KOMİSYON KONUŞMASI

PELİN YILIK (Çankırı) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, değerli komisyon üyeleri, Sağlık Bakanlığımızın kıymetli bürokratları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, güzel sunumumuz için de ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak sağlık politikamızın temelinde yaşam kalitesini ve yaşama sevincini geliştiren, insan ömrünü uzatan, vatandaşın ve hizmet sunanların memnuniyetini esas alan, hayatı anlamlı ve değerli kılan bir sağlık sisteminin tesis edilmesi yer almaktadır: Sağlıkta insan merkezli yaklaşımla birey ve toplumun sağlık hakkını en üst düzeyde korumak, sağlık sorunlarına zamanında, etkin ve uygun çözümleri yüksek hizmet kalitesiyle sunmak, nihai olarak da vatandaşlarımızın sağlığını korumak, geliştirmek ve herkesin hakkaniyet içinde kaliteli sağlık hizmetine erişmesini sağlamak sağlık hizmet politikasının temel amacı olmalıdır. Geldiğimiz noktada, sağlık hizmeti sunumunda bu alanların tümünde yapılan yatırımlar, oluşturulan kapasite, elde edilen başarılarla sağlanan kolaylıklar neticesinde hizmet kalitesinde ve halk sağlığının korunmasında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir.

İnsanların mutlu ve huzurlu yaşamalarının en öncelikli ve en önemli unsuru sağlıktır. Sağlıkta insan merkezli yaklaşımla birey ve toplumun sağlık hakkını en üst düzeyde korumak, sağlık sorunlarına zamanında ve uygun çözümleri getirmek de önem arz etmektedir. Dünyada ve ülkemizde yaşanan hızlı teknolojik, sosyal ve siyasal gelişmeler sağlık sorunlarını, sağlık hizmetlerinin boyutlarını da değiştirmektedir. Hastalıkların teşhis ve tedavi edilmesinin, rehabilitasyonunun yanında hastalıkların önlenmesi, toplum ve bireyin sağlık düzeyinin geliştirilmesiyle ilgili faaliyetler bütünü sağlık hizmetlerinin temelini oluşturmaktadır. Ülkemizde sunulan sağlık hizmetlerinin merkezî bir yapıya sahip olması, temel ve yetkili sorumlu yapının Sağlık Bakanlığının olması Bakanlığımıza önemli sorumluluklar yüklemektedir. Sağlık sisteminin temel hedefi vatandaşlarımıza eşit, erişilebilir ve yüksek kalitede sağlık hizmeti sunmaktır.

Değerli hazırun, sağlık politikasının bir diğer amacı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve tıp etiğinin merkezinde yer alan sağlıklı insanlardan sağlıklı bir toplum meydana getirme hedefidir. Dünya Sağlık Örgütü anayasasında yer alan ve kısaca "sağlık hakkı" olarak bilinen, mümkün olan en yüksek sağlık standardına sahip olma hakkı da kuşkusuz en temel insan hakkıdır. Bu kapsamda, sağlık hizmetlerinin etkili, verimli, adaletli bir şekilde düzenlenmesi, finansmanının sağlanması ve sunulması devletimizin sorumluluğundadır. Bir ülkenin sağlıklı bir topluma sahip olabilmesi için ekonomisinin güçlü olması, ekonomik büyümenin sağlanıp sürdürülebilir kılınması ve toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak sağlık hizmetlerinin aksamadan sunumu gerekmektedir. Bu kapsamda, ülkelerin sağlık sistemine ayrılan bütçe miktarları kadar bütçelerinin doğru sağlık hizmet fonksiyon alanlarına aktarılması da elzemdir. Günümüzde sağlık hizmetlerine yüksek pay ayıran ülkeler bu alana yapılan harcamaları bir gider kalemi olarak değil sağlıklı nesillerin yetişmesi ve toplum sağlığının korunması için yapılan yatırımlar olarak görmektedir. Kamu harcamalarında sağlığa ayrılan payın yüksekliği ise bir ülkenin refah düzeyiyle doğru orantılıdır. Sağlık hizmetlerinin performans değerlendirilmesinde sağlık hizmetine erişim, sunulan hizmetin uygunluğu, teknik yeterlilik, hasta memnuniyeti, tıbbi maliyetler ve temel sağlık göstergeleri, ortalama beklenen yaşam süresi, bebek ölüm hızı, anne ölüm hızı, hastalıklardan yaşanan ölümler gibi kriterlerinin temel alındığı görülmektedir. Doğumda beklenen yaşam süresi bakımından Türkiye'nin dünyadaki konumunun iyi durumda olduğu ülkemizde doğumda beklenen yaşam süresinin 78,1 yıl oldu, özellikle yapılan sağlık harcamalarının yaşam süresini artı değer kattığı görülmektedir. Ülkemizin yaşlanan nüfusu göz önüne alındığında yaşlılara yönelik koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesini, yaşlı sağlığı, geriatri ve palyatif bakım hizmetleri sunan merkezlerin sayısının artırılarak yaşlıların sağlık hizmetlerine erişimlerinin kolaylaştırılmasını önemli bulmaktayız. Doğurganlık hızının artırılması, yaşlanan Türkiye için şimdiden dikkate alınması gereken öncelikler arasında olmalıdır. Dünya Sağlık Örgütü sezaryen oranlarının, 1985 yılından bu yana tüm doğumlar için de yüzde 10 ila 15 oranında olmasını önermektedir. 2018 yılı Türkiye nüfus ve Sağlık araştırmalarına göre Türkiye'de tüm doğumlar için de sezaryen doğumlarının sıklığı yüzde 52'ydi Türkiye, 2022 verilerine göre sezaryen oranı açısından dünyada en yüksek orana sahipti. Bu oran Türkiye'de özel sektörde yüzde 78, üniversite sağlık sektöründe yüzde 75, Sağlık Bakanlığında ise önleyici tedbirlere rağmen yüzde 46'yı aşmış durumdaydı. Sağlık Bakanlığımız tarafından uygulamaya alınan normal doğum eylem planıyla birlikte sezaryen doğum oranlarındaki gerileme önemlidir. Bundan sonraki süreçlerde de bu programla birlikte düşmeye devam edecektir. Tıbbi zorunluluklar dışında normal doğumun anne ve bebek sağlığı açısından önemli iletişim kanalları aracılığıyla kamuoyuna yaygın ve sürekli olarak anlatılması gereklidir. bununla beraber 2025 yılında 350 bin anne adayı gibi okulu eğitimine katılmıştır. Her Gebeye 1 Ebe Projesi"yle doğum hizmeti sunulan tüm kamu hastanelerinde sunulan gebe okulu hizmetini, anne dostu ve bebek dostu hastane sayısındaki artışları önemli bulmaktayız. Sezaryen oranının ülkemizdeki yüksekliğiyle mücadelede sağlıklı bebekler, sağlıklı anneler ve geleceğimiz için bu eylem planını yürekten destekliyoruz.

Sayın Bakanım değerli Komisyon üyeleri; Türkiye'deki sağlık hizmetlerinde basamakla sağlık sisteminin daha aktif şekilde uygulanması, sağlık sektörünün yükünü hafifletecektir. Aile hekimliği kademesinin etkin bir şekilde hizmet vermesi sağlanmalıdır. Hekimler başta olmak üzere, hemşire, ebe gibi sağlık insan kaynağının ülke genelinde, bölgeler arasında ve sağlık tesisleri bazında dengeli ve ihtiyaca göre dağılımı sağlanmalıdır. Güçlenen aile hekimliği sistemiyle birlikte tam bir sevk sistemine geçilmesi, ikinci ve üçüncü basamak hastanelerde yığılmalara, acil ve öncelikli hastaların tedavi süreçlerinin aksamasına yol açmasının önüne geçilebilecektir. Sağlık hizmeti sunumunda toplum sağlığının korunması ve geliştirilmesi anlamında önemli bir yük üstlenen halk sağlığı ve aile hekimliği hizmetlerinin etkin fonksiyonuyla vatandaşlarımızın sağlık ihtiyaçlarına eşit ve daha hızlı yanıt veren bir sistemle sağlık harcamalarının maliyetlerini düşürmek de mümkündür. Türkiye'de son dönemde birinci basamak sağlık hizmetlerinin organizasyonunda Sağlık Bakanlığımız tarafından köklü değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Aile hekimliği sisteminde vatandaşımızı arayarak sağlık tesisine davet eden proaktif hekim yaklaşımı sağlıklı yaşamı teşvik etmektedir. Aile hekimliği birimi başına düşen nüfusun 2028 yılı hedefi olarak yüzde 13'e gerileyecek olmasında 29.750 aile hekimliği birimini yük azaltıcı etkisinde dikkat çekici bulmaktayız. Aile hekimi başına düşen nüfusun azaltılması çok önemli bir hedef olup bu kapsamda aile hekimliği altyapısı ve sisteminin güçlendirilmesi gerekmektedir. Yine, aile diş hekimliği modelinin geliştirilmesinin sağlık sistemimize değer katacağını düşünmekteyiz. Aile hekimliği sistemi içinde kalite ve akreditasyon standartlarının oluşturulup bağımsız denetimlerinin gerçekleştirilmesini önemli görmekteyiz. Aile hekimlerinin güncellenen yetkileri ile MHRS üzerinden randevu alabiliyor olmaları, randevu sistemi üzerindeki yoğunluğu da azaltmakta, birinci basamak sağlık hizmetlerine başvuruyu teşvik etmektedir. Obezite, diyabet, hipertansiyon, kardiyovasküler risk, yaşlı değerlendirme taramalarıyla kronik hastalıkların izlemi gerçekleştirilmektedir. MHRS sisteminin randevu kapasitesinin 22,9 milyona çıkması, randevu bekleyen hasta sayısının da yüzde 88 oranında düşmesi, tıkanan randevu sistemi açısından önemli bir gelişmedir. Üniversite hastanelerinin de MHRS sistemine dâhil edilecek olması, Sağlık Bakanlığı ile üniversite hastanelerindeki dijital entegrasyonu tesis edecektir. Bu noktada teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Sayın Başkan, Sayın Bakanım, Kıymetli komisyon üyeleri; mesleğini bireysel olarak uygulamak isteyen sağlık meslek mensuplarının yeni mevzuatla mesleğini serbest icra etme yetkisini önemli bulmaktayız. Fizyoterapist, diyetisyen, klinik psikolog, dil ve konuşma terapisti, odyolog, ebe, hemşire, podolog ve ergoterapist gibi. Bunun yanında, hastane idarelerinde sağlık işletmeciliği alanında eğitim almış bölüm mezunlarına öncelik verilmesi, etkili ve verimli sağlık yönetiminin sağlanması ve sağlık harcamalarının kontrolünde nitelikli insan kaynağını işlevsel kılacaktır. Hekim ve hemşire sayılarının artırılması, bölgeler arası dengesizliklerin giderilmesi, eğitim müfredatlarının güncellenmesi gibi konular sağlık insan kaynaklarının efektif kullanımı açısından kritik önem arz etmektedir.

Türk sağlık sisteminin markalaşmasında ve uluslararasılaşmasında büyük bir öneme sahip olan sağlık turizmi, kamu ve özel sektör işletmelerinin kendi çabalarının yanı sıra ülke genelini kapsayacak bir politikayla sağlık işletmelerinin faaliyetleri desteklenmelidir. Uluslararası sağlık turizmi açısından ülkemiz adına atılacak istikrarlı adımların ülkemiz ekonomisine değerli katkılar sunacağı inancındayız. Özel sektörün hizmet çeşitlendirmedeki tecrübesinden faydalanmak, süreci önemli noktalara götürecektir. Ülkemizin mevcut kapasitesinin dünyaya tanıtımını, bu alanda faaliyet gösteren sağlık kuruluşlarını, yetki belgeleri ile aracı kuruluşların denetim mekanizmalarının güçlendirilmesini faydalı bulmaktayız. Sağlık Bakanlığımızın ülke imajına zarar verecek uygulamaların önüne geçmek için sıkı denetim ve kontrol uygulamaları da bu noktada önemlidir.

Bakanlığımızın özel hastaneler, ayakta sağlık hizmeti sunan sağlık tesisleri ve sağlık turizmi yönetmeliklerinde TÜSKA akreditasyonunu zorunlu hâle getirerek hasta ve çalışan güvenliği odaklı bir yaklaşım benimsemesi çok önemli ve doğru bir gelişmedir. Ayrıca TÜSKA tarafından oluşturulan akreditasyon sisteminin sağlık politikalarıyla uyumlu performans göstergeleriyle desteklenerek değer bazlı akreditasyona geçilmesini de son derece gerekli bir adım olarak değerlendirdiğimizi belirtmek isterim. Sahada sağlık tesislerinin TÜSKA akreditasyonuna ilgisinin artmasının ilgili yönetimin ve Bakanlığın değerli bir katkısı olarak öne çıktığını görmekteyiz.

Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı TÜSEB sağlık bilim ve teknolojileri alanında ülkemize ve insanlığa hizmet etmek, planlı ve sürdürülebilir kalkınmaya destek sağlamak amacıyla kurulmuştur. TÜSEB'in kuruluş amacına uygun olarak sağlık teknolojileri ve bilim alanında gerçekleştireceği araştırma ve geliştirme faaliyetleriyle sağlık alanına ve Sağlık Bakanlığına bilimsel anlamda büyük katkı sunacağını öngörmekteyiz. Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı nitelik ve niceliksel altyapısıyla sağlık bilimine sunacağı katkılarla sağlık alanının TÜBİTAK'ı hâline gelmesi noktasında önemli adımlar katetmiştir.

Türkiye'nin küresel bir ilaç, AR-GE ve üretim merkezi olması, ilaç ve tıbbi cihaz alanında rekabetçi konuma ulaşması önem arz etmektedir. Ayrıca ilaç, teknoloji, aşı gibi üretim ve AR-GE çalışmalarıyla ülkemizin dışa bağımlılığını azaltma konusu da önemli bir hedeftir. Örneğin geçmişte klinik çalışmaların maliyeti yerli üreticiler için engel teşkil etmekteydi. TÜSEB tarafından desteklenen klinik çalışmalar son kanuni düzenlemeyle SGK kapsamında değerlendirilmekte ve ülkemizdeki üreticiler için teşvik oluşturacağı öngörülmektedir. Yeni teknoloji ve ürün geliştirme amacıyla imzalanan iş birliği protokolleri ülkemizin sağlıkta AR-GE ve inovasyon kapasitesini arttırmakta, TÜSEB'i Türkiye'nin bilim ve teknoloji ekosisteminin kalbi hâline getirmektedir. Aşı üretimi, genetik veri tabanı, Sağlık Vadisi, biyoteknolojik ürünlerde yerli üretim, klinik araştırma kapasitesinin artırılması gibi konularda TÜSEB'in daha aktif rol almasından memnuniyet duyuyoruz. Elektronik Vaka Sistemi ve akıllı bileklikle hastane öncesi acil sağlık süreçlerinin tamamen dijitalleştirilmesi, E-Nabız üzerinden yoğun bakım hastalarının sağlık durumlarının günlük olarak yakınlarıyla paylaşılması önemli teknolojik uygulamalar arasındadır. Yoğun Bakım Bilgi Yönetim Sistemi'yle tüm yoğun bakım ünitelerinden elde edilen sağlık verileri yapay zekâ destekli analizlerle anlık olarak doluluk oranlarının merkezi olarak izlenmesini etkin kılmaktadır. Teleradyolojiyle mükerrer tetkiklerin önlenmesiyle tasarruf sağlanıp teşhis süreçleri hızlanmaktadır Teknoloji destekli bu uygulamaları çok önemli bulmakla birlikte E-Nabız, dijital sağlık dönüşümünde yapay zekâ kullanımı, Teletıp, klinik karar destek sistemleri ve HBYS entegrasyonlarına yönelik daha ileri çalışmalara da ihtiyaç vardır.

Yine, Bakanlığımızca uygulamaya konulan sağlık tesisleri değerlendirme modelinin de Sağlık Bakanlığı hastanelerinde çıtayı daha da yukarı taşıyacağına inanıyoruz.

TÜSKA akreditasyonu gibi ihtiyaca cevap veren bir uygulamadır. Bu uygulamayı da hayata geçiren Bakanlığımıza teşekkür ediyoruz. Bunlar sağlık sistemi performansı açısından katalizör uygulamalar olarak görülmektedir.

Sonuç olarak genel bir değerlendirme yaptığımızda Sağlık Bakanlığı bütçesini stratejik çerçevesi güçlü, hedefleri bütüncül, ulusal ve uluslararası politikalara uyumlu bir finansal plan olarak görmekteyiz. Özellikle koruyucu sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi, endüstriyel sağlık kapasitesinin artırılması, insan gücü planlaması, afet ve pandemi deneyimlerinin yansıtılması gibi alanlarda hazırlanan bu bütçenin kapsamlı ve ileri bir yapıda olduğunu değerlendirmekteyiz.

Bu vesileyle Sağlık Bakanlığı bütçemizin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum.