| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/280) ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/279) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 04 .11.2025 |
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, Bakanlığımızın ve kurumlarımızın değerli temsilcileri, sayın basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, kapsamlı sunumunuz için teşekkür ediyorum.
Son yıllarda yaşanan ve dünya ekonomisini de olumsuz etkileyen küresel krizler, savaşlar, belirsizlikler ve dalgalanmalar ile ülkemizde meydana gelen deprem felaketi, uygulanmakta olan dezenflasyon politikaları ve yüksek faiz oranları Türkiye ekonomisinin, özellikle de sanayi sektörümüzün üzerinde ciddi bir baskı oluşturmuştur. Sanayi sektörünün gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı 2024 yılında yüzde 19,7'ye, 2025 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 18,6'ya inmiştir. İmalat sanayisi sektörünün gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı ise 2024 yılında yüzde 16,8'e, 2025 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 11,8'e kadar gerilemiştir. Bu oranın 2025 yıl genelinde yüzde 16,5 olması, 2026 yılında ise yüzde 17,3'e yükselmesi beklenmektedir.
Sürdürülebilir büyüme için sanayi sektörüne daha fazla yatırım yapılması gerekmektedir. Yatırımın ve üretimin artırılmasını, AR-GE ve yenilik ekosisteminin geliştirilmesini, yeşil ve dijital ekonomiye geçiş sürecinde teknolojik dönüşümün hızlandırılmasını, beşerî sermayenin güçlendirilmesini gerekli görüyoruz. Katma değeri yüksek üretimi desteklemek, AR-GE ve inovasyonu teşvik etmek, bölgesel kalkınmayı dengeli biçimde yaymak ve daha sürdürülebilir, öngörülebilir, daha güçlü bir yatırım ortamı oluşturmak büyük önem taşımaktadır. 2024 yılında yüzde 0,2 büyüme kaydeden sanayi sektörü, 2025 yılı ilk çeyreğinde yüzde 1,7 daralmış, ikinci çeyrekte ise yüzde 6,1 büyümüştür. Sanayi sektörünün 2025 yılı genelinde yüzde 2,8; 2026 yılında ise yüzde 4 büyümesi beklenmektedir. Sanayi üretimi bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 2,2 daralmanın ardından, ikinci çeyrekte yüzde 7,4 oranında artmıştır. Sanayi üretimindeki artış yıllık bazda temmuzda yüzde 5,2; ağustosta da yüzde 7,1'le devam etmiştir. Sanayi üretim hacminin son aylarda yükselişe geçmesini, özellikle imalat sanayisindeki ivmenin belirginleşmesini hem iç piyasalardaki hareketliliği hem de ihracat potansiyelini artıracak bir gelişme olarak değerlendiriyoruz.
İmalat sanayisi ihracatı 2025 yılı Ocak-Eylül döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,3 oranında artarak 189,5 milyar dolar gerçekleşmiş, Türkiye'nin toplam ihracat içerisindeki payı yüzde 94,5 olmuştur. Katma değeri görece yüksek olan sektörlerin ihracat artışı sağlayabildiği, iş gücü yoğun sektörlerin ise fiyat konusunda rekabet edemediğinden ihracatının azaldığı görülmektedir. Yine, imalat sanayisi üretimi 2025 yılı ilk yarısında yüzde 2,8 artmakla birlikte, alt sektörler itibarıyla özellikle tekstilde yüzde 3,7; giyimde 5,9; deride yüzde 3, makinede yüzde 5,9 azalma görülmektedir. İmalat sanayisi istihdamı da 2024 yılında yüzde 0,5 artarken 2025 yılı ilk yarısında yüzde 1,8 azalmış, özellikle de tekstil, giyim, deri başta olmak üzere emek yoğun sektörlerde çalışan sayısında azalma yaşandığı görülmektedir.
