KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; öncelikle hepinizi ben de saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce dün gururla 102'nci yılını kutladığımız Cumhuriyet Bayramı'mızı bir kez daha kutluyor, bu vesileyle Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşlarını saygı, özlem ve minnetle anıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu benim dönemimin 3'üncü, AKP iktidarlarının 24'üncü ve yanılmıyorsam tek adam rejiminin 8'inci bütçesi fakat 2026 bütçesine baktığımızda da yine önceki yıllardan farklı bir tablo görmüyoruz. Bu bütçede halk yok, sermaye var. Bu bütçeyi hazırlayan bakış açısı AK PARTİ Kars Milletvekili Sayın Adem Çalkın'ın dilinden dökülüverdi. Ne diyordu Vekilimiz? "Ülkede açlık yok, varmış gibi algı yaratılıyor." diyordu. İşte ülkeyi bu bakış açısıyla yönetirseniz, gerçeklerden koparsanız, çarşıdan, pazardan bihaber olursanız bu bütçeyi de böyle hazırlarsınız. 18 trilyon 929 milyar liralık 2026 bütçesine baktığımızda emekli, çalışanlar, öğrenciler, çiftçiler için yine sefalet, açlık, yoksulluk; sermaye için ise refah, teşvik ve servet transferlerini görüyoruz. Böyle bir bütçe kabul edilebilir değildir. 2026 yılı için bütçe giderleri 18 trilyon 929 milyar lira, bütçe gelirleri ise 16 trilyon 216 milyar lira olarak öngörülmüş. Bütçe açığı 2 trilyon 713 milyar lira hedefleniyor yani bütçeden faize ayrılana baktığımızda bütçe açığından maalesef fazla. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız "Bütçeyi faiz bütçesi olmaktan çıkardık, hizmet bütçesi hâline getirdik" diyorsunuz ama rakamlar maalesef böyle söylemiyor. "Bütçeden en büyük payı ayırdık. " dediğiniz Millî Eğitim Bakanlığına ayırdığınız pay 1 trilyon 944 milyar lira yani sizin söylediğiniz gibi bütçede aslan payını Millî Eğitim Bakanlığı değil, maalesef faiz almış. Yine, Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek yaptığı konuşmalarda sık sık "Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alacağız." dese de bunun böyle olmadığı da ortada. "Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir." atasözünü doğrular şekilde bütçe öncesi alelacele getirilen deli Dumrul vergi paketi iktidarın tercihlerini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Vatandaşın attığı adımdan, aldığı nefesten vergi almaya, haraç almaya doymayan bir iktidar var karşımızda. Hâliyle 2026 bütçe teklifinde iktidarın tercihleri yine aynı kalmış: Yoksuldan, emekçiden, çalışandan vergi al; parayı müteahhitlere, faiz lobilerine, yandaşlarına gönder.

2026 yılında vergi gelirlerinin neredeyse büyük kısmı dolaylı vergilerden oluşuyor. Dolaysız vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 38, dolaylı vergilerin ise yüzde 62 civarında. Bütçe sunumunda da sık sık vergide adaletten bahsediliyordu ama gerçek bu değil. Dolaylı vergilerin yüksek olması yine en çok halkın yoksul kesimini olumsuz etkiliyor. Ülkede asgari ücret 22.104 lira ve siz bir yıldır bu ücrete zam yapmadınız. Ülkenin neredeyse yarısı asgari ücret civarında maaş alıyor, yine emekliyi 16 bin liraya mahkûm ettiniz, emekli karnını doyuramıyor, geçinemiyor. Yılın başında 22.104 lira olarak açıklanan asgari ücret dokuz ayda 5.620 lira değer kaybetmiş; bu "Öl." demekten başka nedir değerli arkadaşlar? Şimdi, anlaşılıyor ki asgari ücret yine sefalet ücretlerine endekslenecek, yüzde 20-24 arası bir asgari ücret artışı olacağı öngörülüyor. Yazıktır, değerli arkadaşlar, siz bu ülkenin insanından ne istiyorsunuz ya? Hâlâ vergiyi bu kesimlerden almaya çalışıyorsunuz. 3 trilyon 517 milyar lira gelir vergisi hedefi var, bu rakamın neredeyse 1 trilyon 500 milyardan fazlası ücretlilerden kesiliyor. Zaten enflasyon karşısında maaşlarının mum gibi erimesi yetmiyor, bir de çalışandan daha maaşını çekmeden yüksek vergi almaya başlıyorsunuz. Her yıl çalışanın maaşının neredeyse 3 maaşı gelir vergisine kesiliyor. Gelir vergisi dilimleri yükseltilmeli, bu adaletsizlik de ortadan kaldırılmalıdır.

Değerli arkadaşlar, 2026 yılında "vergi indirimi" "vergi muafiyeti" "vergi istisnası" adı altında sermaye kesiminden tahsil edilmesi gereken toplam 3 trilyon 597 milyar lira tutarındaki vergi gelirinden vazgeçilecek. Vazgeçilen verginin 1 trilyon 728 milyar 924 milyon lirasını gelir vergisi oluşturmuş fakat sadece sermayeye sağlanan kurumlar vergisi muafiyeti 768 milyar 68 milyon lira, KDV istisnaları 728 milyar 590 milyon lira, ÖTV istisnaları 91 milyar 717 milyon lira ve diğer muafiyetler 279 milyar 805 milyon lirayı buluyor; bu kabul edilir olamaz. Sen emekçiden, sosyal hizmetlerden tasarruf et, emekçilerden toplanan kaynakları sermaye lehine kullan; işte bu bütçenin özü maalesef bu.

Bütçedeki diğer bir kara delik "kamu-özel iş birliği" adı altında yürütülen köprü, otoyol, şehir hastanesi projeleri. Şehir hastaneleri için 2026 yılında toplamda 136 milyar 148 milyon 659 bin lira kaynak aktarılıyor. Yine, 2026 bütçesinde otoyol ve köprü garantileri için müteahhitlere yapılacak ödemelere 101 milyar TL ayrılmış. Şimdi, bu bütçe nasıl halkın bütçesi olacak, anlam veremiyorum. Bütçede 1 trilyon 944 milyar lira Millî Eğitim Bakanlığına ayrılmış, yükseköğretim kurumlarına ayrılan bütçe de dâhil edildiğinde 2 trilyon 896 milyar lira eğitime bütçe ayrılmış; eğitimden tasarruf edilmeye devam ediliyor. 2016 yılına göre burada bir düşüş var, Millî Eğitim Bakanlığında bunları konuşacağız ama okulların durumu ortada, "Güvenlik yok, temizlik görevlisi yok, sınıflar kalabalık." diye bağırıyor üç senedir yurttaş ama sizin de duyduğunuz yok, bir öğün yemeği de zaten çok gördünüz. Sağlık Bakanlığına 1 trilyon 475 milyar liralık bütçe ayrılmış. Kamu hastaneleri perişan vaziyette, doktor sıkıntısı var, yatak sıkıntısı var, yoğun bakım sıkıntısı var, randevu yok ya randevu hastanelerde ama kaynaklar sermayeye.

Diğer taraftan, 2006 yılında bütçe içindeki payı 2,7 olan tarımsal destekleme ödemeleri yıllar içinde düzenli bir şekilde azalmış. 2026 bütçe teklifinde tarımsal destek programları için 168 milyar lira ayrılmış. Kanun açık, "Çiftçi gayrisafi millî hasılanın yüzde 1'ini alacak." diyor, onu bile görmezden gelmişsiniz, sonra "Gıda enflasyonu çok fazla." diyorsunuz, "İklim krizi..." diyorsunuz; gerekçeniz bol.

Yine, bu bütçede üretime dönük, istihdama dönük tedbirler yok, işsizlik her geçen gün artıyor. TÜİK'in Eylül 2025 hane halkı iş gücü araştırması sonuçlarına göre mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 8,6; geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 28,6 olarak açıklandı. Sadece tekstil sektöründe 2025 yılında 2 binin üzerinde iş yeri kapanmış, 300 bin kişi işten çıkarılmış; gençler işsiz, kadınlar işsiz.

Değerli arkadaşlar, 2026 bütçesinde çok dikkat çeken başka bir durum var: 185 milyar liralık özelleştirme geliri bekleniyor, 185 milyar lira tam. Dün Cumhurbaşkanımız diyor ki: "Yirmi beş yıl önce bu ülkede toplu iğne bile üretilmiyordu." Vallahi, yazık! Bırakın yirmi beş yılı, cumhuriyetle birlikte üretilenleri okuyun, görün biraz, sata sata bitiremedikleriniz hep o dönemlerde üretildi. 2026 yılı oldu hâlâ satmaya doyamadınız, bu özelleştirme gelirleri buradan geliyor, bu kadar verginin toplandığı bir ülkede hâlâ satacak yer arıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, 2026'da yoksullukla mücadele ve sosyal yardımlaşma için ayrılan kaynak 284 milyar lira. Her gün büyüyen yoksulluğa kalıcı çözüm üretemeyen iktidar sosyal yardımlarla gerçeği gölgelemeye çalışıyor. Haziran 2025 itibarıyla Türkiye'de 4 milyondan fazla hane yaşamını ancak sosyal yardımlarla sürdürülebilir hâle gelmiş. Bu, aslında iktidarın ülkeyi ne hâle getirdiğinin de net bir göstergesi.

Değerli arkadaşlar, özetle bu bütçe yine yoksulluk, sefalet bütçesi. Bu bütçe halkın daha fazla aç kalacağı, daha az maaş alacağı, daha fazla vergi ödeyeceği bir bütçe. Bütçe sadece rakamlardan oluşmuyor, bu bütçede hak yok, hukuk yok, adalet yok, bu bütçede barış yok; bu bütçeyi kabul etmemiz mümkün değil.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, verginin toplanmasında en büyük katkıyı sağlamak için yoğun mesai harcayan mali müşavirlerin bazı taleplerini de sizlerle paylaşmak istiyorum. Bildiğiniz gibi iki yıl önce dördüncü dönem geçici vergi beyannameleri kaldırılmıştı, son getirilen torba yasayla yine uygulama geri getiriliyor. Sadece damga vergisine bu kadar ihtiyaç varsa bu ülkede bunun artık sorgulanması gerekiyor ama bu dördüncü dönem geçici verginin niçin yine geri getirildiğini aslında sorguluyoruz. Şöyle, hem yasama güvenliğini zedeliyor bu uygulama hem de meslek mensuplarımıza ciddi yük getiriyor. Buradan sizlerden talebimiz meslek mensupları olarak, iki yıl önce uygulanan dördüncü dönem geçici verginin kaldırılmasının tekrar aynı şekilde uygulamaya devam etmesidir çünkü daha önce de birkaç konuda uyardık, enflasyon muhasebesi vergi kaybına sebep oluyor dedik, anlatamadık; kur korumalı mevduat ülkemize zarar veriyor dedik, anlatamadık; şimdi onlardan bir bir vazgeçiyorsunuz. Burada da dördüncü dönem geçici verginin ülke ekonomisine bir katkısı yoktur, sadece bir damga vergisi için meslek mensuplarına bu kadar yükü, bu kadar yükü yüklemenizi doğru bulmuyoruz. Buradan sizlerden ricamız meslek mensupları adına, dördüncü dönem geçici verginin uygulamasından vazgeçilmesi.

Yine, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, beratlar da aynı zamanda bir vergi bildirimi gibi değerlendirilmeli diyoruz. Meslek mensupları valla cezalarla terbiye edilecek bir süreçte olamazlar. Meslek mensupları her zaman görevleri icabı devletin yanında, devlete katkı sunan mesleği yürütüyorlar. Beratların da aynı beyanname ve bildirimlerdeki gibi aynı koşulda ceza uygulamalarını birleştirmelerini rica ediyoruz çünkü beratlara çok yüklü cezalar getiriyorsunuz. Biz de insanız, meslek mensupları da insan, unutma olabilir, hata olabilir, gecikme olabilir, bu kadar ağır ceza yüküyle bu mesleği yapmaları mümkün değil diye düşünüyorum.

Yine, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, tabii, yirmi iki yıldır AKP cezaevlerini bilmez.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Yirmi dört oldu.

MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Yirmi dört olmuş, vekilim uyardı. Kimler bilir? Muhalifler, AKP karşıtları cezaevlerini çok bilir. Ben de çok gitmeye başladım. Orada gördüğüm bir sorunu sizlerle de paylaşmak istiyorum. Belki de o insanların birçoğu sizlere oy veriyor ama orada özellikle infaz koruma memurlarının özlük haklarının çok ciddi şekilde geri kaldığını gördüm yani ona bir el atarsanız... Cezaevi korumasını da onlar yaptıkları hâlde yaptıkları işin karşılığını alamadıklarını düşünüyoruz. İnfaz koruma memurlarının özlük haklarıyla ilgili bir çalışma yaptırırsanız memnun oluruz.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.