GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:6
Tarih:13.10.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan, değişik vergi yasalarında değişiklik yapan kanun teklifinin ikinci bölümü -23'ten 45'inci maddeye kadar olan bölüm- üzerinde İYİ Partinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.

Buraya gelen hatip arkadaşların da söylediği üzere, ikinci bölümde yer alan 23'üncü madde, gider pusulasının düzenleneceği durumları yeniden belirlemekte; başta bankalarca düzenlenen dekontlar olmak üzere bazı belgelerin gider pusulası yerine geçmesini düzenlemekte.

Madde 24'te e-defterlerin düzenlenmesiyle ilgili düzenleme yapılmakta, elektronik ortamda tutulan defterler için berat alınması veya defterlerin onaylanmasının tasdik yerine geçeceği belirlenmektedir.

Madde 26 ve 28'de bazı varlıkların değerlendirilmesinde kullanılan alış bedeli ölçütü kanuna eklenmekte ve tanımı yapılmaktadır.

Madde 27'de maliyet bedeli tanımı yapılmakta, maliyet bedeline ilişkin farklı maddelerde yer alan hükümler belli bir sistematikle yeniden düzenlenmekte, maliyet bedeline zorunlu olarak veya seçimlik olarak dâhil edilecek gider ve maliyet unsurları yeniden düzenlenmektedir.

Bu bölümün bence en önemli maddesi 31'inci madde. 31'inci madde, geçici düzenlemeler çerçevesinde geçmişte yapılan ve hâlen uygulaması devam eden amortismana tabi iktisadi kıymetlerin yeniden değerlenmesi uygulamasını sürekli hâle getiriyor. Daha önce mükelleflerin lehine olan birtakım düzenlemeler vardı. Söz konusu düzenlemeler, maliyet artırımı, yeniden değerleme ve "son giren ilk çıkar" gibi birtakım muhasebe standartlarıyla ilgili düzenlemelerdi. 2003 yılında yapılan bir düzenlemeyle "Artık bunlardan vazgeçilerek enflasyon düzeltmesi uygulamasına geçilecek." denildi ve geçildi. Tabii, bu yasanın o günkü şartlarda bu şekilde düzenlenmesiyle 90'lı yıllarda yüzde 70, yüzde 80, hatta bir ara üç haneye yaklaşan enflasyon nedeniyle işletmelerin yüklendikleri ilave yüklerin bertaraf edilmesi ve dolayısıyla enflasyondan arındırılmış değerlerin vergilendirilmesi hedefleniyordu ki burada da güven şundan kaynaklandı: 2001 krizinden sonra uygulanan politikalarla enflasyon yüzde 60'lı, 70'li seviyelerden yüzde 7 gibi tek haneli seviyelere düştü ve bunun bu şekilde devam edeceği varsayıldı fakat bugün gelinen noktada enflasyon tekrar hortladı ve dolayısıyla 2003'ten önceki düzenlemeler de ortadan kalktığı için şu anda işletmeler ve yurttaşlar, enflasyondan dolayı, kazanmadıkları kazancın vergisini öder hâle geldi. Buradan çıkarılan sonuç şu: Bu düzenleme bunu kalıcı kıldığı için iktidar, herhâlde, bundan sonra artık enflasyonu düşüremeyeceğini, enflasyonun kalıcı olduğunu düşünüyor.

Madde 34'te yeni edinilecek varlıklar için günlük esasta amortisman uygulanabilmesi hakkı veriliyor, faydalı ömür tanımı yapılıyor ve belirli süreler belirleniyor.

Diğer bazı düzenlemeler de var. Bütün bu düzenlemeler, vergi mükellefinin vergi uyumunu daha iyi sağlayabilmesi için vergi mükellefi ile idare arasındaki yönetişimin, iletişimin daha sağlıklı hâle gelmesini, rıza üretmeyi, gönüllülüğü artırmayı ve dolayısıyla daha az maliyetle daha fazla vergi toplayabilmeyi ve dolayısıyla topluma daha fazla hizmet edebilmeyi amaçlıyor. Gelinen noktada şunu görüyoruz, inşallah bunlar gerçekleşir fakat bugün itibarıyla şunu görüyoruz: Bu yapılan düzenlemelerle idare ile mükellef arasında oluşacak iyileştirmelerle elde edilecek ilave gelir, bence, bugün öğleden sonra iki üç saat içerisinde berhava edildi. Ne demek istiyorum? Şunu demek istiyorum ve bu konuyla da çok ilgili: Hazine ve Maliye Bakanlığı bugün öğleden sonra bir duyuru yaptı, bu duyuruda döviz talep edenlerin kimliklerinin belirlenmesi zorunluluğunu getirdi. Bunun yanında, pazartesi günü -dün de söyledim- Sayın Merkez Bankası Başkanı Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi ve burada bir sunum yaptı. Bu sunumda 2 şey söyledi, bunlardan bir tanesi, malum ezberi tekrar etti, dedi ki: "Faiz, enflasyonun sebebidir dolayısıyla bizim şu anda aldığımız faiz kararı ile dövizin değer kaybetmesinin bir ilişkisi yoktur." Buna ilave olarak da ilk defa yeni bir aksiyon türetti, aynen "Faiz sebep, enflasyon sonuçtur."a benzer yeni bir aksiyon türetti; o da şu: "Cari açık, enflasyonun sebebidir." dedi. Tabii, bunun üzerine, bugün, piyasa önümüzdeki günlerde yapılacak olan Para Politikası Kurulunda "Merkez Bankası ne yapar?" sorusunu sorarak bir beklenti anketi yaptı. Bu anketten çıkan sonuca göre, piyasa Merkez Bankası Başkanının bu iletişiminden sonuç çıkararak dedi ki: "Merkez Bankası faizi düşürecek." Ve bunun sonucunda da bugün, öğleden sonra dolar 9 lira seviyesinden 9,09 kuruşa, 9,10 kuruşa geldi. Bu 9 kuruşluk artışın an itibarıyla maliyeti 40 milyar TL'nin üzerinde. Eğer bu kur bu seviyelerde kalırsa, aşağıya geri dönmezse biz bu bedeli ödeyeceğiz. Dolayısıyla, şu anda yapmakta olduğumuz yasa ve bu yasada ortaya koymaya çalıştığımız iyileştirmelerin, düzenlerin bütün etkisi üç saatin içerisinde maalesef sıfırlandı. Dolayısıyla şu anda geldiğimiz noktada şunu aklınızdan çıkarmayın: Enflasyon ve kur, rayından çıkmıştır. Bunun kontrol altına alınabilmesi için yapılması gerekenler tabii ki var, çok tavsiyelerde bulunuldu ama Sayın Cumhurbaşkanı bu tavsiyeleri kabul etmedi, uymadı; hâlâ da uymamaya devam ediyor. Bugün saat 20.24 itibarıyla Sayın Merkez Bankası Başkanı Cumhurbaşkanlığına çağırıldı veya kendisi gitti. Şu anda, ne konuşuldu, ne söylendi bilmiyoruz; herhangi bir açıklama yok. Eğer buradan, Sayın Cumhurbaşkanına gidişten bir güven tazelemesi çıkarsa belki kısa süreli bir güven ortamı çıkabilir, bu kurlardaki yükselme hafif yavaşlayabilir ama bilmiyorum, şu an itibarıyla eğer görevden af vesaire gibi bir şey çıktıysa, böyle bir şey varsa o zaman bu, yangının üstüne benzin dökmekten başka hiçbir şey değildir. Bunu da önümüzdeki birkaç saatte görebiliriz. Umarım, Sayın Merkez Bankası Başkanı Cumhurbaşkanına güven tazelemeye gitmiştir ve oradan böyle bir PR çıkar.

Bugüne kadar iktidar tarafından getirilen yasa tekliflerinin çoğunda gerekçe olarak "Yurttaşlarımız tarafından bize iletilen talepler doğrultusunda şu şu şu değişiklikleri yapıyoruz." Bütün kanunların gerekçelerinde bunlar var. Şimdi bu kanunla ilgili olarak da yurttaşlarımızın çok önemli talepleri var. Eminim, her milletvekiline gelmiştir bu, gelmeye de devam ediyor; özellikle 359'uncu maddeyle ilgili olarak sosyal medyada hepimize bu mesaj geliyor. Dolayısıyla bu bir teknik konu; mükelleflerin söylediğine göre, devletin buradan zarar görmemesi lazım ama bu düzenleme de adaletsiz. Dolayısıyla bir suç için idare mahkemesine gittiğinizde beraat alabiliyorsunuz, adli mahkemeye gittiğinizde ceza alıyorsunuz veya da tam tersi oluyor. Dolayısıyla bu 359'uncu maddeyle ilgili aynı suçun her yıl tekrarlanması üzerinden yapılan cezalandırmada otuz beş kırk yıla yakın ceza alan insanlar varmış. Dolayısıyla bu son derece önemli bir sorun. İhtisas sahibi bürokrat arkadaşların siyasilere konunun ne olduğunu açık ve net olarak izah etmeleri... Ama burada bir de hukuksuzluk var. Bu konuyla ilgili olarak mutlaka bir düzenleme yapılmalıdır diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yılmaz, tamamlayalım lütfen.

DURMUŞ YILMAZ (Devamla) - Dolayısıyla yapılması gereken şey; buradaki bu sıkıntının aynen diğer yasalarda "Vatandaşlarımızdan gelen talepler doğrultusunda oldu." diye gerekçe gösterilerek yapılan açıklamaların burada da yapılması; dolayısıyla da şu andaki var olan beklentilere "Evet, bir yanlışlık var, düzeltelim." denilmesi veyahut da buradan kamunun bir zararı ortaya çıkacaksa "Kusura bakmayın, biz düzenlemeyi yapamayız." denilmesi. Bürokrat arkadaşların siyasetçilere, özellikle AK PARTİ'lilere bunu söyleyip... Bu konuyla ilgili olarak bu yasa görüşülürken burada bir ek önergeyle bu konunun düzenlenmesi şart gibi görünüyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)