KOMİSYON KONUŞMASI

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sayın Başkan, değerli üyeler, Sayın Bakan, sayın bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, öncelikle hayırlı olsun. Dilerim, daha önceki bakanlar gibi anılmaz ve daha hayırla yâd edilirsiniz.

Ben bu konuya, maarif kanunuyla ilgili görüşlere geçmeden önce çok önemli iki konu... Gerçi pazar günü Savunma Bakanı, pazartesi günü işsiz bakan, salı günü Millî Eğitim Bakanı, perşembe günü de onay aldınız ama iki üç günlük bir Bakan olmanıza rağmen uzun zamandır milleti meşgul eden iki konuyla başlamak ve soru sormak istiyorum. Onlara eğer yanıt alabilirsem bugün çok iyi olur.

Bir tanesi, atanamayan öğretmenlerin durumu. On binlerce öğretmen atama bekliyor ve ağustos ayında sizden bir önceki Bakan, arkadaşınız Nabi Bey bu konuda söz vermişti hem canlı yayında hem de birçok basın açıklamasında. Ve ağustos ayında öğretmenlerin resmî atamasının yapılacağını söylemişti. Bir bölümünün de şubat ayında yapıldığını hatırlıyoruz. Bu konuda ağustos ayında öğretmenler sizden müjde bekliyorlar, bu olacak mı? Yani çok kısa bir zaman kaldı. Bir an önce eğer bu atama yapılacaksa Bakanlığın bir açıklama yapması lazım.

İkinci önemli konu: Çok önemli bir yarayı devraldınız, umarım siz çözersiniz. Çünkü sizden önce defalarca sorulmasına rağmen ve eğitim sendikaları tarafından da defalarca gündeme getirilmesine rağmen ne Bakanlığın yetkilileri ne de bakan bu konuda bir adım atmadı. Bize her zaman usulden yanıtlar verdiler. Millî Eğitim şube müdürlerinin bu mağduriyetlerinin giderilmesi. Defalarca mahkemeleri kazandılar, Danıştaydaki davayı da kazandılar ama hâlâ atamaları yapılmıyor. Bu konuda siz bir şey yapacak mısınız? Bu sorunu, bu kangren olmuş meseleyi çözecek misiniz?

Şimdi gelelim bu Maarif Vakfı meselesine. Ben de, arkadaşlarımız, diğer Komisyon üyesi arkadaşlarımız birçok konuyu dile getirdikleri için tekrar tekrar üstünden detaylı geçmeden birkaç noktaya dikkat çekmek istiyorum.

Birincisi: Bu, siz de söylediniz, çok önemli bir şeyse, çok önemli bir durumsa ve çok önemli bir kanun tasarısıysa sizin üç gündür vâkıf olduğunuz, bizim de çok kısa zamandır vâkıf olduğumuz, hatta ben birçok komisyon üyesinin ve bürokratlar dışındaki insanların da bu yasa bütünlüğünü tamamıyla bütüncül olarak okuyup gerekçelerini hissettiğini ve içselleştirdiğini zannetmiyorum. Öyleyse, madem bu kadar önemliyse ve daha önce de bir dolu şey aceleye getirilerek yanlış çıkarılmış yasalar ve örnekler önümüzde varken neden bu yasa için bu kadar acele ediyoruz? Yusuf Hoca, Mustafa Akaydın Hoca, Gaye Hoca ve diğer Komisyon üyesi arkadaşlarımızın da belirttiği gibi bu çok önemli bir meseleyse, nitekim dünyada bunun örnekleri varken -işte Cervantes gibi falan örnekler verildi, bir daha bir daha geçmeyeyim üstünden- çok önemli bir misyon içerecek okullarsa o zaman neden bir alt komisyon oluşturulup bu daha detaylandırılmıyor, bunun misyonu ve vizyonu daha iyi şekillendirilmiyor? Çünkü burada sadece sizlerin, bizlerin ve Bakanlıktaki bürokratların belirleyeceği bir misyon ve vizyon değil bu. Burada Millî Eğitim sendikaları, Dışişlerinden insanlar, hatta yurt dışında eğitim yapmış ve eğitim veren kurumların temsilcileri, veli temsilcileri ve hatta belki de yurt dışıyla bağlantılı üniversiteler ve diğer kurumların da deneyimleri olmalı, en önemlisi ama eğitim sendikaları olmalı. Eğitim sendikalarının ortak olmadığı, yani bu kadar meseleleri içselleştiren, bu kadar dertlenen, bu konuda devamlı kafa yoran bir sendika grubumuz varken -bu iktidar yanlısı olabilir, karşıtı olabilir, önemli değil ama bu meseleyle devamlı meşgul olan sendikalar varken- bunların bu komisyonların dışında bırakılması doğru değil. O yüzden mutlaka bir alt komisyon konusunda ısrar ediyoruz.

İkincisi: Bu kanuna baktığımız zaman çok önemli... Siz bize bu kanunun yurt dışı meselesi için yani aslında yurt dışında bir misyon okulları açılması ve ülkenin buna ihtiyacının olduğunu ve geç kaldığımızı ifade ederek söylediniz. Oysa biz buna baktığımızda ben burada yurt dışından çok yurt içinde paralel bir millî eğitim bakanlığı görüyorum. Hatta, siz belki farkında mısınız bilmiyorum ama siz kendinizi tasfiye ediyorsunuz Sayın Bakan, siz kendi örgütünüzü tasfiye ediyorsunuz, siz paralel bir millî eğitim bakanlığı kurulmasına izin veriyorsunuz. Resmen Cumhurbaşkanlığı kontrolünde paralel bir millî eğitim bakanlığı kuruluyor burada. Şimdi, düşünün, okul öncesi... Siz buna sadece yurt dışı derseniz sizin biraz önce anlattığınız şeylerin samimiyetine, sahiciliğine bir parça inanabiliriz ama bu Türkiye'de olduğu zaman... Bakın, okul öncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim, yükseköğretim kurumu açmak. Bu nedir? Millî Eğitim Bakanlığının bütün işi. Artı, bunlarla ilgili kurs, etüt merkezi, kültür merkezi gibi tesis kurmak. Bunun yurt içinde olduğunu düşünün, bu paralel bir millî eğitim bakanlığı. Hatta, öteye geçiyor, bürokrasiden de arınmış, tamamen Cumhurbaşkanı ve Bakanlığın kontrolünde ya da siyasi bir kontrol içinde olan bir bakanlık gibi görünüyor. Eğitim kurumlarına hizmet veren kişilere barınma, yurt, pansiyon, lojman açma. Neredeyse ilköğretim dâhil her alanda yurt ve pansiyon açma şansı veriyor. Basın yayın organı oluşturma, kıyafet, maddi destek, sonuna kadar gidiyor. Danışmanlık verme, ortaklık kurma, şirket kurma, mevcut işletmelere ortak olma. Yani bu bildiğiniz, Millî Eğitim Bakanlığının da üstüne geçen bir paralel bakanlık yapısını oluşturuyor. O yüzden bunu "yurt dışı" diye net olarak belirtmelisiniz ve yurt içiyse bu yapıyı daha iyi tanımlamalısınız, sınırlandırmalısınız. Çünkü o zaman karşınıza... Bugün için düşünmeyin Sayın Bakan, arkadaşlar, bugün için düşünmeyin, ola ki bu otuz yıl sonra da bambaşka bir yapı, farz edin de hadi sizlerin ya da bu ülkenin en çok tedirgin olduğu komünistler iktidara gelmiş olsun, herkes kendine göre uydurabilir bunu, kendi siyasi yapısına göre dönüştürebilir. O yüzden, rica ediyorum, böyle şeyler yaparken otuz yıl, kırk yıl, elli yıl sonrasını düşünelim. Sonra, beş yıl sonra, "Ya, yanlış olmuş, aldatılmışız." demeyelim diye iletiyorum.