İmalat sanayisinin emek yoğun sektörlerinde iş gücünün korunması amacıyla KOSGEB destek programı yürütülmektedir. Plan ve Bütçe Komisyonumuzda kabul edilen ve Meclis Genel Kurulunda görüşülecek olan kanun teklifinde bu amaçla KOSGEB'e ek kaynak sağlayan bir düzenleme yer almaktadır. Bununla birlikte, imalat sanayisinin emek yoğun sektörlerine yönelik kapsamlı yapısal önlemler uygulamaya konulmalıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, sanayide yapısal dönüşümün hızla sağlanmasını, teknolojik dışa bağımlılığın azaltılmasını, yerel kaynakları harekete geçiren, nitelikli iş gücü istihdam eden, dijital çağa uyum sağlayan ve nihayet uluslararası rekabet gücüne sahip bir sanayi oluşturulmasını lider ülke Türkiye hedefine ulaşılması bakımından oldukça önemli görüyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; imalat sanayisi, hızlı ve istikrarlı büyüme, cari açığı azaltma ve kalıcı istihdam yaratma, teknolojik gelişim ve yenilikçilik gibi faktörler açısından kritik öneme sahiptir. 2024 yılında ortalama yüzde 75,9 gerçekleşen imalat sanayisi kapasite kullanım oranı 2025 yılının dokuz ayında ortalama yüzde 74,3 olmuştur. İmalat sanayisi Satın Alma Yöneticileri Endeksi Ekim ayında 46,5 seviyesinde gerçekleşerek on dokuz aydır eşik değer olan 50'nin altındaki seyrini sürdürmektedir.
Küresel ölçekte uluslararası rekabet baskısının giderek arttığı günümüzde, imalat sanayisinde rekabet gücü belirleyicileri arasında en temel bileşenler olarak teknolojik dönüşüm ve yenilik yapma kapasitesi ön plana çıkmaktadır. Günümüzde, yenilikçi teknolojilerin üretim yapısına entegre edilmesi rekabetçiliğin ve verimliliğin artışı için büyük önem taşımaktadır.
Türkiye Küresel İnovasyon Endeksi'nde 2024 yılında 37'nci sıraya kadar yükselmiş, 2025'te ise 43'üncü sıraya gerileyerek genel tabloda düşüş yaşamıştır. Buna rağmen, üst orta gelirli ekonomiler arasında Çin ve Malezya'dan sonra 3'üncü sıradaki yerini korumuş ve marka ile endüstriyel tasarımlarda öncülerden biri olma konumunu sürdürmüştür. Yaratıcı çıktılardaki liderlik, marka ve tasarım gücü Türkiye'nin inovasyon potansiyelini ortaya koyarken eğitim-kadın iş gücü ve üniversite-sanayi iş birliği alanlarında yapılacak yapısal iyileştirmeler küresel sıralamada yeniden yükselmemize katkı sağlayacaktır.
İmalat sanayisinin katma değerli üretim yapabilmesi ve yenilikçi ürün geliştirme kapasitelerinin artırılması yönünde AR-GE ve yenilik kabiliyetinin güçlendirilmesi önem arz etmektedir. 2024 yılında yüzde 23,6 artarak 19,9 milyar dolara yükselen ülkemiz AR-GE harcamalarının yüzde 64,8'i özel sektöre, yüzde 30,9'u yükseköğretim, yüzde 4,3'ü de kamu sektörüne aittir. AR-GE harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2024 yılında bir önceki yıla göre 0,7 puan artarak yüzde 1,46'ya çıkmış, 2025 yılında yüzde 1,65'e, 2026 yılında 1,77'ye yükselmesi beklenmektedir. 10 bin çalışan kişi başına düşen tam zamanlı eş değer AR-GE personeli sayısı 2024 yılında 3 kişi artarak 95'e, araştırmacı sayısı da 4 kişi artarak 77'ye yükselmiştir. Bununla birlikte, AR-GE harcamalarında daha fazla artış sağlamamız gerekmektedir. AR-GE ve yenilik desteklerinin etkinliği artırılmalı ve geliştirilmeli, AR-GE insan gücü, sayı ve nitelik olarak daha da artırılmalıdır.
