| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 17 .11.2025 |
UĞUR POYRAZ (Antalya) - Değerli Komisyon üyeleri, sayın milletvekilleri ve İçişleri Bakanlığının değerli bürokratları; Türkiye'deki güven krizinin 3 temel başlığı "ekonomi" "hukuk" ve "asayiş" İçişleri Bakanlığı da bu 3 başlıktan maalesef muaf değil. Güvenliği sağlamak için istihdam edilmiş personel güvenden yoksun. Emniyet teşkilatında kurum hafızasına sahip, devletin yatırım yaptığı birinci sınıfa ayrılmış, yetişmiş personel on yıl ve üzerinde fiilî aktif görev verilmediği için emekli ediliyor. Karar vericilerin takdir hakkı, teşkilatta kadrolaşma iradeleri, cemaat ve tarikat yapılanmaları yanı sıra minareye kılıf misali bir de ihtiyaca göre referans aldıkları personel sicil dosyaları var ki bunlar 2002-2016 yılları arasında FETÖ'ye teslim edilmiş Emniyetteki işlenen siciller. 15 Temmuzdan sonra da bu sicillerle ve açılmış soruşturmalarla ilgili yeniden inceleme yapılmadı. FETÖ'nün delil uydurduğuna inanıyorsunuz da sicil bozduğuna inanmıyorsunuz Sayın Bakan? FETÖ'nün görev vermediği, FETÖ'yle mücadelede ise en ön safta kullanılan bu personel şimdilerde on yıl şartıyla tek tek tasfiye ediliyor; aslında kurumsal hafıza, kurum kültürü ve teamüller tasfiye ediliyor. Göreve geldiğinizde önceki Bakan Soylu döneminde bu şekilde emekli edinmiş personeli mahkeme kararları yazılır yazılmaz iade etmiştiniz, sonra ne olduysa, sizin döneminizde emekli edilenlerin mahkeme kararlarına aynı duyarlılık gösterilmedi. 2025 Mayıs ayında toplanan değerlendirme komisyonuna sevk edilen mahkeme kararları altı aydır toplanmayan, karar da vermeyen komisyonunda hâlâ bekliyor, belli ki siz bu işe el atmayınca ilgili komisyon üyelerinin toplanacakları da yok.
Güven krizinin bir de örgütsel ve idari boyutu var. 400 bin kişilik Emniyet teşkilatı hâlen genel müdürlük ve daire başkanlıkları seviyesindedir. Hacimsel olarak Emniyetle kıyaslanmayacak olan AFAD ve Göç başkanlık olarak teşkilatlanmıştır. Emniyetin her kademesinde bu durum değersizlik duygusu yaratmaktadır; aynı Kabinede görev yaptığınız kimi bakanlar veya bakan yardımcıları bir model düşük araca bindikleri için kriz geçiriyorlar ya, işte, tam öyle bir duygu bu değersizlik duygusu. Türk polisi hâlen 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tabi; gelin, yeni bir Emniyet teşkilat kanunu yapalım, Emniyeti başkanlık olarak örgütleyelim, teşkilatı da bu değersizlik duygusundan kurtaralım Sayın Bakan, biz İYİ Parti olarak gerekli tüm desteği vereceğimizi buradan ilan ediyoruz. Bürokratlarınız da lütfen not alsınlar, siyasi savrulmaya inat, cumhuriyet ve üniter devlet felsefesiyle yaraşır bir Emniyet teşkilatı için sizleri de taşın altına elinizi koymaya davet ediyoruz.
Bugün İçişleri Bakanlığı fiilî Başbakanlık konumundadır, kaldı ki tüm bakanlıkların taşra teşkilatı, il emniyet müdürleri, Jandarma da valiye bağlı yani devletin omurgasından bahsediyoruz; bu omurganın bel kemiği de polis teşkilatı. Polisin maaşı ortalama 60 bin, birinci sınıf müdür maaşı da ortalama 100 bin lira; İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de, Antalya'da görev yapan polisin sadece barınmak için ödediği kira bu maaşın yarısı, hele de evliyse, bir de çocuğu varsa hayat âdeta bir zulüm hâline geliyor. Aklında ay sonu, kira, kredi kartı borcu, çocuğun servisi, harçlığı olan Emniyet personeli suçla, suçluyla nasıl mücadele edecek? Bu açıdan artık vakaayıadiyeden sayılan polisin intiharları sizce tesadüf mü? Elbette bu yoksulluk ve değersizlik içerisinde birtakım işlere tenezzül ve tevessül edenler oluyor; rüşvetten, suç örgütleriyle iş birliğinden, dosya delmekten her gün onlarca vakaya soruşturma izni veriyorsunuz. Soruşturmalara konu suçlar 400 bin personel içinde istisna olsa da esas olan 2025 Türkiyesinde barınamayan, doyamayan, ailesine mahcup, evlatlarına rol model olamayan emniyet teşkilatı mensuplarıdır. Bu hâldeki teşkilat mensuplarının vatandaşın derdini çözmesi de mümkün değildir. İllerde devleti temsil ettiriyorsunuz Emniyete ve mülki idareye ama diyorsunuz ki: "Devlet bazen kredi kartının asgarisini bile ödeyemez, devlet bazen evladına harçlık bile veremez, devlet bazen mutfağına erzak bile alamaz, devlet bazen ev sahibinin telefonunu bile açamaz." öyle mi? Polisin hafta sonu yok, bayramı yok, resmî tatili yok; maç olur, polis; konser olur, polis; festivale polis; tebligat bile dağıtan polis. Asayiş sağlansın, vatandaş rahat etsin, amenna saddakna; iyi de hâlen mesaisi kanunla düzenlenmemiş, keyfî alınan kararlarla, angaryalarla çalışıyor bu teşkilat; fazla mesai yok, iş tanımı yok, çalışma saati belirsiz, iaşesi de bayat ekmek arası peynirden bile mahrum, sadece salatalık. Devlet, polisini zalim fabrika patronu gibi sömürmez Sayın Bakan.
Bir de başka hiçbir kurumda olmayan, teşkilatın kâbusu hâline gelmiş olan 2'nci şark meselesi var. Artık büyükşehirler de polisler için şark görevi. Terör örgütünü sevindirdiniz, teröristi sevindirdiniz. Bu hainlere geçit vermeyen, şehitler veren teşkilatın yüzünü güldürmediniz. İmralı'daki caniyi adam yerine koydunuz, ulaklarla Cumhurbaşkanlığı makamını muhatap ettiniz. Mecliste paralel komisyon kurup İmralı'ya ayak basma yarışına girdiniz. Türk polisini her dönemde siyasete ezdirip, kullanıp kullanıp bir köşeye attınız.
Gelelim, asayişten sorumlu olanların asayiş problemine, polis intiharlarına. Hep sonuçlara hem de en tali sonuçlara odaklandığınız için sebepler umrunuzda olmadı. Bakanlık bürokrasisinde başlayıp mülki idare ve emniyet teşkilatının tüm kademelerine sirayet eden değersizlik duygusu; kendini değersiz hisseden üstün, astına yansıttığı bu duygu, işte bu sarmal her türlü suiistimale ve vahim olaya kapı aralıyor; özlük hakkı yok, bunun üstüne kurumuna güveni yok. E, ne olacak? Bahis, kumar, Bitcoin, dağılan yuvalar, kararan hayatlar... Siz sebebi polisin belindeki resmî tabancada arıyorsunuz oysaki yer ve yetki teminatının ortadan kalktığı, yönettiğiniz ekonomik krizin derin yaralar açtığı tüm kurumlarda bu kötü alışkanlıklar bir çare, bir umut olarak baş göstermiş durumda Devletin memuru devletine güvenemiyor. Mesela kefil misiniz tüm arkadaşlarınıza? Yarınlarına duydukları endişeyle sizce hiç dosya biriktirmemişler midir? Emniyet teşkilatının tüzel kişiliğine ve mensuplarına, onlara yaraşır şekilde muamele edilmesi her şeyden önce devlet olmanın temel ödevi. Her defasında çıplak elle ateşe tutturduğunuz emniyet teşkilatı... Maşa muamelesi yapmaya devam ederseniz emin olun en çok ama en çok İçişleri Bakanlığı bürokrasisi yanar.
Sayın Bakan, televizyon seyretmeye fırsatınız olmuyordur. Terörsüz Türkiye kampanyanız ve İmralı ittifakınız sebebiyle terör konulu senaryolar şimdilik beklemede. Yerli film ve diziler gerçek hayatı bire bir yansıtır hâle geldi; neredeyse hepsinin konusu suç, uyuşturucu satma, vatan haini olma, kadın ticareti yapma ama geri kalan her suç dizi kahramanlarının nişanesi; mafya, adam kaldırma, öldürme, gasp, yaralama, tahsilat. Başroldeki ağır ağabeyler adalet dağıtıyorlar. Sizin hayaller Asım'ın nesli, sokaklar Deli Yürekleri, Polat Alemdarları bile artık yeterli bulmuyor; iş, çakal Carlosluğa kadar varmış durumda. Kestirmeden söylemeliyim ki siz de gelişme çağındaki çocuklar için rol model değilsiniz Sayın Bakan. Yaptığınız teknik dinleme deşifreleri bile emin olun dizi replikleri. Daha 13-15 yaşında "Azdan az gider."ciler mi ararsınız, "Ölümden öte köy yok."cular mı?
Trafikte de durum aynı. Öne kır, el frenini çek; bagajdan manga donatacak kadar silah var. Artan suçları bugüne kadar suçlulara muameleniz semirtti Sayın Bakan. Şimdi taslağa belirli maddeler girecek, dilerim, trafik teröründe de aynı hataya düşülmez.
Her infaz indiriminde anlattık. Suçu meslek hâline getirenler salındıkça suçlarını daha da profesyonelleştiriyorlar, gördükleri zararla kalan mağdurların da devlete güveni yok oluyor. Bunca operasyona rağmen bu kadar mafya nasıl oluşuyor? Çünkü vatandaşın harçla, dilekçeyle, avukatla, uzun yargılamayla alamadığını mafya, temyizi kabil olmaksızın on beş günde kesin olarak tahsil edebiliyor hem de bir cemaat ya da tarikat mensubiyeti şartı da yok. Artık bu örgütler çiğ köfteci gibi şehir şehir, mahalle mahalle "franchise" bayilik veriyorlar. Bugün eğer KOM Daire Başkanınız buradaysa onlar da size gerekli raporları sunacaklar. "Franchise" veriyor adamlar ya, bayilik veriyorlar. Mafyaya bayilik mi olur?
Devlete güvenin bitmesi, artan işsizlik, derinleşen ekonomik kriz ortamında "prime time" dizilerin önermesi ve kurgularıyla vatandaşın uzun zamandır devlete tercih ettiği organizasyonlar var karşınızda. Mafyanın insan kaynağı tükenmiyor. Üretimi ve istihdamı sübvanse etmemek sebep; illegaliteyi, gayrimeşruyu sübvanse etmek sonuçtur Sayın Bakan.
Son olarak da rahmetle andığımız Ahmet Minguzzi'nin ailesini mahkemede avukatıyla, sokaklarda namıyla koruyan Sedat Peker oldu. Peker'in yurt dışından sağladığı asayişi kadrolarınızın makam, yetki ve imkânlarıyla sağlayamaması normal mi Sayın Bakan?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UĞUR POYRAZ (Antalya) - Süremi uzatırsanız Sayın Başkanım, bitiriyorum.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Bir dakika ek süre veriyorum.
UĞUR POYRAZ (Antalya) - Eğer size de bu normal gelmiyorsa gereğini yapacak kadar imkânınız var ve yapmalısınız Sayın Bakan. "Hayır, bu gayet normal. Sedat Peker sağ olsun, eksik olmasın, asayişin sağlanmasına yardımcı oluyor. Biz evladını çetelerin katlettiği annenin güvenliğini sağlayamıyoruz." diyorsanız reisinize söyleyin, Reis Sedat Peker için de ayrı bir bakanlık oluşturulabilir.
Teşekkür ediyorum, tahammülünüz için saygılar.