| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/280) ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/279) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 30 .10.2025 |
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, değerli milletvekilleri, kamu kurum ve kuruluşlarımızın, sivil toplum kuruluşlarımızın ve basınımızın değerli temsilcileri; öncelikle hepinizi hürmetle selamlıyor, 2024 yılı merkezî yönetim kesin hesabı ile 2026 yılı merkezî yönetim bütçesinin hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Dün Cumhuriyet Bayramı'mızı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin 102'nci yıl dönümünü hayranlıkla ve hürmet duygularımızla kutladık. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran millî irade ve şuurun kaynağı tam bağımsızlığa duyulan, eşi ve benzeri olmayan tarihsel bağlılıktır. Türkiye Cumhuriyeti, Türk milletinin şerefidir. Cumhuriyet; ilke ve hedefleriyle, halkın arzu ve amaçlarını taşıma ve temin etme niteliğiyle zorlu eşikleri aşmış, çetin imtihanlardan geçmiş, bilhassa Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle de gücüne güç katmıştır. Unutulmamalıdır ki cumhuriyetimizin kuruluşu umutsuzluk, yoksulluk, yılgınlık içinde ve hareketsiz kalmış millet varlığına olan inancın ve atıl duran bu kudretten nasıl bir mücadele yöntemiyle sonuca ulaşılabileceğinin emsalsiz bir örneğidir. Emperyalizmin musallat olduğu, bununla mündemiç toplu cinayet ve mezalimlere maruz kalan, gönül ve kültür coğrafyalarımızda yaşayan mazlum toplumlar için Türk milletinin kahramanlıkları mutlaka ilham kaynağı olmalıdır. Bu duygu ve düşüncelerle, Türkiye Cumhuriyeti'nin banisi, ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, Millî Mücadele kahramanlarını ve aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükran hislerimle anıyorum. Cenab-ı Allah hepsinden razı olsun diyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe, yasama organı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin önümüzdeki bir yıllık sürede kamuya kaynak aktarımı ve bu kaynakları dağıtma yetkisini verdiği bir belgedir. Öte yandan, bütçe, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yürütme üzerindeki denetim araçlarından biridir.
Bütçe sürecinin başlangıcında "bütçe hakkı" kavramı vardır. Bütçe hakkı, kamu kaynaklarının elde edilmesi ve kullanılmasının meşruiyet kaynağı olarak parlamentoların varlık sebebiyle özdeştir. Demokratik yönetimlerde millet iradesinin yansıdığı yer olan parlamentolar bu hakkı millet adına yine millet için kullanırlar.
Bütçe hakkı, ülkemizde anayasal koruma altına alınmıştır. Anayasa’nın 87, 160, 161 ve 165'inci maddelerinde bütçe hakkı yer almaktadır. Anayasa'da genel çerçevesi belirtilen bütçe hakkı, uygulamada 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, 6085 sayılı Sayıştay Kanunu ve 3346 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile Fonların Türkiye Büyük Millet Meclisince Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'la fiiliyata geçmektedir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde denge ve denetim görevinin daha da önem kazandığı dikkate alınarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin daha etkin biçimde denetim görevini yapabilmesini teminen kesin hesap kanunu teklifi ve Sayıştay denetim raporlarının oluşturulacak ayrı bir komisyon tarafından görüşülmesi için gerekli düzenleme yapılması yerinde olacaktır.
2026-2028 dönemi Orta Vadeli Program'da öngörülen hedefler ve temel ekonomik büyüklükler dikkate alınarak hazırlanan 2026 yılı merkezî yönetim bütçesi kapsamında 228 kamu idaresinin bütçesi bulunmaktadır.
2026 yılı bütçesinde giderler 18 trilyon 929 milyar lira, gelirler 16 trilyon 216 milyar lira, bütçe açığı 2 trilyon 713 milyar lira olup bununla birlikte bütçenin 29 milyar lira faiz dışı fazla vermesi öngörülmektedir. 2026 yılı bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranının yüzde 3,5 olacağı, deprem harcamaları hariç bu oranın yüzde 2,7 seviyesinde gerçekleşeceği öngörülmektedir. 2026 yılı bütçesinde afet risklerinin azaltılması, depremlerin yol açtığı hasarların süratle giderilmesi, deprem bölgesinde yaşayan vatandaşlarımızın ihtiyaçları ve depreme dayanıklı şehirlerin inşası için toplam 653 milyon lira kaynak ayrılmaktadır. 2023 yılında yaşadığımız tarihimizin en büyük depremi sonrasında, bölgenin yeniden imarı ve depremin etkilerinin ortadan kaldırılmasına yönelik 90 milyar dolar civarında harcama yapılmıştır. Deprem harcamaları hariç tutulduğunda, bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranları bakımından 2023 yılında yüzde 5,1 olan bütçe açığı oranının yüzde 3,5; 2024 yılında yüzde 4,7 olan bütçe açığı oranının yüzde 3 olduğu görülmekte; 2025 yılında ise yüzde 3,6 öngörülen bütçe açığı oranının yüzde 2,8 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. Bu durum, bütçe disiplinine titizlikle riayet edildiğini açıkça ortaya koymaktadır.
2026 yılı bütçe ödeneklerinin yüzde 29,1'ini personel ve SGK devlet primi giderleri, yüzde 36'sını cari transferler, yüzde 14,5'ini faiz giderleri, yüzde 6,9'unu yatırım yani sermaye giderleri, yüzde 6,6'sını mal ve hizmet giderleri, yüzde 2,8'ini sermaye transferleri, yüzde 2'sini de yedek ödenekler oluşturmaktadır. Faiz giderlerinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 3,5 seviyesine karşılık gelmektedir. Bu oranda son dönemde bir artış yaşanmakla birlikte, geçmiş yıllara göre düşük düzeydedir; bu artışın da geçici olduğu kanaatindeyiz.
Son yıllarda, bölgesel savaşlar, tedarik zinciri aksaklıkları, bölgesel krizler, enflasyonist baskılar ve gümrük vergilerinin artırılması gibi küresel olumsuzluklar dünya ekonomisinde önemli bir belirsizliğe ve dalgalanmalara yol açmıştır. Küresel ekonomi 2025'in ilk yarısında tahmin edilenden daha dayanıklı bir görünüm sergilese de OECD, bu yıl küresel büyümenin yüzde 3,2 olacağını, 2026'da bu oranın yüzde 2,9'a düşeceğini öngörmektedir. IMF de küresel büyümenin 2024'te yüzde 3,3'ten 2025'te yüzde 3,2'ye ve 2026'da yüzde 3,1'e yavaşlaması; gelişmiş ekonomilerin yaklaşık yüzde 1,5; gelişmekte olan piyasa ve gelişmekte olan ekonomilerin ise yüzde 4'ün hemen üzerinde büyümesini öngörmektedir.
Türkiye; büyüyen, güçlenen ve yükselen bir ülkedir. Büyüme on beş yıldır yıllık bazda pozitif seyretmektedir. 2024 yılında yüzde 3,3 oranında büyüme kaydeden Türkiye ekonomisinin 2025 yılında da yüzde 3,3 oranında büyümesi beklenmekte; 2026 yılında yüzde 3,8; 2027'de yüzde 4,3; 2028'de yüzde 5 oranında büyümesi öngörülmektedir.
OECD'nin Nisan 2025 Türkiye inceleme raporuna göre Türkiye ekonomisi son on yılda OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ekonomilerden biri olmuş ve yıllık ortalama yüzde 4,9 büyümüştür. IMF, Türkiye ekonomisine ilişkin büyüme tahminini bu yıl için yüzde 3'ten 3,5'a ve gelecek yıl için ise yüzde 3,3'ten yüzde 3,7'ye yükseltmiştir.
Küresel ekonomi gündeminde, büyüme yavaşlaması gibi uzun dönemli yapısal sorunlar ile enflasyon gibi makroistikrarı tehdit eden sorunların yanı sıra borç sorunu önemli bir yer tutmaktadır. 2025 yılının ikinci çeyreğinde 338 trilyon dolarla rekor seviyeye ulaşan küresel borcun küresel gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 324'tür. Ülkemiz ise küresel borç sarmalında dikkat çekici bir istisna teşkil etmektedir. Türkiye'nin AB tanımlı genel yönetim borçluluk oranı yüzde 24,1 iken bu oran AB üyesi ülkelerde ortalama yüzde 81,8; gelişmekte olan ülkelerde ortalama yüzde 69,5 düzeyindedir.
Uluslararası Finans Enstitüsü raporlarına göre Türkiye; kamu borçluluğu, reel sektör borçluluğu ve hane halkı borçluluğunda en az borçlu ülkeler arasındadır. Türkiye'de hane halkı borçluluğunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2025 yılının ilk çeyreğinde yüzde 9,7 olmuştur. Aynı dönemde ilgili oranın gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ortalamaları sırasıyla yüzde 67,8 ve yüzde 47,2 seviyesindedir. Finansal kesim dışındaki firmaların gayri safi yurt içi hasılaya oranda borçluluk düzeyi yüzde 39,9 olarak gerçekleşmiştir. Söz konusu göstergede gelişmekte olan ülkeler ortalaması yüzde 97,3; gelişmiş ülkeler ortalaması ise yüzde 88,7'dir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; millî gelirimiz 2023 yılında ilk defa 1 trilyon doları aşmış, 2024 yılında 1 trilyon 358 milyar dolara ve kişi başına millî gelirimiz de 15.325 dolar düzeyine ulaşmıştır. 2025 yılında ise millî gelirimizin 1 trilyon 569 milyar dolara, kişi başına millî gelirimizin de 17.748 dolara yükselmesi beklenmektedir. Böylelikle Dünya Bankasına göre üst orta gelirli ülkeler arasında yer alan Türkiye, yüksek gelirli ülkeler ligine çıkacaktır.
Ekonomi programı kararlı bir şekilde uygulanmakta, makrofinansal göstergeler belirgin bir şekilde iyileşmektedir. Ülkemizin risk primi 250'nin altına gerilemiştir. Yıllık enflasyon 2024 yılında yüzde 44,4 olarak gerçekleşmiştir, 2025 yılında ise yüzde 30 civarına inmesi beklenmektedir.
Uygulanan politikaların temel amacı; enflasyonun düştüğü, istikrarın pekiştiği bir ortamda kapsayıcı ve sürdürülebilir büyümeyle kalıcı sosyal refahı sağlamaktır. Türkiye; bir yandan enflasyonla mücadeleyi sürdürürken bir yandan da üretimi, yatırımı, istihdamı, ihracatı artırmaya ve cari fazla vermeye dönük politikalar uygulamaktadır. Dünya ekonomisindeki ve ticaretindeki belirsizlik ve dalgalanmalara, zayıf dış talep koşullarına rağmen ihracatçılarımız rekorlar kırmaya devam etmektedir. İhracatımız, ocak-eylül döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,1 oranında artış kaydetmiş ve on iki aylık kümülatif verilere göre 269,7 milyar dolarla rekor seviyelere yükselmiştir. 2025 yılında 273,8 milyar dolar ihracata ulaşılması, 2026 yılı için de 282 milyar dolar ihracat hedefinin yakalanması öngörülmektedir. İthalat, ocak-eylül döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5,9 oranında 15 milyar dolar; dış ticaret açığı ise yüzde 11,7 oranında 7,1 milyar dolar artmıştır.
Türkiye, ağustos ayında tarihinin en yüksek aylık cari fazlasını vermiştir. Cari açık, ağustos ayı itibarıyla yıllık 18,3 milyar dolar düzeyindedir. Cari açığın millî gelire oranının 2025 yılı sonunda yüzde 1,4 gibi sürdürülebilir düşük seviyelerde gerçekleşmesi, 2026 yılında ise yüzde 1,3'e gerilemesi öngörülmektedir.