Üniversitelerin geleneksel fonksiyonları yanında, bilginin ticarileştirilmesi yoluyla katma değerli ürün üretimi artırılmalı, marka ve patent üretme yetenekleri geliştirilmeli, sektör iş birliği güçlendirilmelidir. Türkiye'nin sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda bilimsel araştırma ve teknolojik gelişim kapasitesini yeşil ve dijital dönüşümle entegre ederek rekabet gücünü artırması kritik önem taşımaktadır. Yeşil ve dijital dönüşüme uyum sağlanması için öncelikli sektör ve alanlarda nitelikli AR-GE insan kaynağının geliştirilmesi, özel sektörün bu dönüşüme yönelik organizasyon ve yenilik kabiliyetlerinin artırılması, AR-GE ve yeniliğin finansmanına yönelik etkin mekanizmaların ve alternatif finansman kaynaklarının oluşturulması gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tam bağımsız güçlü Türkiye ülküsüyle yerli ve millî üretimi artırmak, stratejik alanlarda dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla başlatılan Millî Teknoloji Hamlesi'yle artık ihtiyacımız olan birçok teknoloji Türk mühendisleri tarafından tasarlanmakta, yerli ve millî üretilmekte, birçok ülkeye de ihraç edilmektedir. Hamdolsun, havacılık ve savunma sanayisinde şampiyonlar ligindeyiz. Yerli ve millî uçak, helikopter, gemi, denizaltı, tank, çeşit çeşit silahlar, füzeler, zırhlı araçlar ve insansız hava araçlarını artık kendimiz üretiyoruz, milletimizi gururlandıran gök kubbemizi oluşturuyoruz. İHA ve SİHA teknolojisinde dünyada ilk 3'teyiz. Küresel İHA pazarının yüzde 68'ini Türkiye'nin markaları elinde bulundurmaktadır. Havacılık ve savunma sanayisi ihracatında dünyanın 11'inci ülkesi konumundayız. Millî otomobilimizi, milî banliyö tren, elektrikli tren ve hızlı tren seti ile millî elektrikli ana hat lokomotifimizi ürettik.
Yerli ve millî yer gözlem uydumuz İMECE'yi ve haberleşme uydumuz TÜRKSAT 6A'yı uzaya fırlattık. Türkiye kendi haberleşme uydusunu üretebilen 11 ülkeden biri konumuna yükselmiştir. Millî Uzay Programı kapsamında aya ulaşması planlanan uzay aracının mühendislik, tasarım, analiz çalışmaları, mühendislik ve uçuş modeli üretim ve testleri devam etmektedir.
Türkiye millî enerji atılımıyla yenilenebilir enerji üretiminde Avrupa'da 5'inci, dünyada 11'inci sıraya çıkmıştır. Ekipman üretimi olarak güneş panellerinde yüzde 91, rüzgâr tribünlerinde ise yüzde 65 yerli üretim kabiliyeti kazanılmıştır. Daha birçok alanda fabrika ve tesisler açılmakta, yerli ve millî üretimimiz artmaktadır.
Millî teknoloji atölyelerinde, teknoparklarda, AR-GE ve tasarım merkezlerimizde girişimcilerimiz önemli başarılar elde etmektedir. Küresel bir markaya dönüşen TEKNOFEST Festivali gençlerimize "Ben de başarabilirim." kültürünü ve özgüvenini aşılamıştır. Yerli ve millî üretim potansiyelinin tümüyle harekete geçirilmesi, savunma sanayisinde yakalanan ileri teknolojinin başka alanlarda da elde edilmesi hedeflenmelidir.
Yüksek teknolojili ürünlerin toplam imalat sanayisi ihracatından aldığı pay 2025 yılı Ocak-Eylül döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 0,3 puan artarak yüzde 3,7'ye; orta ileri teknolojili ürünlerin payı 2 puan artarak yüzde 38,9'a yükselmiştir. Orta düşük ve düşük teknolojili sektörlerin payında ise azalış görülmüştür. Yüksek teknolojili sektörlerin üretim ve ihracat içindeki payı daha fazla artırılmalı, nispeten düşük teknolojili sektörlerde tasarım, markalaşma ve etkin pazarlama yoluyla katma değeri yüksek bir yapıya geçiş sağlanmalıdır.
Son yıllarda Türkiye'yi yüksek teknolojili üretim merkezi hâline getirecek büyük ölçekli yatırımlar hız kazanmıştır. Bu kapsamda 1 milyar lira ve üzeri düzeyde yatırım projelerini içeren Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi Programı ve HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı uygulamaya konulmuştur. Türkiye'yi yüksek teknolojili ürün üretimi ve ihracatında lider ülkelerden biri konumuna taşımayı hedefleyen 2030 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi Belgesi 5 amaç, 20 makro hedef, 100 strateji ve 37 öncelikli program ve projeden oluşmaktadır. 2030 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi dijital ekonomiye geçişi sağlamakla birlikte Türkiye'nin küresel ekonomide daha rekabetçi ve güçlü bir şekilde yer almasını hedeflemektedir.
Dijital Dönüşüm Programı 29 Mayıs 2005 tarihinde yayınlanarak Stratejik Hamle Programı ve öncelikli yatırımlar kapsamına alınmıştır. Böylece katma değeri yüksek teknolojik ürün ve çözümlerin mevcut işletme süreçlerine entegre edilmesiyle maliyet azaltımı, kalite artışı, müşteri memnuniyeti ve aynı zamanda küresel pazarda rekabet edilebilir seviyelere ulaşılabilmeyi hedefleyen işletmelerin yatırımlarının desteklenmesi amaçlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk sanayisinin gelişiminde ve ihracat hedeflerine ulaşmada organize sanayi bölgelerinin rolü son derece büyüktür. OSB'ler firmaların üretim maliyetlerini düşürmelerine ve daha verimli bir üretim altyapısına sahip olmalarına imkân sağlamaktadır. İhracatta katma değeri yüksek ürünler üretmek, inovasyonu teşvik etmek ve uluslararası pazarlara açılmak OSB işletmelerinin katkıları sayesinde mümkündür. Dünyaya örnek gösterilen OSB'lerimizin kazanımlarının korunması ve geliştirilmesi Türk sanayisinin geleceği için gerçekten çok önemlidir. Hem OSB'lerimizin kapasitesini artıracak hem de OSB sanayicilerimizin rekabet güçlerini daha yukarıya taşıyacak çalışmalar devam ettirilmelidir.
Sanayicinin iş gücü ihtiyacını karşılayacak şekilde uzun vadeli eğitim-istihdam ilişkisi kurulmalı, OSB'lerde kurulmuş olan mesleki lise ve yüksekokullarına eğitim desteği verilmeye devam edilmelidir. Ülkemizin en temel sorunlarından biri bölgelerarası ve bölge içi gelişmişlik farklarıdır. Bu da pek çok sosyal ve ekonomik soruna neden olmaktadır. Şehre göçü tersine döndürecek, bölgeler arası gelişmişlik farklarını giderecek kapsamlı politikalar uygulamalıyız. Çağdaş dünya nimetlerinden bütün vatandaşlarımızın hakça yararlandığı, kamu hizmetlerinin her vatandaşımız bakımından erişilebilir olduğu bir kalkınma modelinin gerçekleştirilmesi ve az gelişmiş yörelerde yaşayan insanımızın refah düzeyini yükselterek bölgelerarası gelişmişlik farklarının giderilmesi Milliyetçi Hareket Partisi olarak bölgesel kalkınma politikamızın esasını oluşturmaktadır. Görece geri kalmış bölgelerde çevresine hizmet verme bakımından merkez olma işlevi taşıyan illerde Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı uygulanmasına sanayi ve teknolojinin geliştirilmesine öncelik verecek şekilde devam edilmelidir. Kalkınma ajansları tarafından sonuç odaklı program uygulamasına devam edilmeli, yönetim danışmanlığı alanında destek programları tasarlanarak uygulamaya konulmalıdır. GAP, DAP, DOKAP, KOP gibi kalkınma projeleri hızla tamamlanmalı, yeni bölgesel ve kırsal kalkınma projeleri devreye konulmalıdır. Metropoller dışındaki önemli sanayi, hizmet ve turizm merkezi niteliğindeki şehirlerin uluslararası alanda rekabetçi bir üretim yapısına kavuşturulması amacıyla uygulanan Üreten Şehirler Programı'nı çok önemli görüyoruz. Ekonomide istikrarlı bir büyümenin sağlanması, üretim, ihracat ve istihdamın artırılması bakımından özel sektör yatırımlarının desteklenmesi önem arz etmektedir.
30 Mayıs 2025 tarihinde yürürlüğe konulan yeni yatırım teşvik sistemi, temelde, Türkiye Yüzyılı Kalkınma Hamlesi'yle sektörel ve bölgesel teşvik sistemi uygulamalarından oluşmaktadır. Türkiye Yüzyılı Kalkınma Hamlesi kapsamında Teknoloji Hamlesi Programı, Yerel Kalkınma Hamlesi Programı ve Stratejik Hamle Programı bulunmaktadır. Sektörel ve Bölgesel Teşvik Sistemi ise Öncelikli Yatırımlar ve Hedef Yatırımlar Teşvik Sistemi programlarından oluşmaktadır. Yerel Kalkınma Hamlesi Programı'yla yerel dinamikler dikkate alınarak bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılması, illerin potansiyellerinin değerlendirilmesi ve rekabetçi güçlerinin artırılmasına katkı sağlanması amaçlanmaktadır. Bilindiği üzere, Marmara havzası ağır sanayi yatırımlarından dolayı sıkışmıştır. Sürdürülebilir kalkınma için sanayinin Anadolu'daki yeni merkezlere doğru kaydırılması gerektiği açıktır. Ekonomik ve demografik yoğunluğun tek bir bölgeye konumlandırılması pek çok açıdan riskler barındırmaktadır. Başta doğal afetler olmak üzere karşı karşıya kalınması muhtemel risklerin Türkiye için bir ekonomi güvenliği sorunu hâline gelebileceği değerlendirilmektedir. Bu amaçla, 1'inci bölgeden 4'üncü, 5'inci ve 6'ncı bölgeye taşınan yatırımların istihdam teşvikinin kapsamına alınmasını çok önemli görüyoruz. Bu uygulama daha da geliştirilerek Anadolu'yu şaha kaldıracak yeni bir fırsata dönüştürülmelidir.
