KOMİSYON KONUŞMASI

BURHANETTİN BULUT (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, sayın bürokratlarımız; 72 kişinin can verdiği Kartalkaya faciasının, katliamının gölgesinde Kültür ve Turizm Bakanlığının bütçesini konuşuyoruz. Tabii, böylesi bir facianın yaşanmasının ardına böyle bir Plan ve Bütçe Komisyonunda önce o vefat edenlerin ailelerinin yüreklerine su serpecek önlemleri aldığımızı, bu konuda sorumlu olanların cezalandırıldığını, hiç kimsenin bu konuda ayrım gözetilmeksizin cezalandırıldığını konuşmak isterdik ama maalesef buradaki konuşmacıların çoğunluğu Bakanın duyarsızlığını ve sorumluluk almamasını ifade etti. Bu, kayıplarımız açısından son derece üzücü bir durum, onu ifade etmek isterim. Tabii, böylesi bir duyarsızlığın karşısında ben Türkiye'de ifade özgürlüğünün, özellikle televizyon yayıncılığı alanında gelinen vahim konuyu konuşmak istiyorum ama Bakan bu konuda ne kadar duyarlı olur, onu da bilmiyorum. Bari yeni RTÜK Başkanı Sayın Mehmet Daniş'e hitap etmiş olayım çünkü yeni görevini aldı. Belki de buradaki eleştirilerin büyük çoğunluğunu yönetimde olması nazarıyla kendisi de hak ediyor ama Başkanlık başka bir şeydir, hayırlı olmasını diliyorum. Özellikle RTÜK'ün bir önceki Başkanı Ebubekir Şahin RTÜK'ü her fırsatta demokrasiye ateş eden, sarayı arkasına alarak her türlü kendisine ait olmayan kanunları bile kullanarak sansürü olağanlaştıran, ekran karartmayı, susturmayı, cezalandırmayı bir yönetim biçimi hâline getirmiş, sosyal medyadan bir siyasetçi gibi siyasetçilere laf yetiştiren bir kişilikle bu kurumu yönetti ama bu kurumun sonunda en çok talep ettiği Bakanlığı da alamadı. O anlamda, buradan bir Bakanlık, bu kadar sert bir politikanın ardında bir Bakanlık olmadığını da buradan ifade edeyim. Burada yaptığınız sadece ülkenin demokrasisine, ülkenin ifade özgürlüğüne ve ülkenin basın özgürlüğüne yapılan müdahaledir. Hele hele bunu RTÜK'le yapıyorsanız çok da fena çünkü RTÜK, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu olması vesilesiyle tarafsız bir denetim yapmaktan sorumlu ama 2025 yılının yönetimine baktığınızda, somut verilerde buranın bir denetim organı değil bir sansür mekanizması hâline geldiğinde göreceğiz. Örneğin, elimde 1 Ocak-14 Kasım 2025 arası haber ve yorum programlarında verilen cezalar var. Tam 52 ceza verilmiş, 52 ceza sonunda da 67 milyon 500 bin lira ceza kesilmiş. Ceza kesilen kanallara baktığımızda, tesadüf değil bilakis, isteyerek sadece muhalif kanallara verilmiş bu cezalar. Örneğin, Sözcü televizyonu 15 ceza almış, 14 defa idari para cezası, 13 program durdurma ve on gün yani günümüz Türkiyesin de bile on gün kapama cezası verilmiş durumda. Tele1 keza aynı şekilde 15 ceza almış, yine beş gün yayın durdurma aldı ama artık Tele1 artık bu cezalardan muaf hâle geldi çünkü penguen yayınlarına başladı, bundan sonra Tele1 bu cezadan muaf oldu. Halk TV keza 14 ceza aldı, yine, on gün yayın durdurma cezası aldı, bu özellikle bu kurum açısından utanılası bir cezadır. Bu dönemde on gün kapama cezası verilmesi, beş gün kapama cezası verilmesi, bu cezalandırmanın çok ötesinde, bir sansürdür. Yine, geriye NOW, Flash TV -yine, Flash TV artık bu cezalardan muaf geldi- diğeri de Meltem TV, 1 ceza almış. Tüm bu idari cezalara bakıldığında, ilk 3 kanala 44 ceza verilmiş ve bu cezaların büyük çoğunluğu haber ve yorum programlarına istinaden verilmiş ve bir başka bir cezalandırma yöntemi de Genel Başkanımızın miting yaptığı konuşmalarda konuşma metinleri ceza unsurları olarak görülmüş. Tüm bunlar yaşanırken, yakın zamanda Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan 10 Kasıma ilişkin bir anma toplantısında şu ifadeyi kullanıyor: "Eli sopalı düşünce özgürlüğü olmaz." Şimdi, bu kadar ceza verilen bir dönemde Cumhurbaşkanının bir ifadesinden bir sonuç çıkartmak lazım. "Eli sopalı düşünce özgürlüğü olmaz." O zaman bu cezalar niye veriliyor? Buna baktığımızda, verilen cezalar, yine, Cumhurbaşkanının söylediği bir yerden, bir noktadan verilmiş oluyor "Atatürk'e farklı bakanlar olabilir." diyor yani "Atatürk'e farklı bakanların içerisinde de ceza verme olasılığımız yok." diyor ama kendisine bir eleştiri yapanların mutlaka cezalandırılması gerektiğini