GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 13 Ekim Ankara'nın başkent oluşunun 98'inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:5
Birleşim:7
Tarih:14.10.2021

NEVZAT CEYLAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 13 Ekim 1923 yılında başkent olan Ankara'mızın başkent oluşuyla ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, bütün konuşmalarda şöyle bir söz geçer: "Bir Anadolu kasabasından yapılan başkent." diye bahsedilir. Aslında Ankara, bir Anadolu kasabası değildi, çok görkemli bir vilayetti. Geçmiş dönemlerde, Türklerin eline geçmeden önce, 3 kez başkentlik yapmıştı Ankara. Türklerin eline Malazgirt Zaferi'nden iki yıl sonra geçmiştir, 1073 yılında. 1073 yılından üç yüz seksen yıl sonra ancak İstanbul Türklerin eline geçmiştir, yaklaşık dört asır sonra. Dolayısıyla kadim bir Türk şehridir aynı zamanda.

Efendim, özellikle Ankara'nın gelişmesinde, büyümesinde sof kumaşının son derece önemli özelliği vardır. Tiftik keçisinden oluşan sof kumaşı, Ankara'nın ekonomisinde ve Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomisinde son derece etkili olmuştur. O dönemlerde, özellikle, Osmanlı'nın en çok ihracat yapan sektörlerinin başında sof kumaşı gelmektedir. Ama sof kumaşının tekelinin ortadan kalkmasından, tiftik keçisinin İngilizlerin eline geçmesinden sonra maalesef Ankara yavaş yavaş geriye doğru gitmeye başlamıştır. O dönemlerde, 1600'lü yıllarda, Ankara'nın nüfusu bir ara 90 bine ulaşıyor, özellikle 1830'lu yıllarda 50-60 bin civarında oluyor, ki bu çok önemli bir nüfus o tarihlerde. Yine, 1900'lü yıllarda 34 bin civarında bir nüfusu var ama 1919 yılına gelindiği zaman 20 bin civarında bir nüfus var. Tabii, bu, tiftik tekelinin ortadan kalkması ve diğer taraftan da özellikle, 1873 yılındaki kuraklık, 1893 yılındaki çekirge istilası ve 1917 yılındaki büyük yangından sonra Ankara bu zor durumlara düşüyor. Fakat şunu da özellikle belirtmek istiyorum: Ankara, 4'üncü başkentliğini Ahi Cumhuriyeti'ne yapıyor. O da Anadolu Selçuklu Devleti yıkıldıktan sonra, Anadolu'nun her tarafında -bildiğiniz gibi- beylikler kuruluyor, bir tek beylik kurulmayan yer var; orası da Ankara. Ankara, Ahilerin yönettiği bir cumhuriyet hâlinde yönetiliyor ve dünyada eşi olmayan bir cumhuriyet şeklinde yaklaşık 1290 yılından 1360 yılında kadar yetmiş yıl boyunca modern bir devlet anlayışı içerisinde yönetilerek dünyaya örnek bir sistemle cumhuriyet şeklinde yönetiliyor. Yani 4'üncü başkentliği Ahi Cumhuriyeti'nin ve 5'incisi de -malumunuz- ebediyen yaşayacak Türkiye Cumhuriyeti'nin başkentliği.

Şimdi, efendim, Ankara, aynı zamanda Osmanlı döneminde bir eyalet merkezi, daha sonra sancak ve bu sancağa Çorum, Yozgat, Kayseri, Kırşehir vilayetleri bağlı; böyle geniş bir nüfusa sahip. Ankara, dünyada, o dönemde büyüklük itibarıyla ve ekonomik gücü itibarıyla 20 vilayetten bir tanesi; bunları da bilmemiz lazım.

Özellikle Ankara, dereleriyle ve bağlarıyla da ünlü bir şehir o tarihlerde Ankara'nın armudu, keçisi, tavşanı, balı ve güvercini de "Ankara'nın beş beyazı" olarak adlandırılır, bunlar da son derece önemliydi.

Evet, Anadolu, tabii, Kurtuluş Savaşı'ndan önce çok fakir vaziyetteydi ve bundan nasibini alan yerlerden bir tanesi de elbette Ankara'ydı. Ankara'nın Kurtuluş Savaşı'ndaki rolü son derece önemlidir. Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcından önce Ankara'nın eşraflarının, ileri gelenlerinin vatandaşları Kurtuluş Savaşı'na son derece azimli bir şekilde hazırladıklarını çok iyi biliyoruz. Bu konuda Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın 27 Aralıkta Ankara'ya girmeden önce Ankara'daki o mitinglerle beraber Ankara halkının bu konuya çok iyi bir şekilde hazırlandığını da özellikle belirtmek istiyorum. Ama en önemlisi de o dönemde İstanbul Hükûmetiyle olan çatışmalarda Ankara'ya kendi valisini atayacak kadar da özgür özelliklerine sahip olduğunu da özellikle belirtmek istiyorum.

Gazi Mustafa Kemal'in 27 Aralıkta Ankara'ya gelişi de son derece önemlidir. 27 Aralıkta Ankara'daki halkın o coşkulu karşılaması, 3 binden fazla seymenin bizzat çok coşkulu bir şekilde karşılaması ve 100 bine yakın insanın da destek vermesi gerçekten Gazi'yi heyecanlandırmıştır ve Kurtuluş Savaşı'nın mihenk noktası olmuştur. Malumunuz 23 Nisan 1920'de kurulan Büyük Millet Meclisiyle beraber Kurtuluş Savaşı Meclisten idare edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NEVZAT CEYLAN (Devamla) - Bu son derece önemlidir. Dünyada eşi olmayan bir uygulamadır.

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

NEVZAT CEYLAN (Devamla) - Bu sayede de Ankara, Kurtuluş Savaşı'nın mihenk noktası olmuştur.

Evet, Ankara, 5 Ekim 1922 tarihinde Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya Ankara hemşehriliği unvanı veriyor. 13 Ekimde Ankara başkent ilan ediliyor, 29 Ekimde -malumunuz- cumhuriyet ilan ediliyor.

Şimdi, efendim, Ankara, tabii, başkent olduktan sonra bütün mazlum milletlerin ve bağımsızlığın başkenti olmuştur; bunu çok iyi bilmek lazım. Şu anda Ankara artık bir memur şehri değildir, bir gri şehir de değildir; Ankara şu anda 6 milyon insanın yaşadığı Anadolu'nun özetidir ve Ankara sağlığın başkentidir, hızlı trenin başkentidir, AnadoluJetin başkentidir, savunma sanayisinin başkentidir, teknoparkların başkentidir, Türkiye'nin en büyük senfoni orkestrasının kurulduğu yerdir, Türkiye'nin en büyük millî kütüphanesinin kurulduğu yerdir ve bu şekliyle de Ankara'mız gün geçtikçe büyüyen, gelişen ve Türkiye'ye örnek olan bir başşehirdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NEVZAT CEYLAN (Devamla) - Yüce Meclisimizi bu anlamlı günde saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)