KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli bürokratlar; hoş geldiniz.

Şimdi, sunumum var ama ancak sunuma geçmeden önce BDDK Başkanımız Sayın Şahap Kavcıoğlu da burada. Geçen yıl da bir soru sormuştum, o sorunun cevabı bize hâlâ gelmedi. Bu Colendibank var, BDDK tarafından bankacılık izni veriliyor. Bu Colendibank'ın ortağı var, bunun ortağı da aslında -izin verilirken- İngiltere Merkez Bankası Finansal Yürütme Otoritesi tarafından kara paradan dolayı yasaklı hâle geliyor yani İngiltere'de yasaklı olan birisi Türkiye'de birisinin ortağı olduğu bir bankaya Türkiye'de faaliyet izni veriliyor; bunu bize açıklasın lütfen, bu bir. İkincisi, PayFix hakkında biliyorsunuz, yasa dışı bahse aracılık etme başta olmak üzere birçok soruşturma sürüyor. PayFix'e bu soruşturma sürerken PayFix'in Pozitifbank'ı satın almasına BDDK izin veriyor. Bu nedir? Bunu bize açıklasın. Nasıl böyle bir şey olabilir?

Emrah Şener meselesi; bununla ilgili sadece şu kaygımı dile getirebilirim, bir suçlama yapamam: Emrah Şener'le ilgili iddialar var. Tutuklanmış, eski Merkez Bankası Başkan Yardımcısı, Sayın Kavcıoğlu'nun görev yaptığı iki yıl üç ay içerisinde tamamen yine başkan yardımcısı. Daha önceden gelmiş, Kavcıoğlu getirdi değil ama o dönemde de iki yıl üç ay başkan yardımcılığı yapıyor. Ciddi bir yolsuzluk iddiası var. Yolsuzluk iddiası kurumla ilgili arkadaşlar, böyle bir konudan başkanın nasıl haberi olmaz, başkan nasıl denetlemez? Böyle bir ihmali mi var, neyi var, onu ben bilemiyorum ama bu işte akla şu geliyor: "Bu işler belli bir noktaya kadar getiriliyor, ondan sonra oradan ileriye gidilmiyor mu?" diye bir kaygı var ama yani suçlamak için söylemiyorum bakın bunu ama bu kaygının da herkeste olduğunu söyleyeceğim.

Diğer araç meselesini geçen yine gündeme getirdim. Siz burada "tasarruf" diyorsunuz ama BDDK'de bir araç saltanatı var. Bankalar Birliği ile Katılım Bankaları Birliği üzerinden araçlar alınıyor, Merkez Bankasının binasında BDDK'nin yeri boş dururken BDDK gidiyor, başka bir binada milyonlarca lira kira ödüyor, siz de burada bize geliyorsunuz, diyorsunuz ki: "Biz tasarruf yapıyoruz, şöyle tasarruf, böyle tasarruf..." Bu BDDK bu bütçenin bir kısmında yok mu yani bütçenin bir parçası değil mi? Sayın Bakan, bunu ben çok merak ediyorum.

Teşekkür ederim.

Şimdi, gelelim sunumumuza. Sayın Bakan, bir kısım açıklamalarınız var, bunların üzerinde çok fazla durmayacağım. "Cari açığı düşürüyoruz, program çalışıyor, ondan sonra enflasyon düşüyor ama bu enflasyon düşmesi meselesinde biraz sabırlı olmak lazım, bu işler uzun sürer." diye ifade ediyorsunuz.

Sürem sınırlı olduğu için biraz hızlı geçeceğim.

Şimdi, gerçekten program çalışıyor mu, bir bakalım. Enflasyon tahminleriniz var. Yani sadece şöyle bakmak bile yeterli, tek tek gerek yok: 2025'te yüzde 15'le başlıyor tahminler, şu anda yüzde 30-31 gibi, muhtemelen yüzde 32-32,5 gibi bir enflasyonla bitireceğiz. Yani bir şeyi 15'le başlayıp 32,5'ta, puan olarak 17,5 puan, yüzde dersek yüzde 100'ün üzerinde bir sapmanın olduğu bir ortamda bunlara ne kadar güven olabilir, nasıl olabilir; vatandaşın da kafası karışıyor. 2026 için de benzer bir durum var; ilk 8,5 dediniz, şu anda 16 diyorsunuz, orada da 2 katına yakın bir sapma var. Tabii, bunları görünce, acaba ne oluyor filan diye böyle insan merak etmiyor değil.

