KOMİSYON KONUŞMASI

ULAŞ KARASU (Sivas) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, kıymetli bürokratlar; ben buraya yaklaşık 223 bin kişiye istihdam sağlayan ve önümüzdeki yıl için 525 milyar TL'lik devasa bütçesi olan bu Bakanlığın 11 köprü parasına 1 köprü dikmesini bir başarı hikâyesi olarak dinlemeye değil; bu ülkenin kaynaklarını nasıl yandaşlara peşkeş çektiğinizi anlatmaya, bu utancı deşifre etmeye geldim.

Karayollarıyla başlıyorum: Karayolları Genel Müdürlüğü bütçesinin aslan payı hazine garantili işlerin ödemelerine gitmektedir. Size göre yap-işlet-devret modeli oysa uygulamada ihalesiz sömürü modeli; kısaca, bizler ödüyor, yandaşlarınız kazanıyor, sizler seyrediyorsunuz.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sivas'a hızlı tren geldi mi Sayın Vekilim?

ULAŞ KARASU (Sivas) - Geleceğim.

Bakın, bu tabloyu dikkatle inceleyin, bugün ülkemizde yap-işlet-devret modeli çerçevesinde tam 12 adet otoyol projesi var, 8'i işletme hâlinde, diğer 4'ü ise yapım aşamasında. İşletme süresi uzatılmayan proje neredeyse yok. Süre uzatımıyla kalsa iyi, sözleşmelerdeki trafik garanti sayıları da artırılmış. Süre uzatımı ve trafik garanti sayılarını artırarak yandaşlara aktarılan paralar astronomik olarak katlanmış. Devletin kasasından, vatandaşın cebinden bir kuruş çıkmayacaktı, değil mi? O hâlde, bu nedir Sayın Bakan? Örneğin, üçüncü köprünün olduğu Kuzey Marmara Otoyolu'nun Odayeri-Paşaköy bölümü; ihalesi 20 Nisan 2012 tarihinde yapılan ve 8 Mayıs 2014 tarihinde garanti anlaşması başlayan bu yolun işletme süresi 2024 yılında doldu. Peki, ne oldu? Kapalı kapılar ardında önce 2027'ye, daha sonra 2028'e ertelediniz. Bahaneniz hazır: İş artışı. Kuzey Marmara Otoyolu Avrupa ve Anadolu kesimlerinin dört yıllık işletme süresini on yılın üstüne, trafik garantilerini de ortalama 90 binden 240 binlere kadar çıkardınız. Şirket ihaleye giriyor, "Dört yıl işletip sonra otoyolu devredeceğim." diye sözleşme imzalıyor. Sonra sözleşmesini değiştirerek otuz yıla karşılık gelen parayı on yılda şirketin cebine koyuyorsunuz. Bakın, buradan ilk defa açıklıyorum: Aydın-Denizli otoyolunda AKP milletvekilinin sahip olduğu firmanın garantilerini artırdınız mı, artırmadınız mı? Artırdınız. Bir kesiminde 35 bin olan günlük geçiş garantisini 53 bine çıkardınız mı? Çıkardınız. Diğer kesimde 30 bin olan garantiyi 48 bine çıkardınız mı? Çıkardınız. Bu ülkenin 1 milyar eurosunu yani bugünkü kurla 49 milyar TL'sini tek bir imzayla milletvekilinizin cebine koydunuz. Yalan mı? Garanti geçiş sayılarını niçin artırıyorsunuz? Cumhuriyet Halk Partisi iktidarının geldiğini hepiniz görüyorsunuz. Kısa sürede malı götürmenin telaşı içindesiniz.

Bir başka konu: Garanti ödemeleri hemen başlasın diye tantanalı törenlerle yap-işlet-devret otoyollarını aceleyle açıyorsunuz. Sonra ne oluyor? Trafik şeritlerini kapatarak bakım ve üst yapı yenileme çalışmaları adı altında bitmeyen işlerini tamamlıyorsunuz. Vatandaş zaten fahiş geçiş ücreti ödüyor ama yolun kapalı kısımlarında eziyet çekiyor. Otoyol hizmet tesisi yok, tuvalet yok, akaryakıt istasyonu yok. Nasıl oluyor da bu yolların kesin kabulü yapılıp işletmeye açılıyor ve garanti süreci başlatılıyor? Amaç sadece yandaş şirketlerin bir an önce garantiyi almaya başlaması mı? Defalarca bu konuları sordum ama yanıt yok. Klişe cevap hazır: "İş ve işlemleri işlerin uygulama sözleşmesine göre yapıyoruz." Ben de onu soruyorum zaten, sözleşmeleri neye göre değiştiriyorsunuz? İhalede belli olan süreleri ve trafik garantisi sayılarının artırılacağını bu firmalar bilerek mi ihaleye giriyor? İmzalı sözleşmeleri nasıl çöpe atabiliyorsunuz? Bu yetkiyi kimden alıyorsunuz? O zaman sözleşmelere "Yandaş firma ne kadar isterse o kadar işletecek." diye madde koyun, olsun bitsin. Bu yaşanılanlar, siz iktidardan gitmediğiniz müddetçe bu firmaların sahiplerinin hem halkı sömürmeye hem de sövmeye devam edeceklerini gösteriyor.

Bakanlık bünyesinde özel işlerinizi yaptırdığınız etrafınızdaki kişilerin şirketler üzerinden maaş aldığı yetmedi, genel müdürün katında şirketlere danışman kisvesi altında, örneğin, Münire Orhan adına büro tahsis ettiniz. Yalansa arkanıza dönün, Karayolları Genel Müdürüne sorun. Neler konuşuluyor o özel odalarda? Kim ne ihalesine girecek? Kim ne kadara ihale alacak?

Değerli arkadaşlarım, tabloya bakınız, işte, sizin rant düzeninizin en net tablosu. Bu projeler için devlet bütçesinden yapılan garanti ödemesinin 2018 yılında idarenin yatırım bütçelerine oranı sadece yüzde 18 idi. 2024 yılında bu oran yüzde 69'a çıktı. Yap-işlet-devret kapsamında Karayolları bütçesinden geçen yıl 60,2 milyar garanti ödendi. Son beş yılda yapılan ödeme yüzde 1.080 oranında arttı ve beş yılda tam 273 milyar ödendi. Bakın şu rakamlara. Karayolları Genel Müdürlüğünün bütçesine göre gelecek yıl 101 milyar, 2027 yılında 125 milyar, 2028 yılı içinse 150 milyar TL; toplamda 370 milyar garanti ödenecek. Üstelik bunlar başlangıç ödenekleri. Tek tek hesapladım, üç yıllık ödenekle tam 6 Osmangazi, 11 Yavuz Sultan Selim, 5 Çanakkale Köprüsü yapabiliriz. Üstelik az önce söylediğim gibi kamuya devir tarihlerini 2044'lere kadar uzattığınız için 6 değil 66 köprü, sadece 7 değil 77 tünel daha yapabilirdik. İşte, bu yapılanlar tam anlamıyla bir kul hakkıdır.

Değerli arkadaşlarım, para bitince sizden önce millî bütçeyle yapılan köprüler otoyollar da satılığa çıkarıldı. Artık yandaşlara para etmiyor, yeni yol yapacak, eskilere bakacak para kalmadı. "Satmıyoruz, işletme hakkını veriyoruz." diyorsunuz. Bu, kuzu postuna bürünmüş kurt politikasıdır; mülkiyet devlette ama geliri özel sektöre akacak. Milletin malı milletin cebinden çıkacak, müteahhidin kasasına girecek. Bu düzenin adı yağma düzenidir. Utanmadan, yerli ve millîsiniz ya, özelleştirmelere de Londra Tahkimini koymayı sakın unutmayın. Irak petrollerinden zaten ülkeye milyarlarca dolar tahkim cezası yedirdiniz. "Ulaşım ve altyapıda hizmet fırtınası başlatıyoruz." deyip hedefler koydunuz. Bakın, işte size fırtına; burası Aydın Kuşadası Yolu, burası Rize, burası Diyarbakır, burası seçim bölgem İmranlı. Sizin sisteminizde yollar çöker, bütçe çürür. Siz dâhil, 8 bakanın girip de çıkamadığı Sivas'taki Geminbeli Tüneli yıllardır ha bitecek, bitecek(!) Köylerin yollarını saymıyorum bile! Peki, ya 2012'de temeli atılan "Üç yılda tamamlanacak." dediğiniz Kop Dağı Tüneli ne oldu? Çorum'da on yıldır yapımı süren Kırkdilim Tünelleri hâlâ bitmedi. Gazipaşa-Anamur Yolu, Gökçebelen Tüneli ne oldu? Saymakla bitmez. "Tünelin ucunda ışığı gördük." diyordunuz Sayın Bakan, siz bu tünellerin içinde kayboldunuz. Sivas-Malatya Yolu'nu neden hâlâ bitiremediniz? Akdeniz Sahil Yolu bölünmüş yol olarak bitmedi. Geçen yıl burada "Bizim hayallerimiz raflarda çürümüyor." diyordunuz "2025 yılında bitecek." dediğiniz projeler artık hayallerinizde bile yok.

