şikâyetlerin sonuçsuz kaldığı ifade edildi. Neden bu şikâyetler dikkate alınmadı? Bu yitip giden canların, çocukların hesabını nasıl vereceksiniz? Bu bütçe ölümlerin hesabını veremiyor. Bir istifa var mı, bir kamu görevlisi gözaltına alındı mı? Neden hiç kimse utanmıyor? Buna da üzülmemek mümkün değil.
Son olarak, Sayın Bakan, her fırsatta CHP'li belediyeleri hedefe koyarak algı siyaseti yapıyorsunuz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı koltuğunda oturuyorsunuz ama sorumluluk alanınızda milyonlarca emekli açlığa mahkûm edilmiş durumda. "Prim borcu." diye belediyeleri suçluyorsunuz ama bu ülkenin emeklisine, işçisine, asgari ücretlisine karşı olan borcunuzu unutuyorsunuz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.