| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ Genel Müdürlüğünün 2013 ve 2014 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 12 .05.2016 |
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Divan, Komisyon üyesi değerli arkadaşlarım, Sayın Genel Müdür, değerli bürokrat arkadaşlarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum; tabii ki, meslektaşlarım basın mensuplarını da saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, tarımsal kalkınma ve endüstriyel gelişmenin dengeli ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesini sağlayan şeker üretimi tüm dünyada stratejik bir konuma ve öneme sahiptir. Hâl böyleyken, ülkemizdeki şeker pancarı üretimi 2000 yılında 18 milyon 759 bin ton iken 2015 yılında 15 milyon 951 bin tona kadar gerilemiştir. Hepimizin bildiği gibi, şeker pancarı üretiminde 1998 yılından sonra kota sistemi uygulanmaya başlanmıştır, şeker pancarı ve şeker politikası, 2001 yılında yürürlüğe giren ve hepimizin kota uygulamasıyla hatırladığı ve üretimde kota uygulaması 4634 sayılı Şeker Kanunu ile sürdürülmektedir. Sektörümüzde öne çıkan sorunlar çok fazla olmakla birlikte özellikle başta vurgulanması gereken şunlardır: Dünya şeker sektörünün büyüklüğü göz önüne alındığında, ülkemizde şeker pancarı üretimini kotalara bağlayarak artırılmaması, şeker fabrikalarının özelleştirme bahanesiyle kapasitesinin altında kullanılması doğru değildir. Nişasta bazlı şeker üretimi kotasının Bakanlar Kurulu kararı ile artırılması, çok önemli bir yanlış adımdır. Bu tespitler ışığında, AB şeker politikalarının ülkemiz şeker sanayini yok etmesine olanak verilmemelidir. Ülkemizin şeker politikası, kendine yeterli ve dünya piyasalarında önemli bir üretici olma amacı taşımalıdır. Türkiye'de nişasta bazlı şeker kotalarının artırılması mutlak surette durdurulmalı ve AB kota seviyelerine uygun olarak yeniden düzenlenmelidir. Şeker üretim maliyetlerini düşürmek için şeker pancarı üreticileri ve tarımı mutlaka desteklenmelidir. Kamuya ait şeker fabrikalarının yeniden yapılandırılmaları konusunda gerekli yenileme ve modernizasyon çalışmaları gecikmeksizin yapılarak rekabet gücü arttırılmalıdır.
Değerli arkadaşlarım; Türk Şeker Fabrikalarının 2000 yılında özelleştirme kapsamına alınmasıyla birlikte şeker sanayinde oluşturulmaya başlanan kara tablo, bugün TÜRKŞEKERİ bitirme noktasına getirmiştir. 2000 yılında 25.922 olan işçi sayısı, 2015 yılında 9.541'e kadar gerilemiştir. Hukuka aykırı uygulamalar nedeniyle personel alınamadığı için taşeron çalışan sayısı 2000 yılında 836 kişiden tam yüzde 1.200 oranında artarak bugüne kadar, 2015 yılında 10 bine yaklaşmış ve bu yıl içinde 11 bine ulaşması beklenmektedir. Sayıştay raporlarında dahi "Şeker fabrikalarında kalifiye personel ihtiyacı günden güne artmaktadır." vurgusu yapılmasına rağmen işçi alımı dâhil tüm stratejik kararları almakla yükümlü Özelleştirme İdaresi Başkanlığı maalesef bu talepleri göz ardı etmektedir. Söz konusu sıkıntı, üretimin sürekliliğini tehdit eder noktalara gelmiştir.
Değerli arkadaşlarım, seçim bölgem olan Eskişehir'de kurulu bulunan Kazım Taşkent Şeker Fabrikası başta olmak üzere, şeker fabrikaları üzerine bazı değerlendirmelerimi de sizinle paylaşmak istiyorum: Çok kısa bir süre önce Eskişehir'deki Kazım Taşkent Şeker Fabrikasını ziyaret ettim. Hem fabrika müdürümüzü hem çalışanları hem sendika temsilcilerini dinledim, onlarla birlikte oldum, dertlerini size aktarma sözü vererek buraya geldim. Şeker fabrikamız, sadece çiftçilerimiz için bir geçim kapısı değil aynı zamanda il ve ülke ekonomisine yaptığı katkılarından dolayı da ekonomik bir araç niteliğindedir, son derece kritik bir ekonomik araç niteliğindedir. 1990'lı yıllarda 1.000'e yakın personeli bulunan fabrikamızın şu an personeli yarı yarıya gerilemiştir. Çalışanların yüzde 32'si geçici işçi statüsündedir; sadece yaklaşık altı ay çalışabilmekteler. Eskişehir'deki fabrikamızın da diğerleri gibi teknik personel açısından takviye almadan faaliyetlerini sürdüremeyeceği çok açıktır. Bu nedenle personel ve ekipman desteği yapılması gerekmektedir. İçinde bulunduğu özelleştirme sürecinde, hem ekonomik hem de nitelikli iş gücü kayıplarının önlenmesi, eskiyen teknoloji yerine yeni teknolojilerin kullanılması, teknik eleman eksikliğinin giderilmesi, yarı yarıya düşen kapasite kullanımının artırılması ve buna bağlı olarak maliyetlerin en aza indirilmesi için; pancar üreticisi, şeker işçisi ve devletin bir arada yer alacağı yeni bir yapılanma ile değerlendirilerek sektör düzenlenmesi zaman geçirmeden yapılmalıdır. Şeker fabrikalarındaki işçiler de zaten tam da bu sorunlara dikkat çekmek için şu günlerde eylemdedirler. Yaşadıkları sorunlara rağmen fabrikalarının bacasının tütmesini isteyen işçi kardeşlerimiz, bir kez daha fedakârlık yaparak sorunları dile getirmeye çalışıyorlar. Nedir bu sorunlar? Şeker sektöründeki olumsuzluklar, yönetim boşlukları, olası iş kazaları ve artık had safhaya ulaşan personel eksikliğine ve geçici işçilerin sorunlarına dikkat çekmek için, işçi kardeşlerimiz hiçbir ücret talep etmeden günde iki saat fazla çalışma eylemi yapmaktadırlar. Fedakâr, vefakâr işçi kardeşlerimizi katkılarından dolayı kutluyor ve onların sesini buraya taşımaktan, sizlerle paylaşmaktan onur duyuyorum.
İktidar, ülkemizin ve kurulu bulundukları kentlerin ekonomisine ve tarımına büyük katkılar sunan bu fabrikalarımızın artık alarm verdiğini görmeli ve deneyimli yeni personelleri kadroya alarak fabrikalarımıza can suyu vermelidir. Bu kapsamda ŞEKER-İŞ sendikasının geçici işçiler için dile getirdiği 2015 yılında TÜRK-İŞ ile Hükûmet arasında tutulan protokol gereği 5620 sayılı Yasa'da bu geçici işçilerin "180 günden fazla çalıştırılamaz." ibaresinin acilen kaldırılmasını ve bu arkadaşlara hak ettiği kadronun verilmesini sizlerden rica ediyorum. Bu konuda hepimizin, parti ayrımı gözetmeksizin el birliği vermemiz gerektiğine inanıyorum.
Değerli arkadaşlarım, fazla zamanınızı almadan bir son olarak bir önemli konuya daha dikkat çekerek sözlerimi tamamlamak istiyorum: Adını Kurtuluş Savaşı'mızdaki zaferlerden alan İnönü ilçemizden önce hastanesi, ardından toprak mahsulleri ofisi taşınmıştı. Şimdi de geçimini yıllardır pancardan sağlayan bu ilçemizden pancar kantarı sökülmek isteniyor. pancar deposu olan İnönü ilçemize böyle bir adım bir darbe niteliğindedir. İnönü halkımız çok tepkilidir. Kantar giderse 35 kilometre ötedeki Eskişehir'deki fabrikaya traktörlerle ürünlerini götürmek zorunda kalacaklar. Bu yol, trafiği çok yoğun olan bir çevre yoludur ve güvenli değildir. O yolda traktörlerle taşıma sırasında üzücü kazalar yaşandı. Ölümlü kazaların yaşanmaması için ben bir kez daha kantarımızın kaldırılması kararından vazgeçilmesini rica ediyorum. Yıllık 10 bin tonun altında pancar kantara getirildiği gerekçesiyle kapatılacağı açıklanıyor ama çiftçilerle konuştuğumuzda -ben kendilerini ziyaret ettim İnönü'de- diyorlar ki: "Kantar sürekli kapalı, ne zaman gitsek kapalı. Bize 'Fabrikaya götürün.' diyorlar o yüzden biz Eskişehir'e taşımak durumunda kalıyoruz." Bu konunun ivedilikle yönetiminizce incelenmesini ve ilçemizin pancar üretim potansiyelinin 60 bin tona kadar çıkabileceğinin değerlendirilmesini rica ediyorum. Aynı üreticiler, yani İnönü'deki pancar çiftçilerimiz kantar giderse üretim yapamayacaklarını da söylüyorlar. Yol yakınken bu yanlıştan dönülmesi doğru olacaktır. Gelin, üreticilerimizin bu haklı talebine kulak verelim. Yüz yıldır kurulu bulunan İnönü kantarını sökmek yerine üreticilerimizi pancar ekimine teşvik edelim, destekleyelim.
Hepinize teşekkür ediyorum. Hayırlı olmasını diliyorum, sağ olun.