| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/280) ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/279) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 04 .11.2025 |
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Sayın Bakan Yardımcıları ve değerli bürokratlar; hoş geldiniz. Sunumunuz için teşekkür ederiz.
Tabii, doğru, siz sayılar, veriler sundunuz ve iktidarın ne kadar başarılı olduğunu anlattınız, yani yapmanız gereken. Biz de biraz olumsuz yanlarını dile getirelim ki belki eksikler görülür ve gelecek açısından ilerleme sağlanır bu eleştirilerimizden. Onun için ben de bazı noktalara değinmek istiyorum.
Şimdi, önce sanayinin hakikaten yıllara baktığımızda istikrarlı olarak yükselişte olup olmadığına dair bir şeyi tartışmak istiyorum. TÜİK'in açıkladığı veriler var istihdama ilişkin, geçtiğimiz ağustos ayında açıkladı, siz de görmüşsünüzdür, oraya baktığımızda ücretli çalışan 16,1 milyon kişinin 4,9 milyonunun sanayide istihdam edildiği görünüyor, inşaat sektöründe istihdam edilenlerin sayısı 2 milyon civarında, hizmet ve ticaret sektörlerinde çalışanların sayısı ise 9,2 milyon civarında. Şimdi, bu, çok ciddi bir veri. TÜİK'in açıkladığı bu veri setine baktığımızda, 2009'dan bu yana açıklanan bir veri seti ve o veri setinde o zaman 2009'da ücretli çalışanların içindeki sanayide çalışanların payı yaklaşık yüzde 34,6. Bugüne geldiğimizde, baktığımızda bu yüzde 34,6 düzeyi yüzde 30'lara kadar inmiş yani yüzde 30'un hemen biraz üstünde görünüyor sanayi açısından baktığımızda. Bu neyi gösteriyor? Sanayide istihdam edilenlerin sayısı düşüyor. Şimdi, biraz sonra değineceğim, bunu şöyle yorumlayabilirsiniz: "Verimlilik arttı ve teknoloji kullanımı arttığı için düşüyor." diyebilirsiniz ama orada da durum tam öyle görünmüyor doğrusu. O yüzden bu veriyi ciddiye almakta ve sanayi alanındaki yatırımlar açısından dikkat etmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Yine, karşılaştırmaya inşaat sektöründe baktığımızda 12,5'e yükselmiş. Hizmetler almış başını gidiyor, hizmet sektöründe -yaklaşık 9 milyon 200 bin kişi dedim- oran yüzde 57,1. Yani hizmetler ve ticaret sektörlerindeki istihdam artışı artıyor. Bu, dünyada da görülen bir trend aslında baktığımızda fakat biz sanayileşmiş bir ülke olmadığımız için tam anlamıyla burada sanayi açısından bir sıkıntı olduğunu görmek mümkün. Onun için bunu değerlendirmek gerekiyor. Değerlendirmenizde buna dair herhangi bir şey görmedim doğrusu. Hani çizdiğiniz o tabloda buna dair en ufak bir nokta yok.
