KOMİSYON KONUŞMASI

KEMAL AKTAŞ (Van) - Başkanım, bu genel iki rapora ilişkin bazı hususları ben de belki tekrar olacak ama... Biraz uzun yıllar cezaevinde yatmış biri olarak cezaevlerinin sorunlarını çok yakinen bilenlerden biriyim. Ben şöyle bir soruyu da sorayım. Sanırım öyle devam ediyor arkadaşlar.

Yani odalara ya da koğuşlara rastgele mi giriliyor, yoksa idarenin size işaret ettiği yerlere mi giriyorsunuz? Ben bunu merak ediyorum.

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) - Genelde idarenin işaret ettiği yerlere girmiyoruz, rastgele giriyoruz.

KEMAL AKTAŞ (Van) - İyi yapıyorsunuz o zaman.

Çünkü önceden biliyorsunuz, askeriyede de bu tür böyle resmî kurumlarda her şey hazırlanıyor, tamtakır, böyle, hiçbir sorun yok.

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) - Biz de öyle tahmin ettiğimiz için yapmıyoruz.

KEMAL AKTAŞ (Van) - Mesela ben Diyarbakır Cezaevinde 81, 82 yıllarında basın da alındı. Bir tarafta dünya, herkes tartışıyor Diyarbakır Cezaevini. Çok büyük bir vahşet, inanılmaz derecede belki insanlık tarihinde eşine en az rastlanır işkence yöntemleri uygulanıyor. Fakat basın geldi her şey, yemekler çok mükemmel, her şey disiplinli.

AHMET SALİH DAL (Kilis) - Sene kaçtı Ağabey?

KEMAL AKTAŞ (Van) - 82, 83...

BAŞKAN - Yani tarihten bahsediyorsunuz Ağabey.

KEMAL AKTAŞ (Van) - Yani ama bunlar özel çağrılmış şeyler. Onu demek istiyorum. Basına yansıtılmaları biraz daha farklıdır. O anlamda söylüyorum.

86'da da basın içeri girdi. Benim bulunduğum hücre bölümünde rastgeleydi, biraz daha açıktı. Oradaki gerçeklik biraz daha farklı. Ben o anlamda söyledim. Çünkü önceden işaret edilen yerlere gitmek gerçekliği ifade etmiyor. Ben arkadaşların bilmesi açısından söylüyorum.

Şimdi, bu sınav zamanının geçtiğine dair arkadaşlar bir değerlendirme yaptı ve kimi insanların sınav durumundan yararlanamadığı, eğitimini tamamlamadığı noktasında diğer milletvekili arkadaşımız da söyledi. Yani ücretsiz olması bir tarafa yani idareler niye bunu aksatıyor? Şimdi burayı sorgulamak gerekiyor. Bu konuda niye ihmal yaşatılıyor? Demek ki duyurusu yapılmıyor, gizli bırakılıyor ya da kapalı bırakılıyor. Dolayısıyla orada eğitimini tamamlamak isteyen insanın bir hakkı elinden alınmış oluyor. Belki yıllarına sebep olacak.

Ben bu noktaları nasıl takip edeceğiz? Yani, bunları, biz, Adalet Bakanlığına salt öneri tarzında mı sunacağız? Cezaevlerindeki bu denetim mekanizması nasıl olacak?

BAŞKAN - Şöyle oluyor Kemal Bey: Biz bunları gönderiyoruz Bakanlığa ya da başka kurumlara. Bunlar bize dönüşler yapıyorlar şunları şunları düzeltiyoruz, şunları düzelttik şeklinde. Ama bizim bazıları mevzuat değişikliğini gerektiriyor. Onları da Adalet Bakanlığıyla görüşüyoruz veya gene böyle bir kanun geldiği zaman Meclise bizler üzerinde duruyoruz. Bir çaba içerisinde oluyoruz ama bizim idarenin yerine geçip de "illa şunu yap, bunu yap" deme o kadar çok yetkimiz yok. Ama İç Tüzük'ten aldığımız, kanundan aldığımız yetkilerle bu raporları zaman zaman yazıyoruz. Çok şeyler değişti. Hiçbir şey yapılmadı dememek lazım. Cezaevlerinde yapılan iyileştirmelerin bir kısmını bu raporlar gerçekleştirmiştir.

Mesela sizin biraz önce sorduğunuz soruya cevap vermek istiyorum söz bendeyken. Biz cezaevine giderken son bir yılda, iki yılda, o cezaevinden ne kadar dilekçe gelmişse, kimden gelmişse, onları da tespit ediyoruz ve onların koğuşları da geziliyor gitmişken. Şikâyetçiyle mutlaka görüşülüyor. Bundan sonra muhtemelen siz katılacaksınız değil mi alt komisyona?

KEMAL AKTAŞ (Van) - Evet.

BAŞKAN - Siz o farkı da göreceksiniz Kemal Bey. Sizin o yattığınız zamandaki o zindanlarla şimdiki cezaevlerinin durumunu hakikaten göreceksiniz. Yani çok değişiklikler oldu. Ben dört yıl içerisindeki bu değişikliği hissettim, siz o yirmi yıl içerisindeki değişikliği...

KEMAL AKTAŞ (Van) - Ben yakın tarihte de yattım ama Başkanım.

BAŞKAN - Neredeydi?

KEMAL AKTAŞ (Van) - Diyarbakır D tipinde beş yıl kaldım ben.

BAŞKAN - Biz zaten kabul ediyoruz bu güneydoğu hattında henüz daha tam bir rehabilitasyon gerçekleştirilemedi. Bu kapasite fazlalıkları falan da orada var. Urfa'da var, belki Osmaniye'de var, Diyarbakır'da var, Mardin'de var. Bunların da bir an önce değiştirilmesini arzu ediyoruz tabii.

KEMAL AKTAŞ (Van) - Evet.

Yani bu klima sorunu, arkadaşlar raporda öneri temelinde getirmişler, çok acil bir durum. Başkan, gerçekten sıcak bölgelerde cezaevlerinde kalmak... Mesela Hatip Bey'in söylediği bir şey vardı, belki sayın milletvekilim de bilir. Bize bazen espri yapıyordu. Üç yaz kaldı içerde o zaman daha üç yılı dolmuştu. "Benim otuz yılıma mal oldu. Her bir yaz benim için on yıldır." diyordu.

BAŞKAN - Kim, Hasip Bey mi diyordu?

KEMAL AKTAŞ (Van) - Hatip Bey, Hatip Dicle. Yani espri yapıyordu bazen, diyordu: "Bu devlet bana çok çektirdi..."

MEHMET METİNER (Adıyaman) - Hasip'e o kadar yatmak nasip olmadı.

KEMAL AKTAŞ (Van) - Yani ben bunu şu anlamda söylüyorum: Birey olarak bazı insanların vücut fizyolojisi, belki şeyi daha farklıdır, terleme, sıcak karşısındaki reaksiyonları daha farklı ama gerçekten dayanılmıyor yani çok zor. Ben ancak öyle söyleyeyim, yani hani diyorlar ya "Ancak yaşayan bilir." Şimdi, biz idarelerle bunu çok istişare ettik Başkanım. Ben bu yönüyle de bunun mutlaka... Yani Bakanlığı mı ikna ediyoruz yani bire bir kendimiz mi gidip görüşüyoruz bilemiyorum ama mekanizmalar nasıl işletilir, özellikle mesela Çukurova, işte, Batman, Mardin, Urfa, Diyarbakır... Hadi Şırnak, Hakkâri, Van falan, oralar normaldir, oralara gerek yok ama bu işaret ettiğim yerler belki de sayı daha artırılabilir ama özgün olarak biz çok istişare ettik. Hatta o dönemde, 2009 sonrası, biliyorsunuz, bu KCK operasyonları sonucu bütün seçilmişlerimiz içerideydi. Ya, belediye başkanlarımız kendileri bile bire bir idareyle şey yaptılar, herkes dedi ki: "Biz kampanya yapalım yani cebimizden biz..." Dediler ki: "Tesisat kaldırmıyor." Arkadaşlar raporda iyi bir yer vermişler, gerçekten iyi de bir vurgu, dikkat çekici. Bakanlığa onu söylemek gerekiyor. Şimdi, birden fazla vantilatör içeri alıyor ama sıcak havanın ötesinde bir şey vermiyor sana zaten. Yani birden fazla, 2, 3 yani her insan neredeyse bir tane bağrına böyle basabilecek düzeyde çalıştırıyor. Yani ne uyuyabiliyorsun ne kalabiliyorsun yani çok sersem oluyor insan. Dolayısıyla, biz dedik ki. "Ya, bunun cereyan masrafı bundan daha fazladır." Bir türlü ikna edemedik. Lükse mi giriyor artık? İnsanlara artık böyle bir yaşam mı reva görülüyor? Yani 21'inci yüzyılda gerçekten böyle bir şey çok çağ dışı bir şey. Yani Türkiye'de bu manzaranın yaşanmaması gerekiyor.

BÜLENT TURAN (İstanbul) - Hiç mi yok klima cezaevlerinde?

KEMAL AKTAŞ (Van) - Hayır.

BÜLENT TURAN (İstanbul) - Sadece belli bölgelerde mi yok?

KEMAL AKTAŞ (Van) - Odalarda yok, belli bölgelerde var, idari bölümde var. Bazı yerleri arkadaşlar da ifade etti, görüş yerlerine takmışlar. Mesela Diyarbakır'da o kadar baskıya rağmen, bizim bu tartışmalarımız, taleplerimiz sonucunda avukat görüş yeri bile dayanılmaz hâldeydi, oraya üfürmeli bir tane yerleştirdiler, çok rahat yani. Mesela gidin orada görüş yapın, gerçekten rahattır yani son derece rahat ediyor insan. Yani bu konuyu özellikle bizim ısrarla takip etmemiz gerekiyor çünkü çok... Mesela kadın arkadaşlar Urfa'da kalıyorlardı, ben yazdıkları mektuplardan size bazı alıntılar yapsam inanın siz dayanamazsınız, ağlarsınız.

BAŞKAN - Urfa'yı biz gezdik. Hani bir olay olmuştu...

KEMAL AKTAŞ (Van) - Yazın.

BAŞKAN - Yazdı.

KEMAL AKTAŞ (Van) - O yanma esnasında mı?

BAŞKAN - O yanma esnasında, tam da yaz ayıydı, gezdik, biz şahit olduk o olaylara. Gerçekten çok sıkıntılıydı.

KEMAL AKTAŞ (Van) - Yani ben bazı arkadaşların kartlarını, mektuplarını sırf arşiv olsun diye kaldırmışım, o dönemde bize yazdıkları şeyler var. Yani cehennemî bir ortam. Bir de kadınların temizlik sorunu, hijyenik sorunu bununla birleşince, bir de su sıkıntısını siz düşünün, gerçekten tuhaf bir şey. Yani artık işkence yok ama fiziki, şimdi bu nasıl bir yaşantı bilemiyorum. Yani onu arkadaşlar takdir etsin.

Bu, nakil sorununu arkadaşlar dillendirmişler, ben de ona vurgu yapmak istiyorum Başkan, yani belki tekrar olacak, dediğim gibi. Gerçekten çok aile var mağdur, çoğu perişan, yoksul. Yani çoğu cezaevinde olan, özellikle bölgedeki insanların hepsi -2010'dan sonra yeni bir politika mı Bakanlık geliştirdi? Sürgün temelinde ama çok nazikçe tabii- yani hepsi özellikle Karadeniz ve batı taraflarına bu insanlar gönderildi. Dolayısıyla, arkadaşlar ifade ettikleri için çok açmak istemiyorum ama yani yaşlı bir anneyi, bir babayı düşünün, yıllarca çocuğunu göremiyor. Cidden çok zor bir durum. Bunu aslında ben Adnan Bey'le kendim de bundan bir ay önce görüştüm. Kapasite kimi yerlerde bu tahliyelerden sonra, özellikle bu KCK, daha değişik dosyalardaki tahliyelerden sonra epey hafiflemişti yani azalmıştı sayı. Bu konuda acil ailelerin yani en azından mağdur olan, çok mağdur olan ailelerin listesini kendilerine verebileceğimiz konusunda, yardımcı olabileceğimiz konusunda da ifade ettik. Bence bu konuyu da ısrarla... Yani bir annenin bir evladını doyasıya ziyaret edememesi bile başlı başına çok büyük bir trajedi. Onun üzerinde mutlaka durmamız gerekiyor.

Ziyaretçi bekleme yerleri genelde var ama arkadaşların ziyaret ettiği yerlerde yokmuş. Çok zor bir durum, o da başlı başına bir sorun.

Şimdi, bu, telefon saatlerinin artırılması konusu, tabii, kuşkusuz belki mevzuat gereği, dediğiniz gibi, bu o hususa girebilir ama insani bir taleptir, artırılabilir. Cezaevlerinde kapasite eğer şu anda sizin verdiğiniz rakamlarla -ki son veriler olarak ifade ediliyor- eğer bunlar şey değilse bence gerçekleştirilebilir şeylerdir.

Bu, televizyon kanallarına ilişkin ben şunu size söyleyeyim: Yani gittiğiniz, belki bundan sonra gideceğimiz cezaevlerinin hepsinde 20 kanal, işte, daha değişik sayıda kanallar izlenebiliyor fakat bazı yerlerde -ben şunu size söyleyeyim- kimi kanallara yönelik bir sansür uygulaması var. İdarelerin keyfî, kendi yaklaşımları sonucudur. Ben bunu ne Hükûmetin ne Bakanlığın böyle düşündüğünü tahmin etmiyorum. Yani kendim olarak böyle düşünüyorum ama mesela İMC niye, ulusal bir kanal değil mi? Niye cezaevlerinde sınırlandırılsın? Yani bazı cezaevlerinde idareler kendi yetkileriyle bunu sınırlandırabiliyor ya da daha değişik, farklı bir kanalı sınırlandırabiliyor. Bunu gerçi anket üzerine yani mahkûmlarla -işte, farklı görüşte olan insanlar var- ortaklaşılarak... Biz de Diyarbakır'da öyle yapıyorduk. Kendi paramızla, gidiyorduk, nedir o? Bu, uydulara şey yerleştiriliyor.

MEHMET METİNER (Adıyaman) - Dekoder.

BAŞKAN - Dekoder.

KEMAL AKTAŞ (Van) - Yani paket mi alıyor, nedir? Mesela bunlara biz para ödüyorduk. Yani diyelim 10, kapasiteyi aşma açısından söylüyorum. Şimdi, bazı yerlerde de idarelerin böyle keyfî yaklaşımları var, sansürcü yaklaşımları var. Ulusal olan, yasal olan bir dergi, bir gazete ya da bir televizyon kanalı ya da işte, radyo kanalları... Şimdi, FM'in dışında kanal izlememek niye? Türkiye'de bir vatandaş... Yasalsa, yasal programlar yapıyorsa, RTÜK buna engel koymamışsa niye böyle bir sınırlandırma? Şimdi, ağırlaştırılmış müebbet ya da ağırlaştırılmış ceza yiyenlere ilişkin bazı prosedürlerin uygulandığını ben de biliyorum, onlar ayrı. Belki hani farklı olabilir yani ağırlaştırılmış ceza alanlara, onların da belli bir sınırı var yani limiti var, belli bir yıldan sonra bunlar kademeli olarak hafifletilebiliyor ama şimdi, kimi cezaevlerinde -ben de yazışmıştım- çoğu cezaevlerinde çok ilginç yani kanalı alıyor, kısıtlıyor yani diyor ki: "FM radyonun dışında dinlemeyeceksin." Şimdi, böyle bir şey olmaz yani.

Bu, iaşe bedellerine ilişkin bir şeyi ifade edeyim, belki arkadaşlar detaylarını bilmedikleri için. Şimdi, doğrudur, her yıl ihtiyaçlara göre biraz düzenlemeler ya da cezaevlerinin iaşe bedellerinde bir iyileştirme filan yaşatılıyor fakat orada -ben şeye girmeyeyim yani böyle, yolsuzluk, daha değişik şeyler filan, onlar ayrı- belli, kısa, iki üç aylık bir süreden sonra her şey çöküyor. Bazen yemek geliyor, gerçekten insan yememek için... Hani farklı seçeneğin de yok. Dışarıdan yiyecek alınmıyor, kantinden parası olmayan zaten ekten bir şey alamıyor. Şimdi, onun için bu konunun biraz daha böyle, yıla tekabül edebilecek düzeyde bunun takibinin yapılması açısından da bazı... İki üç ay bir bakıyorsun, yemekler çok güzel yani yenilebilir düzeydedir, eksik değildir fakat ondan sonra bir bakıyorsun, geliyor sana bir çorba veriyor ya da yanına bir meyve veriyor, diyor ki: "Bitti." Yani "İaşe yok." diyor ya, "Tükendi." diyor. Nereye gitti? Nasıl oldu? Şimdi, bunun denetim mekanizması ayrı bir şey. Yani ben iddialarda bulunmak istemiyorum ama cezaevlerinde böyle bir gerçekliğin de yaşandığını ifade edeyim.

Ve son olarak, bir iki husus var Başkan, iki hususu ben paylaşayım sizinle.

BAŞKAN - Toparlayın.

KEMAL AKTAŞ (Van) - Şimdi, geçen gün ben gönderdim, Komisyona da gönderdim; bu, Trabzon E Tipi Kapalı Cezaevinde Zeki Temel isminde, siyasi bir tutuklunun bizim Komisyona yazdığı bir mektup var, uzunca da yazmış, kapalı zarfla gelmişti. Murat Bey'in oraya gitmişti, bana intikal ettirdiler, ben de buraya gönderdim. Dolayısıyla, bu arkadaşın bir talebi var. Yani haksız bir yere, bir hak ihlali sonucunda kendisine uzun aylar, yedi ay, beş ay görüş yasakları böyle peş peşe geliyor. Daha öncekilere itiraz hakkını kullanmış, yerel mahkeme haklı görmüş, üzerindeki disiplin cezalarını kaldırmış fakat gecikmeli bir tebliğden dolayı biraz ona kasıtlı yaklaşmışlar ki kendisinin iddiası öyledir. Diyor: "Dolayısıyla, ben bu itiraz hakkımı da kaybettim ve şu anda çok haksız bir temelde, idarenin bu yaklaşımı sonucu böyle bir mağduriyet yaşıyorum." Bunu, tek tek bu bireylerin durumlarını nasıl değerlendireceğiz, onu bilemiyorum.

BAŞKAN - Yani o dilekçe bize ulaşmışsa biz onları araştırıyoruz. Bize geldi mi?

KEMAL AKTAŞ (Van) - Evet, dilekçeyi ben gönderdim. Yani mektuptu bu Başkan.

BAŞKAN - Tamam, ona mutlaka biz ya işlem yapmışızdır veya yapacağızdır yani.

KEMAL AKTAŞ (Van) - Son olarak, dün şöyle bir bilgi elime ulaştı: Hatay Antakya Cezaevinde siyasi tutsaklar bu ayın 16'sından beri açlık grevine, dönüşümlü açlık grevine başlamışlar. Nedeni de cezaevindeki keyfî uygulamalara yönelik burada kendilerini ifade ettikleri, iddia ettikleri tarzda kısıtlamalar var, bazı talepleri var kendilerinin. Dolayısıyla, bu konuya ilişkin de bir değerlendirmeye tabi tutarsak iyi olur Başkanım.

Teşekkür ederim.