KOMİSYON KONUŞMASI

METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) - Sayın Bakan, Sayın Başkan; öncelikle Sayın Bakana "Hayırlı olsun." diyorum. Sayın Bakanın, tabii, göreve yeni gelmesi ve kendisinden önce hazırlanan bir kanunla ilgili, tasarıyla ilgili konuşmasındaki bu kısalığı anlayışla karşılıyoruz. Kendisiyle biraz önce de konuştuk, esasında bunun biraz daha sindirilmesine ihtiyaç vardı.

Ben sözlerime İslamiyet'in temel bir düsturuyla başlamak istiyorum: "İsraf haramdır." Yani bunu temel bir düstur, temel bir anlayış olarak hepimizin kabul ettiğine inanıyorum. Neden ihtiyaç duyuyoruz bu Millî Eğitim Vakfına? Elimizdeki bazı argümanlarla Bakanımızın söylemiş olduğu bu, birtakım temel yapıları neden yapamıyoruz? Sayın Bakanımız diyor ki: "İşte, İspanyolların Cervantes Enstitüsü var, Almanların Goethe Enstitüsü var, British Council var; biz de Maarif Vakfını kuracağız." E, sen Yunus Emre'yi 2007'de kurmuşsun, kırk ülkede faaliyettesin, bunu altmışa çıkar, seksene çıkar, ihtiyaç varsa bazı ülkelerde iki yerde aç. Yani bu, eğer Türk dilinin yaygınlaştırılması ve yabancılar tarafından öğretilmesi ise Yunus Emre Vakfını bu anlamda çok rahatlıkla değerlendirebiliriz. Buranın personel sayısının niteliğini artırabiliriz, personeli artırabiliriz. Bu söylediği gerekçelerin Maarif Vakfının kurulmasıyla ilgili olmadığını düşünüyorum. Yani bunları sadece, işte, bakın bunlar da var diyerek söylediğini düşünüyorum Sayın Bakanın.

Onun dışında, Sayın Bakan "İşte, bürokratik engeller var, orada yurt dışında okullarımızda çalışanlar vize alamıyorlar." gibi birtakım laflar da söyledi. E Maarif Vakfı kurulunca bu bürokratik engeller nasıl aşılacak, nasıl olacak? Yani Millî Eğitim bünyesinde çalışan okullar ya da Yunus Emre Vakfında çalışan personel bürokratik engelleri aşamıyor ise Maarif Vakfı nasıl bir sihirli değnek olarak bunu aşacak? Bunun da öğrenilmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum ve bu söylediğimiz şeylerin neden Millî Eğitim Vakfı tarafından da yapılmadığını yani yapılamadığını görmek istiyorum. Eğer Millî Eğitim Vakfı Yasası'nda bir sıkıntımız var ise buna birtakım ilaveler yaparız, değerlendiririz. Yine, "İsraf haramdır." mantığı çerçevesinde elimizde bugüne kadar, 1982'den bu yana geliştirdiğimiz bir vakfı daha da tekamül ettiririz. Çünkü dünyada Sayın Bakanımızın söylemiş olduğu bu Cervantes Enstitüsü, Goethe Enstitüsü ya da British Council'a baktığınız zaman bunların kökenleri ve tarihlerinin taa 1800'lere, 1900'lere dayandığını görüyoruz. Elimizde bizim geçmiş var. Bunu, geçmişi geliştirmeyi hedeflemeyip de devamlı yeni bir şey kurmayı neden önümüze çıkarmaya çalışıyoruz? Bunun mantığını anlayabilmiş değilim. Herhâlde Sayın Bakan tümü üzerindeki görüşmelerde hepsine cevap verirken buna da yeterli bir cevap verir diye düşünüyorum.

Türk dilini dünyaya yayma amacında olduğu iddia edilen vakfın adı bile Türkçe değil, vakfın adı hedefine uygun değil en başta, diyerek onu da bir baştan ifade edelim. Şimdi, Maarif Vakfının Yasa Tasarısı'na şöyle baktığımız zaman, bazı temel argümanlar var, onları da birer cümleyle ifade etmek istiyorum. Benden sonra konuşacak arkadaşlarım mutlaka bunların da detaylarını açacaktır ama şöyle ilk bakışta baktığımız zaman, Maarif Vakfının yurt içinde ve yurt dışında faaliyet göstermesi vakfın kuruluş aşamasında 1 milyon Türk lirasının Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden aktarılması, vakfın kuruluş merkezi olarak Maliye Bakanlığı tarafından uygun görülen taşınmazın Maarif Vakfına bedelsiz olarak verilmesi planlanmaktadır. Bunu niye Millî Eğitim Vakfına yapmıyoruz? Bunun yanı sıra, vakfın kuruluş amaçlarına bakıldığında, okul öncesi ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretimde kurumlar ve yurt, pansiyon, lojman açmak olduğu görülmektedir. Bunlar esasında doğru şeylerdir yani yurt dışında ülkemizin propagandasını, ülkemizin reklamını ve ülkemizden, bağlı bulunduğumuz insanların yetişmesini sağlayacak birtakım kurumların açılması doğrudur ama bunların hangi argümanlarla yapılması konusunda anlaşamadığımızı düşünüyorum.

