| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 18 .11.2025 |
NİMET ÖZDEMİR (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, dış politikadaki başarı ulusal mutabakatla gelir. Millî menfaatlerimiz önceliğimizdir. Doğru adımlarda yan yanayız ancak bunun için bilgi taleplerimize ve önerilerimize değer verilmelidir.
Sayın Bakan, Kıbrıs meselesi artık yalnızca bir ada meselesi değildir. Bu konu Türkiye'nin mavi vatan vizyonunun, enerji koridorlarının, bölgesel güç dengelerinin, Doğu Akdeniz güvenlik mimarisinin merkezidir. Uluslararası sistem hızla yeniden şekillenirken Orta Doğu'dan Avrupa'ya kadar uzanan jeopolitik rekabet Kıbrıs'ı stratejik bir deniz üssüne ve enerji geçiş noktası hâline getirmiştir. Son dönemde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Amerika arasında gerçekleştirilen askerî anlaşmalar artık tesadüf değildir. Amerika Başkanının Güney Kıbrıs'ı yabancı askerî satışlar programına dâhil etmesi, Güney Kıbrıs limanlarının Amerikan birliklerine açılması, ortak çıkarma tatbikatlarının yapılması, Temsilciler Meclisinde silah ambargosunun kalıcı olarak kaldırılmasına yönelik yasa tasarısı ve Türkiye'ye yönelik CAATSA yaptırımları Kıbrıs meselesinde Amerika'nın artık açık biçimde taraf olduğunu göstermektedir. Fransa'nın Zigi deniz üssü ve Baf'taki hava üssünü kullanması, İngiltere'nin adadaki üslerini genişletmesi de bu tablonun parçasıdır. Buradan soruyorum: Garantör ülke olarak Türkiye'nin hakları ve statüsü bu planlamalarda neden yok sayılmaktadır? Bakanlığınız bu gelişmelere karşı hangi diplomatik ve askerî caydırıcılık stratejilerini geliştirmiştir?
Sayın Bakan, Güney Kıbrıs enerji alanında Total ve Shell gibi çok uluslu şirketler ile Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, İsrail ve son olarak Mısır'la doğal gaz işletme anlaşmaları yapması Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi dışlamayı hedefleyen enerji kuşağı stratejisinin hızla ilerlediğini göstermektedir. Şubat ayında Rum Dışişleri Bakanının Suriye ziyareti sırasında Avrupa Birliği ve Batı'nın Şam yönetimine "Türkiye'yle deniz yetki anlaşmaları yapmayın." yönünde baskı uyguladığı iddiaları ise son derece ciddidir. 15 Nisanda soru önergesiyle Bakanlığınıza sormuştum, hâlâ yanıt alamadım. Tekrar soruyorum: İddialar doğru mudur? Bu baskıya karşı hangi diplomatik adımlar planlanmıştır? Yönetim değişikliği üzerinden on bir ay geçmesine rağmen Suriye'yle deniz yetki alanları anlaşması yapılmamasının önündeki engel nedir? Sayın Bakan, mart ayında Cenevre'de yapılan Birleşmiş Milletler toplantısında Kıbrıs'la ilgili hiçbir ilerleme kaydedilmemiştir. Aksine, Yunanistan'ın çok uluslu tatbikatlarına Güney Kıbrıs dâhil edilirken NATO üyesi Türkiye'nin dışlanması Doğu Akdeniz'de bir güç mühendisliği yapıldığını göstermektedir. Türkiye olmadan Doğu Akdeniz'de güvenlik sağlanabilir mi? Kaygı verici diğer bir gelişme, Türk cumhuriyetlerinin Rum Kesimini Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanıyarak büyükelçi atamalarıdır. Bu konuda da soru önergesi vermiş, cevap alamamıştım. Tekrar soruyorum: Bu durum karşısında nasıl bir devlet politikası izlenmektedir? Sayın Bakan, 41'inci İSEDAK toplantısında Sayın Cumhurbaşkanı "Bölgemizde kurgulanan yeni emperyalist oyunda Kıbrıs adasının ve menüye eklenmek istediğine dair güçlü sinyaller alıyoruz." ifadesini kullanmıştı. İsrail'in yayılmacı girişimleri dikkate alındığında, Kuzey Kıbrıs'ta noter sözleşmesiyle yapılan ve tapuya işlenmediği için sahibi belirlenemeyen 285 binden fazla taşınmaz satışının kaçının İsrailli kişi veya şirketlere ait olduğu net olarak bilinmemesi ciddi bir millî güvenlik riskidir. Güneyde benzer bir durumun yaşandığı AKEL Partisi tarafından dile getirilmektedir. Bu konuda Bakanlığınızın Kuzey Kıbrıs Hükûmetiyle koordineli olarak yürüttüğü bir izleme, düzenleme veya önleme politikası var mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum.
NİMET ÖZDEMİR (İstanbul) - Biliyorsunuz 15 Kasımda Rum tarafında Kuzey Kıbrıs bayrağı yakıldı, bu konuda bir açıklama yapıldı mı ya da biz görmedik mi?