Gelelim demiryoluna. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında kazma kürekle, alın teriyle döşenen raylar vardı, bugün o rayların üstünde borç var, yolsuzluk var, ihale oyunları var. 2002'de TCDD'nin zararı 532 milyondu, bugün ne kadar? Tam 36,6 milyar. Koyduğunuz hedefler hep yerinde sayıyor. Geçen yılki hızlı tren hedefiniz 2.251 kilometreydi, bu yıl da bir adım artmadı. Fransa'da her 100 bin kişiye 40 kilometre düşüyor, bizde sadece 13 kilometre. Yük taşımacılığındaki pay AB'de yüzde 17, bizde sadece yüzde 3,5. 2023 hedeflerinin hiçbiri tutmadı, şimdi de 2053 masalları anlatıyorsunuz.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sivas'a gelmedi mi hâlâ? Neyle gidip geliyorsun?

ULAŞ KARASU (Sivas) - Geliyorum Sivas'a da.

Değerli arkadaşlarım, öve öve bitiremediğiniz hızlı tren projelerine ayrı ayrı bakalım. Ankara-İstanbul Hattı, yirmi yıldır yapımı devam ediyor, tam olarak bitirilemedi. Bandırma-Bursa-Orhaneli Hattı, on dört yıldır yapımı devam ediyor, 200 kilometrelik bu hattın 56 kilometrelik bölümünde altyapı çalışmaları yüzde 80'lerde. Ankara-Sivas Hattı, sinyal eksiğiyle açtınız, "Bir saat elli dakikada gidilecek." dediniz, bugün üç saat yirmi dakika. Halkalı-Kapıkule Hattı, 2023'te bitecekti, 2028'e kaldı. Bir de havadan baktığınız proje vardı: Ankara-İzmir Hızlı Tren Hattı, 2007'de başladı, "Bin seksen günde bitecek." dediniz, 2027'ye ertelendi.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Beş yılda bitmez.

ULAŞ KARASU (Sivas) - Bu hızla giderse 2035'te bile bitmesi zor görünüyor. Ama maliyetleri katlamakta üstünüze yok. Ankara-Sivas Hattı'nda kilometre başına maliyet 7 kat, Bursa-Osmaneli'nde 12 kat, Ankara-İstanbul Hattı'nda neredeyse 10 kat arttı.

Değerli arkadaşlar, Bakanlığınıza bağlı sadece 18 yapım işinde Sayıştayın ve kurum teftiş raporlarının tespit ettiği -bugünkü döviz kuruyla- 768 milyar TL kamu zararı var. "Ahtapot..." diyorsunuz ya, sizde ahtapotun havuzu var. Bakın, 11 şanslı şirkete 452 ihale vermişsiniz; bu ihaleler kapalı kapılar ardında kuralsız, kanunsuz verdiğiniz ihaleler. Bu ihalelerin tutarı tam 61 milyar dolar yani güncel kurla tamı tamına 2 trilyon 562 milyar, bu ihalelere yap-işlet-devretlerde dâhil değil. Geçen yıl gözünüzün içine baka baka Çorum-Delice Hattı ihalesinde neler çevirdiğinizi bir bir anlattım, ihaleyi hangi şirkete vereceğinizi kuruşu kuruşuna söyledim; sesiniz çıkmadı, haklı çıktım. Ama siz ne yaptınız? Projelere karşıymışız gibi bir algı yönetmeye çalıştınız. Biz, projelere değil sizin yaptığınız peşkeşlere, yolsuzluklara, sermaye transferlerine karşıyız. Şartnameleri şirket CEO'ları yazıyor dedik, haklı çıktık, bugün görüyorum ki sahanın kontrolünü de şirketler ele almış. Bu hattın imalatında da birçok sorun var yani hem millet soyuluyor hem de can güvenliği hiçe sayılıyor. Gelin, hattı incelemek üzere bağımsız denetim kuruluşlarından, meslek odalarından, mühendislik fakültesindeki hocalardan oluşan bir komisyon kuralım, imalatlar projesine uygun yapılıyor mu, yapılmıyor mu, bir ölçelim; hodri meydan. Gelemezsiniz. Bir de utanmadan, sıkılmadan yaklaşık 500 milyon dolar maliyeti olan 2022'deki işi 2 milyar doların üzerine ihale ettiniz. Bakın, arkadaşlar, yeni ihalelere çıkacaksınız, orada da kapalı kapılar ardında ne dümenler çevriliyor, bunu da açıkladım, sesiniz çıkmadı. Bir kez daha söylüyorum: Aksaray-Ulukışla-Yenice Yüksek Standartlı Demiryolu Hattı ihalesi üç şirkete özel olarak hazırlandı mı, hazırlanmadı mı? Bu hattın birinci etabını Rönesans İnşaata vermiştiniz, ikinci etabını yine AKP milletvekilinin sahibi olduğu Fernas İnşaata yaklaşık 68 milyar TL'ye vereceksiniz, üçüncü etabını da 2020 yılında ihaleyi alıp işi beceremeyen Taşyapı'ya bu kez 30 milyar TL'ye vereceksiniz tamamen danışıklı dövüşle, kılıfına uydurduğunuz ihalelerle. Cesaretiniz varsa açık ihaleye çıkın, serbest rekabet koşullarını sağlayın, kim girmiş, kim ne teklif vermiş 85 milyon görsün ama cesaretiniz yok çünkü firmalara verilen sözünüz var. Milletin gözünün içine baka baka bu düzenbazlığı nasıl savunacaksınız? Ve daha acısı ne biliyor musunuz? Bakanlığınız Çorlu tren faciasında dönemin Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Genel Müdürünün şirketine tam 1,6 milyarlık ihale verdi. Bu mudur sizin adaletiniz? Bu mudur sizin vicdanınız? Biz biliyoruz ki siz de kadrolarınız da değişse bu talan düzeni devam edecek. Değişmesi gereken bir kişidir, o da sarayda oturup hepinizin kaderini belirleyendir.

Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Bayramı'nda Gebze'de yaşanan facia hepimizin yüreğini dağladı. 4 canımızı toprağa verdik, Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine sabır diliyorum ama bu kader değildi, yıllardır süren denetimsizliğin ve ihmallerin acı sonucuydu. Bakandan resmî açıklama olarak tek kelime duyduk mu? Hayır. Sonra çıktı "Eski dere yatağı, yer altı su seviyesi, deprem riski." dedi. Peki, bu riskleri kim yönetti? Daha beş ay önce vatandaşlar "Evlerimizde çatlaklar var." diye Bakanlığınızı uyarmış. Siz ne yaptınız? Neymiş? Teknik meseleymiş. Teknik detayların arkasına saklanıp "Soruşturmanın sonucunu bekleyelim." demek sorumsuzluktur Sayın Bakan.

Değerli arkadaşlarım, geçen yıl 12 olan lojistik merkez sayısını 25'e çıkaracağınızı söylüyordunuz, bu yıl da aynısını söylüyorsunuz. Sivas lojistik merkezini on sekiz yıldır bitiremediniz. Lojistik performansında 2012 yılında dünyada 27'nci, 2014 yılında 30'uncu sıradaydık. Yerimizde saydığımız yetmedi, şimdi 33'üncü sırayı hedef olarak koymuşsunuz. Sektör, ihmal ve yolsuzluklar içinde boğuluyor, taşımacı esnafı mazot, sigorta, kasko, lastik, bakım giderleri altında inim inim inliyor. Lojistikte deniz taşımacılığı ağırlıklı paya sahip ama denizler de yıllardır liyakatsizliğe, plansızlığa ve yandaş kayırmacılığa kurban ediliyor. İyidere lojistik limanına başlandığında önce 2023 sonra "2025'te bitecek." dediniz, şimdi de "2026." diyorsunuz. Doğu Akdeniz'de hem Adana'ya hem Mersin'e "Liman projelerini bitireceğiz." dediniz, tek bir çivi çakmadınız. Limanlarda yeterli altyapı yok, planlama yok. Bir tane yeşil limanımız yok. Bütçede Çanakkale Gökçeada Kuzulimanı, Tekirdağ Çeşmeli Liman Sahası gibi alanların gelecek yıl özelleştirilmesinin planlandığı belirtiliyor. Kimlere peşkeş çekeceksiniz?

Hava yollarında tablo farklı mı? Cumhurbaşkanı Trump'la görüşme ayarlamak için Boeing uçağı alma sözü verdi. Uçağın tekeri yere değmeden ABD menşeli ürünlerdeki vergiler sıfırlandı. Türk Hava Yollarının KAP'a bildirdiği resmî filo planlarında bir sipariş yoktu, ne oldu da bir anda 225 uçaklık sipariş ortaya çıktı? Değişen, Erdoğan'ın Trump'la yaptığı gizli görüşmelerdir. Türk Hava Yolları halka açık bir anonim şirket. Cumhurbaşkanı pazarlık yapıyor. Sözün özü, halkın alın teri milyarlarca dolar ABD'ye aktarılacak.

Değerli arkadaşlar, Balıkesir Havalimanı'ndaki personel sayısı önceki yıl 66'ydı bugün 70; Kocaeli'nde 101'di, 103; Uşak'ta 103'tü, 107 oldu. Uçak inmiyor ama personel çalışıyor. Peki, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ne durumda? Ne yazık ki ikisi de liyakatsizliğin, kayırmacılığın ve siyasi rantın merkezi olmuş durumda. Hakkınızı yemeyeyim, Bakanlığınızın bu yılki en büyük projesi iç hat uçuşlarda bir plastik bardak suyu ücretsiz vermeniz oldu, teşekkür ediyoruz, tebrik ediyoruz.

NAİL ÇİLER (Kocaeli) - Su gibi aziz ol Bakanım!

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Allah razı olsun!

ULAŞ KARASU (Sivas) - Evet, arkadaşlar, haberleşmede son durum ne? Dijital altyapı çöküyor, BTK'de durum içler acısı. Veri güvenliğini, siber güvenlik konusunu, ihmallerinizi defalarca dile getirdim. BTK'yi sadakat laboratuvarına çevirdiniz. Meslekleri inşaat mühendisliği olan Karayolları Genel Müdürlüğü yaptığınız dönemdeki 2 arkadaşınızı BTK Başkan Yardımcısı yaptınız, hatta bunlardan biri hâlâ Karayolları Genel Müdür Yardımcılığı görevini de birlikte yürütüyor, belki burada aramızdalar.

Ülkemizde veri sızıntıları bir utanç silsilesine dönüştü. Sahte diplomalar havada uçuşurken yanınızdaki bürokratların bile imzası taklit edildi. Milyonlarca vatandaşın kişisel verileri çalındı. Bakan çıktı, "Bu olay pandemide oldu, güncel sızma yok." diyerek meseleyi kapattı. Oysa bu bir itiraftı. BTK kendi verilerini koruyamadığını itiraf etti ve Google'dan yardım istedi. Geçen yıl burada konuşurken "Uluslararası Telekomünikasyon Birliği Global Siber Olaylar Endeksi'nde Türkiye, rol model ülke kategorisinde yer aldı." diyordunuz. Kendi vatandaşının bilgilerini 1.500 dolara satan rol model ülke sınıfına soktunuz ülkemizi. "Siber güvenlikte nasıl başarısız olunur?" diye örnek gösterilen model.

Devletin kurumlarını, milyonlarca vatandaşın verisini koruyamayıp susarken siber güvenliğin başına damacana hesabı yapan bürokrat atadınız. Yetmedi, 16 milyon vatandaşın oyuyla seçilmiş Belediye Başkanına, Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu'na gizli tanıklarla, sahte ifadelerle casusluk suçlaması yaptınız. Bir yanda, vatandaşın ayakkabı numarasına kadar tüm bilgiler her yerde dolaşıyor; bir yanda, 15,5 milyon vatandaşın Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'na "casus" diyorsunuz. Bir yanda, size muhalif hesaplara, millî güvenlik gerekçesiyle erişimi engelliyorsunuz. Asıl casus, kendi yurttaşının mahrem bilgilerini koruyamayanlardır. Asıl casus, milletin verilerini koruyamayıp karanlık ağlarda dolaştıranlardır. Asıl millî güvenlik sorunu da gerçekleri saklamak için yalan söyleyenlerdir. Tüm bunlar artık bir hukuk olmaktan çıkmış, siyasi ahlakın çöküşü hâline gelmiştir.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - CHP'li onlar, CHP'li.

NAİL ÇİLER (Kocaeli) - Bakan çıkıp cevap versin.

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Konuşman gelince konuşursun.

ULAŞ KARASU (Sivas) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; ülkemiz dünyanın en pahalı ve en yavaş internetini kullanan ülkeler arasında. Türkiye, mobil şebekede hız sıralamasında dünyada 60'ıncı, sabit geniş bantta ise 100'üncü sırada. Tüm dünya 2020'de 5G'ye geçerken biz neden bu kadar geç kaldık? Nedeni belli; altyapı yok, yatırım yok, bağlantı yok ama reklam çok. 2005 yılında yapılan, TÜRK TELEKOM'un özelleştirilmesi gerçek anlamda bir özelleştirme değil, şaibe dolu bir sermaye transferiydi. Bugün de TELEKOM, altyapıda hâlâ tekel konumunda. TELEKOM, internet servis sağlayıcılarına altyapı kiralıyor ama altyapıya yatırım yapmıyor, üst yapı yatırımlarını yapmıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Ulaş, süreniz doldu.

ULAŞ KARASU (Sivas) - Toparlıyorum.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sözlerinizi toplamak için iki dakika vereceğim size.

Buyurun.

ULAŞ KARASU (Sivas) - İşte, tam bu nedenle Türkiye, iletişimde dünyayla rekabet edemiyor. TELEKOM iktidarın arka bahçesi olmuş, 9 Yönetim Kurulu üyesinden 3'ü bakan yardımcısı, 1'i AKP eski milletvekili, 1'i AKP'li eski bakanın kardeşi, bir başkası da AKP eski belediye meclis üyesi, 1'i yazar. Cumhurbaşkanı danışmanları yatırımcı ilişkileri listesinde. İşte bu düzenin bozulmaması için 5G'ye geçmeyi bile yıllarca geciktirdiniz. Tüm dünya 6G'ye geçmeye hazırlanırken siz yarım yamalak, 5G hayalleriyle milleti uyutmaya çalışıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, milyonlarca vatandaşın verileri çalındı, sahte diplomalar, sahte kimlikler düzenlendi, Bakan havaya baktı. Depremlerde iletişim çöktü, Bakan "Her şey yolunda." dedi. Dilinden düşürmediği trafik güvenliğini hiçe sayarak otoyolda son sürat araba kullandı, yetmedi, bunun reklamını yaptı. Rize'de sel oldu, Gebze'de bina çöktü, aynı aileden 4 vatandaş hayatını kaybetti. Diyarbakır Kulp'ta, viyadükte kalıp çöktü, 4 işçi hayatını kaybetti, Bakan sustu. İşte Bakanın anlayışıyla Türkiye'nin hâli budur.

Bu bütçe tüyü bitmemiş yetimin vebalini taşımaktadır ama siz bu vebalin farkında değilsiniz. Bütçeler halkındır ama siz halkı değil, sarayı temsil ediyorsunuz. Bu bütçe üç beş yandaşa sermaye aktarımının bütçesidir. Bu yüzden bu bütçeye hayırlı olsun demiyorum.