6 Temmuz 2025 tarihli tebliğlerde yerel kalkınma programının uygulama usul ve esasları ile her il için 4 olmak üzere yerel yatırım konuları belirlenmiştir. İller için desteklenecek yatırım konularının belirlenmesi çok önemlidir ve destekliyoruz. Bunla birlikte, nüfusuna, yüz ölçümüne ve ülkemizin ihtiyacı olan yatırım konularına dair potansiyeline bakılmadan her il için 4 yatırım konusunun desteklenmesi teşvik sisteminin amacına tam olarak hizmet etmeyecektir. Zira, bugün, yüz ölçümü birçok ülkeden büyük iller ve nüfusu birçok ilden büyük ilçeler bulunmaktadır. Örneğin, birçok ülkeden dahi büyük olan Konya'nın birçok ilden büyük olan ilçeleri vardır. Ayrıca, teşvik sisteminde 2'nci bölgede yer alan Konya'nın merkez dışındaki Ereğli, Akşehir, Beyşehir, Seydişehir, Ilgın, Kulu, Cihanbeyli ve Karapınar ilçeleri alt bölge teşvikinden de yararlanamamaktadır. Hâlbuki, bu ilçelerimizin gelişme potansiyeli yüksektir. Dolayısıyla, bu uygulama söz konusu ilçelerimize bir fayda sağlamayacak, daha küçük illerle aralarında eşitsizlik oluşturacaktır. Bu itibarla, gelişme potansiyeli yüksek olan ilçeler için de yatırım konuları belirlenmesi yerel kalkınma açısından daha yararlı olacaktır. Konya'nın diğer 20 ilçesinde ise belirli yatırımlar bir alt bölge yani 3'üncü bölge, bunların OSB'lerinde yapılanlar ise iki alt bölge yani 4'üncü bölge teşvikinden yararlanmaktadır. İlçelerin sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasına göre söz konusu ilçelerimizden Çumra ve Sarayönü 4'üncü kademe; Hüyük, Kadınhanı, Çeltik, Yunak, Bozkır, Doğanhisar, Derebucak, Güneysınır, Altınekin, Akören, Hadim, Yalıhüyük, Tuzlukçu, Taşkent, Emirgazi ve Halkapınar 5'inci kademe; Ahırlı ve Derbent 6'ncı kademede yer almaktadır. 18 ilçemizin OSB'si de olmadığından iki alt bölge teşviklerinden yararlanamamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Ek süre veriyorum.
Buyurun.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Dolayısıyla, 3'üncü bölge teşviklerinden yararlanabilen bu ilçelerimiz acaba 5'inci ve 6'ncı bölgede yer alan il ve ilçelerden çok mu daha gelişmiş durumdadır? Olmadığı açıktır. Bu ilçelerimize potansiyeli olan alanlarda dahi yatırım gelmemekte ve sürekli göç vermektedir. Kuşkusuz tüm illerimizde benzer durumlar söz konusudur.
Bu itibarla, yerel kalkınmayı sağlamak; köy, belde ve ilçelerdeki potansiyeli değerlendirmek, şehre göçü tersine çevirmek için ilçe bazlı teşvik sisteminin geliştirilmesi gerekmektedir. Esasen, her bir ilçe için hedef sektörlerin belirlenmesi ve sosyoekonomik gelişmişlik endeksinde bulundukları kademeye karşılık gelen bölge teşviklerinden yararlandırılmaları yerel kalkınma açısından daha isabetli olacaktır.
Bakanlık ve kurumlarımızın 2026 yılı bütçelerinin hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum.