| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 24 .11.2025 |
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, sayın milletvekilleri, değerli bürokratlar, basın mensupları; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, sunumunuz ve gayretli çalışmalarınız için tebrik ediyor, başarılar diliyorum.
Konuşmamın başında, çalışan veya emekli tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutluyorum.
İnsanoğlunun en temel ve en eski faaliyet alanlarından biri olan tarım uygulamaları medeniyetlerin doğması ve gelişmesinde önemli etkenlerden biri olmuştur. Türk milleti köklü bir tarihe, zengin bir kültüre sahiptir; bu birikim içerisinde tarım ve beslenme kültürünün de kuşkusuz özel bir yeri ve önemi bulunmaktadır. İnsanlığın varoluşundan bu yana beslenme biyolojik bir ihtiyaç olmasının yanı sıra, millî güvenlikten ekonomik kalkınmaya, sürdürülebilir gelişmeden toplumsal refaha kadar pek çok alanla doğrudan ilişkili olmuştur. Tarım, ülkelerin bağımsızlığını ve toprakların sağlıklı gelişimini güvence altına alan temel unsurlardandır. Nitekim, nüfus artışı, iklim değişikliği, su kaynaklarının azalması, pandemi gibi küresel sorunlar karşısında tarımın önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Bu kapsamda, doğal kaynakların dengeli kullanımını gözeten, büyümeye sürdürülebilir katkı sağlayan, örgütlü ve rekabet gücü yüksek bir yapıyı tarım sektöründe çağdaş dönüşümün anahtarı olarak değerlendiriyoruz. Üretimden pazarlamaya, yönetimden finansmana kadar çok boyutlu ve disiplinler arası bir yapıya sahip olan tarım sektöründe geliştirilecek politika ve programlar hem üretim ve fiyat dengesiyle hem de sosyal, çevresel ve insani boyutlarıyla ele alınmalıdır. Aynı zamanda, şehircilik, kırsal kalkınma, ticaret, sanayi ve istihdam politikalarıyla uyumlu entegre programların uygulanmasını da gerektirmektedir. Toprak ve su yönetimi çevre dostu üretim modelleri, dijitalleşme, biyolojik mücadele yöntemleri ve gıdaya erişimin kolaylaştırılması tarımın geleceği açısından öncelikli konular arasında yer almalıdır. Tarımsal ürünlerin çeşitlendirilmesi, verim ve kalitenin yükseltilmesi, yerinde işlenerek katma değer elde edilmesi ve marka olarak pazarlanmasına dayalı politikalar güçlü bir tarımsal yapının temelini oluşturacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak tarım ve hayvancılığı ekonomik bir faaliyet olmakla beraber millî güvenliğimizin sacayaklarından birini oluşturan yaşamını temincisi, öncelikli stratejik sektörler olarak değerlendiriyoruz.
Son yıllarda Türkiye tarımsal hasılada önemli artışlar sağlamıştır. Cari fiyatlarla 2023 yılında 1,7 trilyon lira olan tarımsal gayrisafi yurt içi hasıla, 2024 yılında yüzde 50 artışla 2,4 trilyon liraya ulaşmış, 2025 yılı ilk iki çeyreğinde ise toplam 871 milyar olmuştur. Dünya Bankasının 2024 yılı verilerine göre ülkemiz tarımsal hasılada Avrupa'da 1'inci, dünyada 7'nci sıradadır. 2024 yılında yüzde 5,1 oranıyla Türkiye ortalamasının üzerinde büyüme gerçekleştiren tarım sektörü ülke ekonomisine olumlu katkı vermiştir. Yaşanan zirai don ve kuraklık gibi zorunlu iklim koşullarının etkisiyle 2025 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 3,5 oranında daralan tarım sektörünün büyümeye katkısının sınırlı kalması beklenmektedir. 2024 yılında sektörün toplam istihdam içerisindeki payı yüzde 15,1 olmuştur. Üçüncü çeyrek verilerine göre de tarım sektöründe hâlen 4 milyon 998 bin kişi çalışmaktadır. Türkiye tarım ve gıda ürünleri dış ticaretinde net ihracatçı bir ülkedir. 2024 yılında Türkiye'nin tarımsal ihracatı bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 5,3 artışla 32,5 milyar dolar, dış ticaret fazlası ise yüzde 57 artışla 10,8 milyar dolar olarak gerçekleşmiş, ihracatın ithalatı karşılama oranında yüzde 150'yle İngiltere, Çin, ABD, İspanya ve Rusya gibi ülkeler geride bırakılmıştır. Sebze ve meyve üretiminde ülkemiz, Avrupa'da 1'inci sırada yer almıştır. 2026 yılı bütçesinde gıda, tarım, hayvancılık ve su yönetimini kapsayan program ödeneklerine ayrılan kaynak, bir önceki yıla göre yüzde 25,8 oranında artırılmıştır. Tarımsal destek programları için yüzde 24,4 artışla 168 milyar lira ayrılmıştır. ÇKS'ye kayıtlı üreticilerimize verilen temel destekle mazot maliyetlerinin yüzde 50'si, gübre maliyetlerinin yüzde 25'i, ayrıca planlı üretime uygun üretim yapan üreticilerimizin mazot maliyetlerinin yüzde yüzü, gübre maliyetlerinin yüzde 50'si devlet tarafından sübvanse edilmektedir. Bütçede tarımsal kredi sübvansiyonu, müdahale alımları, tarımsal kit ve ihracat destekleri için 268 milyar lira, 122 milyar lirası tarımsal sulama için olmak üzere tarım sektörü yatırımlarına 190 milyar lira ödenek ayrılmıştır.
Tarımın sürdürülebilirliği, doğal kaynakların rasyonel kullanımından iklim değişikliğine birçok parametreyle ilişkilidir ancak esas olan üretimin sürdürülebilmesi için çiftçimizin önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Kuraklık ve don gibi doğal afetlerin etkisi, artan girdi maliyetleri, gıda arzındaki küresel kırılganlıklar yer ve mera baskısı gibi sorunlarla da karşı karşıya kalan çiftçilerimizin her durumda üretime devam etmesini ve faaliyetlerini sürdürmesini mümkün kılacak, refahını artıracak destek ve teşviklerin verilmesi hayati önemdedir. Türk çiftçisine rekabet üstünlüğü kazandırarak üretmeye teşvik edecek ve ürettiğinin karşılığını almasını sağlayacak sağlıklı işleyen üretim ve pazarlama sistemi kurulmalıdır. Destek sisteminin girdi maliyetlerini azaltan, üretim maliyeti ve ürün fiyat dengesini gözeten, iklim değişikliğine uyumlu, suyu merkeze alan, afetlere karşı koruyan bir anlayışla yapılandırılması gerekmektedir. Kırsal kalkınma projeleri devreye konularak kırsal kesimde üretken iş gücü oluşturulmalı, yaşam kalitesinin artırılması suretiyle nüfusun kırsalda kalması temin edilmelidir. Bu amaçla, partimizin tarım-sanayi entegrasyonunu da sağlayacak Kırsal Kalkınma Programı Tarım Kentleri Projesi'nin uygulanmasını öneriyoruz.
Kentleşme ve sanayileşme gibi nedenlerle tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı veya parçalı yapısı nedeniyle ekilip dikilememesi tarımsal üretimin önemli bir sorunudur. Parçalı arazi yapısı üretim maliyetlerini artırmakta ve modern tekniklerin uygulanmasını zorlaştırmaktadır. Bu kapsamda tarım arazilerinin bölünmemesi ve verimli kullanılmasına ilişkin ortak yönetim modelleri geliştirilerek müşterek mülkiyet kaynaklı kadastro sorununun çözümü için teşvik edici ve destekleyici yöntemler geliştirilmelidir. Yıllık programda da dikkat çekildiği üzere, tarım dışı sektörlerin artan arazi talebi karşısında tarım, orman, çayır ve mera alanlarının korunması ve sürdürülebilir biçimde kullanılması ihtiyacı önemini korumaktadır. Tarım arazilerinin etüt ve haritalandırılmasının hızla tamamlanarak arazi kullanım planlarının hazırlanması gerekmektedir. Arazilerin amaç dışı kullanımının önlenmesi, verimliliği artıracak modern tekniklerin ve karbon salımını azaltacak toprak işleme yöntemlerinin yaygınlaştırılması, nadas alanlarının üretime kazandırılması, tarım arazilerinin korunarak etkin kullanılmasını sağlayacaktır. Ayrıca, yeni teknolojiler, pazarlama sistemleri ve teşvikler konusunda üreticilerimizin bilinçlendirilmesi, aynı zamanda da genç nüfusun tarıma, tarımsal üretimi özendirilmesi için doğru, doyurucu, açık ve kolay anlaşılabilir materyaller hazırlayarak tanıtılması önem arz etmektedir. Bu doğrultuda Bakanlığınıza ait Tarım TV'nin önemli bir rol üstlendiğini, çiftçi eğitimine yönelik yayın faaliyetlerinde başarılı çalışmalar yaptığını memnuniyetle ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, hayvancılık Türk tarımının ve kırsal kalkınmanın en önemli unsurlarındandır. Ülkemizde yaygın bir hayvancılık söz konusudur. Aynı zamanda da üretim maliyetlerini artırıcı yapısal bazı sorunlar bulunmaktadır. TÜİK verilerine göre, 2023 yılında 2,3 milyon ton kırmızı et üretimi gerçekleşmiştir; 2024 yılında ise yüzde 11,7 oranında azalarak yaklaşık 2,1 milyon tona düşmüştür. Et ve süt ihtiyacının yurt içinden sürdürülebilir şekilde karşılanması amacıyla hayvan varlığının artırılması ve niteliğinin geliştirilmesi için yıllık programda da belirtildiği gibi suni tohumlama çalışmalarının yaygınlaştırılmasına, büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinde uygun ırkların seçilmesine ve küçükbaş hayvancılığın et üretimindeki payının artırılmasına yönelik destekleme programlarının sürdürülmesi gerekmektedir.
Hayvancılıkta en önemli sorun olan düşük verimin nedenleri arasında hayvan ıslahı konusunda yeterli sonuç alınamaması, ilkel ahırlarda hayvancılık yapılması, yem ve mera bağımlılığı, yetersiz ve hatalı beslenme, genç yaşta hastalığa yakalanma, salgın hayvan hastalıkları gibi unsurlar sayılabilecektir. Bu doğrultuda ıslah programlarının artırılması, kaliteli yem üretiminin sağlanması, hayvan sağlığı ve biyogüvenlik standartlarının güçlendirilmesi, küçük ölçekli aile işletmesi niteliğinde olan hayvancılık işletmelerinin ölçeklerinin büyütülmesi yerinde olacaktır.
Gıda güvenliği ve güvencesi, herkesin sağlıklı, güvenli, kaliteli ve besleyici gıdaya erişimini ifade etmektedir. İnsan hayatının kalitesi de alınan gıdanın niteliğiyle doğrudan ilişkilidir. Nitekim, güncel bazı olaylar da dikkate alındığında, gıda güvenliği ve tüketicinin korunmasının, buna ilişkin etkin mekanizmalar oluşturulmasının önemi ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, gıda sevk zincirinde fiyatların maliyet kaynaklı olmayan kontrolsüz yükselişinin önüne geçecek sistem oluşturulmalı, tarladan sofraya tüm süreçler ilgili kurumlarla eşgüdüm içinde kontrol edilmelidir. Bunun için, Türkiye genelinde dağınık hâlde faaliyet gösteren tarım kooperatifleri ve üretici birliklerinin yeniden yapılandırılması ve ortak bir çatı altında koordine edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Hem üretici hem tüketici güvenini ve refahını olumsuz etkileyen gıda zincirinde kayıp, israf ve izlenebilirlik eksikliklerinin, dijitalleşme, veriye dayalı üretim planlaması, sözleşmeli üretim ve doğrudan pazara erişim ilkeleriyle yeni bir dönüşüm sürecine girmesi gerekmektedir. Bu anlayışla tüketicinin sağlıklı, kaliteli, aynı zamanda daha ucuz gıdaya erişiminin sağlandığı, üreticinin emeğinin karşılığını aldığı, üretici ile tüketici arasında doğrudan bağ kuran, şeffaf ve sürdürülebilir bir gıda zinciri inşa edilmelidir. Böylesi bir dönüşüm, hem tarım ekonomisinin hem de kırsal refahın ve millî gıda güvenliğinin geleceğinin teminat altına alınmasına katkı sağlayacaktır. Tüm bunlar tarımın sürdürülebilirliğiyle ilgilidir. Tarımın sürdürülebilirliği ise doğal kaynakların rasyonel kullanımıyla bağlantılıdır ve hepimizin ortak sorumluluğudur.
Diğer yandan, günümüzde dünya gıdaya erişimde derin bir adaletsizlikle karşı karşıyadır. Görevimiz, bu tabloyu değiştirecek adımları da atmaktır çünkü tarım, aynı zamanda insanlığın geleceğini yaşatma mücadelesidir. Türkiye önemli bir tarım ülkesi olmasının yanında, gıda yoksulluğu çeken ülkelerle Asya ve Avrupa'nın kesiştiği kilit noktadadır. Mevcut ulaştırma altyapısı, lisanslı depolar ve finansal merkezlerle gıda ticaretinde uluslararası bir koridor olma potansiyeline sahiptir. Zengin depolama ve dağıtım altyapısıyla, lojistik merkezleriyle, tarımsal ihracatımıza önemli katkı sağlayacak ve küresel gıda tedarikinde ülkemizi öne taşıyacak kapasitededir.
Sulama, tarımsal verimliliğin anahtarıdır. Su ve su yönetimi stratejik önemdedir. Türkiye mukayeseli olarak su zengini bir ülke değildir. O sebeple, su varlığının rasyonel kullanımı, suyun korunması, millî hedefler doğrultusunda yönetilmesi gerekmektedir. Bize göre, su kullanımı, millî su politikası doğrultusunda, arz güvenliği ve sürdürülebilirlik çerçevesinde üretim desenini suya göre şekillendiren, alternatif finansman modelleriyle desteklenen bir anlayışla gerçekleştirilmelidir. Su kaynaklarının büyük bir kısmının tarımda kullanıldığı göz önüne alındığında, doğru ve verimli sulama sistem ve tekniklerinin rolü daha da önem kazanmaktadır. 2026 yılında tarım sektörü yatırım ödeneklerinin yaklaşık yüzde 56'sı tarımsal sulama yatırımları için öngörülmüştür. Ülkemizde bir yandan sulamaya açılan alanların genişletilmesine yönelik çalışmalar yürütülürken diğer yandan deniz suyunun tatlı suya çevrilmesine, açık sistem sulamalarının kapalıya dönüştürülmesine, suda sıfır kayıp temasıyla başlatılan Su Verimliliği Seferberliği'ne yönelik memnuniyet verici çalışmalar da yapılmaktadır. Bununla birlikte suyun geleceği için bilime dayalı, ulusal ve kültürel düzeyde sürdürülebilir su politikaları ve stratejilerinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapan Türkiye Su Enstitüsünün faaliyetlerinin etkinleştirilmesi, su eğitimi, bilinci ve su okuryazarlığının artırılması gibi faaliyetlere de ağırlık vermesi gerekmektedir.
Tohum tarımın en önemli girdisidir. Türkiye, tarımını başka ülkelerin tohum hâkimiyetine terk etmeme yolunda kayda değer mesafe almıştır. Bununla birlikte kalkınma planında da belirtildiği gibi sertifikalı tohum kullanımına destek sağlamaya devam edilmeli; yüzde 1,5 olan sertifikalı tohum ve fidan kullanımının tarımsal destekleme bütçesindeki payı artırılmalıdır. Gelecek yıllara ve nesillere aktarabileceğimiz millî tohum politikasına ilişkin yapıların etkinleştirilmesi ve çeşit ıslahı konusunda daha fazla AR-GE desteği sağlanması bu gelişimi destekleyecektir.
Ormanlar millî servetimizdir. Bugün itibarıyla orman alanımız 23,4 milyon hektarla ülke yüz ölçümünün yüzde 30'unu oluşturmaktadır. Ülkemizde orman varlığının ve verimli orman alanlarının artırılması amacıyla birçok yatırım yapılmakta, ağaçlandırma çalışmalarıyla orman varlığımız artırılmaktadır. Türkiye ağaçlandırma çalışmalarında Avrupa'da 1'inci, dünyada 4'üncü sıradadır. İklim değişikliği nedeniyle giderek artan kuraklık, sel ve orman yangınları gibi afetler orman varlığımızı tehdit etmeye devam etmektedir. Bu kapsamda orman yangınlarına karşı önleyici tedbirlerin etkinleştirilmesi, ormanların koruma kullanma sürecinde orman köylümüzle iş birliği içinde hareket edilmesini gerekli görüyoruz. Orman köylümüzün orman endüstrisinden daha fazla istifade etmesini, refahının artırılmasını istiyoruz. Bu vesileyle orman şehitlerimizi de buradan rahmetle anıyorum.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; cumhuriyetimizin yeni yüzyılında, Türk ve Türkiye Yüzyılı vizyonuna katkı sağlama hedefiyle bilim, üretim, kamu politikası ve toplumsal refahın kesişiminde, iklim ve su yönetiminden hayvansal üretim politikalarına, gıda güvenliği ve güvencesinden dijitalleşme ve insan kaynağının dönüşümüne uzanan geniş bir perspektifte Türkiye tarımının geleceğine ışık tutacak bütüncül bir vizyon ortaya konulmalıdır. Türkiye, tarım, gıda ve hayvancılık politikalarında son yıllarda kayda değer mesafeler katetmiş; teknoloji temelli üretim, iyi tarım uygulamaları ve sürdürülebilir üretim modelleri doğrultusunda önemli adımlar atmıştır. Tarımsal ürün çeşitliliği bakımından zengin bir potansiyele sahip olan ülkemiz, dış ticarette geniş bir ürün yelpazesine ve dikkate değer bir ihracat hacmine ulaşmıştır. Bununla birlikte tarım sektöründe üretim ölçeklerinin küçüklüğü, girdi maliyetlerindeki dalgalanmalar, su ve toprak kaynakları üzerindeki baskılar, pazarlama zincirindeki aksaklıklar ve kurumsal koordinasyon eksikleri gibi yapısal sorunlar varlığını sürdürmektedir.
Diğer yandan Türk tarımının ve ormancılığının gelişmesi için mücadele eden çalışanların mali ve sosyal haklarının ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi gerekmektedir. Hayati fonksiyona sahip tarımsal faaliyetlerin sevk ve idaresi kuşkusuz nitelikli ve nicelik olarak yeterli personel istihdamıyla mümkün olabilecektir. Bu kapsamda ziraat, orman ve gıda mühendisleri, veteriner hekimler, gıda, tarım, orman ve hayvancılıkla ilgili tekniker ve teknisyenler için yeni kadro açılması hem istihdam sağlanmasına hem de tarımsal faaliyetlerinin etkinleştirilmesine katkı sağlayacaktır.
Ayrıca, çoğunluğunu Bakanlığınız çalışanlarının oluşturduğu gıda, tarım, hayvancılık ve orman alanında ön lisans eğitim programlarını tamamlamış olanlara lisans tamamlama eğitimi hakkı verilmesinin uygun olacağını düşünüyoruz. Gıda zincirinde kayıp, israf ve izlenebilirlik eksiklikleri, veri temelli karar süreçlerinin politika tasarımında yeterince etkin kullanılmaması hem üretici hem tüketici güvenini zedelemektedir. Bu tablo, mevcut kazanımların kalıcı hâle getirilmesi ve geleceğe taşınması için bütüncül politikaların hayata geçirilmesini zorunlu kılmaktadır. Zira tarım; millî güvenliğin, toplumsal istikrarın, çevresel sürdürülebilirliğin ve insan sağlığının temelidir. İklim değişikliğinin, su kıtlığının, enerji maliyetlerinin ve küresel arz zinciri kırılmalarının tam ortasında olan Türkiye kendi kendine yeten sürdürülebilir ve dirençli bir tarım gıda sistemini inşa etmek zorundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Aksu, uzatıyorum.
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Bu nedenle, tarım ve gıda politikaları kalkınma planında da vurgulandığı gibi yalnızca desteklemeye veya üretim miktarını artırmaya değil, ekosistem yönetimine, verimlilik ve katma değer yaratmaya, çevreyle uyumlu ürün biçimlerine odaklanmalıdır.
Türkiye tarımında sorunlar yüzeysel değil, daha çok yapısaldır. Tarım, su, gıda ve hayvancılık alanındaki sorunların kalıcı çözümünün de parçalı müdahalelerle değil, bütüncül bir dönüşüm programıyla mümkün olabileceğine inanıyoruz.
Unutulmamalı ki toprak ve su geçmişten bize emanet edilen, geleceğe taşımakla sorumlu olduğumuz en değerli mirastır. İnanıyoruz ki Türkiye tarımı, bilimin rehberliğinde, ortak aklın yol göstericiliğiyle, üreticinin alın teri ve politika yapıcıların kararlılığıyla yükselmeye devam edecektir. Hem üreticinin kazanacağı hem de katlanılabilir gıda maliyetleriyle tüketicinin güvenli gıdaya erişeceği bir sistemi inşa etmek zorunluluğumuz vardır. Bunu başarabilecek bilgi birikimi, insan gücü, kapasite ve siyasi kararlılık ülkemizde ve Cumhur İttifakı'nda bulunmaktadır.
Bu düşüncelerle bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.