KOMİSYON KONUŞMASI

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve değerli bürokratlar, hoş geldiniz, sunumunuz için teşekkür ederiz.

Ben de konuşmama başlamadan önce, geçen dönemde birlikte çalıştığımız, nezaketiyle temayüz etmiş olan Cemal Öztürk'ün vefatından dolayı duyduğum üzüntüyü belirtmek istiyorum. Ailesine, AK PARTİ Grubuna, sevenlerine başsağlığı diliyorum, kendisine de Allah'tan rahmet diliyorum.

Şimdi, tabii, bütçesini konuşuyoruz, biraz ben sistem üzerine konuşmak istiyorum Sayın Başkan. Bu sistemde kimi sorunların olduğunu -hayretle müşahede ettim- bazı AK PARTİ vekilleri de ifade ettiler. Yani teknik bazı sorunlar var, bunlar düzeltilmeli. Tabii, ne olduğunu duymadık. Daha önce de Sayın Cumhurbaşkanı "Revizyon yapmak gerekir." demişti, belki siz de buna benzer sözler etmiştiniz fakat bu revizyonun da ne olduğuna dair elimizde herhangi bir veri yok yani nasıl bir revizyon, hangi alanlarda, hangi konularda, o da yok ama biz bir revizyon ihtiyacı olduğundan yola çıkarak birkaç şeye işaret etmek istiyoruz. Evet, bu sistemin sorunları var ve üç başlık altında ele almak istiyorum bu sorunları, biraz da belki onlara dair çözüm önerileri sunmak istiyorum. Tabii ki bunun tartışılması gereken yer... Bu bir anayasa tartışmasıdır esas itibarıyla yani bütçede halledebileceğimiz şeyler değil bunlar ama bu anayasa tartışmasının da yapılması gerekir, aksi takdirde yeni bir anayasanın da çok fazla anlamı olmaz herhâlde diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, sorunlara baktığımızda, bir tanesi şu: Bu sistem, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi aşırı merkezîleşmiş bir sistem, "aşırı merkezîleşmiş"in altını özellikle çizmek istiyorum. Yani karşılaştırma yapılabilir çeşitli sistemlerle, başkanlık sistemleriyle de karşılaştırmalar yapılabilir. Baktığımızda, gerçekten Türkiye'deki bu oluşmuş olan sistemin merkezîleşme oranı demokratik olan başkanlık sistemlerinden çok daha yüksek. Bu aşırı merkezîleşme tabii ki irrasyonelite yaratıyor. Yani gündelik işleyiş açısından da baktığımızda, demokratik işleyiş açısından da baktığımızda irrasyonelite yaratıyor. Bu aşırı merkezîleşmenin mutlaka bir dengelenmeye ihtiyacı var; öncelikle onu söyleyeyim. Yani Türkiye gibi çok geniş bir coğrafyaya yayılmış, toprakları geniş olan bir ülkenin bu kadar merkezî yetkilerle, aşırı merkezîleşmiş bir sistemle yönetilmesi doğru değil; öncelikle onu belirtmiş olayım. Kimi yetkilerin gerçekten yerellere devredilmesi, kimi yetkilerin yerel demokrasinin güçlendirilmesi, yerinden ve yerelden yönetimlerin güçlendirilmesi doğrultusunda kullanılması büyük önem taşıyor. Dolayısıyla, bu aşırı merkezîleşmenin ve bunun yarattığı irrasyonelitenin aşılması gerekiyor ve bunun da çözümü bu konuların tartışılmasıyla ortaya çıkabilir; birinci tespit etmek istediğim konu bu.

İkincisi, bu sistem çok asimetrik ilişkiler yaratmış vaziyette. Yani özellikle yargı, yasama ve yürütme açısından baktığımızda bu asimetriyi görmek çok mümkün ve bu asimetrinin de bertaraf edilmesi gerekiyor özellikle bu üç ayaklı sistemin çalışabilmesi açısından.

Bakın, bir örnek vereceğim: Bu dönemde yani bu yıl içinde cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin Anayasa Mahkemesi tarafından bozulması sonucunda biz bu Plan ve Bütçe Komisyonunda, yanlış hatırlamıyorsam, 4 torba teklif tartıştık yani her biri de 30 maddeden aşağı değildi, değil mi Orhan Bey? Şimdi, yani işte asimetrinin örneklerinden bir tanesi bu yani cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle...

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI CEVDET YILMAZ - Cumhurbaşkanlığı değil de, teknik olarak, kanun hükmünde kararname...

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Pardon, doğru, haklısınız; kanun hükmünde kararnamelerle yönetme anlayışının yarattığı sıkıntıların Anayasa Mahkemesinden dönmesi.

Tabii, bu arada, o Anayasa Mahkemesi bozana kadar o kararnamelerin işlemesi, kullanılması, bunun sonuçlarının ortaya çıkması asimetrinin çok bariz örneklerinden bir tanesi ama başka örnekler de var, yargıyla ilgili baktığımızda da bu tür sorunları görüyoruz. Dolayısıyla, bu asimetrik ilişkilerin bertaraf edilmesi gerekiyor bir revizyon yapılırken.

Bir üçüncü konu, değinmek istediğim, bu sistem -yani belki de en başta bunu söylemek lazımdı ama hiyerarşik bir sıralama yapmadım- demokratik değil yani maalesef... "Neden demokratik değil?" derseniz yani kuvvetler ayrılığı işlemiyor, biraz evvelki söylediğim konuda da içkin olan bir şey bu, denge denetleme mekanizmaları işlemiyor olması gerektiği gibi, yasama organı, Meclis, denge denetleme görevlerini yerine getiremiyor yani birçok tartışmayı yapabiliriz bunun üzerine her gün, her komisyonda ya da Genel Kurulda yaşadığımız bir durum bu. Dolayısıyla, denge denetleme mekanizmaları işlemiyor demokratik olmamasının ikinci özelliği olarak.

Biliyorum, ben bunu söyleyeceğim, siz itiraz edeceksiniz ama maalesef hukukun üstünlüğü işlemiyor, bu alanda çok ciddi bir yıpranma söz konusu ve baktığımızda, evrensel ilkeler açısından da baktığımızda bunun olmadığını görüyoruz. Demek ki bu sistemde bir revizyona ihtiyaç varsa yani sadece "revizyon" kavramıyla bunu tartışacaksak bir de kuvvetler ayrılığı, denge denetleme ve hukukun üstünlüğü meselesinde mutlaka yeni açılımlara ihtiyaç var.

"Demokratik olmanın bütün özelliklerini sağlar mı bu üçündeki düzenlemeler?" diyecek olursanız, yeterli değil elbette yani çünkü demokratik olmasının bir başka özelliği de Türkiye'deki sistemin katılımcı bir demokrasi anlayışına ve müzakereci bir demokrasi anlayışına dayanmasıdır esas itibarıyla ama bunlar gerçekleştirilirse katılımcılık ve müzakerecilik meselelerinde de bir gelişme sağlanabilir diye doğrusu düşünüyoruz. Yani bütün bunları söylememin nedeni, gerçekten bu sistemin bir revizyona ihtiyacı var, daha köklü adımlara da ihtiyacı olabilir ama bu tartışmayı yapmamız lazım. Yani bu, şimdiye kadar dediğim gibi, hem Sayın Cumhurbaşkanının revizyon sözünü ortaya atmasında bunu gördük ve çeşitli diğer sözcü temsilci iktidar adına konuşanların da zaman zaman sorunların giderilmesi gerektiğini söylediler, duyduk bunu. Mesele bir kavram tartışması değil şüphesiz yani Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, işte, başkanlık sistemi mi, yarı başkanlık sistemi mi falan gibi bir tartışmaya, bir kavram tartışması değil ama meselenin gerçekten konuşulup, tartışılması gerekiyor eğer bir Türkiye Yüzyılı hedefi varsa, eğer bir cumhuriyetin ikinci yüzyılında demokratikleşme, demokratik bir cumhuriyet olma hedefi varsa gerçekten bölgesinde güçlü bir ülke ve toplum ve devlet bir model olma özelliğini kazanmak gibi bir hedef varsa bölgesel ve yerel sorunları çözen bir ülke olma, toplum olma hedefi varsa o zaman bütün bunların hepsinin tartışılması gerekiyor ve bu tartışmanın da tabii, dediğim gibi bir anayasa tartışması olarak şekillenmesi gerekiyor. Öncelikle bunu belirteyim.

İkinci, çok kısa -zamanım da azaldı- değinmek istediğim konu yani farklı adlandırmalar olsa da bugün Türkiye'de yaşanmakta olan bizim açımızdan, partimiz açısından baktığımızda "Barış ve demokratik toplum süreci." diye tarif ettiğimiz, gerçekten hem Türkiye sınırları açısından hem de Orta Doğu açısından, Orta Doğu coğrafyasına baktığımızda, Suriye-Irak-İran üçgenini de kapsayan bir sürecin olumluya evrilmesi, bu konuda olumlu adımların gerçekleşmesi, başarılı bir sonuca ulaşılması büyük önem taşıyor elbette ki, böyle bir sürecin içindeyiz. Bu sürecin daha evvel de bunu geçen sene hafif az bir şey konuşmuştuk aslında, Genel Kurulda da biraz konuşmuştuk bu konuyu fakat aradan bir sene geçti, çok daha net olarak şu görüldü ki Sayın Başkan, özellikle Orta Doğu bölgesi açısından baktığımızda hem bölgesel gelişmeler hem küresel güçlerin bölgeye ve bölge dışındaki...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun tamamlayın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim.

...alanlara, coğrafyaya yönelik tasarrufları, planları vesaire açısından da baktığımızda, geçen sene de bunu dediğim gibi ifade etmiştik ama bu bir sene içinde çok daha güçlü bir şekilde bu göründü ki, Türkiye'nin önümüzdeki dönemde, özellikle hem stratejik açıdan hem politik açıdan hem ekonomik ve ticari açıdan güçlü bir model hâline gelebilmesinin, güçlü bir bölge ülkesi hâline gelebilmesinin en önemli adımlarından bir tanesi tarihsel olan ve konjonktürel olan Türk Kürt ittifakının sağlanmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Toparlıyorum.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Bunu sadece Türkiye coğrafyasıyla sınırlamıyorum, bölgesel olarak bu meseleye bakıyorum ve bu bölge açısından da bu ittifakın sağlanması hem bölgesel gelişmeleri şekillendirmek, olumlu yöne çevirmek hem tek tek ülkelerle olan ilişkileri şekillendirmek ve olumlu yöne çevirmek açısından büyük önem taşıyor. Yani tarihe baktığımızda bu tür ittifak dönemlerinin ne kadar geliştirici ve ileriye sıçratıcı özellikler taşıdığını zaten görüyoruz. Bugün için de baktığımızda, böyle bir ittifakın, böyle bir yaklaşımın yeniden güçlendirilmiş bir kardeşliğin ve inşa edilen bir kardeşliğin -Türk Kürt kardeşliğinden bahsediyorum- büyük katkısı olacağı çok açık ve görünen bir şey. Dediğim gibi, son bir senede bu daha net olarak ortaya çıktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Sayın Başkan, son defa uzatırsanız.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Dolayısıyla, bunun gerçekleşebilmesi için tabii, öyle, hani çok kısa, birkaç ay içinde olabilecek işler değil bunlar şüphesiz ama bir yıl geçti ve bu bir yıl içinde önemli şeyler yaşandı. Şüphesiz ki önümüzdeki aylarda ve yıllarda da bu olumlulukların geliştirilmesi önemli sonuçlar yaratacaktır kanaatindeyim. En azından, biz, DEM PARTİ olarak böyle bir ortamın gelişmesi ve başarılı sonuçlanması için elimizden geleni yapacağız. Türkiye'nin geleceğinin de bu bölgesel ittifakta olumlu anlamda yattığını düşünüyoruz ve bunun ne kadar geniş çevrelerde anlaşılırsa kavranırsa ve bu yönde adımlar atılırsa o kadar bütün toplum için, bu coğrafyada yaşayan herkes için hayırlı sonuçlar doğuracağını doğrusu düşünüyoruz.

Dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.