KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; şimdi, saat üçten bu yana tartışıyoruz.

Anayasa'ya geçici 20'nci madde ekleyerek 83'üncü maddenin ikinci fıkrasının birinci cümlesini şu andaki fezlekeler açısından askıya almaya dönük bir öneri getirildi Adalet ve Kalkınma Partisine mensup milletvekilleri tarafından. Önergeye baktığımız zaman, sadece Karma Komisyon önünde, Başbakanlıkta, Adalet Bakanlığında bulunan fezlekeleri ya da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığında bulunan fezlekeleri kapsayan bir düzenleme.

Şimdi, biz normal olarak şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemindeki 600 dosyayı Anayasa'nın 83'üncü maddesine göre dokunulmazlıklarının kaldırılması için İç Tüzük'ün 131 ve devamı maddelerine göre işleme alabilirdik, buna bir engel yoktu. Tabii ki önerge sahipleri ve iktidar kanadı zaman engelinden bahsediyor. Bununla ilgili bir sıralama yapılırdı, Karma Komisyon kurulur ve yeterince süre engeli de aşılarak getirilebilirdi çünkü biz fezlekeler arasında ayrım yapılmaksızın bütün dosyalar insin diye irademizi baştan koyduk. Dolayısıyla karma komisyon sürecindeki çalışmalar da aynı iradeyle hızlandırılarak yürüyebilirdi. Ancak görüyoruz ki ısrarlı bir şekilde, milletvekillerine İç Tüzük 131 ve devamı maddelerindeki söz haklarını kullandırmadan ve topyekûn bir paket uygulamayla 600 fezlekenin tamamını işleme alma iradesi var. Geçici madde düzenlemesi bunun için geliyor. Şimdi, böyle olduğu zaman akla şu sorular geliyor: Milletvekilleriyle ilgili hâl böyleyken peki bakanlar ve başbakanlar işledikleri fiiller nedeniyle sorumlu değil mi? Sorumlu. Bunlarla ilgili dokunulmazlık benzeri bir düzenleme -adı dokunulmazlık olmamakla birlikte- nerede var? Anayasa'nın 100'üncü maddesinde var. Yani şimdi, milletvekillerini topyekûn bir işleme tabi tutuyoruz, bakanları bunun dışında tutuyoruz. Arada ne fark var? Arada önemli bir fark var. Milletvekilleri bir daha milletvekili olamadıkları zaman dokunulmazlıktan yararlanmaları mümkün değil, fezlekeleri otomatik olarak işleme alınıyor. Nitekim milletvekilleri, 24'üncü Dönem ya da 25'inci Dönemde milletvekili olup da şu anda olmayan birçok milletvekili arkadaşımız mahkemede gidip yargılanıyor, ifade veriyor, yargılamaları devam ediyor. Ancak Bakanlar için daha farklı bir koruma var, daha güçlü bir koruma var. Bakanlar bakanlık görevleri sona erse, milletvekili de olmasalar dahi tekrar yargılanabilmeleri için, haklarında soruşturmanın sürdürülebilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinin Meclis soruşturması açmasına ihtiyaç var. Yani koruma devam ediyor. milletvekilliği bitince koruması devam etmeyecek olanlarınkini paket hâlinde kaldırıyoruz, bakanlığı ve milletvekilliği bitince koruması devam edecek olanları tutuyoruz, onların dokunulmazlıkları kalıyor. Bu ciddi bir eşitsizliktir, ciddi bir rahatsızlıktır; bu birisi.

Bakın, bununla ilgili bir örnek, daha önce de verdim, tekrar etmekte yarar var: 24'üncü Dönem 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları görüşüldü, o soruşturmalar sırasında 4 bakanın yolsuzluk yaptığına ilişkin iddialar ortaya atıldı, yargı kesin hüküm vermediği için buna sadece iddia diyoruz. Peki, o dönem içerisinde milletvekili arkadaşlarımız bununla ilgili açıklamalar yaptılar, milletvekilinin siyaset yapma hakkını kullandılar. Şimdi o bakanların bakanlık ve milletvekili sıfatı bitti ama hâlâ dokunulmazlıkları devam ediyor. Ancak, o zaman bu soruşturmaları, dosyaları yakından takip eden 24'üncü Dönem İstanbul Milletvekili arkadaşımız Ali Özgündüz bugün yargılanıyor; aynı o sözleri nedeniyle, o soruşturmalardaki ifadeleri nedeniyle. Onun diyoruz ki bu eşitsizliği gidermek elimizde, Komisyonda geçici 20'nci maddeyi düzenlerken biz Anayasa'nın 100'üncü maddesini de kapsamın içerisine alalım. Bakanlar ve başbakanlar da herhangi bir fiil nedeniyle, bu yasanın yürürlüğe gireceği tarihe kadar olan fiilleri nedeniyle, nasıl ki milletvekilleri için Meclis ayrı bir oylama yapmıyorsa, bakanlar için de yapmasın, başbakan için de yapmasın, onlar da otomatik olarak sorumlu olsunlar, yargılanması gereken yargılansın, hesabı versin.

Değerli arkadaşlar, burada bir başka önemli konu, bakanlarla ilgili noktadan sonra milletvekilleriyle ilgili olarak da, bakanlarla ilgili olarak da şu anda görüştüğümüz düzenleme sadece fezlekesi düzenlenenleri kapsıyor. Hepimiz biliyoruz ki ama psikolojik nedenlerle, ama siyasi nedenlerle, ama haberi olmadığı için birçok fiille ilgili şu anda henüz soruşturma başlamamış, fezleke düzenlenmemiş olabilir. Bir milletvekilinin ya da bakanın ya da başbakanın faaliyeti suç teşkil edecek nitelikte bir fiili söz konusudur ama savcılıklar henüz fezleke düzenlememiş olabilirler. Hatta son dönemde bizim teröre yardım ve yataklıkla ilgili verdiğimiz suç duyurusuyla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının verdiği bir karar var, "İşlemden kaldırıyorum dosyayı, bu sorumsuzluk kapsamındadır, Meclisin işlem yapması lazım." diyor. Yani bu şu demektir: Fezlekesi henüz düzenlenmeyen ya da fiilin ortaya çıkmadığı durumlar da bu çerçevede hâlâ dokunulmazlık kapsamında. Mesela herhangi bir milletvekilinin bir eylemi altı ay sonra ortaya çıkacak, bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra ortaya çıkacak. Tekrar ediyorum, iştirak hâlinde işlenmiştir, 2 milletvekili birlikte yapmıştır, birinin fezlekesi düzenlenmiştir, onunkini kaldırıyoruz ama diğerininki, altı ay sonra ortaya çıkacak bu iştirak, altı ay sonra onun dokunulmazlığı devam edecek. Bu çelişkileri ortadan kaldırmamız lazım. Verdiğimiz önerge bu çerçevede bu çelişkileri ortadan kaldırmaya dönük; bakanların, başbakanların da dokunulmazlığını kaldırmaya ve fezleke düzenlenip düzenlenmesine bakılmaksızın suç tarihine kadar olan, yasanın yürürlük tarihine kadar olan fiilleri kapsayacak şekilde genişletelim diyoruz.

Bir başka önemli nokta, bizim önerimizde, 85'inci maddenin uygulanması. Bakın, sizin getirdiğiniz önerinin metninde de 85'inci madde askıya alınmıyor, "83'üncü maddenin ikinci fıkrasının birinci cümlesi" diyorsunuz. 85'inci madde milletvekilinin bireysel olarak sadece kendiyle ilgili Anayasa Mahkemesine gitme hakkıdır. Israrla gerekçeye bunu yazıp milletvekili bireysel olarak iptal talebinde de bulunmasın demişsiniz. Bu telaş niye? Zaten topyekûn 600 dosyayı kaldıracak bu yasa çıktıktan sonra, bırakın milletvekili bireysel olarak gitsin, bu tartışma bitsin. Bu tartışma bitmeyecek yani gerekçeye yazsanız da yazmasanız da milletvekilleri gidecek bu haklarını kullanmak isteyecekler. Bu tartışma bitsin, milletvekilinin Anayasa Mahkemesinde kendiyle ilgili işlemi tartışmasından niye bu kadar tedirgin oluyoruz? Anayasa Mahkemesi ne derse... Belki diyecek ki: "Hayır, bu senin dokunulmazlığının kaldırılması, git mahkemede anlat derdini." diyecek, belki de demeyecek. Onun için hiç olmazsa bu çerçevede, milletvekillerine 85'inci madde çerçevesinde Anayasa Mahkemesine bireysel olarak iptali talep etme -yasanın iptali değil- kendiyle ilgili işlemin iptalini isteme hakkını tanıyalım. Oradaki bir haftalık sürede, normal bir dokunulmazlık sürecinde milletvekilinin Genel Kuruldan karar çıkacak ve kendiyle ilgili işlemin ne olduğundan haberi olacağı için mevcut 85'inci maddede "Genel Kurul kararından itibaren bir hafta içerisinde" diyor ancak şu anda hangi milletvekilinin hangi fezlekesi olduğu belli değil, bu dosyalar Genel Kurula geldiği zaman da bunlar kayıtlara girmeyecek. Dolayısıyla milletvekili haberdar olduğu tarihten itibaren bir hafta içerisinde Anayasa Mahkemesine giderek kendiyle ilgili işlemin iptalini isteyebilmeli. Bu çerçevede getirdiğimiz bir değişiklik önergesidir. En azından şu ana kadar söylenen eşitsizlik, farklı durumda olanları korumak çerçevesindeki iddiaları törpüleyecek ve dokunulmazlıklar konusunda herkesi kapsam içerisine alacak bir değişiklik önerisidir. Bu çerçevede önergemizin kabulünü talep ediyoruz.