KOMİSYON KONUŞMASI

EVRİM RIZVANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakan; Dünya Sağlık Örgütü uyarıyor: 2030-2050 arasında her yıl 250 bin ek ölüm. Sadece sağlık sistemlerinde binecek yük 2 ila 4 milyar dolar. Aşırı sıcaklar, kirli hava, seller, fırtınalar, orman yangınları; artık bunların hiçbir tanesi tekil afetler olarak adlandırılmıyorlar, hepsi aynı büyük tablonun birbirine kenetlenen parçaları yani devasa bir halk sağlığı krizi ama Sayın Bakan, siz sunumunuzda hiç bunlardan tek kelime bile bahsetmediniz. İklim değişikliği, sağlığın en temel direkleri olan temiz hava, güvenli içme suyu, besleyici gıda, güvenli barınma; bunları teker teker zayıflatıyor. Yani, mesele artık iklim krizi sağlığı etkiliyor meselesi değil; mesele, iklim krizi sağlığın altyapısını çökertebilecek çok katmanlı bir tehdit hâline geliyor. Gıdanın kalitesi, suyun güvenliği, şehirlerin dayanıklılığı; bunların hepsi daha da kırılganlaştı ve dünya nihayet bunların farkına varıyor. Küresel iklim politikaları, uyum stratejileri, ulusal planlar; hepsi, artık sağlığı merkeze koymak zorunda. Şu anda, malumunuz, Brezilya Belem'de Birleşmiş Milletler İklim Konferansı yani COP30 gerçekleşiyor ve burada Dünya Sağlık Örgütü ile birçok ülkenin desteklediği bir eylem planı açıklandı: Belem Sağlık Eylem Planı. Ayrıca, bu konferansta tarihî bir cümle kullanıldı, o da şu: "İklim eylemi aynı zamanda sağlık eylemidir." denildi ve bu eylem planına göre: Bir "Sağlık sistemi iklim şoklarına azırlanacak." denildi. "Erken uyarı sistemleri sağlık verileriyle bütünleşecek." denildi. "Hastaneler aşırı hava olaylarına dayanıklı hâle getirilecek." dendi ve "Bütün süreç sağlık eşitliği ilkesine göre yürütülecek." dendi.

Bugün sağlık her yerden alarm veriyor Sayın Bakan ve bu alarmın en yüksek çaldığı yerse aşırı sıcak dalgaları. Bunlar artık birer hava olayı değil, sessiz birer kitlesel ölüm riski. Bakın, Lancet Countdown 2025 raporu şöyle diyor: "Her yıl 546 bin kişi aşırı sıcaklar nedeniyle ölüyor. 1990'lara göre ölüm oranı yüzde 23 arttı." 2024 insanlık tarihinin en sıcak yılı oldu ve bu sadece Pasifik'in, Afrika'nın değil, Türkiye'nin de hikâyesi.

Dünya Bankası da uyarıyor: Türkiye hızla daha sıcak bir iklim rejimine doğru gidiyor. 1991-2020'ye göre bugün Türkiye 1,2 derece daha sıcak ve bu artışın bedeli yalnızca hissedilen sıcaklık da değil; bu artışın bedeli insan hayatı. Bakın, 2004-2017 yılları arasında yalnızca İstanbul'da 4.281 fazladan ölüm kaydedildi. Maalesef bu ölümler kader değil; hazırsızlığın, ihmallerin ve politik eksikliğinin sonucu. Bu yüzden Sayın Bakan şunu soruyorum ben: Türkiye'nin sıcak sağlık eylem planı hazır mı? Erken uyarı sistemleriniz, hastane kapasite planlamanız, kırılgan gruplar için koruma protokolleriniz hazır mı? Eğer hazır değilse, bilin ki, önümüzdeki her yaz bir önceki yaza göre daha sıcak ve daha fazla kayıp demek.

Bir diğer sağlık sorunu ise hava kirliliği. Temiz Hava Hakkı Platformunun Kara Rapor 2025 bulguları çok net. 2024 yılında Türkiye'de Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre hava kalitesi iyi olan tek bir ilimiz yok. Iğdır, Erzincan, Kütahya en kirli iller; seçim bölgem İstanbul'sa hassas kategorisinde yani riskli. Bu durum neden tehlikeli? Çünkü mesele sadece "Kötü hava soluyoruz." demek değil artık; bu kirlilik doğrudan can kaybına, kronik hastalıklara sağlık sisteminin de çökmesine yol açıyor. Yine aynı rapor şunu söylüyor: Dünya Sağlık Örgütü standartlarına inersek her yıl 60 bin kişi hayatta kalacak. KOAH ölümlerin yüzde 41'i, kalp hastalıklarının yüzde 27'si, inme ölümlerinin yüzde 27'si, akciğer kanserlerinin yüzde 18'i hava kirliliğiyle ilişkili, demans riskini ise yüzde 8 arttırıyor.

Ekonomik yük mü? O da PM2.5 kirliliği üzerinden 138 milyar dolar kayıptan bahsediyoruz. Bu da 2024 gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 10'u demek. Bilim ne diyor? "PM2.5 için ulusal limitleri belirleyin." diyor, "Sağlık etkilerini hesaplayın." diyor, "Hava kirliliğiyle mücadelede yatırım politikalarını yapın." diyor. Türkiye ne yapıyor? Hâlen bekliyor. O yüzden soruyorum Sayın Bakan: PM2.5 için bağlayıcı bir ulusal limit belirlemek ve hava kalitesinin limit değerlerini DSÖ kılavuz değerleriyle uyumlu hâle getirmek için Çevre Bakanlığımızla yürüttüğünüz bir plan var mıdır? Çünkü ne sıcak dalgaların ne de hava kirliliği 2024-28 stratejik belgenizde maalesef yok. Bu da şu demek: Önleyici sağlık sisteminiz yok demek; insanlar hastalansın, birileri de daha fazla para kazansın istiyorsunuz demek.

Sayın Bakan hem iklimin hem sağlığın ihmali ağır bedeller doğuruyor. Bu ülkenin insanları artık sağlıklarıyla, ekonomileriyle bedel ödemek de istemiyorlar. Biz muhalefet olarak Hükûmetin bu sorumluluğunu hatırlatmaya devam edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EVRİM RIZVANOĞLU (İstanbul) - Çünkü kamu sağlığı ertelenemez.

Herkese saygılar.