KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, sayın milletvekilleri, değerli bürokratlar, basın mensupları; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, bütçenizin hayırlı olmasını diliyor, sunumunuz için teşekkür ediyorum.

Bütçenizde başlangıç ödeneği olarak bir önceki yıl bütçesine göre yüzde 34'lük bir artış öngörülmüştür. Bakanlığınızın bu kaynaklarla Türkiye'nin mali ve ekonomik politikalarının hazırlanmasına yardımcı olmak ve bu politikaları uygulamak görevini layıkıyla yapabilmesini temenni ediyorum.

Yaşadığımız çağda ekonomi, doğrudan ve dolaylı etkileriyle gündelik hayatımızın en üst sıralarında yer alırken politika yapıcıların karar alma ve siyaset üretme süreçlerinde de belirleyici bir unsur olmaktadır. Bu nedenle sürdürülebilir kalkınma ve güçlü ekonomik büyümeyle birlikte istikrarın, adaletli gelir dağılımının ve toplumsal refahın artırılmasına yönelik bütüncül politikaların oluşturulması öncelikli hususlar hâline gelmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak ekonomi politikalarının merkezine insanı koyan, eşitlik, ahlak ve adalet ilkelerini gözeten bir anlayışla toplumsal refahın artırılmasını, küresel rekabet gücüne sahip bir üretim ekonomisinin tesis edilmesini, ekonomi politikasının esası olarak değerlendiriyoruz. Türkiye'nin ekonomik ve siyasi olarak öne çıkmış, sosyal gelişimini ve millî birliğini güçlendirmiş, küresel düzeyde etkili bir ülke olmasını, ekonomide dünya liginde daha üst sıralara yükselmesini amaçlıyoruz. Bu çerçevede istihdam dostu sürdürülebilir bir büyüme ortamını tesis etmeyi, işsizlik ve yoksulluğu azaltmayı, gelir dağılımını daha adaletli hâle getirmeyi, enflasyonu kalıcı şekilde aşağıya çekmeyi, üretim ve ihracatın ithalata bağımlılığını azaltarak rekabet gücü yüksek bir üretim ekonomisi oluşturmayı öngörüyoruz. Reel ekonominin ihtiyaçlarının karşılanmasını, hukuk normlarında, vergilemede ve bürokratik işlemlerde öngörülebilir, yerli ve yabancı yatırımcı için bütünüyle kurumsal hâle gelmiş bir yatırım ortamının tesisini gerekli görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, dünyada bazı güçlü ekonomiler arasında yaşanan tarife gerilimleri ve ticarette artan korumacılık eğilimleri, devam eden belirsizlikler, küresel ticaret ve büyüme üzerinde baskı oluşturmaya devam etmektedir. En büyük ticaret ortağımız Avrupa'nın imalat sanayisi pandemiden bu yana henüz toparlanamamıştır. IMF, AB ekonomisinin bu yıl ancak yüzde 1,2 büyüyebileceğini açıklamıştır. 2022 yılında başlayan ve hâlen devam eden Rusya-Ukrayna savaşı, Orta Doğu'da yaşanan gerilimler, İran ve İsrail arasında gerçekleşen savaş gibi jeopolitik gelişmeler küresel tedarik zincirlerinde aksamalara ve navlun fiyatlarında dönemsel artışlara yol açmıştır. Bazı belirsizlikler sonucu küresel ekonominin büyümesinin 2025 yılında yüzde 3,2 olması, 2026 yılında ise daha da gerilemesi tahmin edilmektedir. Aynı şekilde, küresel mal ticaretinin de önümüzdeki dönemde yüzde 3 civarında sınırlı bir artışla ilerlemesi beklenmektedir. Türkiye bu süreçte zamanında aldığı tedbirlerle istikrarlı büyümesini koruyan, istihdam yaratan ve vatandaşlarını enflasyona ezdirmeme yönünde hareket eden bir ülke olarak olumlu şekilde ayrışmıştır. Nitekim dünya ekonomisi 2020-2024 döneminde birikimli olarak yüzde 15,1 oranında büyüme kaydederken Türkiye ekonomisi aynı dönemde yüzde 30,3'lük büyüme oranıyla ülkemizin güçlü kalkınma kapasitesini ve sürdürülebilir büyüme vizyonunu ortaya koymuştur. Bölgemizde tarihî gelişmelerin yaşandığı bir süreçte Türkiye karmaşık bölgesel gelişmelerde kilit rol oynamaya, ekonomik olarak güçlenmeye ve dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olma hedefine ulaşmak için gayret göstermeye devam etmektedir. 2025'in ilk yarısında ekonomimiz yüzde 3,6 oranında büyümüştür. Millî gelirimiz yıllıklandırılmış bazda 1,5 trilyon dolara, kişi başına düşen gelirimiz 17 bin dolara yaklaşmıştır. Zirai dona bağlı olarak daralan tarım sektörü hariç tüm sektörler yılın ilk yarısında büyüme kaydetmiştir. İmalat sanayisi yüksek teknoloji üretimindeki artışın desteğiyle 12 çeyreğin en iyi performansını sergilemiştir. Bu görünüm Türkiye ekonomisinde sürdürülebilir büyüme dinamiklerinin güçlendiğine ve üretim kapasitesinin daha yüksek katma değer oluşturma yönünde geliştiğine işaret etmektedir. Ekonominin istikrarlı büyümesiyle beraber iş gücü piyasası güçlü görünümünü sürdürmüş, işsizlik oranı yirmi dokuz aydır tek hanelerde seyretmiştir. 2024 yılında istihdamımız 988 bin kişi artarken eylül ayında toplam istihdam 32 milyon 491 bin kişiye ulaşmıştır. Zayıf dış ticaret görünümüne rağmen ekim ayında yıllıklandırılmış ihracat yüzde 3,1 oranında artışla 270,2 milyar dolarla tarihsel olarak en yüksek ihracat rakamına ulaşmıştır. İthalat yüzde 6,1 artışla 360,9 milyar dolar olmuş, yıllık dış ticaret açığı yüzde 16,4 artışla 90,7 milyar dolara çıkmıştır. Bu durum karşısında önümüzdeki süreçte dış ticaret dengesinin ve ithalattaki gelişmelerin takip edilerek ithalat bağımlılığımızı azaltacak alternatif adımların hayata geçirilmesi gerekli görülmektedir. İthalattaki artışa rağmen mal ve hizmet ihracatındaki olumlu performans sayesinde cari dengenin sürdürülebilir seviyelerde kalmaya devam etmesi sevindiricidir. Üçüncü çeyrekte turizm gelirimiz yıllık yüzde 3,9; ziyaretçi sayımız yüzde 1,9 artmış, böylece yıllıklandırılmış turizm gelirimiz 63,8 milyar dolara, ziyaretçi sayısı da 63,1 milyona ulaşmıştır. İhracat performansımız ve turizmdeki istikrarlı görünüm sürdürülebilir cari denge hedefini desteklemiş ve ağustosta cari açık 18,3 milyar dolara gerilemiştir. 2025 yılı sonunda cari açığın gayrisafi yurt içi hasılaya oranının yüzde 1,4'le sürdürülebilir seviyelerde kalarak ülkemizin dış finansman ihtiyacını azaltması beklenmektedir. Cari işlemler dengesindeki iyileşmeyi kalıcı hâle getirmek için dış ticaret dengesindeki gelişmelerle birlikte hizmet ticaretinden elde edilecek gelirlerin artırılmasına yönelik politikaların daha da etkinleştirilmesi gerekmektedir. On ikinci Kalkınma Planı'nda da belirtildiği gibi verimlilik ve rekabet gücünü esas olan, döviz kazandırıcı hizmet ticaretine yönelik etkili çalışmaların yapılması önem arz etmektedir. Böylece, Türkiye'nin önümüzdeki dönemde sadece mal değil; bilgi, teknoloji ve hizmet ihraç eden bir ülke olarak dünya hizmet ticaretinde de hak ettiği yeri alacağını değerlendiriyoruz.

Yurt içi finansal piyasalar güçlü ve dengeli görünümünü korumaktadır. Bankacılık sektörü göstergelerinden takibe dönüşüm oranı eylül ayı itibarıyla yüzde 2,29'la hâlen düşük seviyelerde seyretmektedir. Sektörün risklere karşı dayanıklılığının göstergesi olan sermaye yeterlilik oranı da yüzde 18,55'le oldukça iyi seviyededir.

Türkiye'de hem hane halkı hem de finansal kesim dışındaki firmaların borçluluk oranları diğer ülke ortalamalarına göre pozitif yönde ayrışmaktadır. Türk lirasına olan güven önemli düzeyde artmış ve TL mevduatının toplam mevduat içerisindeki payı ekim sonu itibarıyla yaklaşık yüzde 60'a yükselmiştir.

Kur korumalı mevduat uygulaması sona ermiştir. Merkez Bankası rezervleri artarak 24 Ekim haftasında 185,5 milyar dolar olmuştur. Dezenflasyon politikalarının finansal istikrara katkısıyla Türkiye'nin beş yıllık CDS primi yıl içerisinde sınırlı dalgalanmalar göstermekle birlikte eylül ayında 234 baz puan seviyesine kadar inmiş, hâlen de 240'lar düzeyindedir. Borçlanmanın yapısında da iyileşmenin sürdüğü gözlenmektedir. 2023 yılında yüzde 35,8 olan TL cinsi borcun toplam borç içindeki payı Ekim 2025 itibarıyla yüzde 47,8 seviyesine yükselmiştir. AB tanımlı genel yönetim borç stokunun millî gelire oranı AB ortalamasının çok altında, düşük eğilimini devam ettirmektedir.

Bu makroekonomik veriler kuşkusuz Türkiye ekonomisine güvenin de göstergesidir. Dezenflasyon süreci 2024 yılı Haziran ayından itibaren sürmektedir. Mayıstaki zirveden sonra tüketici enflasyonunda 42 puandan fazla düşüş sağlanması önemli bir kazanım ve başarıdır. Bununla birlikte, başta kira olmak üzere hizmet enflasyonunda devam eden yüksek seyir, ayrıca gıdadaki arz yönlü kısıtlar bu iyileşmeyi kısmen sınırlamıştır. Dezenflasyon süreci eylül ayında kesintiye uğramış olsa da ekimde devam etmiş, umuyoruz ki enflasyonla mücadele sonuçlarının daha çok hissedileceği, vatandaşımızın refahına da yansıyacağı bir zaman dilimine de girilmiştir. Ekim ayında tüketici enflasyonu aylık yüzde 2,55, yıllık yüzde 32,87 oranında artmıştır. Yurt içi üretici fiyat endeksi de aylık yüzde 1,63, yıllık yüzde 27 olmuştur.

Fiyat istikrarını kalıcı şekilde tesis etmek için mali disiplinle birlikte yapısal adımların kararlılıkla atılmaya devam edilmesi gerekmektedir. Kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması, israf ve usulsüzlüklerin önüne geçilmesi milletimizin güvenini artırırken Türkiye ekonomisini daha dirençli hâle getirecektir. Bunla birlikte, gıda enflasyonunun tüketici enflasyonu içindeki payı dikkate alındığında, tarımda, üretimden tüketime sağlıklı, güvenli ve istikrarlı, erişilebilir gıdayı temin edecek bir mekanizmanın oluşturulması ertelenemez bir gereklilik olarak görülmektedir. Planlı ve sözleşmeli üretimde koruma ve kullanma politikalarıyla süreklilik sağlanırken maliyet dışı unsurlara bağlı fiyat artışları ile kayıp kaçak ve fire önlenerek gıdada istikrarlı ve erişilebilir fiyat dengesi temin edilmelidir. Bu süreçte güç birliği anlayışıyla yeniden yapılandırılacak kooperatifler ve üretici birlikleriyle etkin desteklerle çiftçimizin refahı artarken, tüketicinin yeterli, güvenli ve daha ucuz gıdaya erişimi mümkün olabilecektir.

Diğer taraftan, konut kira ve satışındaki fiyat artışlarının enflasyon üzerindeki olumsuz etkilerinin giderilmesine yönelik konut arzını artırıcı ve konuta erişimi kolaylaştırıcı uygulamaların hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda başlatılan sosyal konut projesinin amaca hizmet edeceğini düşünüyoruz.

Türkiye, ekonomisi büyüyen, istihdam yaratan, ihracatını artıran, sürdürülebilir cari açığa sahip en az borçlu ülkelerden biridir. Bütçe dengeleri deprem etkisiyle bozulsa da öngörülen çerçevede seyretmektedir. Bu olumlu seyrin sürdürülebilmesi, On İkinci Kalkınma Planında da vurgulandığı gibi makroekonomik dengeleri gözeten politikaların yapısal tedbirlerle desteklenmesine bağlı olacaktır. Bunların en önemlilerinden biri de adaletli ve etkin bir vergi sisteminin tesis edilmesidir. Sunumunuzda vurguladığınız kamu ihale, KİT ve mahalli idare reformu da bu kapsamdadır. Gelir dağılımını adaletli hâle getiren bir ekonomik düzenin inşası, devletin kamu giderlerini karşılamada temel gelir kaynağı olan vergileri herkesin mali gücüne göre ödemesini sağlayacak, kamu finansmanıyla ilgili önceliklerin yanı sıra verginin üretim ve istihdam üzerindeki etkileriyle sosyal yönünü birlikte değerlendirecek, vergilendirilmeyen kazanç alanlarını sistem içine alarak kayıp ve kaçağın önüne geçerek kayıt dışılığı önleyecek reformist adımların atılmasına bağlıdır. Bu alanda alınan mesafeyi, özellikle kayıt dışılıkla mücadeleye yönelik kararlılığı önemli ve değerli buluyoruz. Diğer yandan, uygulanan enflasyonla mücadele politikasına bağlı olarak reel sektörün finansmana erişiminin kolaylaştırılması ve üretimi sürdürmede karşılaştığı zorlukların giderilmesi de gerekmektedir. Enflasyonun kalıcı olarak tek haneli rakamlara düşürülmesi, sürdürülebilir büyümeyle birlikte vatandaşımızın hayat kalitesini de artıracaktır. Zira enflasyon, gelir dağılımı adaletinin bozulmasına sebep olmaktadır. O sebeple, uygulanacak ekonomi politikalarında vatandaşlarımızın tahammül gücünün dikkate alınması, kimseyi enflasyona ezdirmeme yönündeki kararlılığın tavizsiz uygulanması gerekmektedir. Bize göre, Türkiye ekonomisindeki sorunların çoğu yüzeysel değil, yapısaldır. Dolayısıyla çözümlerin de köklü yapısal tedbirlere, bütüncül politikalara dayalı olması gerekir. Bu amaçla atılan önemli adımlarla birlikte Türkiye ekonomisinin kırılganlıklarını giderecek, dış şoklara karşı dirençli hâle getirecek yeni atılımların süratle ve kararlılıkla gerçekleştirilmesini de arzu ediyoruz.

Sayın Bakan, değerli Komisyon üyeleri; Türkiye, yükselen ülkelerden biri, bölgesel ve küresel gelişmelerde önemli bir aktördür. Yakın coğrafyamızda Türkiye'nin onayı ve oluru olmadan hiçbir girişimin gerçekleşme şansı bulunmamaktadır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yönetim ve siyasi istikrarını temin eden Türkiye daha etkin kararlar alarak caydırıcılığını artırmış, devasa sorunlarla baş etme ve küresel meydan okumalara karşı koyma kabiliyetini güçlendirmiştir. Yürütmenin diğer alanlarla birlikte ekonomide köklü atılımlar ve kararlı adımlar atabilmesi mümkün hâle gelmiştir.

Kuşkusuz, terörsüz Türkiye girişimiyle sağlanan huzur, güçlenen demokrasi ve öngörülebilirlik ekonomik istikrarın da teminatı olmaktadır. Geniş bir toplumsal mutabakatın olduğu terörsüz Türkiye hedefinin gerçekleşmesiyle ülkemiz ve milletimiz kalıcı huzur, barış ve güvenle daha müreffeh hâle gelecektir. Cumhur İttifakı, Türkiye'yi yükseltmeye yönelik gayretlerini azim ve inançla sürdürecek, Türkiye'nin gücüne güç katacaktır.

Bütçe, kuşkusuz ki kaynakların öncelikler ve toplumun temel ihtiyaçlarını karşılamayı esas alan optimal bir denge oluşturulmasını gerektirmektedir. Bu doğrultuda, bütçe teklifi, vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına odaklanan, toplumun tüm kesimlerine sahip çıkan programlar, destekler ve ödenekleri içermektedir. Bununla birlikte, halkımızın ertelenen bazı taleplerinin değerlendirilmesi, haklı beklentilerinin karşılanması gerektiğini de değerlendiriyoruz. Bu kapsamda öncelikle dar gelirli vatandaşlarımızın beklentilerinin karşılanması önemli olacaktır. Esnafımızın rekabet gücü korunacak şekilde faaliyetleri desteklenmeli; çiftçimizin üretim maliyetlerini düşürücü, ürününün değerini koruyucu önlemler alınmalıdır. Emeklilerimizin refah seviyesi artırılmalı, 1'inci derece memurlar için taahhüt edilen 3600 ek gösterge beklentisi karşılanmalıdır. Emeklilerimizin aylıkları onların geçim şartlarına uygun olacak ayrı bir endekse göre belirlenmelidir. Kariyer uzman, denetim elemanı, kamu mühendisleri gibi kamu çalışanlarının mali haklarının ve harcırahlarının iyileştirilmesi gerekmektedir. Statü, ünvan ve çalıştığı kuruma bağlı farklı maaş sistemleri ve ücret karmaşası yerine liyakati, hakkaniyeti ve eşit değerde işe eşit ücreti esas alan bir anlayışla kamu çalışanlarının hukuki ve mali statülerini düzenleyen personel rejimi yeniden düzenlenmelidir. Herkesin gelirine göre vergilendirildiği adil bir vergi sistemi doğrultusunda gelir vergisi oran ve dilimleri, az kazanandan az, çok kazanandan çok olacak şekilde tanzim edilmelidir. Sunumunuzda da belirttiğiniz, vergi ve harçlardaki artışın yeniden değerleme oranının altında hedef enflasyona göre belirleneceği vurgusu memnuniyet vericidir. Bazı düzenlemeler yapılmış olsa da kamuda tasarruf etkinleştirilmeli, kaynak israfının önüne geçecek yapısal tedbirler alınmalıdır. Kurumsal yapı, devletin temel fonksiyonlarına ve yeni gelişmelere uygun, kalkınma hedefleriyle uyumlu, verimliliği ve hizmette kaliteyi esas alan şekilde gözden geçirilmeli, kurumsal kapasite artırılmalıdır. Devlet destek ve teşvikleri verimli hâle getirilmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, vatandaşlarımızın geçim şartlarını zorlayan beslenme, barınma ve giyinme gibi temel ihtiyaçları ailelerimize yük olmaktan çıkaracak bir mekanizmanın inşasını gerekli görüyoruz. Bu çerçevede, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Bey'in açıkladığı asgari refah seviyesinin endeks üzerinden hesaplanması ve ailelere gelir desteği verilmesi projesi doğrultusunda belirlenecek asgari refah seviyesinin altında gelir elde eden her aileye doğrudan gelir desteği verilmesini öngörüyoruz. Türkiye'nin kalkınma hedeflerine ve yaşanan teknolojik devrime uygun bir perspektifle eğitim-istihdam ilişkisinin planlanmasını, yarının insan gücü ihtiyacını bugünden temin edecek adımlarda geç kalınmamasını, beşerî sermayemizden yeterince istifade edilmesini öngörüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Şehit yetimlerinin tamamına istihdam hakkı verilmesini, gazilere ilave istihdam sağlanmasını, ayrıca terörle mücadelede yaralandığı hâlde gazi sayılmayanların gazilik hakkının mutlaka verilmesini temin edecek düzenlemelerin hayata geçirilmesini, bu yöndeki çalışmalara Bakanlığınızın da destek vermesini arzu ediyoruz.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu konularda yaptığımız çağrının ve verdiğimiz tekliflerin bu bütçe döneminde karşılık bulmasını hedefliyoruz. Türk ve Türkiye yüzyılında daha demokratik, daha müreffeh ve lider bir Türkiye hepimizin özlemidir. Bazı sorunlarımız bulunsa ve çözümü zamana olacak olsa da, Cumhur İttifakı olarak inançla, sabırla ve kararlılıkla, birlikte yaşama iradesinin güçlendiği, huzur ve refahın arttığı, dik baş, tok karın ve mutlu yarını hedefleyen bir Türkiye'yi inşa edeceğimize inanıyoruz.

Bu düşüncelerle, 2026 yılı bütçesinin kurumlarımıza, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.