| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 26 .11.2025 |
SEDA KÂYA ÖSEN (İzmir) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri, Sayın Bakan, kıymetli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2026 yılı Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin ülkemize, bölgemize ve çıkarlarımıza hayırlar getirmesini temenni ediyor, Gürcistan'da yaşanan uçak kazasında şehit düşen kahramanlarımızı ve tüm şehitlerimizi saygıyla anıyorum.
Sayın Bakanım, öncelikle konuya faiz meselesiyle başlamak istiyorum, neden faiz? Hazine 2026 yılında 2,7 trilyon lira faiz ödemesi yapacak. Peki, Millî Savunma Bakanlığımızın 2026 bütçesi ne kadar? 822 milyar lira. Bakın, 1 trilyon lira dahi değil. Faize harcadığımız paranın sadece yüzde 30 kadarını millî savunmaya harcıyoruz. Bu tartışmaların bir benzeri Amerika Birleşik Devletleri'nde de yaşanıyor. Faiz giderlerinin savunma harcamalarından çok olması durumunu tartışıyorlar. Onlar bu durumu inanın bir ulusal güvenlik meselesi olarak ele alıyor, peki biz neden böyle ele almıyoruz? Bu memleketin parasını yabancı faiz lobilerine yedirirken o paralar bizim ulusal çıkarlarımıza karşı kullanılıyor, rakiplerimize belki de silah ve mühimmat olarak dönüyor. Doğrudan sizin alanınız değil ama bu konu üzerinde kafa yormamız gerekir diye düşünüyorum.
Yine NATO harcamalarından devam etmek istiyorum. 2035 yılına kadar ülkeler millî gelirlerinin yüzde 5 kadarını harcayacaklarını taahhüt ettiler. Türkiye'de gelecek yıl 77 trilyon liralık millî gelir beklentisi var, Bakanlık bütçesiyle kıyaslandığında savunma harcamalarının millî gelire oranı yüzde 2'lik bir oran civarında velhasıl sormak isterim: 2035 yılında bu oranın yüzde 5'lere çıkması sizce mümkün müdür, gerçekçi bir hedef midir? Çünkü hâlihazırda Rus tehdidi altındaki Polonya gelecek yıl millî gelirinin 4,8'ini, Litvanya yüzde 4'ünü, Letonya 3,7'sini ve Estonya 3,4'ünü harcayacak. Büyük çaplı bir savaş çıkmaması durumunda pek gerçekçi bir hedef olduğunu sanmıyorum.
Sayın Bakanım, sizler de yakından takip ediyorsunuz Avrupa Birliği İkinci Dünya Savaşı sonrasında zayıflayan Sovyetlerin çökmesiyle de neredeyse yok denecek duruma gelen güvenlik politika ve araçlarını değişen dünya siyasetiyle birlikte yeniden dizayn etmeye çalışıyor. Bu noktada bizleri de yakından ilgilendiren SAFE programı var, sormak isterim: Türkiye bu programın şu an tam olarak neresindedir? SAFE programına katılmamız durumunda askerî ve ekonomik kazançlarımızın ne olmasını bekliyorsunuz. Elbette bu SAFE programı konusunda her meselede olduğu gibi Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile Yunanistan'ın birtakım itirazları var, bunlar aşılabilecek durumda mıdır? Yunanistan ve Rumların yumuşaması Kıbrıs'ta iki devletli çözüm için Rumların NATO'ya üye yapılması gibi tavizler vermemiz gerektiği iddiaları ortalıkta dolaşıyor. Böyle bir durumun gerçekleşmesi hâlinde sonuçlarıyla alakalı görüşlerinizi merak ediyorum.
Elbette, burada bir hususa daha değinmek gerekiyor. Avrupalılar kendilerini Rus tehdidi altında hissetmesin diye Rusya sınırındaki Polonya, Letonya, Ukrayna gibi ülkelerde Türk İHA'ları görev yapıyor. Bu noktada Türkiye'nin taviz veren değil taviz alan ülke konumunda olması gerektiğine inanıyorum.
Zaferleri ve mazisi insanlık tarihiyle başlayan kahraman ordumuza girişimlerinde başarılar diliyor, başta Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm gazi ve şehitlerimizi bir kez daha saygıyla anıyorum.