| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 17 .11.2025 |
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakan ve heyetini saygıyla selamlıyorum.
Değerli basın mensuplarımıza da verdikleri emekleri için onları da saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, hemen küçük bir dipnot vererek başlamak istiyorum.
Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer, 14 Temmuz 2024 tarihinde örgüt üyeliği nedeniyle yargılandığı davadan beraat ediyor, tahliye ediliyor. Sonra yedekleme amacıyla ikinci bir tutuklama kararı çıkıyor ve bunda da ihaleye fesatla ilgili bir yargılama oluyor. Buradan da tensiple tahliye edilmiş durumda, biliyorsunuz bunu. Şimdi, 9. İdare Mahkemesi de aynı zamanda somut norm denetimi talebini kabul etmiş yani Anayasa Mahkemesinde konu görüşülecek. Peki, şimdi, "Belediye Başkanlığının boşaltılması hâlinde ne yapılacak?" diye 45'inci maddenin ikinci fıkrasına bakıldığında, Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar vermiş ama İçişleri Bakanlığınca Esenyurt Belediyesine kayyum ataması yapıldıktan iki ay sonra bir de Profesör Doktor Ahmet Özer'in görevden uzaklaştırılmasıyla ilgili görevden uzaklaştırma yazısı Esenyurt Belediye Başkanlığına tebliğ edilmiş. En son, Sayın Bakan, "28/08/2025 tarihinden itibaren iki ay süreyle devam etmesine karar verilmiştir." demişsiniz ve bu süre de 28/10/2025 tarihinde sona ermiş. Yani, 10'uncu aydan sonra siz Profesör Doktor Ahmet Özer'e görevden uzaklaştırma kararının iki ay süreyle uzatıldığına dair yeni bir tebliğ yapmamışsınız.
Şimdi, tabii, Türkiye'de büyük bir sorun bu kayyımların varlığı ve Profesör Doktor Ahmet Özer ülkemiz açısından, özellikle bu barış sürecine duyulan güvenin artırılması açısından önemli rol oynayan ve her iki davasından da beraat etmiş olan Belediye Başkanımız. Dolayısıyla görevine iadesi açısından, Sayın Bakan, size bir sorumluluk düşmektedir, bu sorumluluğu yerine getirmeliyiz, özellikle barışa verebileceği katkı açısından önemlidir, bunu dikkatinize sunuyorum, birincisi bu. Buraya kadar bir şey yok, iyiydi, bunda bir şey yok. Şimdi gelelim eleştirmeye tabii ki.
Sayın Bakanım, neden rahatsızız? Birincisi, görev süreniz boyunca kolluk kuvvetlerinin barışçıl gösterilere karşı tavır takındığı tutumdan ve oradaki orantısız şiddetten çok rahatsızız. Birincisi, bu bizim milletvekillerimize olan gaz sıkmasıyla çok ortaya çıktı. İstanbul İl Başkanlığında, İstanbul Saraçhane'de, burada ODTÜ öğrencilerinin kendi protesto haklarını kullanırken yaptıkları barışçıl gösterilerde Emniyet mensupları çok ciddi bir tazyik uygulamak suretiyle orantısız güç ifade etmişlerdir. Bunu mesela şöyle de görebiliyoruz: Rize'de çay için kadro hakkını savunan üreticiler ve çalışanlar Rize İl Başkanlığını ziyarete gitti. Orada da yine polis memurları tazyik ve gaz yoluyla onları uzaklaştırmaya çalıştılar.
Ben, mesela, Sayın Bakan, bir milletvekiliyim. Beni tehdit eden Güneysu Vakfı ve -altını çizerek bunu belirteyim özellikle- Kuzuoğlu Grubu iş birliğine ait bir su ürünleri ticareti meselesiyle halkın yanında dururken özellikle şirket yetkilisi bir meczubun beni bilerek, bir milletvekili olduğumu bildiği hâlde tehdit etmesi karakol kayıtlarında mevcuttur, savcılık da bununla ilgili takipsizlik kararı vermiştir. Arkanızda oturan Emniyet Müdürüme aynı kaynaktan geldiğini düşündüğüm yeni tehdit ve trafikte trafik canavarıyla beni şeritten atma girişimlerinde bulunan bu insanları özellikle dikkatinize sunuyorum. Dolayısıyla bu tür tehditler devam ederken şimdi Sayın Vekilimiz Veli Ağbaba'nın kaldığı yerden bir devam edeyim.
Bu "Uluslararası Organize Suçlara Karşı Küresel İnisiyatif" adlı bir kuruluş var. İşte, bu kuruluş tam da onların yayınladığı suç endeksine göre Türkiye suç rekoru bakımından 193 ülke arasında 10'uncu sırada yer almış ve dayanıklılık sıralamasında ülkemiz 193 ülke arasında 131'inci sıraya düşmüş. Ülkemizle ilgili olarak kullanılan ifadeler çok rahatsız edici. Mesela, "Türkiye'de insan ticareti özellikle metropol sınır ve turistik bölgelerde önemli bir endişe kaynağı olmaya devam ediyor." denmektedir. "Bununla ilgili ne anlatabilirsiniz?" derseniz hemen şunu söyleyebilirim: Mesela, bir generalin makam aracıyla ilgili insan kaçakçılığı yapabildiği işte buna bir örnektir. Emniyet müdürünün deprem yaralarını çalabildiği, SPK'nin başına getirilen kişinin borsa vurgunu yapabildiği, hazineyi korumakla görevlendirilen kişinin kasayı soyabildiği, mafyanın savcıları, hâkimleri, polisleri kendine suç ortağı yapabildiği bir kirli düzen var ve devleti şirket gibi yönettiğiniz için Kızılay Başkanı kendini CEO zannetti, depremzedelere parayla çadır satmak için -en hafif tabiriyle- şuursuzca bir durum yarattı. Demek ki Türkiye'nin bu tür örnekleri var.