Evet, şimdi böyle bir WhatsApp grubu konuşması ele geçiyor ekonomi yönetiminin. Sayın Cevdet Yılmaz diyor ki: "Enflasyon tutmayacak gibi, ne diyorsunuz arkadaşlar?" Ondan sonra Merkez Bankası Başkanı birtakım bilimsel açıklamalar yapıyor, oradan TÜİK Başkanı da "Ben güncellerim hemen Başkanım, ayıpsınız." diyor. Sizin de orada "Beni bitirdiniz." diye bir üzgün ifadeniz var. Tabii, izahı olmayan işin mizahı oluyor, anlatabiliyor muyum? Yani bu iş nasıl oluyor, TÜİK bu enflasyonları nasıl açıklıyor, sizin bu enflasyon hedefleriniz, tahminleriniz nasıl bu şekilde ortaya konuluyor; biz bunu çok fazla anlayabilmiş değiliz.

Şimdi, Sayın Bakan, temel olarak siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz ki Türkiye ciddi bir güven krizi yaşıyor yani otoriteye karşı, ülkeyi yönetenlere karşı ciddi bir güven krizi yaşıyor. Şimdi, güvenin olmadığı yerde... Yani bakın, bunun tamamı sizinle alakalı değil ama tabii en nihayetinde siz yeni gelen bir iktidarın Bakanı değilsiniz, yirmi üç yıldır bu ülkeyi yöneten bir siyasi iktidarın Bakanısınız. Şahsi olarak başarılı veya başarısız olarak ayrıştıracağımız yerler olabilir ama buradaki bir kısım eleştirilerimizin de Hükûmete yönelik olduğunu veya devlette devamlılık esas, daha doğrusu "Hükûmette devamlılık esastır." kabilinden olduğunu da lütfen unutmayın. Şimdi, Sayın Erdoğan'ın yaptıklarından kaynaklı Türkiye'de ciddi bir güvensizlik ortamı var, bu geliyor, sizi de vuruyor. Siz ne yaparsanız yapın, bakın, işte burada: Gelecek yıl için siz 16 diyorsunuz enflasyon hedefine, ha bu da tutmayacak ama piyasa ne diyor? Hemen hemen ona denk düşen piyasa katılımcıları... Piyasayı geçelim, onlar öyle diyor, yarın değiştiriyorlar ama reel sektör diyor ki: Gelecek on iki ayda enflasyon 36 olacak. Hemen hemen, tam tarihler aynı değil, iki ay sapması var ama sizin 16 dediğinize üreticiler 36 diyor, hane halkı 54 diyor. Şimdi, böyle bir ortamda siz bu enflasyonu nasıl düşüreceksiniz? Önce bir defa onarılması gereken şeyin bence bu güven olduğunu düşünüyorum.

Şimdi, sizin sık sık ifade ettiğiniz şey, hani program çalışıyor diyorsunuz, bu iş sabır gerektirir diyorsunuz. İşte, IMF'in çalışmaları var, başka ülkelerde bu iş uzun sürdü, kısa sürdü falan tabii, farklı farklı şeyler olabilir ama bizim kendi yaşadığımız bir "..."(*) var yani bir şey yaşadık biz daha önceden de. Şurada 2001 yılındaki Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı'nın enflasyon serüveni ile şu anda sizin başlattığınız programdaki enflasyon serüvenini mukayese ediyoruz yani iki tane dezenflasyon programı. Ben bunun orijinal ve güzel bir şey olduğunu düşünüyorum, bu slaytın. Şöyle bir bakın yani hemen hemen benzer hikâyeler yaşanmış, sizde de ilk geldiğinizde bir kur şoku oldu, ondan sonra enflasyon evet, aşağı doğru inmeye başladı ama 2001 yılında. Bunun bir kısmında sizin hükûmetiniz var aynı zamanda. Siz o dönemde Bakan değildiniz, 2007'de geldiniz ama sizin hükûmetiniz var, AK PARTİ hükûmetleri var, 38'inci ayda enflasyon 8,9'a düştü yani tek basamağa düştü ama sizin programda, şu anda devam ediyor, taralı alan, o orta vadeli programdaki yüzde 16'lık, çok fazla inanmadığım enflasyon tahminlerinizle de uyumlu bir patikadır; onunla birlikte baktığımızda en fazla geleceği yer yüzde 21,3 olacak 38'inci ayın sonunda. Yani bu kadar bizim sabrımız yok, milletin de sabrı yok. Bu iş biraz yavaş gidiyor. Yani bu iş biraz yavaş gidiyor, Türkiye bundan çok daha iyi performansı geçmişte gösterdi.

Şimdi, program çalışıyor mu diye, temel mottomuz bu, program çalışıyor. Program çalışıyor belki ama bizim için değil. İşte bu da gıda enflasyonu, 2002 yılından itibaren var, OECD'yle mukayeseli olarak. Yani, geçen ben Sayın Cevdet Yılmaz'ın ilk günkü sunumunda "Türkiye'de bir çanak ekonomisi oluşturdunuz." demiştim. Biliyorum, görme fırsatınız olmamıştır siz çünkü onu açıkça söylüyorsunuz zaten "Ben sosyal medyayı, başka şeyi takip etmiyorum." diye yani bizi takip etseniz belki daha iyi olur. Ya, hakikaten, bazen verimli ve faydalı işler yapıyoruz orada. Yani, birçok ekonomik göstergede Sayın Bakan, bir çanak oluştu Türkiye'de. Yani, AK PARTİ geldi, bir kısım meseleleri düzeltti fakat şu an, ondan sonra öyle bir kötüleşme başladı ki, tamam mı, böyle her şeyde bir çanak... Bir tanesi az çanak olmuştu, Cevdet Bey'in itirazı oldu, "Daha burası tam çanak olmamış." dedi. Dedim ki merak etmeyin, kısa sürede onu da çanak hâline getirirsiniz, tamamlarsınız diye de öyle bir espri yaptık. Şimdi, burada da öyle bir şey var Sayın Bakan. Yani, bakın, OECD'yle farklılıklarımızı görüyoruz; yatay gittiğimiz, aynı dönemde beraber gittiğimiz zamanlar olmuş. Şu andan sonra farklılıkları yani çok kısa dönemde... O "don" dediğiniz en sondaki çentik yani ondan önce bizim bir gıda enflasyonu problemimiz var. Yine sizin döneminizle alakalı falan diye söylemiyorum, sizin bir enkaz devraldığınızı ben her zaman burada dile getiriyorum. Biz hakkı hakikati neyse onu söyleriz. Sizin de eleştirilecek yanlarınız var, onu eleştiririm ama esas itibarıyla ciddi bir enkaz aldınız, bu enkazın işte bir tane sorumlusu da Şahap Bey, orada. Yani keşke diğer sorumlular da burada olsa da görsek. O zaman Merkez Bankası Başkanıydı çünkü önemli.

Şimdi program çalışıyor ama bizim için değil. Kira, kira endeksi... İşte, orada ülkeler var, bakın yani hiçbir rakam görmeye gerek yok. Bu 2015=100 bazlı endeks yani diğer ülkelerden ne kadar farklılaştığımızı ortaya koyan bir endeks. Yani program çalışsa da vatandaşa bu programın bu anlamda bir faydası olmuyor.

