KOMİSYON KONUŞMASI

SADULLAH KISACIK (Adana) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, sayın milletvekilleri, değerli bürokratlar, sivil toplum örgütlerimizin ve basınımızın güzide mensupları; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Dün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı idrak ettik, Cumhuriyet Bayramı'nızı kutluyorum. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve Millî Mücadele kahramanlarımızı rahmetle ve saygıyla anıyorum.

Bugün itibarıyla 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi görüşmelerine başlıyoruz. 28 Kasıma kadar sürecek olan bu görüşmelerimizin ülkemiz, milletimiz ve devletimiz adına hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Tabii, devlet bütçesi bir ülkenin vicdanıdır. Bu vicdan, topladığı her kuruşta vatandaşının emeğini, terini, umudunu taşır. Bütçe sadece gelir ve gider tablolarından ibaret değildir; adaletin, liyakatin ve emanete sadakatin de bir sınavıdır. Bu yüzden devlet bütçesi sadece ekonomik cetvellerden oluşan bir tablo değildir, aynı zamanda ahlaki bir metindir çünkü bütçede yetimin, fakirin, fukaranın hakkı vardır çünkü bütçede esnafın, işçinin, emeklinin, çiftçinin, geçim derdindeki annenin payı vardır. Bütçede en önemli husus adalettir. Adalet bütçeye bereket getirir ama adalet eksilirse eksilen sadece rakamlar değil milletin devlete olan güvenidir. Bizim görevimiz bu emaneti korumak, "devletin malı, milletin emaneti" bilinciyle bütçenin yönetilmesini sağlamaktır. Tabii, iyi bir bütçe sadece devletin kasasını değil milletin cebini de rahatlatmalıdır. Adil olan bütçe güçlülerin çıkarını değil güçsüzlerin hakkını, hukukunu koruyan bütçedir. Devlet bütçesi halkın umudunu büyütmeli, iktidarın hatalarını örtmemelidir. Bu bütçenin, baktığımız zaman, en önemli şeyi bir adaletin olmaması. Bakın, bütçe bir dağıtım aracıdır ve adalet bu dağıtımın tek ölçüsü olmalı.

Şimdi, devletin bütçesi eğer milletin hayır duasıyla yapılırsa bereket bulur ama devlet bütçesi beddua almamalıdır. Şimdi, bugün bütçeye baktığımız zaman bu bütçenin temelinde vergi, harç, ceza olduğunu görüyoruz. Zaten bir önceki Plan ve Bütçe Komisyonunda ve daha önce bütçeyle ilgili yapılan gelir getirici düzenlemelerde ya vergi artırdık, ya harç artırdık ya da halkın yararına olan bazı istisnaları geri kaldırdık; bu, sigorta istisnası vesaire gibi istisnaları geri kaldırdık.

Şimdi, milletimiz bu bütçeye nasıl hayır duası etsin? Çünkü biz milletin, emeğini, milletin alın terini ve geleceğini maalesef "carry trade"yle yurt dışı faiz yatırımcılarına peşkeş çekiyoruz. Bakın, aslında, konuşmanızda "Bu bütçeyi faiz bütçesi olmaktan çıkardık." demiştiniz Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı ama nasıl çıktı, ona bir bakalım yani nasıl faiz bütçesi olmaktan çıktı? Şimdi, 2026 yılına bakıyoruz, tüm personele ödenen yani Türkiye'deki tüm personele ödenecek toplam tutar 4 trilyon 907 milyar 308 milyon. 2026 faiz gideri ne kadar? 2 trilyon 741 milyar 656 milyon. Neredeyse biz toplam personel giderimizin yarısı kadar faize para veriyoruz, toplam personel giderimizin yarısını, Türkiye'deki bu kadar kamu işçisinin, memur olarak çalışanların tamamının giderinin yarısını biz faize veriyoruz.

Şimdi, bakıyoruz, 2026 bütçesinde kurumlar vergisi hedefi 1 trilyon 741 bin 811 milyon lira. Türkiye'de yaklaşık 255 bin işletme var. Bu işletmeler çalışıyorlar, kâr elde ediyorlar ve bu 255 bin işletmeden alacağımız kurumlar vergisi 1 trilyon 741 milyar 811 milyon TL. Biz ne yapıyoruz? Tüm kurumlar vergisini topladığımız şeyi faize ödesek yetmiyor, tüm kurumlar vergisi gelirimizi faize ödesek yetmiyor. Bakın, böyle bir şey olabilir mi ya? Yani aslında bu sömürgenin başka bir adı, ekonomik sömürgenin başka bir adı; bu rakamlar çok ciddi. Biz emeğimizi, bu kadar çalışan şirketimizin tüm kârlarını faize veriyoruz; yine yetmiyor.

Şimdi, ona baktım, dedim ki biz bu faizi karşılamak için başka neleri vermeliyiz? Kurumlar vergisini verdik, 1 trilyon 741 milyar 811 milyon lira; yetmedi. Özel iletişim vergisinden topladığımız gelirleri verdik. Ne kadar bu? 59 milyar 306 milyon. Yani nedir özel iletişim? Şu anda hepimizin cep telefonlarından alınan, cep telefonlarına her ay faturada ödediğimiz vergi. Şu anda, çoluk çocuk hariç, Türkiye Cumhuriyeti'ndeki tüm cep telefonu taşıyanlar özel iletişim vergisi veriyor. Başka kim veriyor? Evimizde internet kullanıyoruz, modem kullanıyoruz; tüm internet kullanıcıları özel iletişim vergisi veriyor. Onu da topluyoruz, yine yetmiyor faize. Millet canından bezdi. Her 20 kilometre, 30 kilometrede bir radar var. Trafik cezalarından istenen pay, hedeflenen getiri ne kadar? 129 milyon 658 bin; onu da topluyoruz, yine yetmiyor; trafik cezalarını da topluyoruz, yetmiyor. Hani vergi memurları, maliyeciler gidip ceza yazıyor ya; vergi cezalarından beklenen tutar 2 trilyon 57 milyar 849 milyon. Ancak onları falan toplarsanız... Tüm bunları toplayıp, bu gelirleri toplayıp ancak faize veriyoruz; ya, bu çok ciddi bir olay. Yani, bizim kurumlarımızın emeği; çocuğundan, gencinden yaşlısına kadar herkesin cep telefonunda her ay ödediği vergi; trafik para cezaları, vergi cezaları, bizim ödediğimiz her şey şu anda faize gidiyor. Bu, faiz bütçesi. Türkiye zaten faize çalışan bir ülke. Bizim şu anda bütçemizin yüzde 14,5'i faiz; toplam bütçenin yüzde 14,5'i direkt faize gidiyor.

Size şöyle bir şey söyleyeyim: Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi; bakın, milletvekili var, personeli var, çalışanı var; toplam bütçesi ne kadar? 27 milyar. Biz bunun tam 100 katını faize veriyoruz, Türkiye Büyük Millet Meclisine harcadığımız toplam bütçenin 100 katını bugün faize veriyoruz. Cumhurbaşkanlığı, Külliye bütçesi ne kadar? 21 milyar 286 milyon 534 bin; bunun tam 128 katını faize veriyoruz, bugün Cumhurbaşkanlığı bütçesinin 128 katını veriyoruz; bakın, Dışişleri Bakanlığı bütçemizin 58 katını veriyoruz; İçişleri Bakanlığı bütçesinin -yani, düşünün, bizleri koruyan bu kadar polise, memura, Emniyet görevlilerine, toplam İçişleri Bakanlığına sağladığımız bütçenin- tam 22 katını biz faize veriyoruz, 22 katını faize veriyoruz. Biz bu faiz yükünü sırtımızdan atmadığımız müddetçe kalkınamayız; bizim ne emeklimiz ne çiftçimiz ne esnafımız ne memurumuz bir rahat yüzü görür. İlk önce yapılacak şey bu bütçede şu faiz yükünü bir an önce sırtımızdan atmaktır ama maalesef, faiz yükü daha da artıyor. Bakın, Ticaret Bakanlığının 35 katını faize ödüyoruz; en önemlisi, bakın, verilere baktığımız zaman Sağlık Bakanlığı bütçesinin tam 8 katını veriyoruz yani Sağlık Bakanlığı, düşünün, Sağlık Bakanlığı, bu kadar, Sağlık Bakanlığı bütçesinin 8 katı. Bunlar önemli rakamlar. Eğer biz o faiz yükünü sırtımızdan atmazsak tüm emeğimiz, tüm alın terimiz maalesef yurt dışındaki "carry trade" yatırımcısının cebine giriyor. Adam kendi ülkesinde on yılda kazanamadığı faizi, geliyor -"carry trade" de var, dolar kurunu sabit tutma sözünü vermişiz- kendi ülkesinde on yılda kazanamadığını burada bir yılda kazanıyor, bir yılda kazanıyor; bizim alın terimiz milletin kolay emeğine gidiyor, bakın, kolay emeğine gidiyor. Şu faizi düşünün bizim çalışanlarımıza aktardığımızı, düşünün asgari ücretliye aktardığımızı, düşünün emekliye aktardığımızı; inanın, ülke biraz kendine gelir ya ama biz faize çalışıyoruz. Bizim Çukurova'da tefeciye düşmüş çiftçiler vardır yani ülkenin de hâli maalesef şu anda uluslararası tefecilere düşmüş durumda, üzülerek söylüyorum, maalesef.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ya, o kadar da değil yani.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Ama rakam veriyorum Nilgün Hanım

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ama oran verin o zaman yani.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Oran veriyorum.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Yani siz "Türkiye tefecilere düştü." deyince...

SADULLAH KISACIK (Adana) - Düşünün yani şu Meclisin 100 katını veriyoruz ya.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - O kadar da değil.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Şu Meclisin 100 katını veriyoruz.

ERHAN USTA (Samsun) - İç borçta faiz ana parayı geçti ya. İşte tam tefeciye...

NİLGÜN ÖK (Denizli) - "Tefeciye düşmek" demek ne demek? Lütfen ya...

ERHAN USTA (Samsun) - Nilgün Hanım, iç borçta faiz ana parayı geçti.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - "Carry trade" o ayrı bir şey, oransal söyleyin. Ama "ülke tefeciye..."

ERHAN USTA (Samsun) - Faiz ana parayı geçerse bir ülkede yükümlülük olarak, tefeciye düşmüşsünüz demektir.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Böyle şey olur mu?

ERHAN USTA (Samsun) - Haklı Sadullah Bey.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Şimdi, icra yoluyla satılan traktörlere, arazilere bakın, nasıl düştüklerini görürsünüz.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Tabii, bizim ora biraz daha çiftçi bölgesi olduğu için Nilgün Hanım, bizim orada biraz daha şeyler daha dramatik sizden.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ama hayır, "ülkenin tefeciye düşmesi" demek ayrı bir şey yani hani...

SADULLAH KISACIK (Adana) - Ya, biz uluslararası yatırımcılara düşmüşüz, evet.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Hayır, hayır.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Evet.

Maalesef şunu da söyleyeyim: Bakın, kalkınma politikasından bahsettik...

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Yabancı yatırımcı önemlidir yani ülke için, o ayrı bir şey.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Yani eğer siz diyorsanız ki "Bu Meclisin 100 katını biz veriyoruz, İçişleri Bakanlığına harcadığımız toplam bütçenin de 8 katını veriyoruz." Ben kabul ediyorum.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ben "tefeci" demenize karşı çıktım yani "bu ülkenin tefeciye düşmesi" demenize.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Faizciye veriyoruz işte, faize para veren adama tefeci denilmez mi?

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Hayır, öyle bir şey olabilir mi?

SADULLAH KISACIK (Adana) - Tefeci denilmez mi, daha ne diyeyim?

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Tabii ki faiz olacak, yatırım olacak, borçlanma olacak. Borçlanma olmadan büyüyemezsin.

SADULLAH KISACIK (Adana) - 2 trilyon 700 milyar ne demek, biliyor musunuz?

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Oranlara bakın siz.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar...

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Sen baktığında vergilerin yüzde 86'sı giderken bugün yüzde 19'lara geldiyse bu bir başarıdır yani.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Ök...

ERHAN USTA (Samsun) - Son bir yılda dolar cinsinden yüzde 25 faiz geliri elde ettiler Nilgün Hanım, dolar cinsinden.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Bakın, benim zoruma giden ne, biliyor musunuz? Benim zoruma giden...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Siz bir konuşma hazırlayın, size de söz...

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Tamam, ben söz alınca cevap vereceğim. Özür dilerim Başkanım.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Benim zoruma giden, bu kadar kolay parayı bizim yurt dışına aktarmamız. Bu kadar kolay para kazanılmaz, yazık ya, yazık ya! Yurt dışında faiz yüzde 3'lerde, 4'lerde, bugün burada faiz yüzde 39,5. Şu anda gidin, bankalar 42'yle para topluyor.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - "Carry trade" başka bir şey, ona bir şey söylemedim. "Carry trade" böyle bir şey demedim. Ama "Tefeciye düştük..." kısmına...

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, bir de kuru tutuyorsun ya. Adam TL'de şey yapıyor.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar, bu bütçede yeni bir...

SADULLAH KISACIK (Adana) - Düşmüşüz ne yapalım? Keşke düşmesek.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bir saniye Sayın Kısacık.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - "Devletimiz tefeciye düştü." denilince ondan dolayı söyledi.

ERHAN USTA (Samsun) - Yani düşmekte suç yok da söylemek de mi suç var? Onu anlamadım.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta...

Değerli arkadaşlar, bir saniye...

ERHAN USTA (Samsun) - Düşmekte suç yok, düşenin suçu yok da söyleyenin mi suçu var?

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bir saniye değerli arkadaşlar.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Hayır, öyle söylenir mi ya? Lütfen...

ERHAN USTA (Samsun) - Öyle denilir, denilir.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Hayır, hayır. Lütfen Erhan Bey...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar...

ERHAN USTA (Samsun) - Hakikaten tefeci, tam...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli milletvekilleri, yani bugün, bakın, Sayın Kısacık'a da haksızlık bu.

Şöyle bir usul gelişti yani lütfen değerli arkadaşlar, daha bütçenin ilk günü ya. Herkesin bilgisi kendisine. Herkes anlatıyor zaten. Hakkımızda kararı millet toplandığımız zaman verecek, herkese tasnifini verecek zaten, merak etmeyin.

Sayın Kısacık, buyurun.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Yani şöyle: Konuşurken de oranlarla konuşmaya dikkat eden birisiyim. Hani afaki de konuşmadık yani oranları vererek söyledik ama maalesef yine...

Şimdi, diğer bir taraftan, bu durum, bakıyorsunuz, bizde çürümeyi de artırıyor yani zaten her şeyin temeli ekonomi, bunu kabul etmek lazım. Ekonomik yoksulluk, devletin kaynaklarının, kazanım kaynaklarının halka doğru aktarılmaması, bakıyorsunuz, kurumlarda çürümeye sebep oluyor. Bakıyorsunuz, sektörler artık piyasalaştı. Sağlık Bakanlığına gidiyorsunuz, yenidoğan çetesi, yoğun bakım çetesi, ilaç çetesi vesaire. Bakın, şu bahis olaylarında gördünüz yani tuz kokmuş. Hakemler bahis oynuyor. İnanın, şu anda devlette birçok kurum nereden tutsanız elinizde kalacak hâle gelmiş, elinizde kalıyor yani ve bunun devamı da gelecek, göreceksiniz. Yani şu anda burada ciddi anlamda bir çürüme yaşıyoruz, kurumlarımız zayıflatılıyor, altyapımız zayıflıyor. Ben maalesef şuna üzülüyorum: Ya, devlet yönetmenin de bütçe yapmanın da bir anlamı kalmıyor. Gençliği uyuşmuş, uyuşturucunun pençesine düşmüş, sanal bahis kumar almış başını gitmiş. Aynı zamanda, şans oyunlarından da 67 milyar vergi topluyoruz, gelirler de artıyor, 67 milyar. Vatandaş, inanın, aileler artık çocuklarının, gençlerinin başında bekliyor çünkü çeteleşme denilen bir ideoloji türedi ve bu en çok dikkat etmemiz gereken bir konu.

Şimdi, bunların olduğu yerde aslında biz bütçeyi halkımız için yapıyoruz ama halkın bu kadar baskı altında, bu kadar çevresel işte çeteler, mafyalar, şunlar bunlar... Gençlerimizin artık geleceğini konuşamadığımız yerlerde de vallahi bütçenin de bir anlamı kalmıyor. Bizim ilk önce kurumlarımızı ayağa kaldırmamız gerekiyor.

Şimdi, diğer taraftan, bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden sonra bütçe bir siyasi hesap verme, Meclis de yıllık bazda bir güven tazeleme aracı olmaktan çıktı maalesef. Yani her zaman şunu konuşuyoruz: Meclis zaten bir noter durumuna düştü, bütçe de ona düştü. Ha, baktığınız zaman, bütçe Meclisten geçmese ne olur? Çok çok belli bir oranda artırılıp her şey yoluna devam eder. Dolayısıyla, Meclisin denetimi de bu anlamda zayıflamış oldu.

Diğer bir sorun, bütçemizin kronik sorunu, bütçe açığı katlanarak büyüyor. Türkiye'nin yıllık bütçe performansı özellikle son yıllarda daha da artan bütçe açıklarıyla ekonomi yönetimindeki sorunları net bir şekilde ortaya koyuyor. 2022 yılına kadar bütçe açığının kademeli bir şekilde sürekli artması, özellikle gelir ve gider dengesizlikleri noktasında Hükûmetin mali disiplinindeki zaaflarını net bir şekilde ortaya koyuyor. 2023 yılına gelindiğinde, başta seçim ekonomisi işletilmesinden kaynaklı ek bütçe yapıldı biliyorsunuz. Bütçe açığı 2022 yılına kıyasla tam 9,5 kat artarak 1 trilyon 375 milyar TL'lik tarihî zirvesine ulaştı.

Şimdi, diğer taraftan, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızı bulmuşken, buradayken bazı önemli şeylere de dikkat çekmek istiyorum; Sayın Kalaycı bahsetti, bu kuraklık meselesi. Maalesef şu andaki bizim en büyük tehdidimiz kuraklık. Bakın, "Konya Ovası'nda tarımsal sulamayı bırakın, bu gidişle içecek su bulamayacağız." dedi. Şimdi, bakıyorum, Adana'da Seyhan ve Ceyhan Nehri gibi iki kadim nehrin suladığı ovada geçen yıl çiftçilerimiz tarımsal sulama yapamadı. Devlet Su İşleri yazı gönderdi "Ben bitkisel üretime sulama sağlayamayacağım, ona göre planınızı yapın." dedi çiftçiye. Şimdi, bakıyoruz, barajlardaki doluluk oranımız kritik seviyelerde ama bu devletin gündeminde yok Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım. Bakın, biz hâlâ...

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI CEVDET YILMAZ - Biz bir Komisyon kurduk, Başkanlığını ben yapıyorum suyla ilgili, akşam biraz izah edeceğim onu.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Şimdi, iyi ki yağmur yağdı, yoksa Ankara'da bile, şu anda yaşadığımız şehirde bile birkaç aylık suyumuz kalmıştı.

JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) - Ankara'daki konu farklı.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Şimdi, yaşayışımıza bakıyorum, yaşayışımızda bir değişiklik yok, sanki barajlarımız yüzde 80 doluluktayken nasıl yaşıyorsak, suyu nasıl tüketiyorsak şu anda çoğu baraj kritik seviyeye düşmüş, şu anda da aynı yaşıyoruz, hiçbir düzenleme, hiçbir önlem yok; aynı şekilde havuzlar doluyor, aynı şekilde araçlar yıkanıyor, kayıp kaçak aynı şekilde artıyor. Bakın, yaşantımızda yüzde 80'lerden yüzde 15'lere, 10'lara düşmüşüz, birkaç aylık suyumuz kalmış ama hayatımız aynı Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, hayatımız aynı. Hâlbuki biz proaktif olmalıyız, biz bunu daha öncelerinden düşünmeliyiz. Yani Seyhan ve Ceyhan Nehri'nin suladığı Adana'da su bitti ya, her yerde bitebilir yani artık her yerde bitebilir çünkü biz kendimizi su zengini görüyoruz ama aslında su yönünden zengin bir ülke de değiliz maalesef, onu görünce su zengini de değiliz ve şu anda bu kuraklık konusunun bir an önce gündeme... Gerçi geç kaldık yani su bittikten sonra kuraklığı konuşsak ne olur?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Yani göllerimizin birçoğu kurudu, uzun döneme de baktığımız zaman bu bir trend ve bu trend artarak devam ediyor. Suyu bulamadıktan sonra bu bütçenin, şu binaların hiçbir anlamı yok yani yaşamın anlamı kalmıyor, yaşamsal boyutun bir anlamı kalmıyor.

Diğer bir şey, bu faizle bir yere de gelemeyeceğimizi söylemiştik.

Kalkınma modelimiz... Siz daha önce Kalkınma Bakanıydınız. Şimdi, ben artık bu kalkınma ajanslarının da bir işlevinin olmadığını düşünüyorum Sayın Bakanım yani biz bu kalkınma ajansları modeliyle ülkemizi istediğimiz yere getiremeyiz. Bakın, ben işin içerisinde olan bir arkadaşınızım. Şimdi, bu kalkınma ajanslarında çoğu şeyde teklif çağrıya çıkılıyor, zaten firmanın bunu alacak gücü var -işte rekabet gücü arttırma programları falan- ama işte, oraya proje hazırlıyor, şey yapıyor; bir bakıyorsunuz, oradan proje çıkmış, bunu alıyor. Bence biz artık bölgesel kalkınmaya geçmeliyiz yani kalkınma ajansları şunu yapmalı: Adana için örnek vereyim; bakacak, Feke'de mantar yetişiyor ama bunun bir tesisi yok. Diyecek ki yatırımcıya: "Gel kardeşim, buraya tesisini kur. Ben de sana ihracat desteği vereceğim, KOSGEB'den destek vereceğim, İŞKUR'dan eleman desteği vereceğim, böyle bir paket, al bunu." Orada bir ekonomi yaratacak, hem oradaki potansiyeli değerlendirecek hem de kırsal kalkınmayı sağlayacak. Bakın, biz yıllardır kırsal kalkınma programları uyguluyoruz ama kırdan kente hâlâ göç devam ediyor. Sonuca baktığımız zaman, hâlâ devam ediyor kırdan kente göç. Dolayısıyla, biz, maalesef, ülkemizin tarihî, turizm ve ekonomik zenginliklerinin potansiyelini değerlendiremiyoruz; böyle bir mekanizma da yok. Ha, şimdi, kalkınma ajanslarına sorsak "Biz şurada araştırma yaptık -ben konuştum- şunu yaptık, bunu yaptık." vesaire anlatırlar ama sonuca bakalım, diyeyim ki hangi ilçeyi kalkındırdın kardeşim? Bana bir başarı hikâyesi anlat ya, de ki "Ben şu ilçeyi... İşte, burada kaplıca vardı, termal otel kurduk, uluslararası turizme kazandırdık." Bu yok Sayın Bakanım yani anlatsak her şey var ama bana bir başarı hikâyesi yok. Onun için bu kalkınma modelimizi bir an önce sonuç odaklı, potansiyeli değerlendirici şekilde kullanmamız lazım gerekir diye düşünüyorum.

Bu kuraklık konusuna gelmişken bizim bütçede harcayacağımız her 1 TL'nin karşılığını en iyi şekilde alacak şekilde ayarlamamız gerekiyor. Şimdi, bakıyorum, biz, yıllardır, Çukurova'da kapalı basınçlı sulama sistemini yirmi yıldır söylüyoruz. Belki Bakanlığınız döneminde size de anlatılmıştır ama...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI CEVDET YILMAZ - Benim dönemimde tamamen kapalı yaptık ama eskiden kalmalar var, onları dönüştürmek gerekiyor.

ERHAN USTA (Samsun) - Vallahi, bizim Samsun'da bir çoğu hâlâ açık ve hepsi kırık.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI CEVDET YILMAZ - Eski dönemden kalma.

ERHAN USTA (Samsun) - Tabii, yenileri öyle yapılıyor ama epey bir stok var orada. Yani sulama yatırımlarına para ayrılmıyor.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Ama işin kötüsü, 2015'te biz bunu söylerken bir taraftan hâlâ klasik kanalet yapılıyordu. Yani bir taraftan diyoruz ki "Aman, bak, kapalı basınçlı sulama sistemine geçmemiz lazım, bir taraftan -Adana için söylüyorum- hâlâ kanalet sistemi devam ediyordu yatırımlardan dolayı. Şimdi, bu, hem kuraklık anlamında hem de tarımsal gelirlerin artırılması anlamında bütçede önemli. Buna öncelik verilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.