Yine, Türkiye'nin küresel güçlerle ilgili yasa dışı silah ticaretine kaynak geçiş ve varış ülkesi olarak tanımlandığı ve rol oynadığı söylenmekte. Sentetik uyuşturucu ticareti giderek daha da yoğunlaşmış olup en yaygın olanlarının hem sınırlı varış ülkesi olarak hem de geçiş ülkesi olarak bir tüketici pazarı oluşturduğu belirtilmektedir. "Türk yargısının bağımsızlığı ve kapasitesi endişe kaynağı olmaya devam ediyor." deniyor. "İnsan hakları savunucuları ve siyasi figürleri ilgilendiren önemli davalarda siyasi müdahaleler ve keyfî tutuklamalar yüksek mahkemeler arasında çelişkili kararların gözlemlendiği kayıt altına alınıyor. Yargı kararlarının tutarlı bir şekilde uygulanması ve yargıyı çevreleyen siyasi iklim kamuoyunun hukuk kurumlarına olan güvenini zedelemektedir." deniyor. Bu bilgiler ışığında Bakanlığınızın yaptığı çalışmaların biz yetersiz olduğunu düşünüyoruz. Siz bunları nasıl gidermeyi düşünüyorsunuz?
Sayın Bakan, Emniyet Genel Müdürlüğünün 2024 yılı bütçesinde bağımlılıkla mücadele için ayrılan pay 5 milyar 937 milyon lira ama siz bunun 1 milyar 40 milyonunu kullanmışsınız yani yüzde 17,5'unu kullanmışsınız. Geriye kalanın 4 milyar 897 milyonu diğer bütçe tensiplerine aktarılmış. Bu program altındaki ödeneklerden özellikle il emniyet müdürlüklerinin personel giderleri ve memurlar tertibinde 4 milyar 502 milyon lira ve bununla ilgili sosyal güvenlik tedbirlerinde 300 milyon liralık ödemenin hiç kullanılmayarak diğer tedbirlere aktarılması dikkat çekmektedir. Benzer şekilde 2025 bütçesinin Bağımlılıkla Mücadele Programı altındaki 7 milyar 341 milyonluk ödeneğin sadece 462 milyar lirası kullanılmış durumda. Ödeneğin kullanılma oranı hâlen yüzde 6 olduğu hâlde -2025 yılında da 2024 oranını geçmeyecek gibidir- buna karşılık siz yine 2026 bütçesinde 9 milyar 441 milyon ödenek talep ediyorsunuz. Bu ödeneklerin kullanılmayarak diğer tertiplere aktarılmasındaki amaç nedir? Son iki yılda kullanma oranı bu kadar düşük olan tertipler için niçin ısrarla ödenek talep ediyorsunuz? Aynı şekilde Sağlık Bakanlığında da olmuş idi, yüzde 53'ü kullanılmıştı. Dolayısıyla, bu Bağımlılıkla Mücadele Programı ödenekleriyle bütçede dostlar alışverişte görsün diye bir durumunuz mu var?
Sayın Bakan, şimdi yanınızda oturan Sayın Bakan Yardımcılarımızı da ilgilendiren, kasti olmayan ama merak olan durumları size sormak istiyorum. Yani Göç İdaresi Başkanlığı Sayın Mehmet Aktaş'a bağlı, öyle biliyorum. Doğru mudur Sayın Bakanım?
İÇİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI MEHMET AKTAŞ - Doğrudur.
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Doğru değil mi efendim, evet, peki o zaman ben de Sayın Bakana soruyorum bu soruyu: Bu kurumla ilgili bütün toplantıları Sayın Mehmet Sağlam'la yapıyorsunuz, hukuk bölümü de, o da yine Sayın Bülent Turan'a bağlı iken neden Mehmet Sağlam Bey'le yapıyorsunuz bu tür toplantıları? Bunları bilmek istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Bitiriyorum.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Bir dakika ek süre veriyorum.
TAHSİN OCAKLI (Rize) - İkincisi, valilerle yapılan bir video kayıt toplantısında valilere: "Uçkurunuza sahip çıkın, istihbarat bende, sizi görevden alırım." gibi ifadeleri kullandınız mı? Strateji Başkanı Mehmet Mut neden ara dönemde görevden ayrıldı, alındı; onu anlamak istiyoruz. Atanan kişiye Mehmet Sağlam'ın referans olduğu bilgisi doğru mudur? Bakanlığınızda böyle bir huzursuzluk olduğu bilgisi yayılırken siz Türkiye'nin huzurunu bu durumda nasıl sağlayacaksınız merak ediyorum.
Bütçenin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Umarım bana kızmadınız. Ben milletin vekiliyim ve ben milletin duyduğu, milletten duyduğum her şeyi Sayın Bakan sorarım.