KOMİSYON KONUŞMASI

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sayın Bakan, Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi, bakın, alt komisyona gönderin dedik ya, işte bu nedenle. Görüyorsunuz, iktidar partisinin son konuşmacı iki milletvekilinin arasında bile bir aktarım farklılığı var.

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Biz aynı şeyi söylüyoruz.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Hayır, siz "Yurt içinde de eğitim, hizmet verebilir, ne zararı var?" derken o "Katiyen yurt..." Yani, Bakan da nitekim "Yurt dışında çalışacak." diyor ve daha ilk kelimeden, ilk önergeden...

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - "Merkezi yurt içinde..."

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Bakın, o ayrı bir şey ama siz "Eğitim de verebilir gerekirse, kurulmasında ne sakınca var..."

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Bir tasarrufta bulunacak, merkezi açacak yani sınırlamaya gerek yok diyorum.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Tabii ki ama bakın, öyle olur zaten. Yani, Cervantes veya British Council veya Goethe kalkıp Almanya'nın içinde okul kurmaya falan çalışmaz.

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Ama merkezi var.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Tamam, tabii ki olacak Hocam, merkezinin İran'da olacak hâli yok ya, tabii ki Türkiye'de olacak. Kaldı ki ben size o konuda katılıyorum Hocam. Ben gerekçenizi anlamlı ve geçerli buldum. Yani, lojistik konusundaki fikrimi geri alıyorum. Haklı buldum, mantıklı buldum, ona bir itirazım yok.

Bakın, bir kere, şu yanlış anlaşılmasın: Biz bu Maarif Vakfının kurulmasına ya da bunun hizmet etmek istediği meseleye karşı değiliz. Hatta siz bunun için geç bile kalmışsınız. Dünya bunları daha Osmanlı döneminde Tarsus'ta, İzmir'de, İstanbul'da... Bursa'da Amerikan Kız Koleji vardı 1918'lerde, 1916'larda yani bu misyoner okulları hep vardı. Türkiye bu konuda geç kalmaktan da öte geç kalmış. Ha, sizin uyanışınızın nedeni, şu anda terörist ilan ettiğiniz paralel olmuş ama olsun, her şeyde bir hayır var; bak, paralelin de bir faydası oldu. Ama, şöyle bir şey var: Bizim itirazımız, bir: Biraz daha incelensin. Bakın, üstünde sizin de birçok konuda tam mutabakatınız yok. Onun dışında, örneğin dil konusunda... Ben Hocama katılıyorum, dil yaşayan bir şey. Ne kadar çok katılırsa, ne kadar çok çoğalırsa, ne kadar çok... Eyvallah, itirazım yok ama katılmadığım bölüm var. Orta Asya'daki soydaşlarımızla aramıza öz Türkçe bariyer... Hayır, tam aksine, Orta Asya'daki meselede aramızda bariyerin en önemli nedeni dile sonradan giren Arapça ve Farsça kelimeler. Ha, onların da Arapça ve Farsça kullandığı yani İslamiyet öznesinden dolayı varsa mektep gibi, itiraz yok ama onun dışında, siz bir gidin yani safra kesesinden...

EKREM ERDEM (İstanbul) - Ben gidip geliyorum.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Ama Hocam, biz orada ders veriyoruz. Yani, şu anda önerilen öz Türkçe, bir dolu kelime orada kullanılırken burada kullanılmıyor. Yani, o yüzden, o iyi bir tez değil. Bu maarif, maarif de olabilir, biz maarife karşı... Yani, maarif, kullanılan bir şey ama biz şunu diyoruz: "Yurt dışı Türk", "yurt dışı eğitim vakfı" olsaydı ne zararı vardı. Adam "Biritish Council" diyor, "Goethe Enstitüsü" diyor. Çünkü "Goethe" deyince aklımıza Alman geliyor, "maarif" deyince aklımıza Türk mü geliyor? O yüzden, biz bunu "Türk yurt dışı eğitim vakfı" gibi bir şey... İyi niyetli bir öneri bu. Adı sonradan kısaltılabilir de, dünyanın her tarafında daha anılabilir bir isme de dönüşebilir, o ayrı bir tartışma.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - "Maarif" deyince irfan akla geliyor.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Beyefendi, bakın, mesele, sorun değil. Ben dile karşı değilim, ben Arapça karşıtı da değilim. Ben öyle saçma sapan ırkçı şeylere de... Çünkü, sonuçta o bir dil, bir kültür, bir medeniyet. Hiçbir medeniyet ve kültür küçümsenemez. Arap dili ve edebiyatı çok büyük ve zengin bir edebiyattır. Biz daha geçen sene, üç beş sene önce Nobel aldık diye sevinçten çılgına döndük. Necib Mahfuz 1970'lerde Arapçayla Nobel aldı zaten. Hani, o yüzden, o ayrı bir mesele. Bizim zaten buradaki insanların ırkçı, edebiyata ve kültüre karşı öyle bir sığ tavrı olmaz. Bizim derdimiz başka. Bizim derdimiz, o vakfın... Yani, yurt dışında "Goethe Enstitüsü" dendiği zaman Türkiye'de "British Council" dendiği zaman bir şey anlaşılıyor. Biz anlıyoruz, İngiltere'ye gönderme yapıyor, Almanya'ya gönderme yapıyor ya da "Cervantes" deyince İspanya'ya gönderme yapıyor. Biz Türkiye'ye gönderme yapan bir isim bulun diyoruz. Sorun değil, aynı Yunus Emre gibi. Yunus Emre nasıl? Güzel bir isim. Çünkü, Türkiye'ye bir gönderme yapıyor. Hani, bu anlamda söylüyoruz. Yoksa, ayrıca düne kadar tartışma konusu...

Ha, bu öneride "dünyada" deyince... Şimdi, burada, biz niye endişeleniyoruz? Bu gerçek. Biz bunun paralel bir millî eğitim bakanlığına dönüşmesinden endişeleniyoruz. Bu böyle; hayır, Hocam. Neye güvenelim biz? Yani, bazen şeytan taşlamaktan namaz kılmaya vaktimiz yok. Diyorlar ki: "Muhalefetten niye öneri gelmiyor?"

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Bu gerekçeyle Millî Eğitim Vakfına hiç itirazda bulundunuz mu?

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Ne açısından Hocam?

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - "Siz paralel bir eğitim modeli uyguluyorsunuz, yanlış." diye.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Evet, TÜRGEV.

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Yok, yok, hayır, Millî Eğitim Vakfına diyorum. Şu anda faaliyette bulunan, az önce söylediniz.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Hayır, hayır, biz insanların okul açmasına karşı değiliz. Biz Millî Eğitim Bakanlığının yetki ve hükümranlığını birtakım yerlere hükmetmesinden veya vakfetmesinden veya devretmesinden rahatsızız. Şimdi, normal mi Hocam? Siz rektörlük yaptınız. TÜRGEV'in Millî Eğitim içindeki konumu, durumu veya onun ayrıcalıklarının çağdaş eğitimle veya diğer vakıflarla eşit olduğunu söyleyebilir misiniz? Göz var, izan var.