KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, değerli milletvekilleri, kıymetli bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

26'ncı ve 27'nci Dönem AK PARTİ Giresun Milletvekilimiz, Plan ve Bütçe Komisyonunda birlikte mesai yaptığımız beyefendi, bilgili, gönül insanı arkadaşımız Cemal Öztürk'e Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum. Ailesine ve AK PARTİ camiasına başsağlığı diliyorum.

Bugün 2025 yılı üçüncü çeyrek büyüme verileri açıklandı. Konuşmama ekonomideki gelişmelerle ilgili bir değerlendirmeyle devam etmek istiyorum. On beş yıldır yıllık bazda üst üste büyüyen Türkiye ekonomisi 2025 yılı üçüncü çeyreğinde yüzde 3,7 büyüme kaydetmiştir. Tarım sektörü zirai don ve kuraklığın etkisiyle yüzde 12,7 daralmasına rağmen bu büyüme gerçekleşmiştir. Tarım dışı büyüme yüzde 5,6 olmuştur. Sanayi katma değeri yüzde 6,5 artmıştır. Yüksek teknolojili üretimin burada etkili olması ve makine ve teçhizat yatırımlarında yüzde 11,3 artış olması sevindirici gelişmelerdir. Bugün, yine, İstanbul Sanayi Odasının imalat sanayi satın alma yöneticileri endeksi kasım ayına ilişkin açıklandı, kasımda 1,5 puan artışla 48'e yükseldi. Tabii, eşik değerin altında olmakla birlikte yatırım, üretim, istihdam artışı konusunda umut verici bir gelişme.

Türkiye ekonomisi öngörülen hedefler doğrultusunda ve belirlenen program dahilinde kararlılıkla yoluna devam etmektedir. IMF Türkiye'nin bütçe açığındaki azalış, enflasyondaki düşüş, pozitif reel faiz oranları, liraya olan güven, büyüme, cari açık ve rezervlerdeki iyileşme gibi göstergelere işaret ederek ihtiyatlı ekonomik politikaların önemli başarılar sağladığı değerlendirmesinde bulunmuştur. Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 3,5 büyümesinin beklendiği, düşen politika faizleri ve daha az sıkı bir mali duruşun 2026 yılında talebi destekleyeceği, bunun sonucunda artan yatırım ve tüketimin büyümeyi yüzde 3,7'ye çıkaracağı kaydedilmiştir.

Bilindiği üzere ülkemizde 2023 yılı Mayıs ayında fiyat istikrarını sağlamak için sıkı para politikası uygulamasına geçilmiştir. Program kararlı bir şekilde uygulanmakta, makrofinansal göstergeler belirgin bir şekilde iyileşmektedir. Merkez Bankası rezervleri rekor seviyeye yükselmiş, ülkemizin risk primi 240'ın altına inmiş, kredi notu artmış, dış borçlanma maliyetlerinde önemli iyileşme sağlanmıştır. 2024 yılında yüzde 4,7 olan bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranının 2025 yılında yüzde 3,6'ya inmesi beklenmektedir. Bu oranın 2026 yılında yüzde 3,5 olması, deprem harcamaları hariç yüzde 2,7 seviyesinde gerçekleşmesi öngörülmektedir. 2024 yılında 988 bin kişi artan istihdam 2025 yılında yatay seyretmekte olup Ekim ayı itibarıyla yıllık 83 bin kişi artarak 32 milyon 772 bine ulaşmıştır. İşsizlik oranı yüzde 8,5 olup iki buçuk yıldır tek haneli gerçekleşmektedir. Genç işsizlik oranı yüzde 15,6 olup son yılların en düşük seviyelerinde seyretmektedir. Gerek iş gücüne katılım oranı gerekse istihdam oranı yüksek seviyelere çıkmıştır. İhracatımız ocak-eylül döneminde yıllık 4,1 oranında artış kaydetmiş ve on iki aylık verilere göre 269,7 milyar dolarla rekor seviyeye yükselmiştir. 2025 yılında 273,8 milyar dolar, 2026 yılı için de 282 milyar dolar ihracat hedefinin yakalanması öngörülmektedir. Cari açığın millî gelire oranının 2025 yılında yüzde 1,4 gibi sürdürülebilir, düşük seviyelerde gerçekleşmesi, 2026 yılında ise yüzde 1,3'e gerilemesi öngörülmektedir. Türkiye'nin AB tanımlı genel yönetim borçluluk oranı 2025 yılı ikinci çeyrekte yüzde 24,1'e kadar gerilemiştir. Bu oran, AB ortalaması yüzde 81,9; gelişmekte olan ülkeler de ise yüzde 69 düzeyindedir. Türkiye kamu borçluluğu, reel sektör borçluluğu ve hane halkı borçluluğunda en az borçlu ülkeler arasındadır ve borçluluk oranları da düşmektedir. Bankacılık sektörünün sermaye yeterliliği oranı eylül ayı itibarıyla yüzde 18,5 düzeyinde olup sağlam bir bünyeye sahiptir. Bankacılık sektörünün takipteki alacaklar oranı yüzde 2,3 olup geçmiş yıllar ortalamasının altındadır.

