| Komisyon Adı | : | (10/434,2104,2716,2717,2718,2719) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 25 .11.2025 |
FATMA ÖNCÜ (Erzurum) - Bir şey söyleyebilir miyim? Yok, eleştirel açıdan demedim.
Şimdi, bakın, geçtiğimiz ay Türkiye, Avrupa Parlamenterler Birliğinde, Dünya Parlamenterler Birliğinde eş raportör seçildi. Hangi konuda? İnsan Hakları Demokrasi Komisyonunda engellilerle ilgili. Niye seçildik? Uygulamalar konusundan seçildik çünkü uygulamalarımız gerçekten ama gerçekten dünyada çok çok iyi noktada. Tabii ki de eksiklikler elbette ki var çünkü her konuda zaten değişen dünya ihtiyaç doğuruyor, her konuda, sadece engelli konusunda değil birey konusunda da dünya değişiyor ve ihtiyaçlar farklılaşabiliyor. Şimdi, bu anlamda arkadaşların haklarını yemeyelim, gerçekten özel eğitim konusunda Türkiye'nin çok ileride olan bir durumu söz konusu. Evet, saatler konusunda biz de kendi heyetimizle konuşuyoruz, yetersiz, anne-babanın eğitimi konusu yetersiz ama şunu anlıyorum: Örneğin, ben 2 çocuk annesiyim, çocuklarımın bireysel ihtiyaçlarını kendim karşılamakla mükellefim, o benim çocuğum yani. Ekonomik durumum varsa, uygunsa özel okulu tercih edebiliyorum, değilse devlet okulunu tercih edebiliyorum; ekstra bir bütçem varsa o çocuğa ek eğitimler aldırabiliyorum. Yani, şimdi, burada şunu karıştırmamak lazım: Engelli çocuk için "Tamamen, bu yüzde 100 devlet, her şeyiyle." dediğimiz zaman ailenin sorumluluğu hiç kalmıyor. Ya, ailenin de sorumluluğunun olması gerektiğine inanıyorum ben. Tabii ki de devlet özel eğitim merkezlerini destekliyor ama bu desteklemenin yanında ailenin de çocuğa olan sorumluluk ilkesi doğrultusunda bir eğitim modeli geliştirmeli ve bunu da kendi de desteklemeli. Yani, hepten bunu... Şimdi, Avrupa'yı diyorsunuz, Avrupa'da sistem böyle çalışmıyor ki. İşte, ben gidiyorum, her ay bir ülkedeyim, Avrupa'da sistem tamamen anne-babanın da fiilî sorumluluklarını zorunlu hâle getiriyor.
TÜRKİYE TURİZM MECLİSİ SEKRETERİ AV. NESLİHAN SEDEF ERKEN - Tabii.
FATMA ÖNCÜ (Erzurum) - Onlara da uygulatıyor yani öyle keyfekeder değil.
TÜRKİYE TURİZM MECLİSİ SEKRETERİ AV. NESLİHAN SEDEF ERKEN - Tabii, onu da çok iyi denetliyorlar, kendi kamu yöneticilerinin ayrımcılık yapmalarına asla izin vermiyorlar.
FATMA ÖNCÜ (Erzurum) - Tabii ki. Bir de bakın, mesela, Avrupa'da şu var... Bunun en ideal örneğine Hollanda diyorlar.
Çok özür diliyorum Sayın Bakanım, uzattım ama...
Şimdi, bakın, Hollanda'da bir uygulama sistemi var ve Avrupa'nın her tarafında şu anda onu modellemeye çalışıyorlar. Bu ne? Diyelim ki çocuğunuza otizm tanısı konuldu. Tamamen devlet size "Kardeşim, bak, ben haftanın beş günü çocuğu alacağım, bende yatılı kalacak. Sen, sadece hafta sonu gün belirleyeceksin -cumartesi, pazar- çocuğunu yanına alabilirsin. Senin çocuğunla birlikte yaşamın hem senin hayatını hem de varsa o evde başka bireyin hayatını da kilitliyor çünkü doğrudan ona odaklanıyorsun. Dolayısıyla, ben onu alacağım, hafta içi bende eğiteceğim, hafta sonu da istiyorsan, kendi durumuna göre çocuğunu al." diyor. Şimdi, biz bu modeli ülkemizde uygulamaya kalksak... Ki ben Aile Bakanlığında velilerle mütemadiyen toplanıyordum çünkü kadınların temel sıkıntısı şuydu: "Babalar bizi terk ediyor, çocukla tamamen biz kalıyoruz." Onlara hep şunu söyledim: Peki, diyelim ki size böyle bir model geliştirsek çünkü neticede siz bir insansınız ve kendi ihtiyaçlarımız var, ikinci çocuğunuz var veya başka bir hayatınız olacak, doğal akışı bu zaten, buna izin verir misiniz dedim; hepsi inanılmaz derecede duygusal olarak şey yaptılar bana karşı... "Ya, nasıl böyle?" Ama gerçekten bazı şeylere rasyonel çözüm bulduğunuzda başka bir boyuta geçmiş oluyorsunuz. Dolayısıyla, Türkiye'de, evet, bu alanda aksak giden bazı problemler tabii ki gündemde ama hepten de böyle "Ya, öyle de mi olsaydı." Öyle değiliz yani.