KOMİSYON KONUŞMASI

FETHİ AÇIKEL (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, Bakanlığın değerli bürokratları ve kıymetli basın mensupları; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bugün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü ve dört gün sonra da 24 Kasım Öğretmenler Günü Türkiye'nin en fazla mağdur ve ihmal edilen ve umutları ellerinden alınan 2 sosyal kesiminin hiç hak etmeden maruz kaldıkları sorunları konuşacağız. Bu nedenle konuşmama daha çocuk yaştayken mesleki eğitim görüntüsü altında merdiven altı imalathanelerde sömürü düzeninin ve vahşi kapitalizmin en güvencesiz koşullarında çalıştırılırken hayatını kaybeden çocuk yaştaki öğrencilerimizi anarak başlamak istiyorum. MESEM iş cinayetlerinde ve Dilovası Kozmetik Fabrikası faciasında hayatını kaybeden kardeşlerimize rahmet diliyorum. Aynı şekilde, atanmayan birer öğretmen iken eğitim fakültesinden mezun olmasına rağmen hayatına son veren, inşaatlarda iş veya ek iş olarak çalışırken hayatını kaybeden tüm öğretmenlere rahmet diliyorum. Çocuk işçi cinayetlerinin ve atanmayan öğretmen ölümlerinin 21'inci yüzyıl Türkiyesi ve Millî Eğitim Bakanlığı için bir ayıp olduğunu ve ülkemize yakışmadığını ifade etmek istiyorum.

Yine, önümüzdeki günlerde kutlayacağımız 24 Kasım Öğretmenler Günü tüm öğretmenlerimizin, Atatürk cumhuriyetine bağlı tüm fedakâr ve liyakatli eğitimcilerin kutlu olsun diyorum.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; yıllardır bu salonda, Genel Kurulda, ekranlarda ve meydanlarda dile getirdiğimiz Türkiye'nin eğitim krizi, AKP iktidarının 25'inci yılına yaklaşırken daha da derinleşmiştir. Türkiye'de eğitim ve istihdam arasındaki bağ onarılmayacak biçimde zarar görmüştür. Bakanlığınızın yanlış eğitim ve yanlış istihdam politikaları yüzünden bir yandan iş gücümüz vasıfsızlaşmış; yeni teknolojilere, klasik sanayilere dahi uygun eğitim alamaz, beceri kazanamaz hâle gelmiştir. Diğer yandan, okullardan başlayarak çocuk yoksulluğu ve genç yoksulluğu artmıştır. Tüm bunlara ek olarak öğretmen yoksulluğu da gündemimize yerleşmiştir. Türkiye'de okullar, semtler, bölgeler, kır ve kent, toplumsal sınıflar ve cinsiyetler arasındaki eğitim eşitsizlikleri, farklılıklar ve çarpıklıklar derinleşmiştir. Nitekim, Gini katsayısı Türkiye'de 0,44 oranına yükselmiştir. Bu, Avrupa'nın en kötü rakamıdır. Türkiye'nin yoksul ailelerinin çocukları hijyensiz ve beslenmesiz okullarda ve merdiven altı atölyelerde çocuk öğrenciler ve işçiler olarak paryalaşmanın eşiğine itilmiştir. Bir yanda 100 binlerce liralık özel okullar, diğer yanda ise tuvalet kâğıdı dahi olmayan fakir mahallelerin devlet okulları var. Okullarda hijyen ve temizlik sorunları, öğrencilerin beslenme ve temiz suya erişim sorunları alarm veriyor. Çocukların kantin ve yemekhanelerde gıda zehirlenmeleri maalesef sıradanlaşıyor. Bir yanda asgari ücretin 1/3 ile yarısı kadar ücret alan stajyer ve çırak öğrenci kardeşlerimiz ve MESEM'lerdeki evlatlarımız, diğer yanda ise sınavlarda torpil ve kayırmacılıkla herkesin önüne geçen imtiyazlı kayrılmış ak zümreler ve bu yüzden âdeta kastlaşan eğitim alanı ve toplum alanı. Değerli milletvekilleri, bakınız, bir toplumda kastlaşmanın bu denli artması kamunun ve devletin eşitlikçi işlevinin, planlamanın çökertildiğinin en çarpıcı göstergesidir ve bu yıkımın başlangıç noktası Millî Eğitim Bakanlığıdır. Maalesef, bu çarpık düzende, sadece yoksul öğrenciler ve aileleri değil, öğretmenlerimiz de kastlaşmıştır. Kamu ve özel okul öğretmenleri arasındaki ücret makası açılmış ve ayrıca ücretli, sözleşmeli ve kadrolu öğretmenler olarak meslek grubu içinde öğretmenler ayrışmıştır.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; her gelen yeni Bakanla âdeta her gelen yeni yılın bir öncekini arattığı, öğrencilerin ve ailelerinin sorunlarının, özellikle madde ve uyuşturucu bağımlılığı ile okullarda şiddet ve mafyalaşmanın dehşet verici ölçüde arttığı bir dönemdeyiz. Daha okurken yahut okulu terk eden gençliğin bir bölümü maalesef çeteleşiyor, suça ve şiddete itiliyor. Hükûmetin eğitim sistemi okulların etrafını torbacılardan ve şiddet saçan gençlik çetelerinden koruyamıyor. Akran zorbalığı ve benzeri sorunlara karşı okullardaki psikolojik danışmanlık ve rehberlik öğretmeni açığı giderilmiyor. Okulların etrafında güvenlik görevlisi açığı devam ediyor. Sevgili Ahmet Minguzzi'nin ve pek çok evladımızın ve ailelerinin başına gelenler Millî Eğitim Bakanının gözleri önünde okul yaşında ki gençliğin nasıl suça ve şiddete bulaştığını acıklı bir biçimde gösteriyor. Şimdi sizlere sormak istiyorum: Okullaşma dışına çıkan öğrenciler artarken çeteleşme, zorbalık, bıçaklama ve madde bağımlılığı okul yaşındaki gençler arasında bu kadar nasıl yaygınlaştı? Bakanlığınız burada ne yapıyor? "Çevreme duyarlıyım, değerlerime sahip çıkıyorum." gibi bir hamasi ve dogmatik proje bu sorunların hangi birini çözdü yirmi beş yılda? 21'inci yüzyılın çözülemeyen sorunları dejenere olmuş bir ÇEDES projesi ya da Kurtlar Vadisi modeliyle çözülebilir mi? Eğer Türkiye yeni dijital sektörlere uygun eğitim politikaları benimseyemez, yeni teknolojilere uygun mesleki eğitim politikaları geliştiremez ve müfredata dönüştüremezse tüm gençliğin Latin Amerikan tarzı suç kartellerinin eline düşmeyeceğini kim garanti edebilir?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk'ün öncülüğünde 1930'lardan itibaren gerçekleştirilen üniversite reformu cumhuriyetimizin en büyük kazanımlarından biridir. Avrupa'nın tümünde diktatörlükler ve otoriter popülist rejimler hüküm sürerken faşizm dalgasından ve diktatörlükten kaçan, ağırlıkla Almanya'dan kaçıp gelen çok sayıda akademisyen, şehir plancısı, hekim, mühendis, maliyeci, iktisatçı, hukukçu Türkiye'de Atatürk cumhuriyetinin üniversite sisteminin sağlam temeller üzerinde yükselmesine büyük katkılar vermiştir. Bugün ise maalesef YÖK ve kayyum üniversiteler rektörler marifetiyle AK PARTİ hükûmetlerinin boğucu ve otoriter yönetimi nedeniyle çok sayıda yetkin akademisyenimiz yurt dışına göç ettirilmektedir. Başta Boğaziçi Üniversitesi olmak üzere pek çok üniversitede akademik yaprak dökümü ve beyin göçü yaşanmaktadır. Üniversitelerde bugün maalesef ne maarif ne marifet kalmıştır, sadece vesayet ve talimat mekanizmaları çalışmaktadır. Bu siyasal talimat mekanizmalarının en çarpıcı örneklerinden biri, fakülte kurulunun kararı olmamasına rağmen İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünün YÖK talimatıyla Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecine giren ve 15,5 milyon yurttaşımızın oylarıyla adaylaşan Ekrem İmamoğlu'nun ve 28 dönem arkadaşının otuz bir yıl önce aldıkları diplomalarının YÖK tarafından iptal edilmesidir. YÖK'ün ve İstanbul Üniversitesinin Ekrem İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını önlemeye çalışması bir sivil darbe enstrümanına dönüşmesinin talihsiz bir örneğidir. Diploma iptaliyle millet iradesi bir azınlık diktası tarafından gölgelenmek istenmektedir. Bu aynı zamanda kayyım rektörlerin ne kadar politize olduğunun da bir göstergesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yirmi üç yıllık AKP iktidarının sonunda merkezi hükûmetin ihmal ettiği ve eksik bıraktığı tüm sorun alanlarında olduğu gibi eğitim alanlarında da başta Ekrem İmamoğlu yönetimindeki İBB olmak üzere tüm belediyelerimizde öğrencilerimizin ve ailelerimizin yanındayız. 2019'da Ekrem İmamoğlu göreve geldiğinde İBB'ye ait bir tane bile kreş yokken bugün İBB Yuvam İstanbul kreşlerin sayısı 130'a ulaşmıştır. İlçe belediyelerimizle birlikte İstanbul'da toplam kreş sayısı 200'e yaklaşmıştır. Türkiye genelinde açtığımız kreş sayısı ise bine yaklaşmaktadır. Aynı şekilde, 2019'da İBB'ye ait bir tane bile öğrenci yurdu yokken İBB kendi bünyesinde 17 yurtla öğrencilerimize ev sahipliği yapmaktadır. İBB, Sen Oku Diye Projesi kapsamında 418 bin öğrencimize, Genç Üniversiteli Projesi'yle 388 bin üniversiteli kardeşimize destek vermiştir. Ekrem İmamoğlu ve belediye başkanlarımız, gençliğin ve İstanbulluların ihtiyaçlarına yanıt veren bu başkanlarımız tam da bu nedenle Silivri zindanlarında rehin tutulmaktadırlar. Millet iradesine seçimi kaybetme korkusu olan bir zihniyet tarafından kelepçe takılmaktadır.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; sözlerimi bitirirken Atatürk cumhuriyetinin öğretmenlerinin 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutluyor, fedakâr ve liyakatli öğretmenlerimizi ve tüm eğitim camiamızı saygıyla selamlıyorum.