KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçenin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Yine, üzülerek görüyoruz ki bu bütçe halkın sağlığına değil, kamu-özel iş birliği modelinin bitmeyen yüküne, özel şirketlerin çıkarlarına ve ihmal edilmiş kamu sağlık sistemine ayrılmış bir bütçe. Sağlık Bakanlığının 2026 yılı bütçesi 1 trilyon 475 milyar lira. Bu tutar merkezî yönetim bütçesinin yüzde 7,8'i. 2024'te bu oran 6,6, 2025'te 6,9'muş, şimdi "Biz sağlığa ayrılan bütçeyi artırdık." diyorsunuz, evet, artırılmış biraz ama TÜİK'in on iki aylık ortalamalarına göre açıkladığı enflasyon yüzde 38'lerde, Bakanlığın 2026 bütçesindeki artış yüzde 44,55. Yani enflasyondan arındırınca yüzde 5-6 civarında bir artış var ve bu bütçe bu artışla maalesef yetersiz.

Bütçenin ayrıntısına baktığımızda, tedavi edici sağlık için yaklaşık 1 trilyon ayrılmış. Personel giderleri ve Sosyal Güvenlik Kurumu ödemeleri toplam yaklaşık 775 milyar lira, Sağlık Bakanlığı bütçesinden bu zorunlu ödeme çıkarılırsa 86 milyon nüfusa kişi başına düşen pay yıllık maalesef 3.600 lira. Yine, bütçenin yalnızca yüzde 27,5'i koruyucu hizmet sağlık hizmetlerine ayrılmış, personel giderleri düştükten sonra kişi başına düşen koruyucu sağlık harcaması ise maalesef 2.600 TL civarı. Bu ülkenin vatandaşına sağlık giderleri için ayrılan pay bu mudur Sayın Bakanım? 2.600 lirayla aşı alınmıyor, aşı! Bu bütçe Türkiye'de sağlık sistemi için yetersiz bir bütçedir. Böyle bir rakam salgın riski olan, kronik hastalıkların arttığı 86 milyonluk bir ülke için kabul edilir bir bütçe değil. Gelişmiş ülkeler sağlık bütçelerinin yüzde 60'ını koruyucu hizmetlere ayırırken biz hâlâ tedaviye, üstelik özel şirketlere bağımlı tedavinin finansmanına aktarıyoruz.

Şehir hastaneleri kamu kaynaklarını yutmaya devam ediyor. Sadece 2026 yılında 18 şehir hastanesi için 136 milyar 148 milyon lira ödenecek; bu sadece bu yıl için, daha yirmi beş yıl vatandaşın vergileri buraya gidecek. Şehir hastaneleri çözüm değil, yeni sorunların maalesef kaynağıdır. Bunun en somut örneklerinden biri Antalya Şehir Hastanesi. Şehir Hastanesi verimsiz kaldı, 1.500 yataklı dev bir bina yapmak yerine Konyaaltı'nda, Muratpaşa'da, Kepez'de 3 tane 500 yataklı hastane yapılsaydı çok daha verimli olurdu Sayın Bakanım. Dünya Sağlık Örgütü de araştırmalar da gösteriyor ki 300-600 yatak arası orta ölçekli hastaneler en verimli hastanelerdir. Ama siz ne yaptınız? Şehrin ulaşımının en zor noktasına toplu taşımaya uyumsuz, devasa bir bina sıkıştırdınız. Vatandaş diyor ki: "Şehir hastanesine gitmek için hasta olmaya gerek yok, yolda zaten hasta oluyoruz." 1.500-2 bin yataklı dev binalara milletin parasını gömdünüz, verim düştü, ulaşılabilirlik azaldı, maliyet katlandı, hasta yükü çözülmedi, bu hastanelerde organizasyon ve hizmette zorluk var. Bakın, Antalya Şehir Hastanesinde hasta ve refakatçiler yemek, temizlik gibi temel hizmetlerden şikâyetçi; buradan bunu da sizlere iletmek isterim.

Yine, bu iktidar döneminde Sağlıkta Dönüşüm Programı başlangıçta "başarı" diye sunuldu ama bugün geldiği nokta şu: Basamak sistemi çöktü, herkes bir anda üçüncü basamak hastanelere gidiyor, eğitim araştırmalar tıkandı, Merkezî Hekim Randevu Sistemi çöktü, şehir hastaneleri bütçeyi yuttu, koruyucu sağlık hizmetleri çöktü, aile hekimliği çöktü, hekimler tükenmişlik içinde. Sağlık Bakanlığı verilerine göre kişi başı hekime müracaat 2026 hedefi 12,45, Merkezî Hekim Randevu Sistemi üzerinde randevulu muayene oranı yüzde 55 hedef konmuş. Sayın Bakana soruyorum: Hangi vatandaş yüzde 55 ihtimalle randevu bulabiliyor? Türkiye'de Merkezî Hekim Randevu Sistemi ve 182 üzerinden talep edilen randevular haftalar, hatta aylar sonrasına veriliyor. Devlet hastanelerinde MR, ultrason ve fizik tedavi gibi teknik ve tedavi hizmetleri için aylarca bekleyenler var, vatandaş artık sabah altıda alarm kuruyor, on saniyede dolan randevulara yetişmeye çalışıyor, bulamazsa acil servisin önünde yığılıyor, acile başvuran hasta sayısına bakın Sayın Bakanım. Diğer taraftan, sağlık sisteminde yaşanan kriz hekim açığı nedeniyle daha da büyüyor. Türk Tabipler Birliği verilerine göre 2021 yılından bu yana 10.800 hekim iyi hâl belgesi alarak yurt dışında çalışmak üzere başvuru yapmış. Bu tablo maalesef sizin eseriniz.

Yine, Antalya dâhil Türkiye'nin dört bir yanında eczacılar şunu söylüyor: "En temel ilaçlarda bile erişim sorunu yaşanıyor. Özellikle antibiyotiklerde, kronik hastalık ilaçlarında, çocuk şuruplarında, enfeksiyon ilaçlarında kritik bir noktaya gelindi; bu artık çözülmelidir." Sayın Bakan, Antalya'nın merkezinde bulunan Atatürk Devlet Hastanesi fiilen kapatıldı -buraya yıllardır yeni hastane projesi var- yoğun bakımlar kapatıldı, ameliyathaneler kapatıldı, poliklinikler kademeli olarak boşaltıldı. Ortada hastane için ne proje var ne de ödenek. 2019'dan beri verilen hiçbir söz tutulmadı. Bu kararınızdan vazgeçin. Yeni hastane yapılana kadar Atatürk Devlet Hastanesi kapatılmamalı. Burası Antalya'nın en ulaşılabilir hastanesi.

Diğer taraftan, hastane çevresindeki eczacılar, medikalciler ve esnaflar da zor durumda. Atatürk Devlet Hastanesinin yükü Antalya Eğitim Hastanesinde yıkıldı. Hekim başına düşen randevu sayısı zaten yüksekken şimdi Antalya'nın en yoğun hastanelerinde âdeta kriz yaşanıyor. Daha önce uyardık, Antalya dışarıdan çok göç alıyor, yaz dönemi 2 milyon 700 bin nüfus 6'ya katlanıyor, Antalya hastaneleri maalesef bu yükü kaldıramıyor.

Bakın, yine, randevu sisteminde hastalar günlerce sıra bekliyor, polikliniklerde izdiham var. Hekimler isyan noktasında. Yoğunluk nedeniyle acil servisler kilitlenmiş durumda ama siz ya şehir dışına hastane yapıyorsunuz ya da merkezdeki hastaneyi kapatıyorsunuz.

Yine, Sayın Bakan, 2021 yılında söz verilen yeni Manavgat Devlet Hastanesi Projesi'nin başlangıç tarihi 2023 yılı Şubattı. Hastane 2025 yılı Ocakta da teslim edilecekti. Gecikme oldu ve "2025 yılı sonunda açılacak." dendi. 2025 yılı sonundayız, gelin, birlikte gidelim, orada bitirilmiş bir hastane olmadığı gibi, bir yıl sonra bile bitirilecek bir hastane yok. Manavgatlılar soruyor: Hastane ne zaman bitecek?

Bu da çok önemli bir konu: Antalya'da neredeyse her gün, yoğun bakıma alınmadığı için hastane acillerinde bekleyen hasta yakınlarından telefon alıyoruz. Doktorlar ellerinden geleni yapıyorlar fakat yer yok. 112 üzerinden hastane hastane boş yoğun bakım aranıyor. Bakın, mevcut Manavgat Devlet Hastanesinde 26 erişkin yoğun bakım yatağı var, doluluk oranı, Sayın Bakanım, yüzde 100. Bir trafik kazası geliyor, yer yok. Eğitim Araştırmada 118 yoğun bakım yatağı var, dün yüzde 85'i doluydu, belki bugün tamamı doldu. Kepez Devlet Hastanesinde 85 yatak var, yüzde 98,5'u dün doluydu, Akdeniz Üniversitesi öyle. Atatürk Hastanesini zaten kapattınız, oranın yükü de buralara gitti. Ölümün pençesinde olan hastalar yoğun bakım için sıra bekliyor. Bu ülkenin insanı bunu hak etmiyor. Acil önlem alınması gerekiyor.

Sayın Bakan, size bir soru önergesi vermiştim yazın Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde tasarruf gerekçesiyle klimaların çalışmadığına dair, cevaplanmadı. Aynı şekilde, şehir hastanesinden de bu yönde şikâyetler gelmişti. Antalya'daki sıcakları biliyorsunuz, yazın, özellikle hastane ortamında klimaların kapatılması, yaşlılar, kalp hastaları ve kronik hastalar başta olmak üzere birçok hasta ve hasta yakını için büyük risk teşkil etmektedir. Umarım bu yaz, bu uygulamaları denetlersiniz, sağlıkta tasarrufa gitmezsiniz.

Son olarak... Üniversitede taşeron işçi kadroya alınırken yemekhane işçileri kadro dışı bırakılmış. Seslerini sizlere duyurmamızı istediler. Bu konuda da bir çözüm üretirseniz memnun olacaklar diyor, bütçenin hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.