KOMİSYON KONUŞMASI

HASAN ÖZTÜRK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama dijital dönüşümle başlamak istiyorum. 2018 yılında açılan, görevleri arasında siber güvenlik, olan büyük harflerle başlayan, adı kendinden büyük cümlelerle anlatılan Dijital Dönüşüm Ofisi bir gece kararnamesiyle dokuz ay önce kapatıldı. 8 Ocak 2025'te ise Siber Güvenlik Başkanlığı kuruldu. Kurulduktan dokuz ay, on ay sonra da Başkanını atadınız ve geçmişine bakıldığında, basın geçmişi olan, siber güvenlik ve dijital dönüşümle bir alakası olmayan birisini tercih ettiniz. Zaten görev tanımında siber güvenliği sağlamak olan Dijital Dönüşüm Ofisini kapatıp Siber Güvenlik Başkanlığı olan bu kurumu neden oluşturdunuz? Personelleri hemen hemen aynı, Başkanı farklı olunca, adı farklı olunca değişen şey nedir? Onu sormak istiyorum. Peki, Türkiye dijital dönüşümü tamamladı mı? Türkiye kamuda da özel sektörde de dijital dönüşümü tamamlamayı bir kenara bırakalım "dijital vatan" olarak tanımlayacağımız kamuda maalesef birbirinden kopuk, yetkinlikten uzak, gecekondu gibi dağınık bir hâldedir. Bugün Bakanın da itiraf ettiği gibi e-devlet kapısından girilmiş, milletin dijital verileri çalınmıştır ancak bu konuda "maalesef" diyerek bir kabullenme olmamış ama bugün Cumhuriyet Halk Partisi bilgi işlem sorumlumuz Orhan Gazi Erdoğan'ın 2023 yılında seçmen verilerini YSK'den alıp il ve ilçe başkanlıklarımızla paylaşması "casusluk" olarak iddia edilmiş ve kendisi tutsak edilmiştir. Bu haksızlık Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu'yla da ilişkilendirilmeye çalışılmaktadır.

Yine, bugün, burada, az önce iktidar milletvekillerimizden birisi 1931'de Bulgaristan'a gönderilen Osmanlı devlet arşivlerine değindi, o gün defterdarlığın 2 memurunun yanlışıyla hurdaya ayrılan arşivlerin anlamlı olan belgeleriyle ilgili 1931'de İsmet İnönü Hükûmeti bu konunun hassasiyetini anladıktan sonra gereğin yapmış ve birçok belge geri kazandırılmış, birçoğu da dijital olarak bugün devlet arşivlerinde bulunmakta. O günden bugüne ilişkilendirilen, bu bağlamda e-devlette yaşanan siber sızıntılara neden olanların sorumluları ve elde edilen çok daha değerli bu veriler casusluk amaçlarıyla da kullanılabileceği düşünüldüğünde, buna neden olanların sorumluluğu sizleri, iktidarı en aşağıdan en yukarıya bağlamıyor mu? 85 milyonun kimlik, sağlık, konum, tapu ve benzeri bilgileri çalınmış olmasına rağmen kimse sorumlu tutulmuyor, hâlâ dijital sistemlerde de ciddi yolsuzluklar yapılmakta. Bugün Türkiye uzunca sahte diploma, sahte kimlik, sahte ehliyet, sahte imzaları konuşuyor ve bunlar buz dağının görünen kesimleri Sayın Cumurbaşkanı Yardımcımız.

Dünyada dijital ekonominin büyüklüğüne de baktığımızda 50 trilyon dolara yaklaşmış durumdayken bugün ülkemizin bundan aldığı pay binde 1 civarındadır. Aldığımız pay genel ekonomide aldığımız binde 7, binde 8 oranının da oldukça altındadır. Bütçe teklifinde ise Siber Güvenlik Başkanlığına dair bir rakam ben göremedim, bu konuda bu Başkanlık hangi bütçeyle ve nasıl çalışacak? Onu da öğrenmek istiyoruz.

Dijital çağın gerisinde kalınıyor. Yapay zekâ trenini de hep birlikte ıskalıyoruz. İhracatımızın yapısı ekonomimize katma değeri kilo daha hâlâ 1,4 dolar iken bir türlü dijitalleşemiyor. Start-Up projelerine, teknoloji girişimcilerine yeterli desteği veremiyorsunuz, son on yılda teknoloji girişim ekosistemine aktarılan sermaye sadece 5 milyar dolardır. Dolayısıyla bu tutarla bırakın dünya liginde, bölgesel ligde de önemli bir aktör olmamız zor. Bilgi Teknolojileri Kurumumuz var, içinde "bilgi teknolojileri" kelimeleri geçiyor ancak BTK, bilgi teknolojilerini geliştirmek yerine eleştiri avcılığı yaparak İnternet trafiğini denetlemeye çalışıyor. Mahkeme kararıyla sosyal medya ve haberlere sansür uygulamakla meşgul. Bugün, kaçma şüphesi olmamasına rağmen haksızca tutulan Ekrem İmamoğlu'nun X hesabına, Cumhurbaşkanlığı Ofisi hesaplarımıza, İnternet sitelerimize erişim yasağı getiriyor, getiriyorsunuz. Savunma hakkını yok sayıyor, masumiyet karinesini ihlal ediyorsunuz. Ekrem İmamoğlu davasında Ekrem Bey'i suçlu göstermek için ve mahkûm etmek için daha gözaltındayken başlayan kara propaganda iddianame açıklandıktan sonra da devam ediyor. Devletin kanalı TRT savcı olmuş, iddianameler açıklandıktan sonra da bir haftada 12 saat yedi dakika yayın yaptı. İktidarın propaganda aygıtına dönüşmüş tam da bundan dolayı. Biz de diyoruz ki: TRT'ye savcılığı bıraksın, tarafsız olsun; hâkim millet olsun, mahkeme TRT'den canlı yayınlansın.