Ayrıca, vakfın amacına yönelik hizmetlerin tüm dünyada bütün coğrafyayı kapsadığı belirtilerek yurt dışında örgün ve yaygın eğitim kurumları açılan şehirlerde diğer kamu kurum ve kuruluşlarının aynı amaçlı başka birimler oluşturamayacağı da vurgulanmıştır. Bu ne amaçla yazılmaktadır? Bunun da en azından bir açıklanmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Başka okulların açılmasından rahatsızlık mı duyulmaktadır? Bu rahatsızlıklar nedir? Bunların da bilinmesine ihtiyaç vardır. Bizim bilemediğimiz bazı temel istihbarat bilgileri var ise yurt dışında faaliyet gösteren okullarla ilgili olarak, bunların da Sayın Bakan tarafından en azından bu kanunun geçirileceği Millî Eğitim Komisyonunda açıklanmasına ihtiyaç vardır diye düşünüyorum, bizim bilemediğimiz bazı şeyler var ise. Ne bileyim, belki Millî Güvenlik Kurulunda son konuşulan konular içerisinde buna ait bazı temel bilgiler var ise burada bulunan milletvekillerinin bu bilgileri bilmeye hakkı olduğunu düşünüyorum.

Vakfın mütevelli heyetinin 4'ü Cumhurbaşkanı, 3'ü Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecektir. Millî Eğitim Bakanlığı 2, Dışişleri Bakanlığı 1, Maliye Bakanlığı 1, Yüksek Öğretim Kurulu 1 temsilciyle vakfın mütevelli heyetinde temsil edilecektir. Mütevelli heyetin oluşumuna bakıldığında, sanki, Cumhurbaşkanımızın kontrolünde yeni bir TÜRGEV yaratılmaya mı çalışılmaktadır? Yani bunu böyle ifade etmek istiyorum.

Hâlihazırda, ifade ettiğimiz gibi, 1981 yılında kurulmuş olan Millî Eğitim vakfı faaliyetlerini devam ettirirken yeni bir vakfın kurulmasının altında farklı amaçlar olduğu tahmin edilmektedir. Sayın Bakan bunların hiçbirinden bahsetmedi ama bunları açık açık söylerse biz de bilelim vakfın hangi amaçla... Bunun arkasında bir geri amaç var ise onun da açıklanmaya ihtiyacı vardır. Vakfın yurt dışında faaliyet gösterecek olması -acaba- cemaat okullarının bu vakfa devredileceği izlenimini yaratmaktadır. Bununla ilgili bir plan var mıdır? Cemaat okullarının bu vakfa devredilmesiyle ilgili olarak nasıl bir süreç yönetilecektir, nasıl bir plan vardır? Bunlar ilgili olarak, Millî Eğitim Komisyonunda bu vakfın oluşumuna katkı sağlayacak milletvekilleri olarak Sayın Bakandan detaylı olarak bilgi talep ettiğimizi, Maarif Vakfıyla ilgili bu yüzeysel sunumunun bizleri doyurmadığını, ikna etmediğini belirtmek istiyorum ve bugüne kadar, yani şu ana kadar Bakanın anlattıklarıyla birlikte, Maarif Vakfına, bu hâliyle ve bu anlatıldığı yüzeysellikle Cumhuriyet Halk Partisi tarafından karşı çıkılacağının altını çizerek ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

Zaman sınırlaması yapmanıza da gerek yok Sayın Başkan. Yani burada bulunan, entelektüel yapıda olan tüm arkadaşlarımız neyi ne kadar söyleyebileceklerini bilebilecek ve laflarını, cümlelerini belirli bir şekilde ifade edebilecek olan kişilerden oluşmaktadır. O yüzden, diğer komisyonlarda belki olabilir ama, Millî Eğitim Komisyonunda "Efendim, işte, şu kadar konuşun, bu kadar konuşun." gibi, özellikle Türkiye'mizin geleceğini ilgilendiren konularda bir zaman sınırlaması yapılmasını, özgürlükleri oldukça savunan bir rektörlük dönemi geçiren, eski bir rektör olan Sayın Başkanıma da yakıştıramadığımı ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum.