| Komisyon Adı | : | (10 / 123, 124, 125, 126) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Komisyonun çalışma takvimi, Komisyonda görevlendirilecek uzmanların belirlenmesi ve Komisyona davet edileceklerin tespitine ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 28 .04.2016 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Bu devamlı çalıştırılacak uzmanlarla ilgili elbette bakanlıklarda ilgili uzmanlar vardır, olabilir ama onlardan çok üniversitelerden ve sivil toplum örgütlerinden uzman çağrılmasını öneririm çünkü bu Komisyon raporları belki de bakanlık uygulamalarını ciddi şekilde eleştirecektir. Onun için, sivil toplum ve üniversiteleri tercih ediyorum. Özellikle, aslında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının da birlikte projeler yaptığı, bu konuda en yetkin -tabii, araştırılabilir- bir merkez var, Bilkent Üniversitesi...
ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Hacettepe...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Hacettepede de bir merkez var ama Bilkent Üniversitesi UNICEF'le ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve AB'yle beraber çok ciddi bir proje yürütmüş, bu projenin raporları alınmış ve Bakanlık eylem planını da bu rapor üzerine kurmuş. Dolayısıyla, bu merkezden uzmanlar -isim olarak şey yapamıyorum ama- talep edilebilir. Hacettepenin de uzmanları, merkezi çok önemli çalışmalar yapmış. Bir de iki isim var, bu isimler üzerinde yapılabilir, biri Oğuz Polat, Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Başkanı; bu tip olaylarda çok sayıda bilirkişi raporu hazırlamış.
BAŞKAN - 2 ciltlik kitabı var.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Evet.
Ve sözünü ettiğimiz bu projelerde de çalışmış bir insan. Aynı şekilde, İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalından Doçent Doktor Osman Abalı var; bu da bu tip projelerde çalışmış, UNICEF'le beraber çalışmalar yapmış. Bu şekilde, devamlı çalıştırılacak uzmanların uygun olacağı...
BAŞKAN - Osman Abalı, nerede, hangi üniversite?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi.
BAŞKAN - Listenizde var değil mi bunlar?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Var.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ama yani daimi uzman, dinlenmenin ötesinde olabilir.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Bunları uzman olarak da öneriyoruz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tutanaklarla ilgili bir şey söyleyeyim, ben başta...
BAŞKAN - Daimi uzman. Gelebilir mi?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Olursa veya onların önereceği...
BAŞKAN - Gelemez ki, üç ay boyunca bir profesör burada...
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Yok, yok, onlar da belki çalışma arkadaşlarını önerebilirler.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yani önerilebilir, onlarla şey yapılabilir.
BAŞKAN - Bir görüşelim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ama bu Bilkent ve Hacettepe merkezlerinde çok sayıda uzman çalışıyor, onlardan şey yapılabilir.
Bu tutanaklarla ilgili, bütün tutanakların gizli kalması doğru değildir. Niye doğru değildir? Çünkü bu Komisyon çalışmalarının konuyla ilgili duyarlılık oluşturulması konusunda da bir katkısı olacaktır. Bildiğiniz gibi değerli arkadaşlar, bu tip olaylar mağdurlar tarafından bile ifade edilemiyor, anlatılamıyor toplumda, gizli kalıyor, konuşulamıyor ve birçok mağdur utanıyor, toplumun kendisine karşı ya da ailesine karşı nasıl tavır takınacağı konusunda endişelere kapılıyor ve açıklamıyor; gizli kalıyor bu işler ama böyle çalışmalar yapılınca insanlar cesaretleniyor, bunları ihbar ediyor. Nitekim, bu son olayda gördünüz, Karaman'da yani bu aylarda olmadı bu işler, bakın bütün istatistiklere, çocuk istismarlarıyla ilgili haberlere, bu Karaman olayından sonra böyle 1 misli falan değil, yani 50 misli arttığını göreceksiniz. Niye? Çünkü bir duyarlılık oluştu toplumda, özellikle mağdurlarda ya da bu işe şahit olanlarda bir cesaret oldu ve konu basına, adliyelere, mahkemelere değişik şekilde basına... Dolayısıyla, herkes bildi, daha çok olay ortaya çıktı. O nedenle bir duyarlılık oluşturacak. Şey kalmasın tabii, tutanaklar gizli olmasın ama benim söylemeye çalıştığım şuydu: Bazen... Elbette çocuk dinlemeyeceğiz, aile de dinlemeyelim fakat öyle üçüncü bir şahıstan dinleyebiliriz, belki de bir zorunluluk ortaya çıkar ve dinleriz. Böyle durumlarda Komisyonun kararıyla o tutanak yani o konuyla ilgili kısım ya açıklanmasın ya kısmen, ismi falan gizlenerek ya da tutanağın bütünü... Komisyon böyle bir karar alabilir diye düşünüyorum.
Bir başka önerim var: Elbette Türkiye Büyük Millet Meclisinde kararları, yani demokrasilerde seçilmiş çoğunluk olacak yani bu konuyla ilgili defalarca ifade ettim, hiç kimsenin bir itirazı yoktur, demokrasi böyledir, demokrasilerde seçilmiş çoğunluk ülkeyi yönetir, kararlar alır, iktidar olur ama muhalefete de muhalefet yapma imkânı verilir. Dolayısıyla, iktidarın yaptıklarını, seçilmiş çoğunluğunun icraatlarını takip eder, denetler, daha sağlıklı kararlar almasına katkı sağlar, hiçbir şey olmazsa halka bu icraatları anlatır, bir dahaki seçimde halk kendi kararını verir, bu böyledir. Fakat bu Komisyonun özelliğinden dolayı biz bu talepte bulunmuştuk, hani, 4 parti filan önerge vermişti, birleştirilmişti; bu yapılmadı. Tabii, netice itibarıyla kararlar...
BAŞKAN - Pişman etmeyiz inşallah.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - ...çoğunluğun kararıyla alınıyor ama bir önerim var Başkanım şimdi: Raporu Başkanlık Divanı yazmasın. Şimdi, "yazmasın" deyince bir emir kipiyle falan kullanmıyorum Sayın Milletvekili, kimseye emretmem, yani ben Türkiye'de yaşadım, herkes beni bilir, yani bir kadına, bir insana filan emir kipiyle filan... Öyle bir şey yapmam yani. Dolayısıyla, öyle şey yapmayın yani. Yanlış ama bir söz söylüyorum, diyorum ki: Bir önerim var, bu raporu Başkanlık Divanı yazmasın; ayrıca bir rapor yazım heyeti oluşturalım, komisyonu oluşturalım, neyse; her partiden bir kişi bulunsun, raporun taslağını hazırlasın. Niye bunu söylüyorum? Çünkü rapor bir kere yazıldı mı satır aralarıyla beraber, sonra ne kadar değişiklik yaparsanız yapın o kimliği değişmiyor. Madem ortak bir Komisyon o zaman böyle bir öneride bulunuyorum. Tabii, takdir Komisyonundur, milletvekillerinindir.
Şu konuda tekrar ısrar edeceğim: Baştan söyledim, 1 milyona yakın -değişik rakamlar var, tam rakamlara ulaşamıyoruz- resmî olarak 790 bin ama değişik sendikaların ifadesine göre 1 milyon hatta 1 milyonun üstünde çocuk işçiden söz ediliyor ve bu çocukların bir kısmı sanayide kalfa-çırak ilişkisi içinde cinsel istismara da uğruyor. Bu konularda bir araştırma yapılabilse en yoğun cinsel istismarın yaşandığı yerlerden biri belki de bu kurumlar, bu sanayi, işte, bu çalışan çocukların, çırak çocukların bulunduğu yerler ortaya çıkacak. Dolayısıyla, bu en önemli istismar. İşte, ölmüş çocuklar, yani iş kazasında çok sayıda çocuk öldü. Hatırlarsınız, böyle basına yansıyan şeyler var, işte, "Çalışmıyor gösterildi.", "Ailesi susturulmaya çalışıldı." filan. Dolayısıyla, bu konunun mutlaka bir şekilde, çok uzun mesai harcanmasa bile, gündemde olmasının iyi olacağını düşünüyorum.
Usulle ilgili söz almaya çalıştım ama sayın başkan vekili söz vermedi "Sırayla veriyorum." dedi. Meclisin Komisyon çalışmaları da Meclis çalışmaları gibidir. Dolayısıyla, usulle ilgili söz talepleri diğerlerinin hakkını gasbetmek değildir, o öncelik olur diye düşünüyorum ama ben vazgeçtim, yani böyle bir tartışma içine girmiyorum, böyle ikili bir muhataplığı şey yapmıyorum ama genel bir şey söyleyeceğim: Burada her milletvekili, Komisyon üyesi olanın yetkileri bellidir, olmayan her milletvekili kendisinin istediği gibi konuşur, düşüncesini açık bir şekilde ortaya koyar, ona laf atılmasın, sözü kesilmesin, kimse ayar vermeye kalkmasın; her milletvekili kendine göre buraya gelmiştir, belli bir insanı temsil ediyor, iktidar olur, muhalefet olur, A partisi olur, B partisi olur, C partisi olur. Bunun da kayıtlara geçmesinin uygun olacağını düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.