Şimdi, cari işlemler dengesinde de -geçen yıl biliyorsunuz- bu yıl daha bence daha sakin şeyler söylendi; Ticaret Bakanının, tabii, temel konusu bu. Geçen yıl bir birkaç tane böyle cari açıkta hafif düşüş görünce "Ya, problem olmaktan çıktı artık Türkiye de ilelebet cari açık." falan demişti. Şimdi, ondan biraz vazgeçmişe benziyor ama sizden de yine biz bu anlamda olmasa da... "Cari açığın kontrol altında..." "Kontrol altında" denilebilir, ona bir şey demem ama bu ülkede "Cari açık sorun değil." derseniz, o zaman şu soruyu sorarım: Temel problemimiz ithalattır, daha doğrusu dış ticaret dengesidir. Dış ticaret dengesinde ithalat önemlidir. Bir tane, son iki yıl için söylüyorum, ciddi olarak ithal ettiğimiz bir tane malı bugün Türkiye'de üretir hâle geldik mi? Şimdi, burada bir şey varsa burada... Bu bir tane değil, bunun bir tane, iki tane, beş tane, on tane... Girdi olabilir, ara girdi olabilir, nihai mal olabilir yani yoğun olarak kullandığımız, üretimde veya tüketimde kullandığımız bir tane mal söyleyin ki bana "Biz bunu iki yıl öncesinde, üç yıl öncesinde ithal ediyorduk, şu anda artık Türkiye üretiyor." deyin. Bu olmadıktan sonra cari açık veya dış ticaret açığıyla ilgili yapısal -bakın, yapısal- bir düzelmeden bahsetmek mümkün değil.

Burada, işte, rakamları görelim, nasıl dalgalı yani bunun sol tarafı toplam cari denge, sağ taraf altın ve enerji hariç cari denge. Buraya baktığımızda bir artı olmuş, bir eksi olmuş. Bunun bir sürü sebebi var; işte, Türkiye'nin büyümesi var, yurt dışındaki birtakım emtia fiyatlarıyla ilgili problemler var, altın ve enerji ithalatının hiçbir şeyi yok, serisi olmayan bir şey yani enerji fiyatları falan ama "En yakın mukayeseyi nasıl yaparız?" derseniz Sayın Bakan, altın ve enerji hariç -sağ tarafa- 2022 yılı Ocak-Ağustos rakamına bakalım. Cari fazlası ne? 28,9. Hemen hemen aynı şartlar, büyüme hatta o zaman daha yüksek, 5,4'lük bir büyüme var. Şimdi, oraya bakıyorsunuz, 28,9'luk bir fazla vermiş. Bugün "Cari açık düzeliyor, artık ciddi kontrol altında." dediğimiz dönemde cari fazlamız düşüyor, altın ve enerji hariç için diyorum yani başka bir sürü neden var. Yahu, şunu söylemeye çalışıyorum esas itibarıyla: Bunun daha teferruatlı dün analizini yaptık biz, sunumlarımızı da internete koyuyoruz, bir fırsatınız olup da oradan bakarsanız çok da mutlu olurum. Yani böyle hakikaten... Ha, şunu söyleyemeyiz: "Yani Türkiye'de cari açık artık kontrol altına alınıyor." meselesi gerçekten söylenmesi çok zor bir mesele; buna daha detaylı bakmak gerekiyor.

Şimdi, maliye politikası programa yardımcı oluyor mu? Şurası 2026 bütçesinin bir kısım büyüklükleri Sayın Bakan. Bakın, toplam geçen yılki OVP'de 2026 demişsiniz bir de şimdiki OVP'de diyorsunuz yani bir yıl arayla 2026 için hedeflerdeki sapmalarınıza bakalım. Millî gelirde de elbette bir miktar değişiklik var ama bunlar hedef yılın rakamları olduğu için millî gelirden ziyade ben mutlak rakam üzerinden burada gitmeyi daha uygun görürüm. Mesela, toplam harcamalar, bakın, 1,6 trilyon lira, geçen yıldan bu yıla 2026 için öngördüğünüz şeyleri artırmışsınız. Faiz ödemelerinde artış var, mal ve hizmet giderlerinde tasarruf olması gerekirken burada da artış var, gelirlerde de artış var bir kısım.

Gelir vergisi; gelir vergisini söyleyeyim, uzun süredir -tutanaklara baksın arkadaşlar- menkul sermaye iradı bu ülkede daha fazla vergilendirilmelidir diyen birisiyim. Faiz bunun içerisindedir, mevduat faizlerinin vergilendirilmesi lazım. Fakir fukaradan vergi alıyorsunuz, niye bunlardan almıyorsunuz dedim. Sağ olasınız, yüzde 5'ten yüzde 17,5'a kadar çıkardınız; takdire şayan bir şeydir, onu söyleyeyim. Bu anlamda da geçen yıl, hatırlarsanız, yüzde 85-15 demiştim; getirdiğiniz yüklerin yüzde 85'i garibanın üzerinde, yüzde 15'i zengin kesimde. O oranı şimdi yeniden hesap etmedik, bayağı zor bir çalışma ama muhtemelen 85-15 dengesi biraz daha düzeliyor. Tam düzelmiyor da işte, biraz daha düzelecek bu yaptığınızdan dolayı, bundan dolayı ben teşekkür ediyorum.

Şimdi, fakat burada kurumlar vergisi çok önemli. Bakın, kurumlar vergisine geçen 2 trilyon 182 milyar lira demişsiniz, şimdi onu 1 trilyon 613 milyara... Bunun da hikâyesinin detayını birazdan söyleyeceğim. 1 trilyon 613 milyara düşüyorsunuz, 569 milyar lira, bir yılda kurumlar vergisi öngörüsündeki sapmanın mercek altına yatırılması gerekir. Şimdi, burada Sayın Cevdet Yılmaz uzmanları suçladı. Burada uzman suçlanması falan bence doğru bir şey değil yani benim siyasi otoritedir muhatabım, dolayısıyla uzmanlık mesele değil. Biz burada ikaz ediyoruz ama ona birazdan geleceğim. Bir şey daha "Maliye politikasına program yardımcı oluyor mu?" diye bakıyoruz. Sayın Bakanım, siz de biliyorsunuz ki IMF tanımı, denge dediğimiz dengenin pozitif olmadığı yerde bir dezenflasyon programından bahsetmek mümkün değil. Yani program tanımı veya IMF tanımı dediğimiz dengede dahi 2026 için siz millî geliri 0,5'i kadar açık öngörüyorsunuz. Ha, bu, geçmişte çok kötüydü, elbette bir kısmı düzeliyor. Şunu diyebilirsiniz: "Ya, bunlar bir çırpıda düzelmiyor, işte düzelteceğiz." şeklinde bir şey söylenebilir ama güçlü bir... Ben onu söylüyorum yani program güçlü değil, bu programın ayaklarında eksiklik var -temel- yani politika faizi arttırıldı, vergi de artırıldı -adaletli adaletsiz, neyse- o tarafta bir çekidüzen vermeye çalıştınız ama harcama ayağı, özellikle harcama ayağında problem var, bir de yapısal reform ayağında problem var yani bir üç ayaktan bir buçuk ayağı var, bir buçuk ayağı yok bu programın. Bakın, bütün konuşmalarınızı, buradaki konuşmanızı da dışardaki sunumlarınızın da hepsini dikkatli takip ediyorum. Bir şeyler söylüyorsunuz, evet, kamu ihale yöntemiyle ilgili "KİT yönetişim" filan diyorsunuz "Meclise gönderdim." diyorsunuz. Oradaki sıkıntıyı da artık anlamaya başladık biz de ama burada ne olursa olsun pazarlık gücünüz çok yüksek, bunu Türkiye'nin yapmasını sağlamanız lazım. Geçmişte bunlar yapıldı, yaptırıldı. Geçmişteki yapılan reformların kolay olmadığını hepimiz biliyoruz, beraber yaşadık biz bunları. Dolayısıyla, bunların yaptırılması lazım, bunlar yaptırılmadığı sürece yani hakikaten bir şey yapılamaz, ülkenin kaynaklarını yurt dışına oluk oluk akıtırız.

Evet, 2025'te de benzer bir durum var, çok üzerinde durmayacağım ama orada da yine kurumlar vergisine bakalım. Sayın Bakan yani 448 milyar lira mı, kurumlar vergisi tahminimizde sapma var, aşağı doğru sapma var, 2024'te de sapma olmuş. Bakın, ben bunu, aslında Plan ve Bütçe Komisyonunda -arkadaşlar da sözümü kesmiş, şu tutanaklara belki bakılır, bazı arkadaşların yüzü kızarır biraz, baksınlar aslında- anlatmaya çalışmışım geçen yıl, burada, 15 Kasım 2024'te. Şunu demişim: Bakın, büyük firmalar... Ben bunu -Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi eski bir bürokratım, benim altımda bin tane uzman falan yok- görüyorum da bunu siz nasıl görmüyorsunuz, ben bunu anlamıyorum. Demişim ki burada: "Bakın, büyük firmalar pozisyonunu alıyor, enflasyon muhasebesinden dolayı kurumlar vergisi düşecek, küçüklerin üzerinde yük kalacak, buradan sizi ikaz ediyorum." diye burada söylemişim. Başka tutanaklarda da var bu; açılsın, bakılsın ama ikazımıza keşke o zaman bir miktar dikkat edilseydi bu sapmalar olmazdı veya o pozisyon alanların gayrihukuki pozisyon almaları varsa onların üzerine gidilebilirdi.

Şimdi, depremi her defasında günah keçisi ilan ediyoruz, bu sefer siz söylemediniz ama Cevdet Bey çok söyledi bunu yine. Polemik için falan değil, depremin manzarası bu, deprem bütçesi bu yani şunu söylemeye çalışıyorum: 6 Şubat depremleri için yapılan harcamaların millî gelire oranları orada yazıyor, 3,5'tan başlıyor, 0,8'e kadar düşen bir trendi var, tamam mı? Bakın, deprem vergisi derken burada, hani geçmişte 99 depreminde alınan vergileri kastetmiyorum, siz geldikten sonra, deprem gerekçe gösterilerek bunlarla ilgili kaç tane beyanatınız var Sayın Bakanım? Geçen sefer o beyanatları da koymuştum. Bu deprem gerekçe gösterilerek bir kısım vergileri artırdık, işte ek motorlu taşıtlar vergisi, KDV artışları, ÖTV artışları gibi; bunların bütçeye ciddi bir gelir katkısı oldu. Şimdi, depremin harcamaları bitti fakat bu gelirler bütçemize gelmeye başlıyor, o yüzden depremin -hani "Depremden oldu." demeyelim- yaralarını millet fazlasıyla sardı. Bakın, 2023 ve 2024'te, evet, depremin negatif bir etkisi oldu, bütçe açığını arttırıcı ama bu yıldan itibaren, 2025'ten itibaren pozitif çalışıyor deprem etkisi, bunu görmemiz lazım. O yüzden, bence bunu söylemeden, hani, bütçedeki izahatı yaparsanız çok daha iyi olur gibi geliyor.

"Bu bütçe programı çalışıyor." diyorsunuz ama mesela çiftçi için çalışmıyor Sayın Bakan. Yani, bakın, bütçedeki tarımsal desteklemelere, lütfen bana, efendim, tarıma ayırdığımız toplam kaynağı söylemeyin. Bizim buradaki söylediğimiz doğrudan yani hem Tarım Kanunu'nda geçen hem de öteden beri hep konuştuğumuz, doğrudan tarımsal destekleme programlarına ayrılan kaynaktır. Tarımsal sulama filan, oralara da bakarız tabii, o hesapları şimdi geriye doğru yapmak zor, yapamıyorum, elimde bilgi yok ama oralara bakarsak orası da kötü zaten tarımsal sulamaya bu ülke kaynak ayırmıyor. Bu ülke bir kuraklık krizi yaşıyor, ciddi risk altındayız, oralara para ayırmıyor ama "Oradaki toplam para 700-800 milyar lira." deyip bunları bize söylemeyin.

Bakın, tarımsal desteklemeler, Sayın Bakan; son on yıl diye baktım, herhangi bir kasıt yok alınan yılarda. Tarımsal desteklerin bütçe içindeki payı on yıl önce -siz yapmışsınız bunu- yüzde 2'ymiş, şimdi yüzde 0,9'a düşmüş. Bakın, bu, özellikle Pakdemirli döneminden itibaren radikal bir şekilde aşağı doğru bir düştü, o bazın üzerinden gidiyorsunuz, bu muhtemelen size de söylenmiyor. Bakın yani tarımsal desteklemenin bu kadar... Ya, 0,44 işte, bakın millî gelire oranında; 0,63 olduğu yıllar var; 2016 yılı 0,44; 2006 yılı sizin döneminiz; 0,63 yani desteklerin millî gelire oranı; şimdi 0,22 Sayın Bakan. Yani bu parayı vermedikten... Çiftçinin desteklenmediği bir tane ülke var mı, sübvanse edilmediği? Bana bir tane örnek ülke gösterin, olmazsa o zaman biz ne yapacağız bunu? Bakın, faizle mukayese ediyorum, biraz popülist bir şey bu, tarımsal desteklerin 4,4 katıymış 2016'da faizle verdiğimiz para, ayırdığımız para, şimdi 16 katına çıkmış yani milyonlarca çiftçiye verdiğinizin 16 katını veriyorsunuz, geçmişte mesela, daha makulmüş, 4 katıymış, bunu görmek lazım. E, tabii, devlet destek vermeyince bankaya gidiyor. Bankaları zaten Sayın Cumhurbaşkanını ben anlamıyorum, o metinleri kim yazıyor, ben anlamıyorum ya, ben anlamıyorum. Metin... Ziraat Bankasının çiftçilere verdiği kredilerle övünüyor. Ya, çiftçi perişan demektir bu yani bu övünülecek bir şey falan değil. Bakın, tarımsal kredilerin millî gelire oranı, ilk veri 2004 olduğu için 2004'ü aldık; 9,8; tarım millî gelirine oranı yani ürettiğinin 10'u kadar bir borcu varmış. Şu anda, yüzde 39'a gelmiş, ürettiğinin yüzde 39'u kadar borcu var. Kredilerinin mutlak rakamları orada 205 kat artmış bu dönemde ama tarımsal millî gelir yani çiftçinin geliri sadece 52 kat artmış. Yani çiftçi sıkıntıda, bunu görmek lazım, buraların biraz daha desteklenmesi lazım Türkiye'nin üretmesi için.

Şimdi, program çalışıyor ama asgari ücretli, emekli için değil diyoruz. Yani bildiğimiz bir şey zaten, Türkiye'de gelirin yarısını 1 kişi alıyor, diğer yarısının 4 kişi alıyor yani 5 kişi olarak kabul edersek böyle bir dengesizlik var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Yani Sayın Bakan, açlık sınırının altında milyonlarca insan var, bunun hesabını yaptım, tutanaklarda var. 24 milyon, asgari ücretli artı emekli olarak söylediğimizde 24 milyon kişinin geliri Türkiye'de benim hesabıma göre açlık sınırının altında. Aileleriyle kaç milyon eder, onu söyleyemem çünkü hani bu ortalamayla büyüklüğünü burada almak uygun olmayabilir ama programdan... Program bunların üzerine basarak biraz çalışıyor, eğer çalışıyorsa bile, bunu görmemiz lazım.

Şimdi, bütçe ciddi bir faiz kıskacı altında, bu da enteresan bir slayt oldu, detayları var. Eylül 2021 yani sizden önce, sizin irrasyonel politikalarınızın başladığı dönem. Bakın, orada, o gün -sol tarafa anlatıyorum önce- Türkiye'nin, özellikle iç faize bakalım veya bütün faiz yükümlülüğü, doğmuş faiz yükümlülüğü 125,9 milyar dolarmış Sayın Bakan. Eylül 2021'den Ağustos 2025'e kadar bugüne kadar ödemelerimiz oldu. Ne kadar ödemişiz? O gün yani dükkânı kapatsak 125,9 milyar dolarla dükkânı kapatacakken, ondan sonra 132,8 milyar dolar ödemişiz. Bugün, bakıyoruz, Eylül 2025 itibarıyla önümüzdeki dönemde ödeyeceğimiz doğmuş faiz yükümüz 230 milyar dolar. Ya, öde öde bitmiyor bu borç, öde öde bitmiyor. Tabii, bu, sadece sizin döneminizdeki... Bu önceki dönemden gelen bir enkaz yani bütçe o yüzden ciddi faiz kıskacı altında diyorum. Sizin dönemden de gelen sıkıntılar var ama. Niye? İşte, Faik Bey de zannediyorum söyledi yani, bu borçlanma stratejisindeki yanlışlıklar, altına dayalı, kura dayalı, enflasyona dayalı borçlanmalar, sonra onları patlatmalar derken bir anda içinden çıkılmaz bir hâle geldi.

Özetle yani son dört yılda doğan ilave faiz yükü -bakın, anapara falan yok- bu ülkede 237 milyar dolardı. Bu yanlışları yapmasaydık, bu ülkeyi daha iyi yönetmiş olsaydık, bu 237 milyar dolar bizim cebimizde kalacaktı. Bu tabloya itirazı olan varsa ben tartışmaya hazırım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, iki dakika daha veriyorum,

ERHAN USTA (Samsun) - Bitirmek üzereyim, sizden süre istemeyeceğim daha fazla.

Program çalışıyor ama kimin için? Milyonerler için çalışıyor, dolar milyonerleri dünyayla mukayeseli olarak burada, kamu-özel iş birliği projelerinde ciddi bir katılık... Hatırlarsınız, 2009 yılıydı herhâlde Türkiye İktisat Kongresi'nde siz Bakan olarak Panel Başkanıydınız, ben de o zaman bürokrat olarak konuşmacıydım, o zaman da Türkiye'nin bütçesinin bir katılık sorunu olduğuna dair bir bürokratken en fazla eleştiriyi ben yapmıştım o gün de. Arkadaşlar, şimdi eleştirmeme şaşırıyorlar, ben bürokratken de eleştiriyordum eleştirilmesi gerekeni. Katı bir bütçe var diyorduk, katılıklardan bir tanesi de bu. Sayın Cumhurbaşkanının "Hiç para ödemeyeceğiz, beş kuruş ödemeyeceğiz." dediği kamu-özel iş birliği projelerinin işte bilançosu burada. 2017'den 2025'e kadar şu anda ödediğiniz, realize olduğumuz 28,1 milyar dolar, hani 5 kuruş ödemeyecektik? Evet, 5 kuruş ödemedik, 28,1 milyar dolar ödedik. 2026-2028 dönemi için -ondan sonra devam edecek de şimdi elimizde bunların rakamları var, bütçelerin eklerinde- 17,3 milyar dolar daha ödeyeceğiz. Bakın, 17-28 dönemi on bir yıllık dönem için 43,4 milyar dolar bu ülke kamu-özel iş birliği projelerine para ödeyecek.

Ben size bu vesileyle bir de teşekkür etmek istiyorum Sayın Bakan. Sizin bir slaytınızı aldım, biz burada bas bas bağırdık "Türkiye'nin swap hariç rezervleri eksi 60 milyar dolarda." diye biri ağzını açıp, Allah rızası için "Ya, doğru söylüyorsunuz, bunu düzeltmemiz gerekir." diyen kimse olmadı. Bakın, şimdi, sizin slaytlarınızda o dönem için eksi 60 milyar dolarları burada görüyoruz. Ben bu dürüstlüğünüzden dolayı size teşekkür ediyorum.

CDS'leri önemsiz görüyorlardı arkadaşlar ama siz CDS'lerin düşürülmesinin ne kadar önemli olduğunu bize izah ediyorsunuz, sizin slaytlarınızdan alınmış bir şeydir.

Son olarak, politika önerilerimize her zaman olduğu gibi yine zaman gelmedi ama eğer bir fırsatınız olur da bunlara bakabilirsiniz. Yani kısaca şunu söyleyebilirim: Türkiye'nin güçlü bir çıpaya ihtiyacı var Sayın Bakan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Bu programın en büyük eksikliği çıpa eksikliğidir. Bu çıpayı oluşturmak için de bence şurada sayılan işlerden bir kısmının, en azından bir kısmının yapılması gerekir diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.