GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:6
Tarih:13.10.2021

HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Evet, şimdi ülke ne durumda? Aslında insanlar açlıkla, yoksullukla karşı karşıya. Tabii, bir kesim var, hayatlarından çok memnun, saraylarda yaşayan, böyle dertleri olmayan, dışarıda da ne yaşandığının umurunda olmadığı bir zenginler kesimi var; bunlardan bahsetmiyoruz elbette ki, halkın çoğunluğundan bahsediyoruz. Ülkeyi öyle bir noktaya getirdiniz ki insanlar çöplerden ekmek toplamak zorunda kalıyor ama sizin derdiniz bu değil. Tabii ki bu vergi paketinin asıl hikâyesi gerçekten yoksullara bir miktar da olsa destek sunmak falan değil, herhâlde para sıkıntısı yaşıyorsunuz; sermayedarlarınıza, yandaşlarınıza, kendinize kaynak sıkıntınız başladı "Acaba bir vergi yasası çıkarıp, işte indirimlerle biraz görüntüyü kurtarıp nasıl para toparlarız?"ın derdine düşmüşsünüz gibi gözüküyor.

Şimdi, pandemiyle birlikte emeğiyle geçinen halkın büyük kısmı, işçiler, esnaf, çiftçiler, gündelik çalışanlar yoksulluğa sürüklendi. Şimdi ise vergi adaletsizliğini ortadan kaldırmaya yönelik düzenlemeler yerine, yine günü kurtarmaya çalışan -aslında kendinizi kurtarmaya çalıştığınız- bir düzenlemeyi önümüze getirdiniz. Sermayedarlardan, patronlardan almanız gereken vergiyi emekçilerin, yoksul halkın cebinden alıyorsunuz; bu yoksul halkın cebine elinizi atmaktan bir türlü vazgeçmiyorsunuz. Meşhur simit hesabını bile karşılayamayan, 2.825 lira olan asgari ücretten 500 lira vergi alıyorken bu yetmiyormuş gibi halkın aldığı her şeyden de vergi üstüne vergi almaya çalışıyorsunuz ama ne hikmetse zenginlere gelince hiçbir vergi yok.

Gelir dağılımı adaletsizliği, bu ülkede zengin ve yoksul arasındaki makası her geçen gün artırıyor. Şöyle bir bakın, tabii siz görmek istemediklerinize bakmazsınız o ayrı ama biz yine de hatırlatalım: "Pandora belgeleri" diye belgeler yayınlandı, 117 ülkeden 600'den fazla gazeteci inceledi bu belgeleri. Yüzlerce politikacı ve sermayedarın nasıl vergi kaçırdıklarını şu an tüm dünya konuşuyor, ne hikmetse bir tek bizim iktidar konuşmuyor ve tabii ki iktidarın yandaş medyası konuşmuyor. Çünkü siz, aslında sizin semirttiğiniz sermaye gruplarıyla ve yandaşlarınızla bu ülkede vergi kaçırıldığını çok iyi biliyorsunuz; halkın cebinden çıkan paralarla, kamu ihaleleriyle zenginliklerini kat kat artırıp sonra da vergi cennetlerine nasıl bu paraları kaçırdıklarını çok iyi biliyorsunuz; Rönesans Holding, Cengiz Holding, Demirören Holding, Çalık Holding; tek bir soruşturma bile yürütmüyorsunuz, zira, zaten ortaksınız. Hırsızlığı kılıfına uyduruyorsunuz da ondan oluyor bunlar. Bu para kaçırmanın önündeki yasal engeller bilerek işletilmiyor. Bu yandaş sermayedarlar burada ödemesi gereken vergiden kaçınarak vergi cennetlerine para aktarıyorlar.

Mevzuatta, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 30'uncu maddesinin (7)'nci fıkrasında, vergi cenneti olarak görülen ve Türkiye'yle bilgi değişimi yapmayan ülkelere Türkiye'den çıkacak her paradan yüzde 30 stopaj kesilir diye bir hüküm var. Bunun sebebi de şu: Buradaki paranın düşük vergili veya hiç verginin olmadığı ülkede kalmasını önlemek yani vergi kaçırmayı önlemek. Bu mevzuatın devamında bu vergi cenneti olan ülkelerin listesinin yayımlanması gerektiği söyleniyor, 2006'dan beri bu yayımlanmıyor; Bakanlar Kurulu yayımlamadı, Cumhurbaşkanlığı sürecinde de yayımlanmadı; ilan edilmediği sürece de hangi ülkeye bu mevzuatın uygulanacağı konusunda bir netlik oluşamıyor. 2006 yılından beri var olan bir kanun var ortada güya vergi kaçırmayı engellemeye yönelik ama kanunu uygulayacak düzenlemeleri yapmadığınız için aslında bu kanun uygulanmıyor ve aslında siz bilerek verginin yurt dışına kaçırılmasına yol açıyorsunuz; o yüzden de bu kanun kadük bırakılıyor. Bu liste bugün yayımlanmış olsaydı "Şu ülke vergi cennetidir ve bizimle bilgi alışverişi yapmamaktadır." denilebilirdi ve sermayedarların vergiden kaçınması engellenebilirdi. Yani iktidar, vergi güvenlik müessesesini bilerek ortadan kaldırıyor. Ülkeler bununla mücadele ederken Türkiye'de ise bunun yollarının yasal düzenlemeyle önü açılıyor üstelik de. Hani birçok şeyi hukuka aykırı olarak yaparsınız, bunu bir de yasal düzenlemeye kavuşturup "Bu yolda aman suç da oluşmasın, kimseyi de yargılamayayım." diye yolunu da açmış durumdasınız.