Şimdi oraya ikinci değindiğim konuya geleceğim. "Hakikaten teknolojide çok büyük atılım yapılmış ve yüksek katma değerli üretim çok büyük bir artış sağlamış da onun için mi sanayide istihdam gerilemiş?" diye bakarsak öyle değil. Şimdi, yüksek katma değerli ihracatın az olduğunu görüyoruz. Yani yıllara baktığımızda ortalama Türkiye'de ileri teknoloji ihracatın payı yüzde 2,7 ile yüzde 3 arasında salınıp duruyor yani öyle çok yüksek bir oran görmüyoruz. Burada bir eksiğimiz olduğu çok açık ortada. Karşılaştırma yaptığımızda yani Uzak Asya ülkelerine baktığımızda, işte, Vietnam'da bu oranın yüzde 30'ların üstüne çıktığını görüyoruz yüksek teknolojili ihracat ürünlerinde. Yine, Malezya'da yüzde 20'lerin üstünde olduğunu görüyoruz. Avrupa'ya baktığımızda, Çekya, Macaristan, hepsi yüzde 20'ler civarında olan veriler ortaya koyuyor. Yani hepsi bizim katbekat üstümüzde yüksek teknoloji ürün ihracatı açısından. Bu çok önemli bir konu yani bunun altını özellikle çizmek istiyorum. İleri teknolojili ürün ihracatı düşüklüğünü koruduğu müddetçe dünya ticareti açısından da sanayinin gelişmesi açısından da büyük bir sıkıntının var olduğunu görmek gerekir. Geçen sene kayyım atandığı için biz Sanayi Bakanlığına katılamamıştık, neyse bu sene kayyım atanmadığından dolayı katılabildik, bunu tartışabiliyoruz ama burada ciddi bir sorun var, bunu tartışmak gerekiyor. Yani Dünya Bankası zaman zaman raporlar yayınlıyor, araştırmalar yapıyor. Mesela, yüksek teknolojili ürün ihracatının toplam ihracata oranı açısından baktığımızda Türkiye'nin kaçıncı sırada olduğunu merak ediyoruz. Son raporlara göre bu sorunun cevabını herhâlde siz de verirsiniz ve ortaya çıkacak sıranın öyle çok iç açıcı bir sıra olmadığını dünya açısından baktığımızda görmek mümkün. Dolayısıyla, bu konunun ciddi bir tartışma konusu ve araştırma konusu olduğunun altını özellikle çizmek istiyorum.
Şimdi, evet, doğru, şu hani çok açık, tartışmasız bir konu, imalat sanayisi son yirmi-yirmi beş yıl içinde önemli bir yapısal dönüşüm geçirdi ve hazır giyim, gıda, içecek gibi ağırlıkla düşük teknolojili ürünlerin üretildiği bir yapıdan orta ve orta yüksek teknolojili ürünlerin üretildiği bir yapıya dönüşüm yaşadı, bunu tabii ki reddetmek mümkün değil. Bu dönüşümde de otomotiv ve beyaz eşya sanayileri öncü bir rol oynadı, bunu da reddetmek mümkün değil. Ama baktığımızda bu yapısal dönüşüm açısından içinde bulunduğumuz yıllarda bir duraklama döneminin yaşandığını görüyoruz, duraklama dönemi yani katma değeri yüksek ve yüksek teknolojili ürünlere doğru yeni bir sıçramanın gerçekleşmediğini görüyoruz, bu ciddi bir sorun.
Şimdi, buradan yola çıkarak birçok konuya değinmek mümkün, zamanım sınırlı olduğu için birkaç şeye işaret etmek istiyorum. Bir tanesi, AR-GE harcamaları. AR-GE harcamalarının ciroya oranı hem imalat sanayisi genelinde hem de belli başlı sektörler itibarıyla artış gösterdi geçtiğimiz yıllarda fakat son birkaç yıla baktığımızda, bütçelere de baktığımızda bunun bir düşme ya da duraklama eğilimi gösterdiğini görüyoruz, hâlbuki tam tersinin yaşanması gerekiyor. Yani AR-GE'ye dayalı büyüme ve bilgi ve teknoloji yoğunluğu daha yüksek olan ürünlere sıçrama hemen her sektörde gelişmesi gereken bir durum, burada bir sıkıntı var, bunu tartışmak gerekiyor. Görece düşük verimli girişimler görece daha hızlı büyüyor sanayi alanına baktığımızda; bu neden böyle, bunun araştırılması gerekiyor, bunu size de sormuş olalım. Bunun kamu politikasıyla yani devlet politikasıyla ilgili olup olmadığının da açığa çıkarılması gerekiyor. Yani sanayi politikasının şekillendirilmesinde bunun etkisi nedir, bunun açığa çıkarılması gerekiyor, onun için bu soruyu da sormuş olayım size.
Teşvik politikaları çok önemli elbette ki, daha sistematik sürmesi gerekiyor ama daha önemlisi, teşvik politikalarının analiz edilmesi gerekiyor. Yani teşvik politikaları, hakikaten bu mekanizmalar yenileniyor mu, yeterince gözden geçiriliyor mu ve teşvik sisteminin etkinliği arttırılıyor mu, bunun gözden geçirilmesi gerekir. Çünkü burada baktığımızda araştırmalarda da görünüyor hem KOSGEB'in hem de TÜBİTAK'ın araştırmalarında, bu konuda hangi alanlarda mesela pozitif katkıları var istihdam açısından baktığımızda, hangi alanlarda negatif katkıları var, bunlar onların araştırmalarında da görünüyor ama acaba gerçekten kamu alanı yani iktidar bu araştırmalara dayanarak teşvik politikalarını ve mekanizmasını sağlıklı bir şekilde gözden geçiriyor mu, bunun tartışılması gerekiyor.
Eğitim kalitesi, biraz evvel de değinildi yani tabii, sizin alanınız değil, Millî Eğitim Bakanlığıyla bunu konuşmamız gerekiyor, inşallah onu da konuşacağız ama yani yükseköğretimde yüksek beceri yaratmada yeterince başarılı bir eğitim sisteminin olmadığı çok açık ortada, onu söyleyeyim, bir. İkincisi, üniversite düzeyinde eğitim kalitesinin, bölgeler ve kurumlar arasında da çok büyük farklılıklar gösterdiği görünüyor. Bu tabii ki kaçınılmaz olarak sanayi alanına yansıyor, özellikle yüksek teknolojiyi kullanma açısından bunu görüyoruz. Dolayısıyla burada ciddi bir müdahaleye ihtiyaç var. Yani şöyle söyleyeyim: Bakanlıklar arası daha ciddi bir koordinasyona ihtiyaç var bu açıdan, Eğitim ile Sanayi arasında. Tabii ki diğer bakanlıklar açısından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Sanayi arasında da ciddi bir koordinasyona ihtiyaç var, onu belirtmiş olayım.
Zamanım tükenmeye doğru gidiyor, çok az kaldı. Bir konuya özellikle vurgu yapmak istiyorum. Bunu Genel Kurulda da çokça tartışacağız, bugün de bazı vekillerimiz konuşmalarında buna değinecekler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Sayın Başkan...
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim.
Şimdi, konu, sizin sunumunuzda da yer alan bölgesel eşitsizlik meselesi. Yani bu bölgesel eşitsizlik, tabii, bu iktidar döneminde ortaya çıkmış bir konu değil, sizin bakanlığınız döneminde de ortaya çıkmış bir konu değil, bunu söyleyeyim. Yani bütün cumhuriyet tarihi boyunca çok büyük bir bölgesel eşitsizlik yaşanmış vaziyette ve bu sürüyor. Şimdi, siz bölgesel eşitsizliği giderme konusunda örnekler verdiniz, 4 örnek saydınız, bir tanesi de Van'la ilgili; orada da koyunların postundan iplik çıkarma meselesi. Ya tabii ki ben bunu küçümsemiyorum, yanlış anlamayın fakat yani Van'a düşen bu mu bölgesel eşitsizliği giderme konusunda? Şimdi, baktığımızda sizin haritalarınızda da bu görünüyor, bizim verilerimizde ve haritalarımızda da var; herkesin, TÜİK'in çıkardığı haritalarda da görünüyor. Yani özellikle sizin Doğu ve Güneydoğu diye tarif ettiğiniz bölge açısından baktığımızda -o bölgenin adını ben söyleyince Sayın Muş uyarıyor, onun için söylemedim şimdi- orayla ilgili bütün tarih boyunca o kadar büyük bir eşitsizlik olmuş ki şimdi devam ediyor bu. Önerim şu: Tabii ki sizin Bakanlığınızın gerçekleştireceği bir şey değil bu, daha başka bakanlıklarla da bunu konuşacağız, İçişleri ve diğer bakanlıklarda da. Eğer merkezî idare bölgesel eşitsizliklerin giderilmesi konusunda Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı coğrafyada üzerine düşeni yapmayacaksa hâlâ, o zaman bırakın biz yerel yönetimlerle bu bölgesel eşitsizliği giderme konusunda ve AR-GE'yi geliştirme konusunda üzerimize düşeni yapalım. Bu yerel yönetimler ile merkezî yönetimi karşı karşıya getirme anlamında söylediğim bir şey değil ama merkezî yönetimin yapma konusunda eksiklerini yerel yönetimlerle biz tamamlayabiliriz, bu konuda iddialıyız da üstelik. Ama bu bölgenin, özellikle Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgenin geliştirilmesi şarttır, bunu da bir kere daha söylemiş olayım.
Teşekkür ediyorum dinlediğiniz için.