KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, şimdi yemeği milletin aklına getirdin, benim konuşmam sabote oldu. (Gülüşmeler)

Peki, Sayın Bakan, Değerli Komisyon üyeleri, değerli bürokratlar, basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, az önceki AK PARTİ'li milletvekili arkadaşımız da bu kamu-özel iş birliği projelerden başladı, aslında o noktaya çok fazla girmeyecektim ama şunu bir görmemiz lazım: Kamu-özel iş birliği projelerinde, Dünya Bankası verilerine göre, dünyada büyüklük açısından, proje büyüklüğü açısından 4'üncü sıradayız, proje sayısı açısından da 6'ncı sıradayız. Sadece buradan zaten bir sorgulamak gerekir yani niye biz de hiçbir şeyde yolsuzluk, işte hukuksuzluğun dışında dünyada bu kadar üst sıralarda yer almıyoruz, niye böyle bir konuda yer alıyoruz diye sorgulamak aslında bazı şeyleri anlamamız için yeter. Şimdi, tabii, kamu-özel iş birliği projeleri politikacıların hoşuna gidiyor, dünyanın her tarafında bu böyle çünkü daha hızlı bir şekilde iş yaptırılıyor, ondan sonra özel sektörün kaynaklarını kullanıyorsunuz fakat siz açılışı yapıyorsunuz belki ama borcu, parayı, efendim, gelecek iktidarlar ve gelecek nesiller ödüyor; bu işin böyle bir felsefesi var.

Şimdi, az önce arkadaşımız da söyledi ama ondan daha ziyade bunu Cevdet Yılmaz'da söyledi Sayın Bakan "Ya, keşke daha fazla yapsaydık, bu işlerden keşke daha fazla yapsaydık." diye. Bunu hangi çalışmaya istinaden söylüyorsunuz? En büyük kalemler de sizde olduğuna göre yani siz böyle bir çalışma yapıp Cumhurbaşkanlığına verdiniz mi? Ona istinaden bu söyleniyor yoksa çıplak gözle mi söyleniliyor? Böyle bir şey olamaz ya! Yani bu sorumlu bir yönetici, sorumlu bir devlet insanı açıklaması değil. "Keşke daha fazla yapsaydık." Sanki kendi paramızla yapıyoruz, ya yüzde 10 dolar cinsinden, döviz cinsinden borçlanarak yapıyoruz, "carry trade"cilere yüzde 20 reel faiz vererek yapıyoruz bunu. Dolayısıyla yani "Pandemi sonrası bir miktar uluslararası ölçekte maliyetler arttı." şimdi de geri gelmeye başladı, ne olacak? Yani arttı diye, efendim, "Keşke daha fazla yapsaydık." diye böyle hakikaten ucuz propaganda yapılması beni çok sinirlendiriyor, onu söyleyeyim. Şimdi ama bununla ilgili çalışma bekliyoruz sizden.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Herkes hizmet bekliyor Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) - Yani bunun bugün yapılmasıyla, efendim, beş yıl önce ihtiyaç fazlası -İstanbul Havalimanı bunun bir örneğidir- yapılmasının bize bir hakikaten finansman açısından, maliyetler açısından birisi bir fizibilitesini yapsın, getirsin. Biz de millet olarak "Ya, gerçekten doğru bir iş yapılmış." diyelim.

Şimdi, mesela Avrupa Birliği Sayıştayı raporları var Sayın Bakan. Bu PPP'lerin yani kamu-özel iş birliği projelerinin göründüğü kadar iyi olmadığını, ciddi sözleşme riskleri olduğunu, bunları tek tek anlatmış, çok iyimser tahminler yapıldığını fakat daha sonra bu tahminlerin gerçekleşmediğini, bundan kamunun ciddi zarar gördüğüne ilişkin... İsterseniz, benim elimde birkaç böyle bunların İngilizce metinleri falan da var, bunları verebilirim. Şimdi, bu çok tartışılan bir konu bir defa ve Avrupa Birliği Sayıştayı da dediğim gibi bunu ciddi şekilde aslında eleştiriyor.

Burada bir şeyle daha karşılaştım ben, mesela biz bunu söylüyorduk, "Ya, bunları niye gündeme getiriyorsun?" Bir, yapılan yolsuzluğun, hırsızlığın, neyse adı bunun, bunun boyutunu bir defa millet bilmek zorunda çünkü bu paraları millet ödeyecek, nihayetinde bizim vergilerimizle ödeniyor. İkincisi ama daha önemlisi şu: Sayın Bakan, mesela sizin açınızdan... Tabii, bu projeler içerisinde sizin imzanız yok, ne Karayolları Genel Müdürü olarak ne de Bakan olarak, sizden önce yapıldı bunlar ama parayı ödemek size nasip oluyor. Şimdi, şurada, Karayolları bütçesinin arka sayfasında işte bununla ilgili bir cetvel var. Mesela, bu yıl ne kadar ödeyeceksiniz? "Bu projeler için beş kuruş para çıkmayacak, biz bunları bedavaya yaptırıyoruz." diye Cumhurbaşkanının nutuklar attığı projeler için 101,3 milyar lira garantiden sadece 2026 yılında ödeme yapacağız diye Meclise sunmuşsunuz. 2027 yılında 125 milyar, 2028 yılında 150 milyar TL. 2017-2028 diye yaptıklarınız ile açıkladıklarınıza bakarsak 21,4 milyar dolar bu projeler için sadece sizin Bakanlığınız. Yani, daha doğrusu bunun Karayolları için yapılan kamu-özel iş birliği kapsamında ödeme olduğunu hepimiz biliyoruz. Mesela, ya Allah rızası için şunların bize bir detayını verin Sayın Bakan. 2026 için mesela şu 101,3 milyar hangi projelere bu parayı ödeyeceğiz?

Son olarak da şimdi soruyorum, lütfen bize akşam konuştuğunuzda öyle bir hesabın olması lazım. Buraya bu rakamı yazdığınıza göre ödeneği alındı bunun, ödenek bu, bilgi amaçlı bir şey değil. Hane halkı transferlerinde ödenek olarak 101,3 milyar TL 2026 yılında size bu millet ödenek verecek, bu Parlamento ödenek verecek. Bunu hangi projelere harcayacaksınız bize bir söyleyin.

Şimdi, niye bir de bunları gündeme geçiyoruz? Sayın Bakan, bakın, hepimiz aynı taraftayız diye kabul etmek istiyorum ben milletin hakkını savunma anlamında. Mesela, Portekiz daha önceki yaptığı müzakerelerin tamamını, kamu-özel iş birliği projelerindeki müzakerenin bir kısmını yeniden "negotiation" ediyor, müzakere ediyor, diyor ki: "Arkadaş, siz bizi soymuşsunuz. Biz sözleşmeden kaynaklanan risklerle karşı karşıyayız." Bunlarla oturmuş, almış karşısına bunları tekrar müzakere ediyor. Biz niye yapmıyoruz bu müzakereleri? Osmangazi Köprüsü'nü buradan size de anlattım, bakın, sizden önceki Bakana da anlattım, 2 Cumhurbaşkanı Yardımcısına da anlatım, Strateji ve Bütçe Başkanlığından dolayı. Özetini söyleyeyim: 1,2 milyar dolarlık yatırım, toplam finansman maliyeti, ağır bakım onarım giderleri, işletme giderleri on sekiz buçuk yıl için toplam maliyeti 2,8 milyar dolar, garanti edilen gelir 14 milyar dolar. Bu rakamlar da değişiyor çünkü biliyorsunuz, dolar cinsinden Amerikan TÜFE'sine göre de artırıyoruz. Ya, dünyanın neresinde görülmüş arkadaşlar? Bakın, bu rakamımıza bir tane itiraz eden olmadı. Sayın Bakan itiraz etsin, oturalım, hesapları konuşalım, excel dosyalarını verelim kendisine. 2,8 milyar dolar koyacaksınız, asgari 14 milyar dolar alacaksınız. Dünyanın neresinde böyle bir şey var? İşte, o yüzden biz buna asrın soygun demiştik ama bu unvanınızı da kaptırdınız. Yani çok marifetli arkadaşlar çıkıyor, asrın soygunu unvanı EPDK'ye geçti, onu da geçen gün burada anlattım. O da yirmi yıl içerisinde Türkiye'yi... Yine Enerji Bakanlığının yaptığı diğer bir ihaleye misal olarak söylüyorum. Bakın, kafadan şeyler falan değil, onlara da söyledim: Excel dosyalarını vereyim arkadaş, çalışmanın, burada bana söyleyin, itiraz edin bana, "Erhan Usta, sen yanlış konuşuyorsun." deyin. Bir itiraz eden olmadı. Bize ne Bakan itiraz etti ne EPDK Başkanı itiraz etti çünkü hesap doğru, kendi yaptığı işe göre söylüyor. Bakın, EPDK bir ihale yapıyor, Enerji Bakanlığı bir ihale yapıyor arada sadece bir yıl var, bizim yediğimiz toplam kazık 53,2 milyar dolar arkadaşlar. Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşları, vergi ödeyicileri olarak böyle bir şey olabilir mi? O yüzden, asrın soygunu Osmangazi Köprüsü'ydü, şimdi, sizin bu unvan EPDK'ye geçti ama sizinki de az değil. Sayın Bakan, istirham ediyorum, bakın, yani 101 milyar lira, sadece bir yılda bunlar için para ödeyeceksiniz. Ya, bunların hem detayını verin bize hem de oturun, yerinde bunları müzakere edin. Buna hakkınız var. Bakın, tahkime biz gidelim diyorum. Eğer siz devleti yönetenler olarak burada iyi niyetliyseniz ve bir hata yapıldı diyorsanız veya efendim, yani şimdi kaba ifadelere kaçmasın diye bir şey söylemiyorum.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Evet, nezaketimizi bozmayalım.

ERHAN USTA (Samsun) - Yani burada bir hırsızlık olup olmadığı konusunda eğer bir endişeniz varsa, bu endişeyi taşıyorsanız tamam mı, o zaman oturalım, bunlar için siz gidin Sayın Bakan uluslararası tahkime veya biz gidelim ya. Savunalım ya, bütün hesaplarını ben ortaya koyacağım teknisyen olarak. Yani bundan daha açık ne diyelim? Buna gitmiyorsanız, o zaman ben burada iyi niyet aramam, burada başka bir şey var mı arkadaşlar? İddia ediyorum, 2,8 milyar dolar -Plan ve Bütçe Komisyonunda eski olan arkadaşlar bilir, Sayın Muş da belki hatırlayacaktır- bu tarafta, 14 milyar dolar gelir bu tarafta, dünyanın neresinde böyle kârlı bir iş var? Şimdi, dolayısıyla... Hesabı da çok basit biliyor musunuz? Şu anda, mesela, 20 dolar civarında vatandaştan alıyoruz, değil mi? Şu anda 57 doları biz firmaya ödüyoruz. Mesela, bunu da soru olarak soruyorum Sayın Bakan: Şimdi, her geçen araç için Osmangazi Köprüsü'nde firmanın hak ettiği para ne? Yani vatandaşın ödediği, artı üzerine ödediğimiz ne? Şimdi, biz bunu her sorduğumuzda bize diyorlar ki: "Efendim, 40 bin kişi araç garantisini karşılıyoruz." Ya, biz onu karşılamadığınızı söylemiyoruz ki, elbette günlük 40 bin araç karşılanıyor, karşılanmayan şey... Biz, orada 2 tane garanti veriyoruz; bir, araç garantisi yani araç sayısı garantisi, iki, geçiş ücreti, geçiş bedeli garantisi veriyoruz. Ve 35 dolardan başladı bu, Amerikan TÜFE'siyle artıyor, şu anda yanlış hatırlamıyorsam 57 dolara geldi, 20 dolarını vatandaştan alıyoruz, 37 dolarını Hazine olarak siz ödüyorsunuz. Mesela, şurada ya, çok basit bir hesap, Sayın Bakan yapalım bu hesabı; hepsini bugünkü rayiçler üzerinden diyelim. 37 doları Hazine olarak ödüyorsunuz, çarpı 40 bin araç -bakın, canlı yayında yapıyoruz hesabı- çarpı 365 gün, tamam mı? Vatandaşın ödediğine ilave olarak yıllık 540 milyon doları Hazireneden ödüyorsunuz. Çarpı on sekiz buçuk yıl 9,993 yani 10 milyar dolar, hesap burada. Ya, basiti bu yani bunun detayları var da basiti bu. Yani, eğer biz bir yalan konuşuyorsak deyin ki: "Arkadaş, yalan konuşuyorsunuz." 57 dolar alıyor; 20 dolarını vatandaştan alıyor, 37 dolarını Hazine olarak benden alıyor. Çarpın ya; 37 dolar çarpı 40 bin araç, çarpı 365 gün, çarpı on sekiz buçuk yıl. Şimdi, geçmişte bu 37 doların biraz altındaydı, gelecekte de biraz üzerinde olacak, bugünkü dolar cinsinden alıyorum bunu. Bizim hesabımız daha teknik, daha detay bir hesap ama işin kolaylığını göstermek için ve vurgunun büyüklüğünü göstermek için bunu söylüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Osmangazi Köprüsü'ne hiç vakit ayırmayacaktık, on dakika buraya gitti.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Şimdi, bu yabancı basından biz ne öğrendik? Bir kısım otoyolların ve köprülerin satılacağını öğrendik. Bir defa, bu Türkiye'ye yakışmıyor. Türkiye, niye bunu yabancı basından öğreniyor madem biz demokratik bir ülkeyiz, hukuk devletiyiz? Sayın Bakan, burada eğer bunları... Tabii, bunlar yeniden özelleştirilebilir yani işletme hakkı devri verilebilir, verilemez, tartışılan bir şey ama dünyadaki bir kısım örneklerine baktığınız zaman bunlar bedeli vatandaş tarafından ödenmiş yatırımlar. Aslında, baktığınızda birçok ülkede kamu-özel iş birliği projeleriyle yapılmış olsa dahi... Zaten bunların bir kısmı, biliyorsunuz, bütçe imkânlarıyla yapıldı yani bunlar kamu-özel iş birliği projesi değil; mesela, 2 tane köprümüz için söylüyorum, diğer bir kısım şeylerde de... Ha, yani bunların zaten bedelini vatandaş ödemiş, bundan sonra bunu vatandaşa özelleştirme yani işletme hakkının devrinin yeniden verilmesi durumunda çok yüksek fiyatlarla muhtemelen vereceksiniz. Tabii, oradaki şey belli olmaz, adamın alacağı parayla özelleştirme bedeli ortaya çıkacaktır. Ben bunun doğru olduğunu düşünmüyorum yani burada bunu daha ucuz, hesaplı bir şekilde... Çünkü İstanbul ticaretin kalbi, özellikle İstanbul'daki yerler için söylüyorum. Dolayısıyla, buralarda bunların özelleştirilmesinin ülkeye ve ekonominin geneline bir faydası olacağını düşünmüyorum. Yine, yaparsanız bunu birileri de oradan zengin olacaktır. Bu faslı daha fazla da uzatmak istemiyorum ama önemli bir şeydir, dünya örneklerine de buradan arkadaşlarımız baksın. Bakın, kamu-özel iş birliği projeleriyle yapılanlarda dahi... Mesela, bir kısmında diyor ki: "Ben artık bundan sonra geçiş ücreti almadan milletime bedava kullandıracağım çünkü ben bunun yatırımını vatandaştan yüksek ücretler alarak zaten karşıladım." Bu, bu işin felsefesinde olan bir şey. Ha, devletin çok paraya ihtiyacı var diyorsanız, olabilir, bir miktar... Ama zaten şu anda bir geçiş ücreti alınıyor dolayısıyla belki orada bir miktar ayarlama yapılarak bu sağlanabilir, yeniden başkalarını burada zengin edecek davranışlarda bence bulunmamak lazım.

Şimdi, limanlarımız var, bu limanlarda bekleme sürelerinin çok uzun olduğunu biliyoruz. Yani, bununla ilgili, mesela, geçen ÜNSPED Gümrük Müşavirliği Genel Müdürlüğü İcra Kurulu Başkanı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Son kez, buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Tamam, teşekkür ederim Başkanım.

Mehmet Korkmaz, benim hem Mülkiyeden arkadaşım hem de devlet de çalıştı, gümrük müsteşar yardımcılığı da yaptı uzun süre, onun açıklaması var, diyor ki: "Mesela, bu bekleme süreleri nedeniyle sadece ihracat kısmında yaklaşık 4-5 milyar dolar ek maliyet oluşuyor, bir de ithalat boyutu var." Şimdi, ben bunu gerçekten inceledim epeyce; mesela, Mersin Limanı'na ilişkin ödemeleri, bedelleri falan da çıkardım yani orada lokal acente alıyor, acente "demoraj"ı alıyor, ondan sonra, liman ardiye ücretleri falan denildiği zaman, baktığınızda gerçekten burada... Ve süreler de uzadı, tabii sıkıntılar da var yani kaçak geçişleri engellemek... Elbette engellenmesi gerekir ama buralarla ilgili bir vaziyet alınması gerektiği ortada, hem ithalat tarafında hem ihracat tarafında bizim maliyetlerimizi çok ciddi ölçüde artırıyor. Bir de, ben öğrenmek istiyorum yani ücret belirlenmesinde siz bir narh falan koyuyor musunuz, bir tavan var mı? Yani, devletin buradaki fonksiyonu nedir? Ben bir miktar ona baktım, göremedim. Yani, yoksa, tamamen bu rekabet koşulları diyeceğim ama rekabet yok yani bir yerde bir tane liman olsa rekabet olmaz ancak başka bir limanla rekabet edebilir. Şehirlerin arasında uzaklık varsa rekabetin çok olduğu bir alan değil. Uluslararası uygulamalar nasıldır? Fiyatlarımız onlara göre nasıl, Türkiye'ye göre nasıl, rakip ülkelerimize göre nasıl? Bakın, çok gelişmiş, bana Rotterdam Limanı'nı falan söylemeyin yani benim rakibim olan ülkeler, işte ne bileyim, tekstili gönderdiğimde "Mısır'daki limanla benim fiyatım nasıl?" diye mukayese edilmesi lazım. Böyle anlamda bir mukayese yapılırsa ben memnun olurum.

Son konu olarak da Sayın Bakan, bize gençlerden bir mesaj geldi, sonra da korkmuş çocuklar, silmiş. Niye sildin diye tekrar ısrar edince, diyor ki "Sayın Milletvekilim, çağrı merkezi TÜRK TELEKOM AssisTT'de çalışıyorum. 18 bine yakın çalışanı mevcut Türkiye genelinde fakat banka promosyonunu vermediler ve açıklama yapmadılar. Çalışanlar hep genç, 18-30 yaş arasında. Destek çıkar mısınız gençlere? Size de yazmıştım ama müdürlerden uyarı geldi 'Şirketin adını kötülemeyin.' diye, ondan silmiştim mesajları." Bakın, Türkiye'nin geldiği özgürlük noktası bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Başkanım, hemen bir selamlayayım.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum.

ERHAN USTA (Samsun) - Yani dolayısıyla burada bu promosyon meselesinin de TÜRK TELEKOM'la çözülmesi lazım yani insanları mağdur etmeyelim. Zaten herkesin ne kadar geçim sıkıntısı çektiğini biliyoruz.

Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.