Vergileme rejimi, sizin adaletsiz politikalarınızdan kaynaklanıyor. Vergileri kaçırmalarına göz yumuyorsunuz çünkü sizin ve yandaşlarınızın paraları da işletiliyor bu cennetlerde ama öte yandan işsizlik maaşından bile damga vergisi alıyorsunuz, mutfak tüpünden bile özel tüketim vergisi alıyorsunuz. Bu ülkede sermayedarlar vergi kaçırırken sorumlusunun iktidar olduğu derin ekonomik krizde ve yaklaşık iki senedir yaşadığımız pandemi sürecinde, hayatını emek gücüyle kazanan ve zaten yoksullukla mücadele eden insanlar tamamen açlığa mahkûm edildi.

Salgın herkesi eşit etkilemedi elbette ki; zenginler hayatlarına zenginlik katarken yoksullarsa gıdaya erişemediler, insani koşullarda barınma ve ısınma haklarından mahrum edilerek sağlık hakkına erişemeden aslında ölümle karşı karşıya yaşamak zorunda bırakıldılar. Sermayedarlar sizin sayenizde vergilerini kaçırırken salgın boyunca faaliyetleri durdurulan esnafa gerçek bir destek vermediniz. Enflasyon, liranın sürekli değer kaybetmesi, ham madde fiyatlarının devamlı artışı, vergi zamları derken esnaf iş yerlerini kapatmaya mecbur bırakıldı, iflasın eşiğine sürüklendi. Sadece 2021 yılında, üstelik ilk beş ayında, 40.005 esnaf iflas etti ama sizin umurunuzda mı? Elbette ki değil.

Yine, sermayedarlar vergi kaçırırken çiftçiler tarımsal alanlarını terk etmek zorunda bırakıldı, üretim araçlarından mahrum bırakıldı, açlığa mahkûm edildi. Artan girdi maliyetleri ve zor şartlara rağmen üretime devam etmeye çalışanlar ise borç batağına sürüklendi. Çiftçilerin toplam kayıtlı kredi borcunun 150 milyarı aştığı belirtiliyor, üstelik bu borçlara tarımsal elektrik ve tarımsal sulama borçları da dâhil değil. Tarım Kredi Kooperatifine, bankalara olan borcunu ödeyemediği için icralık olan binlerce çiftçi var. "Çiftçiye destek" diyorsunuz ama borcu yapılandırmak için bile yüzde 30 peşinat istiyorsunuz. Zaten borç batağında olan çiftçi size nereden ödesin yüzde 30 peşinatı?

Yine sermayedarlar vergi kaçırırken bu iktidar tarafından pandemide halkın sağlığının nasıl hiçe sayıldığını, sağlık politikalarının nasıl tutarsız olduğunu hep birlikte izledik. Şimdi de 15 Ekimden itibaren "Sağlık Uygulama Tebliği" adı altında halk tarafından sıklıkla kullanılan tam 52 ilaç SGK'nin geri ödeme kapsamından çıkarıldı. Tam da salgınların, hastalığın yaygın olduğu, boğaz enfeksiyonlarına sık rastlanıldığı bu dönemde boğaz spreyleri, ağrı kesiciler, kas gevşetici krem ve merhemler SGK'nin geri ödeme listesinde olmayacak. Bebek diş jeli bile çıkarıldı listeden, el insaf! Diş çıkaran bebeklerin ağrılarını azaltan ilaçlara halkın para ödemesi bekleniyor, hangi parayı ödeyecekler? Yoksul halk, bu ilaçlara para verebilecek durumda değil. Sadece bu da değil; karar kapsamında eş değer ilaç taban fiyatları da değiştirildi. SGK'liler yüzde 5 daha fazla ilaç farkı ödeyecek. Bu düzenlemeyle reçetesiz ilaç kategorisi genişletilerek halkın sağlık ve ilaç hakkı gasbediliyor. Zaten alım gücü düşen halkın ilaçlara erişmesi daha da zorlaşıyor. "İtibarda tasarruf olmaz." diyenler "İlaçta tasarruf edeceğiz." diyor, "Sağlıkta tasarruf edeceğiz." diyor. Halk sağlığını yok sayıyorsunuz zira sizin sağlığınız önemli olan.