Onun dışında, siz dediniz ki... Yıllardır iktidardasınız ve bugüne kadar, benim gördüğüm dışarıdan, on dört yıl boyunca hep cemaat okulları açılsın diye teşvik ettiniz ve her yerde desteklediniz bu okulları ve hatta bu okullara gezi turları düzenlediniz ve bunlarla ilgili kamuoyundan destek istediniz, para topladınız, Millî Eğitim elinden geleni yaptı, Türkçe Olimpiyatları için bütün devlet ve yerel kaynakları, belediye kaynaklarını harcadınız. Şimdi diyorsunuz ki aradan yıllar geçmiş "Biz bu konuda eksik kalmışız, devlet okul açmakta gecikti." Biz sizin şimdi samimiyetinizi, sahiciliğinizi geçtik, ciddiyetinize nasıl inanacağız ya da sizin bu işleri bildiğinize nasıl inanacağız? Daha doğrusu "Biz milletlerarası medeniyet yarışı için 'Yurt dışında gelin okul açın.' diyorlar, bizden okul açma talebi var." diyorsunuz. Yıllardır bu talep madem vardı niye yapmadınız? Madem bu talep vardı, bu talebi şimdi terörist ilan ettiğiniz yapıya niye teslim ettiniz? Madem on dört yıl boyunca bu terörist faaliyeti okuyup anlayamadığınıza göre... Yani sizin bürokratlarınız değişmedi, aynen devam ediyor çoğu, bakanlar çok değişse de Millî Eğitim bürokratları aynı, ki bunların çocuklarının da çoğu sizin "terörist" dediğiniz, şu anda teröristlikle suçladığınız yapının okullarında okudular, içinizde birçoğunuz var, biliyorum, e tamam o zaman siz terörizme destek mi oldunuz? Siz de onlara ödeme yaptınız, hatta önünü açtınız, övdünüz, başkalarının da o okullara gitmesine, o okullara destek olmasına yardım ettiniz. Bu mantıkla baktığımızda sizin ve kadrolarınızın on dört yıldır terörist olduğunu anlayamadığı bu yapının şimdi okullarının yerine yeni bir yapılanma ya da yurt dışında sağlıklı bir yapılanma yapabileceğine inanmamız mümkün müdür? Ya da buna biz nasıl inanacağız, nasıl kabul edeceğiz? Siz on dört yıldır bunu bile görmediniz. Ki, kaldı ki yıllarca Sayın Balbay ve benim bildiğim bir dolu yazar "F tipi yapılanma" diye sizi uyardı. Siz o zaman bizi yalancılıkla, iftira etmekle suçladınız aynen Ergenekon veya Balyoz ve diğerlerinde olduğu gibi. Ya on yıl sonra yine böyle yanılırsak. Yine biraz önce Sayın Mustafa Akaydın Hocamın dediği gibi, işte, millî iradeyi dinlemezseniz, sadece millî irade olarak kendi görüşünüzü, siyasi düşüncenizi ön plana alırsanız. Bakın, yıllar sonra işte sülalece tutuklanan bir rektör ve yapısı görünüyor. Orada rektör seçimlerinde niye millî iradeye bakılmıyor veya sadece siyasi bir gözle bakılıyor? Bunu ben sadece bugünkü sizin iktidarınız için eleştirmiyorum, geçmişte Beşir Hocaya ya da diğer hocalara yapılanları da eleştiriyorum yani orada öğretim üyesi insanlar bir oy veriyorsa buna uyulmalıdır öyle ya da böyle.

Velhasıl, sonuç olarak biz özellikle alt komisyonda çok ısrar ediyoruz ve bunun mutlaka çözülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Hocalarım biraz önce millî eğitimin kalitesinden falan bahsettiler, zaten o konuda bir an önce bir şey yapılması lazım. Siz yurt dışını falan bırakın Sayın Bakan, 300 bin çocuk matematik sorusu çözememiş, 300 bin çocuk matematik sorusu çözememiş ve yani siz şimdi ülkeyi bitirdiniz, bir de yurt dışındaki bizim kendi çocuklarımızı hani bitirmeye çalışıyorsanız bari hiç olmazsa biz mümkün olduğunca bir tarafı kurtarmaya çalışalım.

Ben sözlerime şimdilik burada son verirken özellikle alt komisyon konusunda ve bu işin daha ciddiye alınması konusunda tekrar rica ediyorum.

Sağ olun.