ifade ediyor. Sadece Cumhurbaşkanlığı döneminde 50 binin üzerinde davası var Sayın Cumhurbaşkanının. Daha ilerisi, son dönemde daha da ileriye gidilmiş durumda, bundan sonra Cumhurbaşkanına eleştiride bulunanların yeri cezaevi olmuş; örneğin, Fatih Altaylı. Fatih Altaylı'nın söylediğinde ne suç var? Onu anlamış değiliz. Ne kendisi ne bir başka hukukçu buradan nasıl bir ceza verileceğini resmen ifade edemiyorlar ama Fatih Altaylı şu anda cezaevinde yani "Bana farklı bakınca ceza ama Atatürk'e yan bakınca herhangi bir ceza verilmeyebilir." Buradan bu yapılanlar noktasında bakıldığında, bu kanallara sadece ceza verilmekle kalmıyor, lisans iptali tehlikesi de yine bu dönem içerisinde var. Örneğin, Sözcü TV ve Halk TV şayet bir tane daha denetim ve sansür özelliğinde bir ceza alırsa lisansı iptal edilecek, son bir ceza alma şansı kalmış durumda. Daha önceden yine ceza alan KRT ve Flash Haber'e baktığınızda artık ceza listesinden çıkmış durumda. Sebebi de bu kanalların ya satılmış olması ya da TMSF'ye devredilmiş olması. Yani buradan şunu anlayabiliyoruz: Ya yandaş olacaksınız ya da yok olacaksınız. Burada saray medyası olanların dışında bir de TMSF aracılığıyla bir medya grubu oluşturulmuş ve bu medya grubunun patronu da Sayın Cumhurbaşkanı. Tele1'e atanan kayyum meselesinde hepiniz yakinen gördünüz TMSF aracılığıyla. Burada konu Merdan Yanardağ idi. Casusluk suçlamasıyla soruşturma açıldı. Soruşturma açıldığında ve gözaltına alındığında daha ifade alınmadan Tele1'i kayyum atandı. Tüm bunlara baktığınızda, muhalefet yapan hiçbir kanal neredeyse kalmıyorken, birkaç kanal kalmış iken sadece Cumhurbaşkanının yani sarayın kontrolünde Tele1, Habertürk, Show TV, HT Spor, EKOTÜRK, Flash Haber gibi kanallar resmen bir medya imparatorluğu kurmuş durumda. Sanırım sarayın havuz medyası yetmiyor, bir de bunları kendi iktidarının savunucusu hâline getirmiş durumda. Açıkçası sarayın iki dudağı arasına sıkıştırılmış bir basın özgürlüğünü yaşıyoruz. Yine, RTÜK'ün kendi görevi, özellikle yine yeni Sayın Başkanın bu açılış konuşmasında ifade ettiği gibi, otuz bir yılı geride bırakmış kurumun en önemli görevi olarak "Millî ve manevi değerlerimizi korumak adına tüm imkânlarla çalışmaya devam edeceğiz." diyor yani millîliğe ve manevi değerlere ne kadar önem verdiğini ifade ediyor RTÜK ama baktığınızda -biraz önce Sayın Başkanın A Haber'e ilişkin verdiği örnekleri bir tarafa bırakacağım- yine bir kamu kuruluşu olan TRT'den örnek vereyim: TRT, 10 Kasım günü, yine burada göreceğiniz üzere, Alişan ile Hayata Gülümse programında horonlar eşliğinde halaylar çekiliyor. Bu programın olduğu gün 10 Kasım. 10 Kasım, resmî olarak millî yas ilan edildiği gündür. 10 Kasımda ulusal kurucusuna duyarlılığı, saygısı, minnettarlığı beklenirken devlet kurumu olan TRT bunun aksine horonlarla şenlik havasında bugünü geçirmiştir. Şimdi, merak ediyorum, ölen Suudi Kral olsaydı Halk TV ve Sözcü TV -Allah muhafaza- bir eğlence programı yapsaydı acaba ne tür bir ceza alırdı? Burada yapılanlar hem Atatürk'e haksızlık hem saygısızlık hem de bir ahlaksızlıktır. TRT'nin özellikle, kamu kuruluşunun bizlerden aldığı vergiyle kurucu değerlerimize böylesi bir ahlaksızlık yapmasını kabul etmemiz mümkün değildir. Peki, burada size hiç görev düşmüyor mu? Buralara müdahale etmeyi hiç düşünmediniz mi? Sadece ve sadece kurumunuz Sözcü TV ve Halk TV'yi mi izliyor? Kanalınızda acaba bir defa TRT 1 tuşuna RTÜK sadece eleştirdiğimiz kanalları cezalandırmakla görevli değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURHANETTİN BULUT (Adana) - Son bir dakika hemen bitiriyorum. Cümlemi tamamlayayım, iki kelime kaldı.

OTURUM BAŞKANI NİLGÜN ÖK - Teşekkür ediyoruz, veremiyoruz.

Teşekkürler.

BURHANETTİN BULUT (Adana) - Cümlemi tamamlayayım.

OTURUM BAŞKANI NİLGÜN ÖK - Yerinizde tamamlayınız, uzatamıyoruz.

BURHANETTİN BULUT (Adana) - Son cümleyi söylüyorum.

Burada özellikle Tele 1 üzerinden söylüyorum: Tarih boyunca hiçbir iktidar gerçeği sonsuza kadar susturamadı. Tele 1'i kapattınız şimdi tele 2 var, onu da kapatırsanız tele 3 gelecek. RTÜK'ün görevi susturmak değildir Sayın Başkan, korumaktır; basının görevi de halka gerçekleri sunmaktır.

Teşekkür ederim.