Halka reva görülen bunlarken sermayedarlar vergi kaçırıyor, KDV alınmıyor, bolca teşvikler sunuluyor ve tabii ki vergi borçları siliniyor ama öğrencilerin KYK borçları silinmiyor. İşverenin bu kadar vergi borcunu silenler, acaba neden iş bulamayan, işsizlikle karşı karşıya kalan öğrencilerin KYK borçlarını silmeyi akıllarının ucundan geçirmiyor? Üniversiteyi bitirenler iş bulamazken Bilal Erdoğan'ın Başkanı olduğu TÜGVA âdeta tam bir soygun düzeniyle çalışıyor;. devletin her kurumuna usulsüz işe alımlar, kayırmalar, tacizler, suçu örtbas etmeler; ne ararsanız var, bugün dökülen belgelere bakın. TÜGVA Başkanı Enes Eminoğlu katıldığı canlı yayın programında belgelerin doğruluğunu itiraf ediyor. Eski TÜGVA yöneticisi Tamer Özsoy tarafından "Adalet Bakanlığında 100'ün üzerinde TÜGVA'lı var, paylaşılan kadrolaşma listelerinin tamamı doğru. 'Vatan, millet, Sakarya.' denilerek daha neler yapıyorsunuz acaba? Bu daha bir kısmı. Genel merkezde şirket kurmuşlar." diye açıklamalar yapılıyor. Bu usulsüzlüklerle, suçlarla ilgili bir soruşturma açmaya niyetiniz var mı yoksa daha öncekiler gibi üstünü kapatmaya devam mı edeceksiniz?

TÜGVA'lılar torpille sıyrılırken öğrencilerin en temel hakları olan ücretsiz eğitim ve barınma hakları açıkça gasbediliyor. Üniversite öğrencileri "Barınamıyoruz." diyor, dertlerini anlatmaya çalışıyor. Kredi ve Yurtlar Kurumunun kapasitesi mevcut öğrenci sayısını karşılayamıyorken, öğrenciler yedek listelerde sıra beklerlerken, 8 milyonu aşmış öğrenci varken, KYK yurtlarında 700 bin kişilik yer varken siz diyorsunuz ki: "Olay çarpıtma." Özel yurtlar ateş pahasıyken, ev kiraları 3-4 kat artmışken, her yıl sayısız öğrenci ev bulamadığı için, yurt bulamadığı için okullarını bırakmak zorunda kalırken siz diyorsunuz ki: "Yok böyle bir şey."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Bir dakika rica edeceğim.

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Ailelerden biri şöyle diyor: "Yaşamaktan nefret ettim. Üniversiteli çocuğuma aylarca ev arayıp 3 bin liraya bodrum kat buldum. Cumhurbaşkanı sadece bir gün bizim hayatımızı yaşasın." Duyuyor musunuz acaba?

Sağlık hakkı ve eğitim hakkıyla iç içe geçmiş olan barınma hakkı, temel bir insan hakkı olmasına rağmen siz, bunu talep edenleri de maalesef terörist ilan ettiniz. Bu haklı talepleri duymak yerine Cumhurbaşkanı diyor ki: "Öğrencilikle alakası olmayan kişiler parklarda poz veriyor, hayatın doğal akışı içinde yaşanan hadiseler abartılıyor." Hangi doğal akıştan bahsediyorsunuz? İnsanların hayatlarıyla oynuyorsunuz. Asıl abartı varsa, ortada bir abartı varsa gerçekten sizin bin odalı saraylarınız, yaşadığınız lüks yaşamın kendisidir.

İşçiler, emekçiler, çiftçiler, gençler, kadınlar, engelliler, LGBT+'lar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - ...ötekileştirdiğiniz tüm kesimler, yok saydığınız tüm kesimler sizin yok edici, talancı, sömürücü düzeninize itiraz ediyor. Yeni yaşamı inşa ederek enerjiyle, umutla, dirençle...

BAŞKAN - Sayın Gülüm, teşekkür ediyoruz.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Son cümle efendim.

Öyle yaratmaya çalıştığınız korku duvarları falan da işe yaramayacak. Boşuna o sözleri de kullanmayın. Eşit, özgür bir dünyayı hep birlikte yaratacağız, biz kazanacağız. (HDP sıralarından alkışlar)