Uygulanmakta olan politikaların temel amacı enflasyonun düştüğü, istikrarın pekiştiği bir ortamda kapsayıcı ve sürdürülebilir büyümeyle kalıcı sosyal refahın sağlanmasıdır. 2024 yılında yüzde 44,4 gerçekleşen yıllık enflasyon, 2025 yılı Ekim ayı itibarıyla yüzde 32,9'a inmiştir. Enflasyon beklentilerinin tam olarak düşmemesi ve dezenflasyon sürecinin yavaşlaması ilave tedbirler alınmasını gerektirmektedir. Başta yatırım, üretim, tasarruf, vergi, hukuk, iş gücü piyasası, sosyal güvenlik, eğitim ve tarım gibi temel alanlarda yapısal tedbirlerin hayata geçirilmesi önem arz etmektedir. Bütçe dengesini bozmadan hem gelir hem harcama tarafında etkinliği artırıcı çalışmalar yürütülmelidir. Kamu yatırım harcamalarında tasarruf sağlamak üzere kamu ihale ve sözleşme süreçleri iyileştirilerek rekabet artırılmalıdır. Taşıt Kanunu, taşıt yönetiminde etkinlik ve verimliliği gözetecek şekilde güncellenmelidir. Türkiye'deki vergi sistemi tabana yayılmamış bir yapıdadır. Bu durum, bir yandan bazı makroekonomik hedeflerimize ulaşmayı zorlaştırmakta, diğer yandan da vergi yükünün adaletsiz dağılması sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Kayıt dışılığın ve kazancın düşük beyanın önlenmesi suretiyle vergilendirilmeyen gelir ve kârlardan vergi alınması, hem vergi adaleti bakımından hem de kamu maliyesi açısından bir zorunluluk olarak görülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ekonomisinde yüksek oranlı ve istikrarlı büyümenin sağlanmasında, finansmanın sürdürülebilir ve sağlıklı kaynaklardan temin edilmesi, dış kaynaklara olan bağımlılığın azaltılması ve kaynakların gelir artırıcı, istihdam sağlayıcı ve verimlilik potansiyeli yüksek alanlara yönlendirilmesi gerekmektedir. Küresel krizler, belirsizlikler ve dalgalanmalarla ülkemizde uygulanmakta olan dezenflasyon politikaları ve yüksek faiz oranları ekonomimiz üzerinde baskı oluşturmuştur. KOBİ kredi koşullarının iyileştirilmesi, finansmana erişim için uygun şartlarda kredi sağlanması, verimliliği artırıcı ve maliyetleri düşürücü yeni teşviklerin devreye girmesi, ihracatı destekleyici politikalara daha fazla öncelik verilmesi gerekli görülmektedir. Sürdürülebilir büyüme için daha fazla yatırım yapılmalıdır. Yatırımın ve üretimin artırılması ve ülkeler arasındaki rekabette avantajlı duruma geçebilmemiz bakımından AR-GE ve yenilikçilik ekosisteminin geliştirilmesi, teknolojik dönüşümün hızlandırılması, beşerî sermayenin güçlendirilmesi gerekmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi, ekonomide bağımsızlığı, yerli ve millî üretimi artırmayı, dış bağımlılığı azaltmayı öngörmektedir. Ekonomi güvenliğini millî güvenliğimizin bir unsuru olarak değerlendirmekteyiz. Dijital ve yeşil dönüşümü sağlıklı bir şekilde gerçekleştiren, uluslararası rekabet gücüne sahip bir sanayinin hızla oluşturulması görüşündeyiz. Ülkemizin yatırım alanında cazibe merkezi hâline getirilmesi için yapılan çalışmaları destekliyoruz. Son yıllarda Türkiye'yi yüksek teknoloji üretim merkezi hâline getirmeye yönelik büyük ölçekli yatırımlar hız kazanmıştır. Bu kapsamda Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi Programı ve HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı uygulamaya konulmuştur. Türkiye'yi yüksek teknolojili ürün üretimi ve ihracatında lider ülkelerden biri konumuna taşımayı hedefleyen 2030 sanayi ve teknoloji stratejisi, dijital ekonomiye geçişle birlikte Türkiye'nin küresel ekonomide daha rekabetçi ve güçlü bir şekilde yer almasını hedeflemektedir. Dijital Dönüşüm Programı 29 Mayıs 2025 tarihinde yayınlanarak Teşvik Sisteminde Stratejik Hamle Programı ve Öncelikli Yatırımlar kapsamına alınmıştır. Ülkemizin yüksek teknolojiye dayalı savunma sanayisinde yerlilik ve millîlik oranının yüzde 80'i aşmış olması sevindiricidir. Havacılık, uzay ve savunma sanayisi ürünlerimizi artık kendimiz üretiyoruz, birçok ülkeye de ihraç ediyoruz. Türkiye sistemler sistemi çelik kubbeyle hava savunmasında artık farklı bir klasmana çıkmaktadır. Bayraktar, KIZILELMA görüş ötesi havadan havaya füzeyle hedefini vurarak dünya havacılık tarihinde bir ilke imza altmıştır Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk milletine bu övüncü yaşatan Türk Silahlı Kuvvetlerine, Savunma Sanayisi Başkanlığımıza, ASELSAN'a, TÜBITAK SAGE'ye Baykar'a tebrik ve teşekkürlerimizi iletiyoruz. İHA ve SİHA teknolojisinde dünyada ilk 3'teyiz, küresel pazarının yüzde 68'ini Türkiye'nin markaları elinde bulundurmaktadır. Havacılık ve savunma sanayisi ihracatında dünyanın 11'inci ülkesi konumundayız. Yerli ve millî üretim potansiyelinin tümüyle harekete geçirilmesi, savunma sanayisinde yakalanan ileri teknolojinin başka alanlarda da yaygınlaştırılması önem arz etmektedir. Katma değeri yüksek üretimi artırmak, AR-GE ve inovasyonu daha fazla teşvik etmek, bölgesel kalkınmayı dengeli biçimde yaymak ve daha öngörülebilir, daha güçlü bir yatırım ortamı oluşturmak büyük önem arz ediyor. Marmara Havzası ağır sanayi yatırımlarından ve nüfus yoğunluğundan dolayı sıkışmıştır. Sürdürülebilir kalkınma için sanayinin Konya gibi Anadolu'daki yeni merkezlere doğru kaydırılmasının Türkiye'nin ekonomi güvenliğine katkı sağlayacağı, bölgelerarası gelişmişlik farklarını azaltacağı, fiyatlama davranışlarına olumlu katkı sağlayacağı ve ülke kalkınmasının önündeki potansiyel riskleri en aza indireceği değerlendirilmektedir. Yatırım teşvik sisteminde 4, 5 ve 6'ncı bölgelere taşımada sağlanan teşvikin Anadolu'daki tüm il ve ilçelere yaygınlaştırılması isabetli olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarihî bir adım, çok önemli bir yönetim reformu uzlaşmanın ve millî birlikte buluşmanın önemli bir aracı olan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin doğasına uygun ihtiyaç duyulan anayasal ve yasal değişikliklerin yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Demokratik standartların yükseltilmesi amacıyla hak ve özgürlükleri öne çıkaran, demokratik, kapsayıcı, mutabakata dayalı, milletimizin beklentilerine uygun yeni bir Anayasa'yla Türkiye'yi ayak bağlarından tümüyle kurtarmalıyız. Yeni Anayasa'yla birlikte darbe dönemi ürünü olan Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunlarını yeniden düzenlemeli ve siyasi etik kanunu çıkarmalıyız. Meclis İçtüzüğü yenilikçi bir anlayışla düzenlenmeli, Meclis itibarına da zarar veren kısır tartışmalara ve zaman kayıplarına artık son verilmeli, yasama kalitesi sağlanmalıdır. Yeni hükûmet sistemi esas alınarak bir çerçeve kanun niteliğinde kamu yönetimi temel kanunu çıkarılması görüşündeyiz. Bu kanun devlet teşkilatının anayasal çerçevede işleyişine ilişkin temel normları ortaya koyacaktır. Devlet teşkilatının idarenin bütünlüğü, verimlilik, etkinlik ve kaynakların rasyonel kullanımı doğrultusunda şekillendirilmesine yönelik temel ilkeler yine bu kanunda düzenlenebilecektir. Böylesi bir düzenleme uygulamayı kolaylaştıracak, bazı gereksiz yetki tartışmalarını da sona erdirilecektir. Bakanlıklarda işlerin etkili ve birimler arasında uyumlu bir şekilde yürütülmesi için bir üst birime, eski sistemdeki müsteşar konumunda bir üst birime, bir koordinatörü ihtiyaç bulunmaktadır. Bakan yardımcılarından birinin "bakan birinci yardımcısı" olarak belirlenmesi suretiyle bu sorun aşılabilecektir Anayasa’nın 166'ncı maddesinde "Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayiin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla gelişmesini, ülke kaynaklarının döküm ve değerlendirilmesini yaparak verimli şekilde kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı kurmak Devletin görevidir." amir hükmü yer almaktadır. Diğer taraftan, devletin Anayasa'da belirtilen asli görevlerine ilişkin ortak stratejik plan, program ve politika belirleme zarureti bulunmaktadır. Strateji ve Bütçe Başkanlığımızın yeniden yapılandırılarak makroekonomik, sektörel ve bölgesel vizyon, strateji ve politika geliştirme, üst politika dokümanları yapma yanında bu konularda koordinasyonu sağlama ve Cumhurbaşkanına müşavirlik gibi görevleri yürütecek strateji ve politika geliştirme başkanlığı kurulması görüşündeyiz.

Bir sistemin kalitesi kadar sistemi işletecek olan insan gücü kalitesi de önemlidir. Bu amaçla Devlet Memurları Kanunu'nun temel ilkelerinden olan liyakatı temin edecek bir yapı olarak liyakat kurulu kurulması görüşündeyiz. On İkinci Kalkınma Planı'nda da yüksek verimlilikte kaliteli hizmet sunan, insan kaynağına sahip, objektif ölçütlerin ve liyakat ilkelerinin hâkim olduğu, değişen koşullara uyum sağlayan kamu personel sisteminin oluşturulması temel amaç olarak belirlenmiştir. Yine, Plan'da kamu personel mevzuatının kamu personel statüleri ve sınıflandırma kriterleri dikkate alınarak geliştirilmesi, kamu personeli ücret sisteminin sadeleştirilmesi, ücret düzeylerinin görev ve sorumluluk esasına dayalı olarak yeniden düzenlenmesi politika ve tedbirlerine yer verilmiştir. Kamuda ehliyeti ve liyakati esas alacak, statü ve istihdam karmaşasını giderecek, ücret adaletini sağlayacak, topluma kaliteli hizmet sunan, değişen koşullara uyum yeteneği yüksek ve daha verimli bir kamu personel sistemi oluşturulması gerekmektedir. Bu kapsamda asli devlet hizmetlerinde çalışanların kadrolu hâle getirilmesi; sözleşmeli, geçici, vekil, fahri, ücretli ve taşeron personelin çok istisnai hâllerle sınırlandırılması, yardımcı hizmetler sınıfının kaldırılarak genel, idari ve teknik hizmetler sınıfına alınması gerekli görülmektedir.

On İkinci Kalkınma Planı'nda kamuda istihdam edilen kariyer meslek personelinin görev alanlarını, atanma süreçlerini ve meslekte yükselme gibi hususları düzenleyen mevzuat çalışması yapılacağı belirtilmiştir. Kariyer meslekler kamu kurumlarında önemli görevler üstlenmekte, politika ve stratejilerin oluşturulmasında belirleyici olmakta, eğitimli, nitelikli ve tecrübeli yöneticiler yetiştirmektedir. Kariyer meslek mensuplarının özlük haklarında iyileştirme ihtiyacı bulunmaktadır. Kariyer uzmanlar, kontrolörler ve denetmenler de statü ve özlük hakları bakımından sorunlar yaşamaktadır. Özlük hakları konusunda yaşanan adaletsizlik, kariyer meslek personeli arasında moral ve motivasyon kaybına yol açtığı gibi özenle yetiştirilmiş insan kaynağının kamudan ayrılmalarına neden olmaktadır. Tüm kariyer meslek mensuplarının özlük hakları iyileştirilmeli, eşitsizlikler giderilmelidir.

Kayıt dışılık, kazancın düşük beyanı, usulsüzlük ve yolsuzlukların önlenebilmesinde etkin bir denetim sisteminin varlığı büyük önem taşımaktadır. Ülkemizde denetim sisteminin görev, yetki, sorumluluk ve kurumsal yapı itibarıyla etkinleştirilmesini, yapay zekâ gibi gelişmelerle dijital denetimin yaygınlaştırılmasını, ayrıca denetim elemanlarının gündelik ve konaklama ücretlerinin günün koşullarına uygun hâle getirilmesini gerekli görüyoruz.

Kamuda çalışan mühendisler ve diğer teknik elemanlar ile akademik personelin aylıklarının da yeterli olmadığı, aldıkları eğitim ve yürüttükleri hizmete mütenasip olmaktan uzak olduğu açıktır. Mühendislik meslek kanunu çıkarılarak mesleki gelişimin teşvik edilmesi, bilgi ve tecrübenin ödüllendirilmesi, kamu mühendisi maaşının yakın geçmişe kadar mühendisle aynı maaş olan dengi meslekler seviyesine çıkarılması, tüm kazanımların emekliliğe yansıtılması görüşündeyiz.

Üniversitelerimizin dünya üniversiteleriyle rekabet edebilmesi, bilimsel rekabette geri kalmaması, öğretim elemanlarının mali kaygılardan arındırılıp bilime odaklanmalarının sağlanması, üniversitelerimizin ürettikleriyle ülkemizin ilerlemesine katkı sunması için mali sorunların çözümünün önemli olduğunu düşünüyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye en kuşatıcı sosyal yardım ve destek sistemine sahip ülkelerden biridir. 3294 sayılı Kanun uyarınca gelir testine göre hane içindeki kişi başına düşen geliri aylık net asgari ücretin 1/3'ünden az olanlar, örneğin 4 kişilik bir ailenin aylık geliri 29.470 liranın altında kalan, fakir ve muhtaç durumda bulunanlar sosyal yardımlardan faydalanabilmektedir. Bu gelirin altında geliri bulunmakla birlikte, yardım alamayan aileler olabileceği gibi geliri bu seviyenin altında kalan bütün ailelerin hepsine aynı tutarda yardım yapılmaktadır. Parti olarak bir proje hâline getirdiğimiz asgari refah seviyesinin, endeks üzerinden hesaplanması ve belirlenen gelir seviyesine erişene kadar ailelere asgari gelir desteği verilmesi uygulamasının hayata geçirilmesi görüşündeyiz. Mevcut sistemin, asgari gelir desteği uygulamasına dönüştürülmesi suretiyle asgari gelir seviyesi ile hane halkı geliri arasındaki fark kadar tutar, vatandaşımızın banka hesaplarına her ay yatırılacaktır. Böylelikle, birçok ülkede "Vatandaşlık temel geliri", "Garanti edilmiş gelir" gibi farklı isimlerle yapılan uygulama, ülkemizde de başlatılmış olacaktır.

Cumhurbaşkanlığının ve bağlı kurumlarının 2026 yılı bütçesinin hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum.