KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür edemiyorum Sayın Başkan çünkü söylediklerimizi hiç dikkate almıyorsun. Teşekkür etmemiz için dikkate alıp bir şey yapıyor olman gerekiyordu; onun için ben size teşekkür edemiyorum çünkü konuş konuş, boşa konuşuluyor.

Sayın Bakanım, siz geldiniz, az önce Erhan Bey de söyledi, Sayın Temizel de söylüyor ama burada bir garabet var. Arkadaşların tepkilerinden de anlıyorum ki "Biz gene getireceğiz." diyorlar. Ya, dördüncü defa iptal oldu. Torbada oldu, Anayasa Mahkemesi iptal etti, özelleştirmeyi de iptal etti, yine geldi bir daha etti, yine geldi bir daha etti.

Şimdi, bu Anayasa Mahkemesi, 2010 Anayasa değişikliğinden sonra, Hükûmetinizin üyelerinin, Meclisin, onun bunun düzenlemesiyle Sayıştay da dâhil olmak üzere yapılandırılmış kurumlar. Onların bile iptal ettiği bir şeyi hâlâ getirip koyuyorsunuz ve arkadaşlar da çok rahat bir şekilde "Yine getireceğiz." diyebiliyor. Bu kafayla kanun çıksa ne olur, çıkmasa ne olur? Yani, garip bir şey var, ben anlamıyorum burada... Tamam, ne güzel, bakıyoruz balkon konuşması, arkasından çıkıyor Sayın Davutoğlu ne güzel, açılış konuşmasına bakıyoruz, bütçe konuşmasına bakıyoruz, sonra bakıyoruz bir anda bir şey oluyor, neyse böyle, sihirli bir el değiyor "Biz yaparız, olur." E, olmuyor işte, olmadığı için defalarca bunu yapıyoruz Sayın Bakan.

Şimdi böyle bir şey olabilir mi? Tam üç defa, dört defa Sayıştaya darbe planlamışsınız hepsi dönmüş. Kanunun birisi burada yarım yamalak, geri çekilmiş dönünce, hâlen daha diyorsun ki: Ya kardeşim, verginin bu verimlilik, etkinlik denetimi yapmadan bu olur mu diyor. Yok biz yaparız. Hadi onu da yaptınız, raporların tamamı kuşa çevriliyor, bize üç satırlık bir şey gönderiyor, ondan da vazgeçti, hâlen daha yani bunu denetlemesin. Yahu, niye korkuyorsunuz denetleyen Sayıştay da sizin kontrolünüzde. Zaten Rapor Değerlendirme Kurulu kuşa çeviriyor. Ondan da vazgeçmiş, "Efendim, yüzde 50'nin altını denetlemesin." Yahu, ne olur, denetlese ne oluyor sanki, neden korkuyorsunuz? Arşive bir şey giriyor, yarın bulur çıkarırlar denetçi raporunu diye. Vallahi bir Rapor Kurulu var, ondan sonra bir de Genel Kurul var. İşte burada arkadaşlar, Sayıştay temsilcisi var, söz verilsin nasıl çalıştığını anlatsın hepinize. Zaten bir şey gelmiyor bize, bundan da mı korkuyorsunuz? Ben anlamıyorum yani. Ya, ne olur Türk Hava Yolları kimin adına yapıyor? "Bütçe hakkı en temel hak." diyoruz. Anayasa yetkiyi vermiş, bununla ilgili 160'ıncı maddede "Sayıştay bunu yapar." demiş. Zaten gelmiyor kardeşim, bunun nesinden korkuyorlar, ben de onu anlamıyorum. Ya, "Duman oluruz." kısmını biliyoruz da, gerisinde daha ne var ki? Yani, bağımsız denetimin ne demek olduğunu biliyor musunuz arkadaşlar? İçinizde mali müşavir var mı? Bağımsız denetim neyi denetler? Sayıştayın denetiminin içinde ne vardır? Bakın, bizim geçen dönem burada duran 24'üncü dönemde Sayın Kalaycı vardı, Sayıştay denetçisi. 25'inci dönemde Hüseyin Bey vardı, Sayıştay denetçisi, yeni emekli oldu.

Şimdi, Sayıştay denetimi ile bağımsız denetimi nasıl aynı kefeye koyup da bunu kanun teklifi olarak getiriyorlar ben onu da anlamıyorum. Böyle bir şey olabilir mi? Bir sürü Maliyeci arkadaşımız var burada ya. Sonra hiçbir şey olmamış, bu doğalmış gibi, gerçekten... Yani, bu soruları sizlere soruyorum arkadaşlar. Bir sürü yeni gelen arkadaşımız var, yani bunları okurken Meclisi etkisizleştirmeyelim. Hele hele Plan ve Bütçe Komisyonunu indir kaldır mekanizmasının bir aracı olarak, her şeyi içine koy, sahibinden, ihtiyaçtan torba kanun; böyle bir şey olur mu? Gerçekten şaşırıyorum. Yani yeni gelen arkadaşlara, eskilere vermemiştim ama torbadaki hukuk kitabından dağıtacağım. Okumazlar, zayi olur diye geçen dönem arkadaşlar istedi... Burada o torba kanunların ne kadar garabet olduğu belki söyleyince anlaşılmıyor ama belki kitaptan okursanız anlaşılır, Komisyon üyesi arkadaşlara birer tane vereceğim söz veriyorum. Yani ne kadar komik duruma düştüğümüzü, hepimiz burada otuz yedi gün sadece bir torba kanunla vakit geçirdik.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Tekrara düşmeyin, okuruz Mehmet Bey.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Anlarsanız sorun yok, zaten benim... Bakın onu okuyun anlayın, vallahi bir daha konuşmam, bir şey demem, yemin ediyorum.

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Söz mü?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Anlayıp gereğini yapın, zaten bana gerek kalmaz, siz benim yerime konuşursunuz. Ama vicdanen okuyun, haksızsın kardeşim deyin, yemin ediyorum konuşmam. Ama siz de vicdanen yemin ederek haksızsın deyin. Hepimizin huzurunda yapın, konuşmam ne olacak ya. Yani okuyun...

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Haksızsın.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bak işte okumadan... Sen çok biliyorsun değil mi Mehmet, aferin.

Yani, şimdi hukukçu olan arkadaşımız bile böyle derse Sayın Bakanım ne yapayım, en önce onun haklarımıza sahip çıkması lazım. Komisyon Başkanından vazgeçtik, o çıkmıyor da, yani o Hükûmetin Komisyon Başkanı gibi davranıyor. Ama şimdi Mehmet Şükrü'nün bize sahip çıkması lazım içimizdeki birkaç hukukçudan birisi olduğu için. Bütçe hakkımız bizim, bütçe hakkının buradaki uygulama yeri de Plan ve Bütçe Komisyonu, Meclis adına anayasal komisyon burası. Şimdi hâlimize gülüyoruz, ağlanacak halimize ama gülüyoruz.

Sayın Bakanım, şimdi bir sürü güvenlikten bahsediyoruz, kriptolojiden bahsediyoruz yani her türlü biyometrik bilgiyi oraya koyacağım...Ne demiş? Bakanlık yetkili. Nasıl yetkili, neye göre yetkili, neresini yapacak? Böyle bir şey kanunda olmadan yetki verilir mi, para mı aktarıyoruz? Bakanlık yetkili... Sınırı yok. Neleri verecek? Sana ne, benim bütün bilgilerim oraya giriyor, hepsini ilgili yerlerin kullanması ayrı, sağa sola nereye verecek, kime vermeyecek? Bu kadar şeyin olduğu, fişlemelerin yapıldığı, iş adamlarının siyasi görüşüne göre fişlendiği, işimize gelmeyen adamların hapse atıldığı dönemde parmak gösterilerek "Şunu alın içeri." denilince alındığı dönemde böyle bir şey olur mu? Yani, savcı talimat veriyor, gözümüzün önünde alıyor, enteresan şeyler yaşıyorum. Bir spor müsabakasında, Sayın Bakanım, adam küfretmiş, küfrettiyse federasyonun gözlemcisi var tutacak tutanağını ceza verecek. Polisler gelmiş adamı almaya kalkıyor. Ne oldu? Savcının talimatı... Nasıl olur, yani sözlü talimatla adam alınır mı, burası nasıl bir şey olur? Yani, o zaman bu verileri böyle biz herkese dağıtırsak o yetkinin nasıl kullanılacağını biz nereden bileceğiz? Sayın Genel Müdürüm burada ama Bakanlık yetkili... Yahu, ne yetkili, en azından kanunda belli bir şeyini, şunları şunları demeniz lazım. "Yönetmelikte yazarız." Yönetmelikte yazıyoruz da, yönetmelikte yazdığımız ayrı... Kötü niyetli olarak geldiği zaman adam farklı kullanabiliyor.

Dolayısıyla bunların hepsinin tartışılması gerektiğini söylüyoruz. Bunlarla ilgili ayrı ayrı komisyonlardan raporun gelmesi gerektiğini söylüyoruz. Onu bilen arkadaşlarımız, veri güvenliğiyle ilgili veri madenciliği yapanlar... İşte siber saldırıya maruz kaldık, ne oldu, ne bitecek, ne kadarını aldılar? Aynı şey bankacılıkla ilgili var, geldi birileri "TÜBİTAK'ta filancayı görevden aldık." Peki, ne oldu? Ne kadar zayiat var, o bilgiler nereye gitti, alındı mı alınmadı mı, TÜBİTAK kaç tane yerde deneme yaptı, nelerde proje yaptı? Örnek, hiç bunlar konuşulmuyor. Kimin eline geçti veriler bilemiyoruz. Dolayısıyla bunların hepsi ayrı ayrı konuşulması, tartışılması gereken, ilgili komisyonlardan geçmesi gereken şeyler.

AKP üç defa Sayıştaya darbe planı yaptı, bu dördüncüsüydü, yarım kalan. Şimdi yeniden aynısını yapıyoruz yarım yamalak geliyor ama sonra gelir onun arkası. Yani, denetimden niye korkuyorsunuz? Artık denetim diye bir şey kalmadı, o dahi zararlı geliyor. Ben gerçekten anlamıyorum. Şimdi iki saat, maddelere gelince gene konuşuruz diyoruz, Sayıştayın ilgili şeyleri var, gelmiş Genel Kurul kararları var. Yani siz de gitseniz bir inceleseniz Sayın Bakanım ne kadar haklı olduğumuzu nereden görürsünüz söyleyeyim arkadaşlara: Recai Akyel'e gidin bir çayını için, Genel Kuruldaki tartışmaların tutanaklarını size bir göstersin, bize vermiyorlar da. Yani oradaki Sayıştay uzmanlarının ne dediğini, denetçilerin kendilerini savunurken ve rapor heyetinin içerisinde yer alan başkanın, diğerlerinin ne dediğini, üyelerin ne dediğini bize göstermesi. Siz bir gidin "Ya, bunlar az bile söylemiş." dersiniz. Yani biz de istiyoruz, tamam, bir iş görülsün, bir an önce kanun çıksın ama çıkarken düzgün çıkmadığı zaman daha Genel Kurula inmeden bir daha geliyor, Genel Kuruldan çıkıyor, Cumhurbaşkanına gidiyor, oradayken bir daha geliyor aynı madde. Sırf bu "Hemen biz çıkaralım, oldubittiye gelsin." mantığımız yüzünden oluyor.

Onun için, gelin, bakın, yol yakınken, bu işin başındayken bunları güzelce tartışalım, çıkaralım, sonrası için de bu yolu kapatalım. İç Tüzük için de -az önce Sayın Yıldırım'a söyledim- genel başkanlar Sayın Başbakanla görüşmüş yani bu komisyonların etkinliğini sağlayalım, hepimize lazım. Yarın şey değişecek, bu şekliyle tekrar geçtiği zaman gerçekten çalışma şeyi olmuyor yani Sayın Başkan burada kendisi biliyor, otuz yedi gün bir kanun için... Tabii yani dayatma olduğu zaman doğal olarak biz de soru sorma, öğrenme hakkımızı kullanıyoruz. Bilmediğimiz bir şeyi buradan kabul etme şansımız yok. Yarın Allah hesap soracak, akıl vermiş, "Sen niye sormadın?" diyecek. Bizim görevimiz de onu sorgulamak. Varsa sizin göreviniz de şeffaf bir şekilde bilgiler aktarmak. Ama üstünü kapatıp "Biz yaptık oldu." dediğimiz zaman doğru da olsa o zaman, bu sefer bizim kafamızdan bunun doğruluğuna ilişkin bir şey gelmiyor. Niye? "Tamam, çıkardık." diyoruz, aşağıya gidiyoruz, bir bakıyoruz burada bir daha ekleniyor. O zaman ikincisinde mecburen inanamıyoruz, eğer "Biz bunu çıkardık." dedikleri zaman. Alt komisyonda çıkarıyoruz, üst komisyonda geliyor, üst komisyonda çıkarıyoruz Genel Kurulda geliyor. İlla ki birileri geliyor, "Bu bize lazım." diyor, sonra yeniden başlıyorlar, grup başkan vekilleri aranıyor, biz aranıyoruz, genel başkanlar yerine göre devreye sokuluyor. Ya, bu bir şey doğruysa doğrudur, yanlışsa yanlıştır, çıkardıysak demek ki bir zararı var demektir.

Onun için buradaki kanunlarda değişik komisyonları ilgilendiren bu hususların yeniden gözden geçirilmesi lazım. Sayın Başkana ondan teşekkür etmiyorum dedim. Siz gelmeden önce "Alt komisyon kurulsun." dedik, sadece oylattı, her zamanki gibi parmak demokrasisi hâkim oldu. O zaman, bu, yani çoğulcu değil, çoğunlukçu bir demokrasi oluyor. E, biz geldik, yapalım. O zaman kapatın, bizi de gönderin. Ne işimiz var? Bari biz rahat edelim, burada konuş konuş boş olmasın Sayın Bakan. Biz söylüyoruz değişmiyorsa, eğer en azından bunların mahzurları görülüp zararsız hâle getirilmesinde bir şey yapılmıyorsa o zaman konuştuğumuzun bir anlamı yok. Kapatalım, diyelim ki: "Plan ve Bütçe Komisyonu bütün kanunları çıkarır, orada muhalefete yer verilmez. Muhalefet diğer komisyonlarda otursun." Onların da başkanlarını biz atayalım, zamanımız yok, görüşemeyiz desinler, Plan ve Bütçeyi de iktidar çıkarsın, bizi de yormayın yani. İç Tüzük'e böyle bir teklif verelim olmazsa. Eğer bir mantalite değişikliği olmayacaksa, demokratik bir şekilde burada bir kanun yapma süreci yapmayacaksak hiç olmazsa burada bizim sinir katsayımız, kalp katsayımız, ciğer katsayımız, neyse, sağlığımızı bozacak şeyler olmasın diyoruz. Yoksa içeriklerini her birinin ayrı ayrı tartışırız, acil olan vardır, lazım olan vardır ama bunlarla ilgili bilgi gelmediği zaman...

Bir tasarı tekrar Hükûmetinizden gelmiş, defalarca daha önce de konuştuk, hiçbir görüş yok ekinde. "İlgili kurumu çağırdık." diyor Başkan, defalarca hatırlatıyoruz "Hazine Müsteşarlığından, eski DPT'den, Kalkınma Bakanlığından gelen görüşler ekini eklenir." diyor, "Etki analizi yapılır." diyor. Bu yok, sorduğumuz zaman dahi yok, bırakın ekine eklemeyi. Burada diyoruz ki arkadaşlar... İşte kısmen maliyecilere söz verilirse onlar bize bir kısmını anlatıyor, geri kalan yine gidiyor. Yani kendi çıkardığınız kanunlara, yönetmeliklere de uymuyorsunuz, onu söylüyorum. O hazırlanan yönetmelik 2005'te çıktı, biz iktidarda değildik. Onun hiçbir şeyine uyulmuyor, 13, 14'üncü maddelerine bakın, bütün bu etki analiziyle ilgili hükümler orada var ama daha... Ben kürsüde geçen defa söyledim, yemin edeceğim, "Bir tane etki analizi getir, istifa edeceğim." dedim. Bir kanunun ekinde Hazinenin görüşünü koymuş, etki analizi yapılmış, buraya sunarken bana, gündeme getirdiğiniz bir tane bir şey gösterin, sekiz yıldır bir tane gösterin dedim, yok, yok yani. Kanunda yazıyor: "Eklenir." E, yok, kanuna uyulmuyor, yönetmeliğe uyulmuyor. Onun için, böyle yapılmaz yani samimiyseniz, o zaman, arkadaşlar çalışacak, gerekçesini söyleyecekler, kopyala yapıştır olmayacak.

Bakın, demin ne söyledik? Sayın Usta burada söyledi, madenle ilgili gerekçe doyurucu bir şekilde hazırlanmış, neden olduğu, zararın nereden kaynaklandığını arkadaşlarımız koymuş. Yani kanun maddesinin nasıl olduğunu, gerekçesini de oradan diğer arkadaşlar... Ha, katılırız, katılmayız; o ayrı konu. İçinde eksik bilgi olabilir "Ya, bu yanlış, maliyeti yanlış, şu olsun, üç yerine beş olsun." diyebiliriz, o başka bir şey ama oraya doyurucu bir şekilde bir bilgi koymuşlar; doğruluğu, yanlışlığı ayrı. Diğerleri ne diyor? Kanun maddesini aynen yapıp "gerekmektedir" demişiz. Orada "yapılır" dediğimiz şeyi "yapılması gerekmektedir" deyip sonra da gerekçe diye bunu koyuyoruz. Meclis Başkanlığı da bize bunu havale ediyor kanun diye. Olmuyor, yani baştan bunları söylüyoruz ki her bakanımız geldiğinde hiç olmazsa belki Bakanlar Kurulunda söylersiniz de Sayın Başbakan Meclis Başkanıyla görüşür, şu İç Tüzük yapılırken bu Komisyonun... Demin arkadaşlar "Söyleyince yanlış anlaşılır." dediler ama bu Komisyonda daha önce Plan ve Bütçe Komisyonlarının yatırım ödeneğinden birtakım şeyleri kullanma hakkı vardı, o dahi AKP iktidarları devrinde ortadan kaldırıldı yani bunların bir... Neden öyleydi? Çünkü buranın teknik komisyon olma ve iş yükü anlamında bir özelliği vardı, o özelliğe uygun da bir gelenek vardı. Dolayısıyla hiç olmazsa, biz onlardan vazgeçtik, yani kanun yapma hakkımızı koruyup bizim bütçe hakkımızı, Komisyon olarak Meclisin hakkını, yasama hakkını koruyacak bir yol bulmamız lazım yoksa bu kanun üç günde, beş günde bir şekilde biz de eleştiririz geçer ama bundan sonraki yapma sürecimiz yine sıkıntılı olur. Bunu vesile ederek tekrar sizlerin huzurunda bir daha söyleme ihtiyacı hissettim. İçindeki dediğim gibi bazı şeyler acildir, bazılarının içeriğine de katılırız ama bu şekliyle acil ihtiyaçtan, sahibinden gibi bir şey geldiği zaman maalesef hoş olmuyor diyor, tekrar teşekkür ediyorum.