2024 yılında en çok ziyaretçi ağırlayan ülkeler sıralamasında Türkiye dünya 4'üncülüğüne yükselmiş; 61,1 milyar dolar turizm geliri elde etmiştir. Turizm gelirlerimizin 2025 yılında 64 milyar dolarla, 2026 yılında ise 68 milyar dolarla yeni rekorlar kaydetmesi öngörülmektedir.
İstihdam 2023 yılında 880 bin, 2024 yılında 988 bin kişi artmış; 2025 yılı Ocak-Eylül döneminde ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 0,7 oranında 237 bin kişi azalmıştır. İstihdam edilenlerin sektörel dağılımına ve faaliyet kollarına göre zorunlu sigortalı sayılarına bakıldığında; sanayi sektöründe, özellikle de tekstil ürünleri, giyim eşyaları, deri ürünleri başta olmak üzere emek yoğun imalat sanayisi sektöründe çalışan sayısında azalma yaşandığı görülmektedir. İmalat sanayisi sektörlerinde istihdamı koruma ve artırma amacıyla bu sektörlerde faaliyet yürüten işletmelere yönelik KOSGEB destek programı yürütülmektedir. Komisyonumuzca kabul edilen ve Meclis Genel Kurulunda görüşülecek olan kanun teklifinde bu amaçla KOSGEB'e kaynak sağlayan bir düzenleme yer almaktadır.
İmalat sanayisi genelinde mevsimsel etkilerden arındırılmış kapasite kullanım oranı bir önceki aya göre 0,2 puan artarak yüzde 74 seviyesinde gerçekleşmiştir. 2025 yılı Ekim ayında mevsimsellikten arındırılmış reel kesim güven endeksi bir önceki aya göre 1,2 puan artarak 102 seviyesinde gerçekleşmiştir.
İşsizlik oranı, eylül ayı itibarıyla yüzde 8,6 olup yirmi dokuz aydır tek haneli gerçekleşmektedir. Genç işsizlik oranı da yüzde 14,9 oranında gerçekleşmiş olup son on yılın en düşük seviyesinde seyretmektedir. 2025 yılında istihdamın görece yatay seyretmesi öngörülmekte, iş gücüne katılma oranının ise yüzde 53,7 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. Bu çerçevede işsizlik oranının yüzde 8,5'e düşeceği tahmin edilmektedir. 2026 yılında iş gücüne katılım oranı yüzde 54,4'e yükselirken istihdamın bir önceki yıla göre 730 bin kişi artmasıyla işsizlik oranının yüzde 8,4'e gerilemesi beklenmektedir.
İş gücü piyasasında had safhada ara eleman sıkıntısı yaşanmakta; kalifiye eleman, çırak, usta ihtiyacı karşılanamamaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak mutlaka eğitim ve istihdam planlaması yapılması, mesleki eğitimin güçlendirilmesi, mevcut ve yeni meslek alanları ile bu alanların gerektirdiği beceri düzeylerinin belirlenmesi ve iş gücü niteliğinin geliştirilmesi yönünde yapısal düzenlemeler yapılması görüşündeyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2026 yılı bütçesinde eğitime 2 trilyon 896 milyar lira ayrılmakta olup bütçenin yüzde 15,3'üne karşılık gelmektedir. Sağlık alanına ayrılan toplam kaynak 3 trilyon 307 milyar liraya ulaşmaktadır. Sosyal yardım bütçesi 917 milyar liraya yükseltilmekte olup bu tutar, bütçenin yüzde 4,8'ine denk gelmektedir. Büyükşehir ve diğer belediyeler ile il özel idarelerine ayrılan toplam kaynak 1 trilyon 657 milyar liraya, bütçe içerisindeki payı yüzde 8,8'e yükseltilmektedir. Savunma ve güvenlik sektörü için toplam 2 trilyon 155 milyar lira ödenek öngörülmektedir. Burada şuna dikkat çekmek istiyorum: İsveç'te kurulu bir kuruluşun yaptığı çalışmaları hepimiz biliyoruz; Türkiye, son yıllarda savunma harcamalarında -millî gelirinde pay olarak- düşüş gösteren bir ülkedir. Bunda, tabii, savunma sanayimizde sağladığımız büyük başarının çok önemli bir etkisi vardır. Daha önce ithal ederken şimdi artık kendimiz üretiyoruz.
Reel kesim destekleri için bütçeden tarımsal krediler sübvansiyon desteği hariç 493 milyar lira ödenek öngörülmektedir. Bütçede tarıma 888 milyar lira kaynak ayrılmaktadır. Bu kapsamda, tarımsal destek programları için 168 milyar lira, yatırım ödenekleri için 190 milyar lira, tarımsal kredi destekleri, tarımsal KİT ve ihracat destekleri için 268 milyar lira kaynak öngörülmektedir. Bütçeden tarıma ayrılan kaynaklarda önemli bir artış görülmekle birlikte yüksek girdi maliyetleri altında üretimini fedakârca sürdüren çiftçimizin, besicimizin ve süt üreticimizin ürettiği ürünlerden elde ettiği geliri artıracak ve daha fazla üretmesini sağlayacak köklü tedbirleri uygulamaya koymamız lazımdır.
Tarım sektörü yatırım ödeneğinin 122 milyar lirası tarımsal sulama yatırımları için ayrılmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, özellikle konuşma metnime koydum; çok önemli, ülkemiz için de önemli bu konu. Tarımsal sulama konusunda Orta Anadolu, özellikle de Konya çiftçisinin feryadını buradan dile getirmek istiyorum. Türkiye'nin su zengini bir ülke olmadığını, son yıllarda kuraklık nedeniyle birçok bölgemizde su sıkıntısı yaşandığını biliyoruz ancak Orta Anadolu'nun durumu farklılık arz etmektedir. Bereketli Konya Ovası; kuraklık, iklim değişikliği ve kontrolsüz sulama nedeniyle büyük tehlike altındadır. Durum ve gidişat gerçekten çok vahimdir. Eğer böyle giderse gelecekte "Konya Ovası" diye bir ova kalmayacak, tahıl ambarı Konya'da tarım yok olacak, içme suyu dahi bulunamayacaktır. Konya'nın yüz yıllık rüyası olan KOP Projesi'nin kilit tesisleri yıllar önce yapılmakla birlikte, on üç sene önce açılan Mavi Tünel'den hâlâ tarımsal sulama amaçlı su verilememektedir. Artık Beyşehir Gölü'müz de çok ciddi risk altındadır, suları epeyce çekilmiştir. Bu mesele sadece Konya'nın değil Türkiye'nin meselesidir zira Konya, tarım ürünlerinin en büyük üretim merkezlerinden biridir. Sıklıkla oluşan obruklar ve yarıklarla yıllardır alarm veren Konya Ovası'na havza dışı kaynaklardan ivedi olarak su getirmek zorundayız. Yer altı suyuna ulaşmak için açılan kuyular artık 400 metrenin üzerine çıkmıştır. Allah muhafaza, yerleşim birimleri dahi göçük tehlikesi altında bulunmaktadır. Konya Ovası'na Ermenek Barajı'ndan, Manavgat Çayı'ndan, Hirfanlı Barajı'ndan, Fırat Nehri'nden ve diğer imkânlardan bir an önce su getirilmelidir. Bu konuda yıllardır çalışma yapılmakla birlikte henüz uygulamaya konulan bir proje yoktur. Başka ülkelerden, binlerce kilometreden petrol, doğal gaz geliyorsa, denizin altından Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne su götürdüysek Konya Ovası'na da havza dışından su getirebiliriz. Hiç kuşku yok ki su petrolden daha da önemlidir. Hiç olmazsa kışın denizlere boşa akıp giden suları Konya Ovası'na çevirerek yer altı sularımızı ve göllerimizi beslememiz gerekmektedir. Bugüne kadar birçok yatırım ve hizmeti Konya'mıza kazandıran Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Konya Ovası'na dış havzalardan su getirecek projeleri hızla uygulamaya koyacağına inanıyoruz, yeter ki konu detaylarıyla kendisine anlatılsın. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızın ve Strateji Bütçe Başkanlığımızın 2026 Yılı Yatırım Programı'nda dış havzalardan Konya Ovası'na su getirecek yeni projelere mutlaka yer vermesini bekliyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, siyasi istikrar içinde, büyük atılımlarını ve yapısal reformlarını gerçekleştirilebileceği bir dönemdedir. Her alanda devam eden yapısal dönüşüm hamlesini hızlandıran, yeni yüzyılın ruhunu kavrayan ve Türkiye'yi kuşatan bir millî strateji izlenmesi büyük önem arz etmektedir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan da Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28'inci Dönem Dördüncü Yasama Yılı açılışında yaptığı konuşmada "2026 senesi Türkiye ekonomisinde âdeta bir reform yılı olacak; sanayiden teknolojiye, tarımdan enerjiye, ekonomimizin tüm alanlarında büyük bir dönüşüm başlatıyoruz." demiştir. Bu dönemde, fiyat istikrarını sağlamaya dönük politikalarla birlikte başta üretim, tasarruf, vergi, harcama, gelir dağılımı, tarım, çalışma hayatı ve sosyal güvenlik alanı ile dijital ekonomiye ve iklim değişikliğine uyum gibi temel alanlarda yapısal reformlar mutlaka hayata geçirilmelidir. Başta emekliler, çalışanlar, küçük esnaf ve çiftçiler olmak üzere dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızın alım gücünü ve refahını artıracak düzenlemeler yapılmalıdır.
Memur ve memur emeklilerinin aylıklarındaki artışlar toplu sözleşmeye göre belirlenmektedir. Memur ve memur emekli aylıkları 2024 yılında yüzde 78,1 düzeyinde artırılmıştır. 2025 yılında ise yüzde 28,9 oranında artırılmıştır. Memur ve memur emeklilerimizin aylıklarında 8'inci dönem toplu sözleşmesi uyarınca 2026 yılı için ilk altı ay yüzde 11, ikinci altı ay yüzde 7; 2027 yılı için ilk altı ay yüzde 5, ikinci altı ay yüzde 4 artış yapılacaktır. Ayrıca, enflasyon farkı maaşlara yansıtılacaktır.
Kamuda uygulanmakta olan gerek personel sistemi gerek ücret sistemi karmakarışık bir yapıya dönüşmüş, had safhada statü ve ücret karmaşası yaşanmaktadır. Kamuda istihdam karmaşasının giderilmesi, maaşlar arasında adaletin sağlanması, aylık düzeylerinin görev ve sorumluluk esasına dayalı olarak yeniden düzenlenmesi gerekli görülmektedir.
5510 sayılı Kanun'da SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıklarının ocak ve temmuz aylarında bir önceki altı aylık TÜFE değişim oranı kadar artırılması hükmü bulunmaktadır. Buna göre SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıkları 2024 yılında yüzde 86,16; 2025 yılında ise yüzde 35 oranında artırılmıştır. En düşük emekli aylığı da 2024 yılında yüzde 66,7; 2025 yılında ise yüzde 35 oranında artırılarak 16.881 liraya yükseltilmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi, emeklilerin ve kamu çalışanlarının aylıklarına ocak ayında yapılacak artışla bütçe imkânları çerçevesinde ilave refah payı verilmesinin uygun olacağı görüşündedir. Ayrıca, emekli aylıkları arasında oluşan eşitsizlikleri kademeli bir şekilde giderecek düzenlemelerin mutlaka yapılmasını gerekli görüyoruz. Bunlarla birlikte önümüzdeki süreçte esnafın ve çiftçilerin BAĞ-KUR prim gün sayısının 7200'e düşürülmesi, 1'inci dereceye gelen memurlara 3600 ek gösterge verilmesi, ev kadınlarına prim desteğiyle birlikte emeklilik hakkı tanınması yönündeki düzenlemelerin yapılacağına da inanıyoruz. Cumhur İttifakı, verdiği sözleri mutlaka yerine getirecektir.
2025 yılı bütçesinin hayırlı ve bereketli olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.