KOMİSYON KONUŞMASI

DENİZ DEPBOYLU (Aydın) - Öncelikle teşekkür ediyorum sunumunuz için. Tabii ben yirmi yıl Millî Eğitim Bakanlığında bu görevde çalışınca daha farklı değerlendirdim çalışmaları.

En son söylediğinizle başlamak istiyorum, cinsel istismarın artıp artmadığıyla ilgili. Tarih boyunca biliyoruz ki cinsel istismar özellikle çocuklara yönelik hep vardı. Bu birçoğu, hatta buzdağının görünen kısmıyla uğraşıyoruz biz şu anda, buzdağının görünmeyen kısmı daha fazla. Ancak şu da bir gerçek ki cinsel istismar olaylarının dünyada hızlı bir artış içerisinde olduğunu da hepimiz bilmekteyiz, yani hep vardı ama ne yazık ki giderek de artıyor ve bunun şekli şemali değişerek artıyor yani sadece fiziksel bir eylemle sınırlı kalmayıp örneğin İnternet üzerinden daha farklı şekilleriyle giderek artmakta, bunu da biliyoruz. Tabii ki bu durumda da bizim daha çok tedbir almamız, risk hesabı yapmamız, daha çok çocuğa ulaşmamız gerekiyor.

Bahsettiğiniz sunumda, daha doğrusu bilgi verdiğiniz sunumda bir konuya değinmek istiyorum, reddetme davranışını öğrenme 5'inci sınıfa alınmış, 5'inci sınıfta başlıyor. Gerçi, benzer çalışmalar sanki daha önceden de varmış gibi ama özellikle nasıl, içeriğini bilemiyorum, göremiyorum şu anda, reddetme davranışının öğrenilmesi çok daha erken yaşta olmalı diye düşünüyorum ve bu anaokullarında, kreşlerde başlamalı diye düşünüyorum, bu konuyu dikkate alırsanız sevinirim.

Yine, sizden ricam lütfen, işi ehli olana vermek lazım. Bir iş bilimsel anlamda bilen kişiler tarafından yapılmazsa, o işin niteliğini de az çok tabii ki hepimiz sorgulayacağız. Lütfen, rehber öğretmen yetiştirme kurslarınızdan vazgeçin. Rehberlik bölümüne atanacak olanların PDR ve psikoloji mezunu olması lazım. Bu, doğru bir uygulama değil. Sosyolog arkadaşlarım, sosyoloji mezunu arkadaşlarım, bunlara sonsuz saygım var ve kesinlikle istihdam edilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Özellikle de bu ASDEP projesinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının sahada çalışan, belirleyici, aileleri takip edenler içerisinde çalışmalıdır diye düşünüyorum, onlara çok ihtiyacımız var ama rehber öğretmenlik konusunda sadece PDR ve psikoloji mezunu arkadaşlar rehber öğretmenlik kadrosunda yer almalıdır.

Yine, yurtlar ve evlerin ne âlemde olduğu, ne kadar olduğu bizi çok ilgilendiriyor çünkü bunların çoğu kaçak. Maalesef bu evlerde, bu yurtlarda neler olduğunu bilemiyoruz. Belki şu anda biz bunları konuşurken bile bazı çocuklar istismara uğruyor, bunun garantisi yok. Bu çocuklar nasıl tespit edilebilir, bu çocukların çoğu okuduğuna göre, yurtlarda, evlerde kalan çocuklar okuyorlar bir yerde, bunu geçen gün Cumhuriyet Halk Partisinden bir arkadaşımız da dile getirmişti. Eğer rehber öğretmen arkadaşlarımız çocukların nerede kaldığıyla ilgili bir çalışma yaparlarsa mutlaka bu evlerin yeri, kaç çocuk barınıyor, bunlar ortaya çıkacaktır. Çünkü biz Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından gelen arkadaşa sorduk, "Kaç tane ev var, kaç tane yurt var bilmiyoruz, bunlar zaten kaçak, biz sadece kendi kurumlarımızı inceliyoruz." dediler, bunların mutlaka belirlenmesi gerekiyor.

Yine, size biraz bahsetmiştim ama kayıtlara girmesi açısından burada ben Aydın'da gerçekleşen olaylardan bahsetmek istiyorum çünkü Millî Eğitim Bakanlığının bu konuda ciddi bir tedbir alması gerekiyor. Haziran 2015'te Aydın'da bir köyümüzde, yatılı ilköğretim bölge okulunda, yine 2015 Kasım ayında başka bir köy okulumuzda ki burada da taşımayla gelen çocuklar vardı, cinsel istismar söz konusu oldu. İlk olayda fiili livata vardı, zaten burada her iki olayda da failler suçu sabitlendiği için ceza aldı.

Ben o mahkemeye girmedim ancak yakın zamanda olan 6 kız çocuğunun dokunma şeklinde gerçekleşen cinsel istismar davasına katıldım. Çocukların bir kere durumu içler acısıydı. Neden? Öğretmenlerine bildirmişler, öğretmen doğruyu yapmış; rehber öğretmenleri yoktu ayrıca bu okulların, onu da dile getireyim. Verdiğiniz yönetmeliklerden yola çıkarak okul müdürüne de haber vermişler ama okul müdürüyle ilçe millî eğitim müdürü olayı hani duyulmasın, köy okuludur, şudur, budur, okulun adı çıkmasın diye kaygı duyarlar ya, o şekilde değerlendirirken arkadaşlar daha hassas davranıp kolluk kuvvetlerine de haber veriyorlar ve olaylar büyüyor. Çocuklar için içler acısı olan taraf nedir? Çocuklar bir araca, bir minibüse jandarma eşliğinde bindiriliyor ve savcılığa götürülüyor, çocukların orada ifadesi alınıyor, çocuklar zaten bir korku yaşıyor. Ondan sonra tekrar mahkemede de tam sanıkla yüz yüze geliyorlar, sanık yokken ifade veriyorlar ama daha önceden aileleri tarafından tembihlendiği için "Belki biz yanlış anlamışızdır." diye başlıyorlar ama sorular sorulduğunda ilk verdikleri ifadeyi anlatıyorlar ve nasıl dokunulduğunu da gösteriyorlar. Yine kötü olan taraf, aileler sonra mahkemede içeriye alındığında, ailelerin her biri çocuklarına inanmadıklarını ifade ediyor yani "Böyle bir şey olmamıştır, bu doğru değildir." şeklinde. Bakın, çocukların düştüğü duruma bakın; köy okulundalar, dar bir çevredeler, zaten adları duyuldu, aileler belirlendi, bunun dışında jandarma eşliğinde köyden götürülüyorlar, savcılığa bilgi veriyorlar, mahkemede sanıkla yüz yüze geliyorlar, aileleri kendilerine inanılmadığını ifade ediyor, bu çocukların yaşadığı travmayı düşünün. Bu çocuklar orada o dönemden beri okula devamsız, 6 çocuk. Duruşmaları pazartesi günü sonlandı, fail otuz yedi yıl kadar bir ceza aldı çünkü savcı ilk verilen beyanı kabul etti ama o dönemden bu döneme Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı müdürüne ben bizzat başvurduğum hâlde ve mahkemeden yazı gittiği hâlde, köye sosyal destek programı uygulanmadı, bu çocuklara sosyal destek verilmedi, psikolojik destek verilmedi ve en kötüsü her iki olayda da durumu bildiren öğretmenler sürüldü. Şimdi, bu durumdan ne çıkarmalıyız? Millî Eğitim Bakanlığı durumu belirleyen, çocukları istismardan korumaya çalışan, faili, ortaya çıkması gereken kişiyi ortaya çıkarıp bu kişinin ceza almasını mı sağlamalı, yoksa sürüleceğim endişesiyle karar vermekten çekinmeli mi? Şimdi öğretmenlerin yaşadığı durumu düşünün. Aydın ilinde maalesef yaşanan budur. Çok üzülerek söylüyorum, bu da Aydın İl Millî Eğitim Müdürü çocukları mı korumayı tercih edecek, yoksa bazı şeyler görünmesin diye üstünü mü kapatmaya çalışacak, bu da değerlendirilmesi gereken bir konudur. Bunu da hassasiyetle ele almanızı rica ediyorum, ben bunun için zaten tekrar bir konuşma yapacağım. Bunlar gerçekten iç acıtan şeyler, ne çocuklara yardım var ne ailelere yardım var ne öğretmenleri koruma var. İkinci olayda durumu bildiren bayan öğretmen ücra bir köye gönderiliyor, belki de failin ailesi çok öfkeli, hiçbir koruma yok, cezalandırılıyor ve tamamen savunmasız bırakılıyor. Bunu da bilginize sunuyorum, kayıtlara da geçmesi açısından tüm bu bilgileri vermek istedim. Gereken hassasiyeti göstereceğinize inanıyorum.

Teşekkür ederim.